Cinayetlerin Gölgesinde
TUTULAMAYAN SÖZLER
Hikayenin ilk bölümü şiddet görerek hayatını kaybetmiş yaralanmış acı çekmiş bütün kadınlarımıza ithafımdır...
Sonu gelmeyecek bir uçurumdan aşağı yuvarlanıyorum sanki yer de yatan kadının cansız bedenine bakarken kurtaramadığım benden yardım isteyen ama yetişemediğim zavallı kadına... Tutamadım ona verdiğim sözü... Zavallıcık yardım çığlıklarıyla bir umut beni aradığın da hala yaşıyordu ama ben zamanında gelemedim...
Omuzum da hissettiğim elle kopuyorum düşüncelerimden;
-Başkomserim Savcı Bey geldi.
Yerimde doğrulup kapıdan içeriye giren savcıya başımla selam veriyorum.
-Canan Başkomserim
-Buyurun Savcım
-Olay nasıl olmuş dosyasında ki resimden hatırlıyorum bu kadın polis korumasında değil miydi?
-Öyleydi Zeliha Avcı eşinden şiddet gördüğü için boşanmak istemiş bu süre zarfında da bize başvurmuştu.Dört arkadaşımız sabah akşam evinin önünde nöbetleşe bekliyorlardı.
-O zaman nasıl yaklaşmış yanına
-Zanlının birkaç arkadaşı bir sokak öte de göstermelik bir kavga çıkartmışlar arkadaşlarımız da oraya koşunca eve girmiş sonrası malum bir ara sanırım elinden kurtulup arka odaya falan kaçabilmişti bana ulaştı yetişin lütfen öldürecek dedi ama yetişemedim.
-Zanlı yakalandı mı?
-Biz geldiğimiz de eve çok yakındı bizi görünce kaçmaya çalıştı sonunda da kamyonun altında kaldı.
-Anlıyorum Başkomserim gerekli raporu buna göre yazacağım.Maktulü otopsi için adli tıp'a götürsünler.Bundan sonrası bizde siz toparlanabilirsiniz.
-Tamam Savcım iyi mesailer ...
-Teşekkür ederim.
Kapıdan çıkmak için hazırlanırken savcının arkamdan seslenmesiyle duruyorum.
-Canan herkese koşmaya çalışıyorsun.Belki mesleğinden,belki kadın olmandan kaynaklı onları korumaya çalışıyorsun ama bir gerçek var ki sana sığınan herkese yetişemezsin.
Durup düşündüm belki de sözlerin de haklı. Sonunda cevap verdim;
-Belki yetişemem savcım ama deneyebilirim.
Yavaş adımlar la yürüyüp çıkıyorum evden dışarıda ki kargaşa içerinin ölüm havasından daha iyi geliyor bana...Bir cinayet yüzünden olsa da insanların koşturması bana kendimi daha rahat hissettiriyor.Olay Yeri İnceleme Ekibinin Şefinin yanına gidip soruyorum;
-Ne durumdayız Selim?
-Maktulün kocasının eve girdiğini görenler var Başkomserim adamın kaçması canından olması da bunun başka bir kanıtı yalnız fark ettiniz mi bilmiyorum ; Kesin sonucu adli tıp söyler ama bence tecavüz de var.
Yerin ayağımın altından kaydığını hissediyorum. Birçok kişinin düşündüğünün aksine polis olmak her haberi soğukkanlılıkla karşılayacağınız anlamına gelmiyor ne yazık ki... Zorlukla cevap veriyorum.
-Anlıyorum yarın sabaha otopsi raporu çıkmış olur herhalde Selim burayı toparladıktan sonra siz de dağılabilirsiniz. Bu gece herkes evlerine gitsin.
-Emredersiniz Başkomserim. İyi Akşamlar.
Arabamı sahilde ki sessiz bir köşeye çekip dışarıya çıktım. Arabanın kaputuna oturdum. Hafiften esen rüzgâr insanın ruhunu tazeleyecek cinsten ama gözümün önünde ki görüntüleri silmeye yetmiyor.
İzmir de yaşanan diğer haziran aylarına göre serin bir akşam… “Toparlan Canan karşılaştığın ne ilk ne de son cinayet bu kadar sarsılamazsın.” Diye kendime telkin de bulunuyorum.Başımın ağrısı arttıkça daha da fazla oturamıyorum rüzgâr da...
Bir şeyler yapmam anlıkta olsa unutmam lazım bugün olanları diskolar barlar hiçbir zaman tarzım olmadı ama bu gece yaşayan eğlenen insanları görmeye ihtiyacım var. Arabaya binip trafiğin el verdiği hızla evime geliyorum. Üstümde ki ellerimde ki kan kokusunu temizlemek için banyoya giriyorum. Çıktığımda hava kararmaya yüz tutmuş.Kıvırcık uzun saçlarımı tepeden toplayıp bileklerime kadar gelen siyah uzun bir elbise giyiyorum üzerime ağır makyajlar abartılı takılar tarzım değil hatta geceleri dışarıya çıkmakta tarzım değil ama dedim ya bu gece ihtiyacım var aksi takdir de evde kalırsam geçmişin hayaletleriyle zavallı Zelihayı koruyamamanın suçluluk duygusuyla baş başa kalırım.
Bir türlü gelmeyen yaza inat sokaklar kalabalık serin yaz havasını içime çekmek düşüncelerimden kurtulmak için derin derin nefesler alıyorum.Midem sabahtan beri hiçbir şey yiyemediğim için isyanlar da acilen yemek yiyebileceğim bir yer bulup otursam çok iyi olacak diye düşünürken kulağıma gelen büyülü bir melodi olduğum yerde kalmama neden oluyor.Yanda ki cafe/bar tarzı bir yerden geldiğini fark edince ayaklarım kendiliğinden oraya gidiyor.İçeriye girdiğim an yanıma gelen garsona tek başıma olduğumu söyleyince en uygun masaya oturtuyor beni.
Dışarıda duyduğum büyülü ses bir klarnete tabii bir de onu dile getiren adama ait.O kadar güzel o kadar başka çalıyor ki ruhumu kurtulmak istediğim anılarımdan ayırıyor sanki...O sırada garson yeniden yanıma gelmese açlığımı dahi unutmuşum.Hafif atıştırmalıklar ve bir kadeh şarapla başlıyorum geceye...
Çalan grubu dinlemenin yanı sıra gözlerimle takip ediyorum özellikle de klarneti konuşturan müzisyeni öyle ki kısa bir mola verdiğin de göz göze geliyoruz.
YAKIŞIKLI MÜZİSYEN
Gözlerimden geçip kalbimin içini görürcesine keskin bakışları altında çırılçıplak hissediyorum kendimi sonunda daha fazla dayanamayarak başımı çeviriyor masanın üzerinde duran telefonumla ilgilenmeye başlıyorum. Lakin bakmasam da bakışlarının hala üzerimde olduğunun farkındayım. Bir süre sonra başımı yeniden kaldırıp baktığım da elinde ki klarneti bırakmış bara doğru ilerliyordu.
Kendime engel olamayarak incelemeye başladım. Yan oturduğu bar taburesinde arkadaşlarını dinlerken gülüyordu o gülüşüyle genç kızlık hayallerimin başkahramanı gibi görünüyordu serseri tipli yakışıklı müzisyen... Ben düşüncelere dalmışken başını aniden bana doğru çevirince yeniden göz göze geliyoruz.
"Eyvah yakalandım..." Diye düşünürken başıyla hafifçe selam verince karşılıksız bırakamadım ama daha fazla da kalamazdım burada utancımdan yerin dibine girmek üzereydim. Bar köşelerinde müzisyenlerle bakışmak bana göre değildi.
Yanaklarımın alev alev yandığını hissediyordum önce lavaboya gidip yüzüme su çarpayım sonra da çıkıp evime gideyim diye düşündüm. Soğuk su iyi gelmişti ama aynaya baktığım da karşımda ki kadını tanımıyordum. Gözlerim çakmak çakmak yanaklarım alev alevdi. Canan ne oluyor sana kendine gel ilk defa yakışıklı adam görmüş 15'lik bakireler gibi ne yapıyorsun ? Kapının aniden açılmasıyla korkarak arkama dönüyorum biraz önce hayran hayran seyrettiğim müzisyenle karşılaştığım da ise şok olmuştum. Soğukkanlılığımı koruyarak konuşmam lazım gün de böyle nice adamlarla karşılaşıyorum her şey olabilir.
-Beyefendi burası bayanlar tuvaleti
-Biliyorum
-Biliyorsanız burada ne işiniz var
Ağır adımlarla yanıma yaklaşarak konuşmaya başladı ;
-İçten içe buraya yanıma gelmemi istemedin mi? İçinde tutuşan ateşi söndürmek için
Korkuyordum evet lakin belli etmemem gerekiyordu geriye adım attığımda gidecek yerim olmadığını arkamda duvar olduğunu fark etmem uzun sürmedi.
-Eğer gitmezseniz ya da gitmeme izin vermezseniz çığlık atacağım
Hafifçe gülümsedi aramızda ki mesafe o kadar kısaydı ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu.
-Kapıdan girdiğin an büyüledin beni söyle nesin sen peri kızı mı yoksa Aşk Tanrıçası Venüs mü?
Gözleri,sesi bir kez daha büyülemişti beni karşı koyamıyordum. Bu adam da adını koyamadığım
bir şeyler vardı. Karşı koymam kendime bu kadar yaklaştırmamam gitmem gerekiyordu. Gün de bu şekilde tanışıp da öldürülen ne insanlarla karşılaşıyordum.
-Hadi itiraf et peri kızı korkuyorsun öyle ya sapık olabilirim katil olabilirim ama istiyorsun da beni hissedebiliyorum kalbin korkudan ziyade arzudan çarpıyor.
Elinin tersiyle yüzümü okşadığında bir anlıkta olsa ister istemez gözlerimi kapattım
-Bırak beni gideyim lütfen
Ne ara bu kadar aciz bir kadın oldum ben karşım da adamı tanımıyorum bile ama haksız da değil neden bilmiyorum ama istiyorum bu adamı elleri yüzümden kayıp boynuma oradan da göğüslerime kadar indiğinde nefesimi tuttum.
-Deli gibi çarpıyor kalbin vücudun bana tepki veriyor gerçekten inansaydım gitmek istediğine inan bana izin verirdim. Ben de senden farksız değilim ki peşinden gelmem seni sıkıştırmam sana benim hakkım da geri dönülemeyecek fikirler verdi biliyorum ama ben de böyle bir adam değilim sen de buna inan...
Kelimeleri bittiğin de nasıl olduğunu anlamadan dudaklarını bir an da dudaklarıma bastırıyor dudaklarının baskısı içimde ateşler yakmaya yetiyor bir öpüş hem bu kadar sert hem de nasıl içime işleyecek kadar yumuşak olur anlam veremiyorum. İster istemez karşılık veriyorum tek taraflı bir öpücük bir an da öpüşmeye dönüşüyor o kadar heyecanlıyım ki kalbim patlayacak göğsümün üzerinde duran eli bir an da kavrayıveriyor. Başladı hız da bitiriveriyor öpüşmemizi bırakıveriyor
-Sen de beni istiyorsun güzellik hadi itiraf et artık
-Belli olmuyor mu?
-Duymak istiyorum belki seni zorladığımı düşünmek istemiyorum
Çenemden tutup gözlerimin içine bakıyor. Bir kere daha kaçamıyorum hareket etmiyor sanki vücudum eridim sanki kollarında
-İstemiyor musun peri kızı tamam git o zaman
Kendimi zorlayarak konuşuyorum.
-Ben peri kızı değilim adım Canan ve evet duymak istiyorsan söyleyeyim bana ne yaptın bilmiyorum saçma sapan mitolojik hikayelerde ki gibi kadınları baştan çıkartmak için yeryüzüne inmiş bir tarih öncesi bir kahraman mısın onu da bilmiyorum ama evet ben de seni istiyorum
Hafifçe gülümsüyor
-Ben de mitolojik kahraman değilim adım Ateş
Biraz önce yaşanandan daha tutkulu bir halde kapanıyor dudaklarıma göğsümü sıkan eli daha da baskıcı şimdi yavaş yavaş aşağıya kayıyor elleri elbisemin eteğini yukarı çekip bacaklarımı okşuyor yaptığımızın yanlış olduğunun ayırdımın da değilim ama toparlanmam lazım
-Dur dur lütfen
-Yine ne oldu?
-Burada olmaz biri girecek içeri rezil olacağız
-Gel benimle o zaman
Elimden tutup lavabodan çıkartıyor barın içinde ki insan selinin arasından ışık hızıyla geçip eve benzer bir yere çıkıyoruz kapıyı açıp içeri giriyor
-Çok daha güzel çok daha özel yerlere layıksın peri kızı ama bu gece öyle bir hale getirdin ki beni saniye sabredecek gücüm kalmadı seni çok istiyorum...
TEK GECELİK
Yanıma sokulup dudaklarımı okşadı sonra yeniden öpüşmeye başladık elbisemi askılarından tutup aşağıya indirdi kumaş ince bir hışırtıyla yere düşerken dudakları ateşten izler bırakarak boynuma indi
Omuz başlarımdan tuttu yumuşakça... Okşadı. Dokunuşlarının tadını alabilmek için gözlerimi yumdum.Hala aralık olan dudaklarıma bir öpücük kondurdu.
Okşayışları inadına yavaştı ikimizi de çıldırtmak istercesine ani bir hareketle beni kucağına alınca küçük bir çığlık attım içeride ki yatak odası olduğunu tahmin ettiğim yere götürdü beni, yatağın bir köşesine oturtturdu. O da yanıma oturdu Elinin nin tersiyle yüzümü okşamaya başladı usul usul aşağıya iniyordu parmakları boynuma göğsüme göğsümün yuvarlaklığına
-Canan aç gözlerini
İsteğini yerine getirmek zorundaymışım gibi hızla açtım gözlerimi
-Bak gözlerimin içine bu gece sana her yaptığımı görmeni aynı şekilde bende aldığın bütün zevki gözlerinden okumak istiyorum.
Göğüslerimi aşıp bacaklarıma ulaştı parmakları içimde kopan fırtınalardan haberdarmış gibi
-Rahatla biraz peri kızı sakin ol istemediğin hiçbir şey yapmam sana
Sesi de bacaklarımı okşayan parmakları gibi içimi okşuyordu.Zevkten ürperiyordum sürekli.Evliyken kocamla bile böyle olmamıştım ben bu adam kendine çekiyordu beni hayattım boyunca yapmadığım yapmam dediğim şeyleri yaptırıyordu.
Eğilip tekrar öptü dudaklarımı elleri hala bacaklarımdaydı, usul usul okşadığı bacağımın arasından, çamaşırımın gördüğünün fakındaydım. Yakan bakışları dantel sutyenimin saklamaktan çok uzak olduğu göğüslerimdeydi.
Aynı sakinlikle yukarıya, dudaklarıma yöneldi. Hasretle öpüştük. Hafif alkol kokusu vardı dudaklarında... Geri çekilip gözlerime baktığında içimde yaktığı ateş bütün vücudumu yakıyordu. Gülümsedi. Tekrar eğildi dudaklarıma dudaklarıyla okşayarak aşağılara inmeye başladı. Bacaklarımı ikiye ayırdı usulca ıslak dudaklarını kadınlığım da hissedince zevkten kıvrandım. Külodumun üstünden bastırdı ağzını... . Elini bacaklarımdan ayırmadan dişini dantel külodumun lastiğine geçirdi, aşağı doğru çekiştirdi. Kalçalarımı oynatıp külotumu çıkarmasına yardımcı oldum. Fırlatıp attı bir köşeye sırtıma dolanan elleriyle sutyenimin kopçalarını da çözüp onun yanına fırlattı.
Üstümde hiçbir şey kalmamıştı. Çıplaktım. Zevkten, şehvetten kıvranıyordum. Çırılçıplak uzanıyordum yatakta... Yatağın serinliğiyle içimde ki ateşle tezat oluşturuyor ürpertiyordu beni.
Yakışıklı klarnetçim ise hala giyinikti. Yanıma ilişmiş, tepeden tırnağa çıplak vücudumu seyrediyordu içercesine... Ben de elimi uzatıp kaliteli yumuşak kumaştan gömleğinin düğmelerini açmaya çalıştım. Parmaklarım göğsünün kıllarına temas etti. Düğmeleri kemerine kadar açtım. Çok güzeldi vücudu, okşama isteği uyandırıyordu. Ben onun karın kaslarını okşuyordum, o ise avuçlayıp bıraktığı göğüslerimden başlayıp kasıklarıma kadar geziniyordu uzun parmaklı elleriyle tüy gibi...
Gömleğini çıkaramadan birden eğildi, kasıklarıma kapandı.
-"Aaahhh..." diye kıvrandım.
. Parmaklarını zevk sularımdan ıslanan kadınlığımla ıslatıp çıkardığı dilinin yerine sokuyor, Delirtiyordu beni... Bacaklarımı ayırabildiğim kadar ayırıyor, parmaklarımı saçlarına geçirmiş, dilini içime daha çok soksun diye, kuytularımı, kenarlarını yalasın emsin diye kıvranıyor, şekilden şekle giriyordum yatağın üstünde...
Bacaklarımın arasına girmişti tamamen... Gözlerini gözlerimden ayırmadan yalayıp, emip duruyordu. Her dil darbesinde zevkten kasılıyor, kıvranıyordum. Karnım göbeğim zevk dalgalarıyla dalgalanıyordu. Kendimi kaybetmiştim zevkten... Şehvet çığlıkları atıyordum. Sonunda dayanamadım, saçlarına asılıp dudaklarını kadınlığımdan çekmeye çalıştım,
-" Bırak artık hadi dayanamıyorum diye yalvardım. Başını kaldırdı, kadınlığımı yalamaktan ıslanmış dudaklarında bir gülümseme,
-"Ne istiyorsun Canan?" dedi sakince...
-"Ne isteyebilirim ?" dedim. "Seni istiyorum. Gir artık içime... Dayanamıyorum..."
-"Yapamam Canan..." demez mi bana? Dirseklerime dayanıp yarım doğruldum yatağın üzerinde...
-"Nasıl? Ne demek yapamam? Ne diyorsun sen?"
-"Yapamam işte... Gözlerinde hala silemediğim kuşkular var tamamen arzudan parlamıyor gözlerin...
Gözlerindeki muzip parıltıları fark edince anladım ki oynuyor benimle... Dalga geçiyor, sevişmeden önce söylediğim sözleri tekrarlıyordu.Beni bu hale getirip bırakarak çıldırtmaktı niyeti. Çırılçıplak bedenimle doğruldum, hala giyinik duran sevgilime sımsıkı sarıldım. İsterik bir kadın olup çıkmıştım birkaç saatin içinde... Ama geri adım atmayacaktım
-Ben seni istiyorum ama bana tereddütlerin var derken belli ki senin tereddütlerin var.Bırakalım o zaman böylece kalsın
Yerimde doğrulup yerde duran çamaşırıma uzanırken bileğime kelepçe gibi yapıştı
-Yok öyle peri kızı bu gece benimsin kanatlarınla kendi ülkene kaçmana izin vermeyeceğim benim olacaksın
-Kararını verdin yani...
-Lütfen... Alay etme benimle... İstediğimi biliyorsun... Beni bu hale getirip kaçabileceğini mi sanıyorsun
-Ben kaçmak istemiyorum bende seni istiyorum
-Ne istediğini söyle bana... Onu yapayım..."
-"Sev beni bu gece herkesi her şeyi sil aklımdan birbirini tanımayan iki insan kadın ve erkek dünya yok
Sözlerimi tekrarladı
-Dünya yok kötülükler yok sadece sana şu an da duyduğum delice arzu var
-O zaman Ateş Bey sevişin benimle
Kollarımdan tutup tekrar yatağa yatırdı beni
-Sevişelim o zaman
Bir süre sonra o da çırılçıplaktı.
İLK GECENİN ARDINDAN
Çocukluğumdan hatırladığım bir huzur duygusuyla uyanıyorum sabah yalnız kendimi bir değişik hissediyorum.Üzerimde bir ağırlık vücudumda tatlı bir sızı var.Dahası sanırım burası benim evim değil hızla doğruluyorum yerimden neyin nasıl olduğunu hatırlamaya çalışırken gecenin erotik hatıraları bir bir aklıma gelmeye başlıyor hatırladığım her bir sahne de içimin utançla kaplandığını hissediyorum.Başımı korka korka yana doğru çevirdiğim de yanımda yatan adamı görüyorum.Büyülü melodiler çalan yakışıklı klarnetçi ister istemez gülümsüyorum.Neler yaşattı bana dün gece hani derler ya bulutların üzerine çıkmak dün gece ben gerçekten de bulutlardaydım.Dünyaya dönme zamanı Canan hadi bakalım kalk giyin sonra da çık git bu evden.
Kolunu yavaşça üzerimden çekip uyandırmadan kalkıyorum yataktan her biri bir yere saçılmış giysilerimi bulmam lazım ilk önce evin her tarafından ayrı bir kıyafetimi bulup hızlıca giyiniyorum.Beni taa kapının önünde soymaya başladığı için elbisem çantam da orada... Saçlarımı da yeniden toparladıktan sonra gözlerim yatak odasına takılıyor.Bir vedayı tabii ki hak ediyorsun Ateş ama seni uyandırma riskini göze alamam.Haberin olmadan sen uyanmadan çekip gitmem lazım bu evden,senin de dediğin gibi peri kızının kendi hayatına dönme zamanı geldi... "Hoşça kal Yakışıklım"
Dün gece beni getirdiği merdivenlerden sessizce inip cafenin arkasında ki kapıdan çıkıyorum.Gece den yağmur yağmış belli ki deniz kokusuna toprak kokusu karışmış güneşin henüz doğduğu İzmir sokaklarına...
Taksiye binip evimin adresini veriyorum.Sabahın kör vaktinde bu kadın nereden çıktı ki dercesine yüzüme bakıyor şöför aldırmadan telefonumu alıp arayan var mı diye kontrol ediyorum.2 cevapsız aramam var "Komiser Ercan" hayırdır inşallah eski eşim beni neden arar ki çevir tuşuna basıp telefonun çalmasını bekliyorum.Uzun uzun çaldıktan sonra nihayet açılıyor. Yataktan kaldırdım belli uykulu sesle cevap veriyor
-Ne oldu Canan
-Ercan Günaydın beni aramışsın yeni gördüm
-Sabahın köründe aramana gerek yoktu Canan ya ben seni öylesine aramıştım
-Sadece merak ettim Ercan çok kıymetli uykunu böldüm sanırım özür dilerim.
Cevap vermesine fırsat vermeden kapatıyorum telefonu
-Hanımefendi geldik burası mı?
-Burası şöför bey teşekkür ederim.
Ücretini ödeyip evime girince derin bir nefes alıyorum.Sabah sabah Ercan Efendi beni yine sinirlendirmeyi başardı.Bazen yalnızlığımı hissedince acı zulüm devam etseydin keşke Canan diyorum bitirmeseydin evliliğini.Bazen de iyi ki boşamışım diyorum.Hoş ona göre o beni boşadı ya.
Gecenin izlerini silmek için duşa giriyorum.Göğüslerim kadınlığım sızlıyor hala Ateş aklıma gelince ılık ılık oluyor içim...Ne deyim ben sana yakışıklım ne hale getirdin beni ben ve tek gecelik aşk hiç böyle olmamış bu kadar arzu duymamıştım şimdiye kadar hiç kimse için çok teşekkür ederim sana harika seviştin benimle...Bir an önce dün geceyi unutmam hayatıma devam etmem lazım farz edelim ki güzel bir düş gördüm her şey benim kafamın içindeydi geldi geçti bitti.
Duştan çıkıp hızlıca giyiniyorum bazen polis olduğum için şanslı hissediyorum kendimi rahat hareket etmem gerektiği için istediğim gibi giyinebiliyorum hayatımda istemediğim kadar çok heyecan adrenalin var zaman zaman kötü olaylarla karşılaşıyorum. Koruyamıyorum, yetişemiyorum üzülüyorum ama iyi ki polis olmuşum ben bu dünyaya adalet dağıtamam belki elim kolum herkese yetişmez ama gücümün yettiğince insanları kurtarmaya çalışabilirim. Durup saate bakıyorum sonra yetişememekten korktuğum için epey hızlı giyindim herhalde şimdi hemen çıkarsam işlere başlamadan kahvemi bile içebilirim.
Hadi bakalım Canan Hanım dünyaya dönme vakti görev seni bekler,iş zamanı...
Ateş Anlatıyor;
Sabah uyandığım da çarşaflara dolanmış buldum kendimi tatlı bir yorgunluk aynı zamanda da uzun zamandır hissetmediğim bir enerjiyle güne başlıyorum.Yatakta ki hoş parfüm kokusu dikkatimi çekiyor.Bu koku benim değil ki...Tabii yaa dün gece...Doğrulup sesleniyorum.
-Canannnnn. Ses gelmiyor 2-3 defa daha tekrarlıyorum ama sonuç aynı...Gittin değil mi peri kızı,bütün gece yaşadıklarımıza tek gecelik damgası vurup gittin.Oysa uzun yıllar sonra ben ilk defa mutlu hissetmiştim kendimi.Uçtun gittin masal ülkene geri döndün.Ben seni nasıl bulacağım yeniden elimde sadece ismin yatağım da kokun var.uzanıp dün gece yattığı yastığı kucaklıyorum.Benim bahar çiçekleri gibi kokan güzel kadınım...Tek bir gece de neler yaptın bana niye böyle mutlu hissediyorum kendimi tek gecelik bir ilişki gibi neden göremiyorum dün geceyi...
Topla kendini Ateş ilk sevişmesini yaşayan ergenler gibi muhtemelen bir daha hiç karşılaşmayacağın bir kadına mı aşık oldun ? Bunları düşünmeye vaktin bile yok senin uzun bir süreç var önünde ev bulacaksın yerleşeceksin şunun şurasında kaç günlük iznin kaldı ki...
Hayatına bir geceliğine giren bir peri kızını düşünmeye vaktin yok...Hadi bakalım iş zamanı...
ÖZLEM YORGUNLUK TANIMAZ
-Günaydın Başkomserim
-Günaydın Nursemin çevre de kimse yok niye Başkomserim diyorsun ki
-Olsun ben öyle daha rahat ediyorum
-Sen benim kardeşim gibisin en azından biz bizeyken resmiyet katma araya lütfen
-Akademi günlerimizi unuttun mu yoksa
-Unutur muyum hiç
-O zaman ona göre davran
-Emredersiniz Amirim
-Nurseminnn
-Tamam tamam özür
-Bu konuyu hallettiysek işe dönelim mi ?
-Zelihanın otopsi raporu çıktı mı?
-Çıktı masana bıraktım ailesi öğleden sonra cenazeyi almaya gelecek
-Kocasının cenazesi
-Onun da ailesine haber verildi ama ailesi istemiyor.Bu durumda bunu yapabilecek adam yok sanırdım ama resmen bizim böyle oğlumuz yok durumuna getirdiler
-Hakikaten varmıymış böyle adamın kendi arkadaşları yardım etmese kadının yanına yaklaşamazlardı ki ama ailesi red ediyor
-Aynen öyle bu arada Selimin tezi doğru çıktı.Tecavüz var ve aldığı darbeler sonucu ölmüş daha önce hiç karşılaşmadığım bir durum aort damarı patlamış
-Çok nadir rastlanır aşırı darbelerden dolayı öncesinden başlamıştır bu durum
-Öyle görünüyor.Adam da öldüğü için dosya kapandı ama ben bu adamı sorgulamayı çok isterdim.
-Bizim çocuklar da öyle diyor.Bu arada ben ne unuttum İlyas Müdür Cananı geline odama gönder demişti
-Allah Allah ne oldu ki biz bu aralar gizli bir dosya yürütmedik değil mi?
-Yok her dosyamız açıktı
-Merak ettim şimdi bak
-Ben bir gidiyim yanına ortalık henüz sakinken
Nurseminin yanından ayrılıp Müdürümüzün odasına gidiyorum.
-Gel Canan
-Beni istemişsiniz Müdür Bey
-Geç otur kızım konuşalım biraz
-Ciddi bir şey yok değil mi
-Yok yok birer kahve içelim mi karşılıklı
-Olur tabii
Kahvelerimiz geldikten sonra arık iyice meraklanmaya başlamıştım ne diyecek bu adam diye gözünün içine bakıyordum resmen...
-Canan belki haber vermem gerekiyordu böyle bir durum da sadece benimle çalışan bir başkomser değil sen benim kızım gibisin
-Amirim korkutmayım beni ciddi bir şey mi var
-Yok aslında Canan ben emekliye ayrılıyorum.
Kafamda o kadar çok ihtimal vardı ama emekliye ayrılacağını hiç düşünmemiştim ister istemez derin bir nefes alıyorum.
-Amirim yapmayın ama gençsiniz siz daha ne emekliliği hem nereye gidiyorsunuz bizleri bırakıp
-Ben burada olacağım Canan çözemediğin her durumda konuşmak istediğin de sadece dertleşmek istediğin de bile kapım sana her zaman açık olacak
-Ama bizi başkalarına bırakıyorsunuz kim gelirse gelsin dolduramaz ki yerinizi
-Ben cinayet büroya ilk komiser yardımcısı olarak atandığım da siz vardınız şimdi bugünlerdeysem bunda sizin çok emeğiniz var
-Yapma ama böyle kızım gün gelecek senin amirliğini de kutlayacağız bir dönem ben Van da görev yaparken orada benim çok sevdiğim bir komiser arkadaş vardı o geliyor yerime senden de çok büyük değildir en fazla 4-5 yaş vardır aranızda
-Çok gençmiş Emniyet Müdürü olmak için...
-Doğu da çok hizmetleri madalyaları var çok başarılıdır.O yüzden gözüm hiç arkada kalmayacak.İkiniz birlikte çok işler yapacaksınız ben eminim.
-Öyle diyorsanız
-Ben 2 hafta sonra tamamen ayrılıyorum Ateş da 1 hafta önce sizleri tanımak için erken gelecek
Ateş mı ? Ateş mı dedin hayatımda ki Ateşların birdenbire çoğalmalarının anlamı ne acaba?
-Canannn
-Efendim amirim
-Dinliyor musun kızım beni? Daldın gibi geldi bir an
-Yok dinliyorum üzüldüm sadece gidecek olmanıza
-Üzülecek bir şey yok Canancığım benim söyleyeceklerim bu kadar işinin başına dönebilirsin
-Emredersiniz Amirim
Odadan çıktığım zaman ister istemez aklım yakışıklı klarnetçiye gidiyor. Hayat bana oyun oynuyor sanki ben dün geceyi unutmaya çalışırken aynı isimden adamlar çıkıp duruyor karşıma sahi ne yaptı acaba sabah beni göremeyince belki de iyi ki gitti başıma bela olmayacak diye düşündü belki de hiç hatırlamadı dün geceyi öylesine bir kadındım adımı dahi hatırlayamayacağı tek gecelik bir ilişki...
Arkamdan gelen sesle kopuyorum düşüncelerimden
-Başkomserim
-Efendim Mualla
-Bir ihbar aldık kimliği belirsiz bir kadın cesedi bulunmuş
İster istemez yine mi dercesine derin bir soluk bırakıyorum. Gün'e cinayetle başlamak işte bir cinayet büro amirinin ilk işi... İşte başlıyoruz...
-Arkadaşlara haber ver bir gidip bakalım Mualla
-Emredersiniz Amirim
Gittiğimiz yer Alsancak da eski bir Rum evi çevre de bir sürü kalabalık
-Canan Amirim
-Efendim Selim
-Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum burası Genelev miş
-Eskiden mi ?
-Hayır hala öyle
-Tamam
Cesedin yanına gidip eğiliyorum. Gencecik güzel bir kadın yaşadığı zaman çok kişiyi peşinden koşturmuştur belli... Kim ne istedi senden be kızım kim seni bu hale getirdi...
-Görgü tanığı kamera var mı Selim?
-Araştırıyoruz.
-Kimliği belli oldu mu?
-Çantasından kimlik ehliyet falan çıkmadı
-Parmak izlerini kontrol edeceğiz.
-Kızları ya da eşleri için kayıp ilanı verenlere de haber verin. Gelip baksınlar belki tanıyan çıkar.
-Emredersiniz
Vücudun da sayısız kesik var irili ufaklı yüzünde ki beyazlık sadece ölüm beyazlığı değil neredeyse bütün kanı boşaltılmış üstelik sonradan buraya taşındığı belli aksi takdir de kan gölüne dönerdi burası bir de elinde ayna var sanki maktül kendi yüzünü görecek şeklide konumlandırılmış.
-İçeride ki kadınların ifadelerini alın bakın bakalım gören bilen var mı?
O sırada bir kız yaklaşıyor yanıma
-Kimmiş bu kız abla kim yapmış
-Bilmiyorum ama bulacağız
-Baksana polis abla o da bizden her halinden belli siz bizim gibi orospular için uğraşır mısınız?
Selim araya giriyor;
-Ağzını bozma düzgün konuş amirimle baş komiser var senin karşında
-Selim tamam
-Niye öyle diyorsun bu ülkenin polisiyiz biz kadın erkek ayırt edersek adamına muamele yaparsak ne anlamı kaldı bu mesleğimizin
-İyi diyorsun hoş diyorsun da bak öldürüvermişler işte hepimizin sonu aynı bir gün biri çıkacak becerip gebertecek böyle...
-Ne dedim ben deminden sana düzgün konuş demedim mi?
-Selim tamam dedim buradakilerin ifadesini alın savcı görsün sonra otopsi için Adli Tıp ' a kaldıralım. Burası sizde...
-Emredersiniz Amirim
-Polis abla bak bu abi bile senin sözünü dinliyor da beni küçük görüyor.
-Yok, öyle bir şey hadi ifadeni ver sen böyle şeyler de düşünme...
Kız uzaklaşırken Selim bana döndü
-Başkomserim ben asla karışmak istemem işinize ne kadar iyi bir polis olduğunuzu da insan olduğunuzu da biliyorum ama kız neler dedi bizlere aslında bütün polislere siz...
-Selim biz insanlara yardım etmek için varız.Niye Emniyet mensupları diyorlar bize halkın emniyetini sağlayabilelim diye fahişesinden iş adamlarına kadar her insanın canından biraz da bizler sorumlu değil miyiz? Şunu hiç düşündün mü peki bu kız bunları neden söylüyor.Neden onları koruyamayacağımızı düşünüyor?
-Haklısınız Başkomserim özür dilerim
-Özür dileyecek bir şey yok Selim Emniyet te görüşürüz...
Gerçekten bizlerdik bunun sorumlusu korumayı kurtarmayı beceremiyorduk insanlara kendini güvende hissettiremiyorduk. Güvende hissetmek bu sabah uyandığım da içimde bulunan duygular gibi... Allahım yardım et bana dün geceyi bu sabahı aklımdan silmem için... Hiç yapmamam gereken bir hataydı biliyorum unutmam toparlanmam lazım...
Gün boyu ruh gibi dolaştım Emniyette akşama doğru nihayet uğraşabileceğim kendimi meşgul edebileceğim bir şey bulmuştum.
-Canan müsait misin?
-Gel Nursemin
-Bugün ki öldürülen kızın kimliğini tespit ettik.
-Kayıp ilanı mı ?
-Yok sistem de parmak izleri kayıtlıymış sabıkası varmış adam yaralamaktan (Bir nefes alıp devam ediyor) Fahişe... İsmi Mehtap Çiçek... 21 yaşındaymış.
-Çok genç daha
-Çoook kimbilir kaç yıldır bu hayatın içindeydi.
-Otopsi ne oldu ?
-Uzun sürebilir dedi doktor.
-Anlaşıldı sıkıştıracağız sabah bir yanına uğramam lazım demek oluyor bu...
-Öyle görünüyor.Bu arada işim bitti Sedat nöbetçi bu gece bizden çıkacaksan beraber çıkalım...
-Olur tabii
-Ha bu arada İlyas Müdür ne diyormuş sabahtan merak ettim
-Emekli olacakmış
-Hadi canım bırakamaz o buraları
-Çok ciddi görünüyordu onay yazısı gelmiş 2 haftaya ayrılıyorum.Yerime gelecek olan da belli oldu dedi.
-Oooo bu kadar çabuk mu? Kim gelecekmiş ki şimdi bir de ona alış huyunu husunu bilmediğimiz adamı mı sokacağız aramıza Canan Başkomserim
-Önce den birlikte çalışmışlar bayağı güveniyor ...
-Hadi bakalım hayırlısı
-Aynen öyle
Akşam evime girmemle düşüncelerin yeniden aklıma hücum etmesi bir oluyor.Aklımda tek bir isim kulağım da tek bir müzik...Ateş ne yaptın sen bana büyü mü? Soğuk duş belki beni bana getirir...
-Ateş Anlatıyor;
Yorucu bir gün dü... Evet ama insanın bedeni yorgunken zihni nasıl hala başka durumlarla meşgul olabiliyor acaba gün boyu ev ev dolaşırken yatak odalarını her gezdiğim de aklıma dün gecenin anıları geliyor.Ahh Canan ne yaptın bana güzel peri...Kanatlarınla kendi ülkene uçarken benim aklımı da götürdün kendinle...
İnsan hiç tanımadığı sadece bir kere seviştiği birine özlem duyar mı ben duyuyorum işte dün geceden bu geceye deli gibi özlüyorum seni...
-Günaydın Başkomserim
-Günaydın Nursemin çevre de kimse yok niye Başkomserim diyorsun ki
-Olsun ben öyle daha rahat ediyorum
-Sen benim kardeşim gibisin en azından biz bizeyken resmiyet katma araya lütfen
-Akademi günlerimizi unuttun mu yoksa
-Unutur muyum hiç
-O zaman ona göre davran
-Emredersiniz Amirim
-Nurseminnn
-Tamam tamam özür
-Bu konuyu hallettiysek işe dönelim mi ?
-Zelihanın otopsi raporu çıktı mı?
-Çıktı masana bıraktım ailesi öğleden sonra cenazeyi almaya gelecek
-Kocasının cenazesi
-Onun da ailesine haber verildi ama ailesi istemiyor.Bu durumda bunu yapabilecek adam yok sanırdım ama resmen bizim böyle oğlumuz yok durumuna getirdiler
-Hakikaten varmıymış böyle adamın kendi arkadaşları yardım etmese kadının yanına yaklaşamazlardı ki ama ailesi red ediyor
-Aynen öyle bu arada Selimin tezi doğru çıktı.Tecavüz var ve aldığı darbeler sonucu ölmüş daha önce hiç karşılaşmadığım bir durum aort damarı patlamış
-Çok nadir rastlanır aşırı darbelerden dolayı öncesinden başlamıştır bu durum
-Öyle görünüyor.Adam da öldüğü için dosya kapandı ama ben bu adamı sorgulamayı çok isterdim.
-Bizim çocuklar da öyle diyor.Bu arada ben ne unuttum İlyas Müdür Cananı geline odama gönder demişti
-Allah Allah ne oldu ki biz bu aralar gizli bir dosya yürütmedik değil mi?
-Yok her dosyamız açıktı
-Merak ettim şimdi bak
-Ben bir gidiyim yanına ortalık henüz sakinken
Nurseminin yanından ayrılıp Müdürümüzün odasına gidiyorum.
-Gel Canan
-Beni istemişsiniz Müdür Bey
-Geç otur kızım konuşalım biraz
-Ciddi bir şey yok değil mi
-Yok yok birer kahve içelim mi karşılıklı
-Olur tabii
Kahvelerimiz geldikten sonra arık iyice meraklanmaya başlamıştım ne diyecek bu adam diye gözünün içine bakıyordum resmen...
-Canan belki haber vermem gerekiyordu böyle bir durum da sadece benimle çalışan bir başkomser değil sen benim kızım gibisin
-Amirim korkutmayım beni ciddi bir şey mi var
-Yok aslında Canan ben emekliye ayrılıyorum.
Kafamda o kadar çok ihtimal vardı ama emekliye ayrılacağını hiç düşünmemiştim ister istemez derin bir nefes alıyorum.
-Amirim yapmayın ama gençsiniz siz daha ne emekliliği hem nereye gidiyorsunuz bizleri bırakıp
-Ben burada olacağım Canan çözemediğin her durumda konuşmak istediğin de sadece dertleşmek istediğin de bile kapım sana her zaman açık olacak
-Ama bizi başkalarına bırakıyorsunuz kim gelirse gelsin dolduramaz ki yerinizi
-Ben cinayet büroya ilk komiser yardımcısı olarak atandığım da siz vardınız şimdi bugünlerdeysem bunda sizin çok emeğiniz var
-Yapma ama böyle kızım gün gelecek senin amirliğini de kutlayacağız bir dönem ben Van da görev yaparken orada benim çok sevdiğim bir komiser arkadaş vardı o geliyor yerime senden de çok büyük değildir en fazla 4-5 yaş vardır aranızda
-Çok gençmiş Emniyet Müdürü olmak için...
-Doğu da çok hizmetleri madalyaları var çok başarılıdır.O yüzden gözüm hiç arkada kalmayacak.İkiniz birlikte çok işler yapacaksınız ben eminim.
-Öyle diyorsanız
-Ben 2 hafta sonra tamamen ayrılıyorum Ateş da 1 hafta önce sizleri tanımak için erken gelecek
Ateş mı ? Ateş mı dedin hayatımda ki Ateşların birdenbire çoğalmalarının anlamı ne acaba?
-Canannn
-Efendim amirim
-Dinliyor musun kızım beni? Daldın gibi geldi bir an
-Yok dinliyorum üzüldüm sadece gidecek olmanıza
-Üzülecek bir şey yok Canancığım benim söyleyeceklerim bu kadar işinin başına dönebilirsin
-Emredersiniz Amirim
Odadan çıktığım zaman ister istemez aklım yakışıklı klarnetçiye gidiyor. Hayat bana oyun oynuyor sanki ben dün geceyi unutmaya çalışırken aynı isimden adamlar çıkıp duruyor karşıma sahi ne yaptı acaba sabah beni göremeyince belki de iyi ki gitti başıma bela olmayacak diye düşündü belki de hiç hatırlamadı dün geceyi öylesine bir kadındım adımı dahi hatırlayamayacağı tek gecelik bir ilişki...
Arkamdan gelen sesle kopuyorum düşüncelerimden
-Başkomserim
-Efendim Mualla
-Bir ihbar aldık kimliği belirsiz bir kadın cesedi bulunmuş
İster istemez yine mi dercesine derin bir soluk bırakıyorum. Gün'e cinayetle başlamak işte bir cinayet büro amirinin ilk işi... İşte başlıyoruz...
-Arkadaşlara haber ver bir gidip bakalım Mualla
-Emredersiniz Amirim
Gittiğimiz yer Alsancak da eski bir Rum evi çevre de bir sürü kalabalık
-Canan Amirim
-Efendim Selim
-Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum burası Genelev miş
-Eskiden mi ?
-Hayır hala öyle
-Tamam
Cesedin yanına gidip eğiliyorum. Gencecik güzel bir kadın yaşadığı zaman çok kişiyi peşinden koşturmuştur belli... Kim ne istedi senden be kızım kim seni bu hale getirdi...
-Görgü tanığı kamera var mı Selim?
-Araştırıyoruz.
-Kimliği belli oldu mu?
-Çantasından kimlik ehliyet falan çıkmadı
-Parmak izlerini kontrol edeceğiz.
-Kızları ya da eşleri için kayıp ilanı verenlere de haber verin. Gelip baksınlar belki tanıyan çıkar.
-Emredersiniz
Vücudun da sayısız kesik var irili ufaklı yüzünde ki beyazlık sadece ölüm beyazlığı değil neredeyse bütün kanı boşaltılmış üstelik sonradan buraya taşındığı belli aksi takdir de kan gölüne dönerdi burası bir de elinde ayna var sanki maktül kendi yüzünü görecek şeklide konumlandırılmış.
-İçeride ki kadınların ifadelerini alın bakın bakalım gören bilen var mı?
O sırada bir kız yaklaşıyor yanıma
-Kimmiş bu kız abla kim yapmış
-Bilmiyorum ama bulacağız
-Baksana polis abla o da bizden her halinden belli siz bizim gibi orospular için uğraşır mısınız?
Selim araya giriyor;
-Ağzını bozma düzgün konuş amirimle baş komiser var senin karşında
-Selim tamam
-Niye öyle diyorsun bu ülkenin polisiyiz biz kadın erkek ayırt edersek adamına muamele yaparsak ne anlamı kaldı bu mesleğimizin
-İyi diyorsun hoş diyorsun da bak öldürüvermişler işte hepimizin sonu aynı bir gün biri çıkacak becerip gebertecek böyle...
-Ne dedim ben deminden sana düzgün konuş demedim mi?
-Selim tamam dedim buradakilerin ifadesini alın savcı görsün sonra otopsi için Adli Tıp ' a kaldıralım. Burası sizde...
-Emredersiniz Amirim
-Polis abla bak bu abi bile senin sözünü dinliyor da beni küçük görüyor.
-Yok, öyle bir şey hadi ifadeni ver sen böyle şeyler de düşünme...
Kız uzaklaşırken Selim bana döndü
-Başkomserim ben asla karışmak istemem işinize ne kadar iyi bir polis olduğunuzu da insan olduğunuzu da biliyorum ama kız neler dedi bizlere aslında bütün polislere siz...
-Selim biz insanlara yardım etmek için varız.Niye Emniyet mensupları diyorlar bize halkın emniyetini sağlayabilelim diye fahişesinden iş adamlarına kadar her insanın canından biraz da bizler sorumlu değil miyiz? Şunu hiç düşündün mü peki bu kız bunları neden söylüyor.Neden onları koruyamayacağımızı düşünüyor?
-Haklısınız Başkomserim özür dilerim
-Özür dileyecek bir şey yok Selim Emniyet te görüşürüz...
Gerçekten bizlerdik bunun sorumlusu korumayı kurtarmayı beceremiyorduk insanlara kendini güvende hissettiremiyorduk. Güvende hissetmek bu sabah uyandığım da içimde bulunan duygular gibi... Allahım yardım et bana dün geceyi bu sabahı aklımdan silmem için... Hiç yapmamam gereken bir hataydı biliyorum unutmam toparlanmam lazım...
Gün boyu ruh gibi dolaştım Emniyette akşama doğru nihayet uğraşabileceğim kendimi meşgul edebileceğim bir şey bulmuştum.
-Canan müsait misin?
-Gel Nursemin
-Bugün ki öldürülen kızın kimliğini tespit ettik.
-Kayıp ilanı mı ?
-Yok sistem de parmak izleri kayıtlıymış sabıkası varmış adam yaralamaktan (Bir nefes alıp devam ediyor) Fahişe... İsmi Mehtap Çiçek... 21 yaşındaymış.
-Çok genç daha
-Çoook kimbilir kaç yıldır bu hayatın içindeydi.
-Otopsi ne oldu ?
-Uzun sürebilir dedi doktor.
-Anlaşıldı sıkıştıracağız sabah bir yanına uğramam lazım demek oluyor bu...
-Öyle görünüyor.Bu arada işim bitti Sedat nöbetçi bu gece bizden çıkacaksan beraber çıkalım...
-Olur tabii
-Ha bu arada İlyas Müdür ne diyormuş sabahtan merak ettim
-Emekli olacakmış
-Hadi canım bırakamaz o buraları
-Çok ciddi görünüyordu onay yazısı gelmiş 2 haftaya ayrılıyorum.Yerime gelecek olan da belli oldu dedi.
-Oooo bu kadar çabuk mu? Kim gelecekmiş ki şimdi bir de ona alış huyunu husunu bilmediğimiz adamı mı sokacağız aramıza Canan Başkomserim
-Önce den birlikte çalışmışlar bayağı güveniyor ...
-Hadi bakalım hayırlısı
-Aynen öyle
Akşam evime girmemle düşüncelerin yeniden aklıma hücum etmesi bir oluyor.Aklımda tek bir isim kulağım da tek bir müzik...Ateş ne yaptın sen bana büyü mü? Soğuk duş belki beni bana getirir...
-Ateş Anlatıyor;
Yorucu bir gün dü... Evet ama insanın bedeni yorgunken zihni nasıl hala başka durumlarla meşgul olabiliyor acaba gün boyu ev ev dolaşırken yatak odalarını her gezdiğim de aklıma dün gecenin anıları geliyor.Ahh Canan ne yaptın bana güzel peri...Kanatlarınla kendi ülkene uçarken benim aklımı da götürdün kendinle...
İnsan hiç tanımadığı sadece bir kere seviştiği birine özlem duyar mı ben duyuyorum işte dün geceden bu geceye deli gibi özlüyorum seni...
ÖLÜM ve KARŞILAŞMA
Kapı çalındığın da banyodan henüz çıkmıştım. Gelen üst kat komşum ayrıca apartmanın sahibi Saadet Ablaydı…
-Epeydir sesin soluğun çıkmıyor Canan Kızım merak ettim seni (Aynı zaman da merak 2. Adıydı)
-Çalışıyorum Saadet Abla geçsene içeri yeni geldim bende
-Kadın başına sokaklar da koşturup duruyorsun be kızım
-İşim bu abla ben seviyorum ayrıca
-İyi madem
-Kahve yapayım mı sana içer miyiz?
-Yap hadi…
Kahvelerle birlikte salona geri döndüğüm de camın önünde durmuş dışarıyı seyrediyordu. Altmışlarının ortalarında yalnız bir kadın var karşımda kocasını toprağa vermiş…
-Kahveler geldi…
Daldığı düşüncelerinden sıyrılarak bana dönüyor
-Eline sağlık kızım
Kahveleri verip oturuyorum.
-Canan hem seni merak ettim hem de karşında ki daire tutuldu onu haber vereyim istedim
-Saadet Sultan benim pek komşularla görüşme fırsatım olmuyor biliyorsun bir bakıyorum varlar sonra bir bakıyorum ev boşalmış
-İşlerinden kafanı kaldırsan biraz göreceksin ama nerde neyse konu o değil o da bekarmış senin gibi
-Bayan mı ?
-Hayır maşallah aslan gibi delikanlı…
-Sen bekar adama ev verdin kafa bulma benimle abla
-Ne bileyim kızım güven verdi bana polismiş o da senin gibi
-İsmi neymiş abla
-Valla dedi Alaz mı Ateş mı öyle bir şeyler dedi ama
Ateş mı ne Ateş’ı ne oluyor ya İzmir in bütün Ateşları bana şaka mı yapıyor nedir?
-Nerelere daldın tanıyor musun yoksa?
-Yok abla nerede çalışıyordur bilmiyorum ki Soy İsmini söyledi mi?
-Yarın kira kontratını yapmak için notere gideceğiz o zaman öğrenirim ancak… Ama çok şaşırdı karşında ki dairede de polis kızımız var o oturuyor deyince…
-Tanışırız meslektaşımızla abla…
-Öyle hadi kızım ben gidiyim sen de yat yorgun görünüyorsun.
Saadet Ablayı gönderdikten sonra gerçekten yorulduğumu fark ediyorum.Yaşlanıyorsun Canan bak bir gece uyumadın ne haldesin bugün… aynanın karşısına geçip kendime bakıyorum yıllardır baktığım yüz bir değişiklik yok gözlerim çökmüş biraz sadece şairin dediği gibi yaş 35 yolun yarısı...Daha fazla dayanamayıp yatıyorum…
Sabah erken saatler de Adli Tıp’a gidiyorum dün ki kızın otopsi sonucunu almak için…Doktorumuz Engin şakasına takılıyor bana;
-Geceden gelirsin diyordum Canan
-Rahat bırakayım dedim seni bir de çok yorgundum
-Dün akşamdan beri çalışıyorum sabah son testler için parça gönderdim laboratuara daha gelmedi bile kim öldürmüş Canan belli mi ?
-Yok henüz değil civarda ki kameralardan bir şeyler çıkar herhalde ölüm sebebi ne
-Asfiksi (Nefessiz kalma) ciğerleri patlamış.
-Vücudunda ki kesikler
-Sıradan bir cinayet değil Canan çok işkence görmüş
-Engin konuyu açsan biraz
-Vücudunda ki bazı kesikler 1 haftalık üstelik kanmaya başladı zaman yeniden açılmaya çalışılmış gibi yaklaşık 50 kesik var ama hiçbiri hayati değil.Kadınlarda sünnet diye bir şey duydun mu hiç?
-Duydum ama öyle bir vahşeti uygulayan ülke kalmadı diye biliyorum
-Çok nadir ama bazı ülkeler de var.Maalesef maktulde de var.Kadınlık organında ki klitoris adını verdiğimiz bölge oyularak alınmış. Midesinde yediği yemeklerden en ufak bir iz bulamadım.Bol miktarda tuz oranı var sadece o kadar çok ki gırtlağını yakıp nefessiz bırakmış ve ölümüne sebep olmuş.Ölmeden önce kuvvetli bir şekilde ağzı kapatılmış.Tahminim şu katil herhangi bir nedenle tuzlu su içirdi sonra da ağzına elini bastırdı kız yutamadı tüküremedi sonunda da öldü.O yüzden diyorum bu basit bir cinayet değil Canan işkence edilip profesyonelce öldürülmüş.Bir şey daha var hamileymiş 2 aylık…
Uzunca bir süre susup öylece bakıyorum.Biz polislerin bir sözü vardır.Daha kötülerini de görmüştüm deriz hep ama bu cümleyi kullanamayacağım.Bazı sahneler var ki yılların tecrübesiyle anlatımla bile gözünüzün önünde canlanır zaman zaman yardımcı bile olur ama görüntüler gelsin istemiyorum bu sefer… İçimin kalkmasını bastırarak;
-Kafam karıştı Engin diyorum
-Böyle cinayetler romanlar da işlenir değil mi? Planlı programlı işkenceli cinayetler…Sen polissin ben kaç yıldır burada çalışıyorum görmedim böyle bir şey…
-Büyük bir öfke var her kim neden öldürdüyse
-Tahliller de çıksın tahminim öğleden önce çıkar kendim getireceğim yanına…
-Sağol Engin görüşürüz
Dışarı çıkıp düşündüm de ilk aklıma gelen katilin Mehtabın hamile olduğunu biliyor muydu acaba oluyor.Doğmadan ölmek zavallı bebek zavallı Mehtap kim yaptı bunu size…Bunu bulmakta benim görevim…
Emniyete girdiğim de dalmış olmalıyım ki Nursemin’in arkamdan seslendiğini son anda fark ediyorum.
-Ne bu dalgınlık bir şey mi oldu Canan?
-Adli Tıptan geliyorum.Enginle konuştum.
-Asistanı sabah bir ön inceleme getirdi.Kesin sonuç öğleden sonra çıkar dedi.
-Biliyorum kendisi getirecek.
-Çok vahşice değil mi?
-Öyle kız hamileymiş üstelik bazen düşünüyorum böyle olaylar da illa öldüreceksen karşındakini niye bu kadar can yakıyorsun ki çek vur bir kerede…
-Sen sarsıldın mı Başkomserim
-Kötü oldum sadece…
-O zaman konuyu değiştirelim.Yeni amir geldi.
-İlyas Müdür 2 hafta sonra ayrılacaktı değişiklik mi olmuş.
-Yok buraları tanıyacakmış bizlere alışacakmış.
-Anaokulu örencisi miyiz biz başımız da eski öğretmenimiz varken tanışmak istemiş.
-Valla orasını kendine sor yeni genç ve yakışıklı amirimiz Müdür Beyin odasında…
-Tanışalım bakalım…
Odaya girmeden önce kadınsı bir alışkanlıkla saçlarımı düzeltmeyi ihmal etmeyip biraz önce duyduklarımla dağılan yüz ifademi toparlamaya çalışıyorum.
Kapıdan girerken İlyas Müdür her zaman ki samimi saygısıyla
-Gel Canan diyor
-Bak Ateş bu Canan
İki gündür Ateş ismini duymamla içimin hoplaması bir oluyor.Gömleğini düzeltip ayağa kalkıp bana doğru dönüyor.
-İlyas Amirimden çok duydum isminizi deyip yüzüme baktığın da donup kalıyor aynı şekilde bende donup kalıyorum.Bana uzattığı eli şaşkınlıkla hava da kalmış.Ama bu olamaz bu Ateş benim birkaç gece önce barda tanışıp delice seviştiğim adam.Yok bu kabus değil mi rüya görüyorum ben…
Kendini ilk toparlayan o oluyor;
Elini işaret edip “Ben Ateş” diyor yeniden
Toparlanıp elini sıkıyorum
-Canan diyorum bende
-Memnun Oldum Canan hanım derken gözlerinde buldum seni dercesine ürpertici bir gülümseme var…
ATEŞ AMİR
Ateş Anlatıyor;
Canan’ı karşımda görünce bir anda neye uğradığımı şaşırmıştım aynı şaşkınlık ” Yok artık bakışı” onun gözlerinde de vardı öylece kalmıştık ayakta elim havadaydı İlyas Ağabey bir tuhaflık olduğunu anlamasın diye belli etmeden elimi işaret ettim Canana uzanıp elimi sıktı.”İsmim Canan” diyor. Memnun oldum deyip bırakıyorum. İlyas Abi;
-Hadi oturun Çocuklar diyene kadar öylece kalıyoruz ayakta
-Bak Ateş bu sana bahsettiğim Canan Baş komiser kendisi de ekibi de 1 numara iş çıkartırlar arada benden gizli görevler yürütüyor kapattık sandığım içine sinmeyen dosyaları el altından araştırıp asıl katillerinin peşine tek başına düşüyor ama olsun. Kızım gibi severim üstelik…
-Amirim abartıyorsunuz her polis gibi görevimi yapıyorum
-Bir de böyle mütevazıdir. Bak sabah sabah mesai den önce adli tıp’a gitmiş. Ama Ateş Oğlum da öyledir. Uzun yıllar Özel Timlere Baş komiserlik yaptı doğu görevlerinden ödüllerle döndü.Demem o ki çocuklar eğer yerime bırakacak adam seçseydim bu ikiniz olurdunuz çok güzel bir ekip olacaksınız emekli oluyorum evet ama gözüm arkana gitmiyorum.
Hoppaa bir de bu vardı demi biz Cananla birlikte çalışacağız gece gündüz ister istemez gülümsüyorum öyle kaçmak var mıydı Canan Hanım bak kader işte burun buruna getirdi bizi…Onun da gözlerinde öyle bir ne yapacağım ben şimdi bakışı var ki ister istemez üzülüyorum.Onu sıkıştıracağımı başına bela olacağımı sandı belki de…
İlyas Abinin sesiyle bir kez daha düşüncelerimden kopuyorum.
-Sahi Canan dün ki cesedin kimliği belli oldu mu?
-Veri tabanında parmak izi eşleşmesi yapılmış Amirim sabıkası varmış.İsmi Mehtap Çiçek
-Otopsi sonucu ne olmuş?
-Bir iki tahlil daha varmış yapılacak onun harici tamamlanmış.
-Ölüm nedeni?
-Boğulma ama sıradan bir cinayete benzemiyor Amirim işkenceler var. Öğle sonu bütün ekiple bir toplantı yapacağım siz de aramızda olur musunuz?
-Tabii gelirim. Ateş sende gel hem ekiple tanışmış olursun.Bir hafta sonra resmi olarak başlayacaksın zaten
-İki hafta sonra gidiyorum demiştiniz amirim
-Bir hafta sonra gidiyorum Canan hem Ateş da geldi o sizlere siz ona ne kadar çabuk alışırsanız o kadar iyi…
-Nasıl derseniz amirim izninizle ben kalkayım çalışmam lazım dedi ve sonra da bana döndü Ateş Amirim siz de hoş geldiniz hayırlı görevler diliyorum
Gözlerime bakmadan söylenmiş cümlelerdi sonra da kapıdan çıkıp gitti.Çok güçlü çok soğuk kanlı bir kadındı ve kimselerin bilmediği bir şey biliyordum acayipte ateşliydi…
Canan Anlatıyor;
Kapıdan çıktığım an tuttuğum nefesimi bırakmıştım böyle şeyler filmler de olur sanırdım.Saçma sapan romantik komedi filmlerinde iki kişi tek gecelik ilişki yaşarlar sonra hiç ummadıkları bir an da yeniden karşılaşırlar.Yok artık!!! Biri beni uyandırsın çünkü kabus görüyorum.
Nurseminin sesiyle kendime geliyorum;
-Canan iyi misin? Bir hışım çıktın kapıdan sonra dayandın kapıya kaldın. Neyin var?
-İyiyim yok bir şey…
-Bembeyaz olmuş yüzün tansiyonun mu düştü acaba yine kahvaltı yapmadan çıktın değil mi?
-İyiyim ben düşünüyorum sadece kafamı toparlayabileyim diye yaslandım kaldım öyle ama haklısın gel aşağı da bir şeyler yiyelim.
-İyi olur valla sabah Fatma’nın ateşi vardı onunla uğraştım.Annemde şimdi
-Canım beni arayıp söyleseydin ya gelemeyeceğini
-Ben çıkarken daha iyiydi. Annemi de aradım uyuyormuş şimdi
-Ne zaman istiyorsan çıkabilirsin sorma bile tamam
-Teşekkür ediyorum Başkomserim
-Nurseminn
- J Tamam, tamam kızma asıl ne diyeceğim ben sana yeni amiri gördün mü?
-Gördüm
-Çok hoş adam değil mi? Ayrı bir havası ayrı bir büyüsü var.
-Canım benim kocacığın duymasın bu lafları ne demek büyüsü var
Nursemin den önce içimde ki ses cevap veriyor. O büyüyü sen fark etmedin sanki Canan 2 gece önce seni o adamın kollarına atan da Ateş’ın büyüsü değil miydi?
-Canan daldın gittin yine neyin var Allah aşkına senin bu sabah
-Açım Nursemin aç ondan
-Tamam bak hadi geldik ne yiyelim
-Tost olur
-Tamam sen burada otur her an bayılacakmış gibi duruyorsun. Ben alır gelirim.
-Ben alırdım ya
-Olmaz Başkomserim ne münasebetJ
Akademi günlerinden kalma tek arkadaşımla dosyalardan cinayetlerden uzak bir kahvaltı yaptık.
-Canan soracağım soramıyorum laf karışıyor göğsünde ki morluk ne senin
Eyvah morluk sabah giyinirken benim de gözüme çarpmıştı Ateş la geçirdiğimiz geceden kalma küçük sevimli bir hatıra ama tabii Nursemin ’ e böyle söyleyemem. Bir şey bulmam lazım acilen;
-Canannnnn, daldın gittin yine ne oluyor bugün sana
-Hiç iyiyim öldürülen kıza takıldı aklım
-Göğsünde ki morluğu sordum
-Ya sorma benim sakarlığımı bilirsin merdivenlerden çıkarken ışıklar söndü geçen akşam düştüm merdivenin kenarına geldi
-Bununla geçmiş olsun dikkatli yürü biraz en acımasız katillerle başa çıkabiliyorsun ama düz yolda yürüyemiyorsun
Selimin yanımıza gelmesiyle konuşmamız bölünüyor.
-Başkomserim adli tıptan son raporlar geldi. Otopsi tamamlanmış.
-Tamam, Selim odama bırak 2 saat içinde de herkesi toplantı salonuna bekliyorum.
-Emredersiniz Amirim
Odama geçtiğim de Mehtap’ın otopsisinin son durumuna bakıyorum.Doktorun sabah bana söylediğinden farklı bir şey yok zehirlenme yok midesinde sudan başka bir şey yok. Zavallı kız bebeği kendinden 1 gün önce ölmüş. Müşterisi miydi yapan yoksa tanıdığı biri mi? Biliyor muydu bebek beklediğini? Kim neden öldürdü?
Başımı ellerimin arasına alıp masaya yaslandım. Kapının çalınmasıyla toparlanıyorum.
-Gel
-Başkomserim hazırız biz sizi bekliyoruz
-Geliyorum Selim
Toplantı salonuna gittiğim de herkes toparlanmış Mehtap’ı konuşuyor. Kimi hamileliğinden bahsediyor kimi mobese, telefon kayıtlarından
Geldiğimi gördüklerinde toparlanıp ayağa kalkıyorlar. “Rahatsız olmayın arkadaşlar” diyorum. Ateş da gelmiş onu gördüğümde içimin hop etmesine engel olamıyorum .Buna alışmak zorundayım hergün birlikte dip dibe çalışacağız o geceyi silmem lazım aklımdan…
Ses tonumu ayarlayıp başlıyorum evet arkadaşlar ne var elimizde bir şey bulabildik mi ?
-Maktülün bulunduğu yerin tam karşısında bir otelin güvenlik kameraları var ama bir şey çıkmadı cesedin oraya bırakıldığı an görülüyor lakin bırakanın yüzü belli değil kadın olabilir ya da şaşırtmaca olabilir uzun bir çarşaf giymiş üstüne diyor Selim
-Nasıl getirmiş oraya kadar araba ya da plaka benzeri birşey var mı?
-Eski bir minibüs lakin plaka belli değil bütün farları yakmış görülmemek için öyle birparlıyor ki görmek mümkün değil
-Anlıyorum. Mualla bilişim le görüştün mü telefon şirketinden haber var mı?
-Elimden geldiği kadar sıkıştırdım arkadaşları ama ancak yarın sabah elimizde olabilirmiş kayıtlar
-Başkomserim işinize karışmak istemiyorum ama fikrimi söyleyebilir miyim?
Konuşan Ateş söz istiyor. Sanki ihtiyacı varmış o benim değil de ben onun amiriymişim gibi.
-Buyurun Amirim sizi dinliyoruz?
-Sağ olun yaklaşık bir saattir sizleri dinliyorum arkadaşlar. Gelir gelmez ukalalık yapıyormuşum gibi düşünmeyin lütfen cinayet işleniş tarzı durumu yapılan işkenceler bana normal sıradan bir cinayet gibi gelmedi. Umarım yanılıyorumdur ama seri katil olabilir demem o ki bu cinayetin arkası gelebilir.
-Türkiye de seri katil olabilir mi diyor Nursemin
-Olmaması olmayacağını göstermiyor Müdür Bey’in dediğine kulak verelim arkadaşlar Mehtap kimdi nasıl çalışıyordu düşmanı belalısı var mıydı son zamanlar da kiminle konuşurdu ne yapardı en önemlisi ailesi var mıydı? Bütün bunları öğrenmek istiyorum tam zamanlı çalışacağız şimdiden uyarayım… Şimdi dağılmadan önce İlyas Müdürün size söylemek istedikleri varmış.
-Amirim Buyurun
-Sağ olCanan. Arkadaşlar uzun yıllar çalıştık sizinle bazılarınızın yeni katıldı aramıza ama en çok seninle çalıştık Canan. Bundan sonra yolunuza Ateş Amirinizle devam edeceksiniz. Ben ayrılıyorum aranızdan
Ekipte ki herkesten itiraz sesleri yükseldi
-Müdürüm yapmayın gitmeyin
-Bırakmayın bizi
-Yapmayın çocuklar torunlarımla vakit geçirmek istiyorum birazda devlet beni yaş haddinden kovmadan ben kendiliğimden gitmek istiyorum.Hem Ateş benden daha iyi bakacak buraya yeni bir hava gelecek cinayet masasına yakışıcak aranıza
-Amirim abartmayın hiçbir zaman yerinizi dolduramam sizin
-Doldurursun doldurursun. Ekipte ki herkes sana emanet İzmir’in katilleri de normal gidişim 1 hafta sonra ama izne ayrıldım. Sen de geldin madem başla bir an önce özellikle de ortam bu kadar sıcakken. Dağılabilirsiniz arkadaşlar ben de toparlanayım ufak ufak…
Herkesi hüzün basmıştı İlyas Müdür bizim amirden çok babamız gibiydi.Rıza Baba gibi…Gidişi birçok şeyi değiştirecekti.Ateş sa buranın havasını gerçekten değiştirecekti bu belliydi. Düşüncelere o kadar dalmışım ki herkesin dağılışını onun ise yanıma gelişini fark etmemişim bile…
-Canan Başkomserim;
Korkarak yerimde sıçrıyorum.
-Korkutmak istememiştim özür dilerim.
-Yok, amirim iyiyim buyurun dalmışım sadece
-Bundan sonra birlikte çalışacağız ve sizinle çalışmaktan mutluluk duyacağım.
-Teşekkür ederim. Hayırlı olsun yeniden aramıza hoş geldiniz
Uzattığı elini sıkıyorum. Gözlerimin içine bakıyor
-Hoş bulduk Başkomserim…
O GECEYİ YAŞANMADI SAYALIM
Zor gibi görünen her şey aslında apaçık önünde duruyordur.İhanete uğrayan kadının kocasının sevgilisinin kim olduğu ya da dolandırılan bir iş yeri sahibinin sahtekarın kim olduğunu bulması gibi. Benim işimde uyguladığım felsefem buydu gerçek önümdeydi sadece onu dinlememi bekliyordu. AdliTıp’ın morgundayım Mehtabın cesedinin başında ölüm gençliğini götürmüş yakışmamıştı ona şimdi sadece ona bunu yapanları bulmamızı bekliyordu sessizce…
-Bir ben cesedin başında durur konuşmasını beklediğimi zannederdim.
Aniden arkamdan gelen sesle irkiliyorum. Hızla dönüp baktığım da şaşırıyorum.
-Ateş? Özür dilerim Amirim…
-Bu hafta 2. kez korkuttum seni. Bu arada amirim yerine Ateş’ı yeniden alsak olmaz mı ?
-Olmaz bana yakışmaz saygısızlık olur size
-Canannn yapma lütfen şaşkınsın biliyorum birbirimize yabancıyız onu da biliyorum ama seninle samimiyet kurmak istiyorum. Ben kimseyi zorlamam yapmam bunu ama şu resmiyeti kırsak biraz en azından biz bizeyken olmaz mı?
-Denerim ama resmiyet iyidir. İnsan yerini bilir benim de sizin sadece amirim olduğunuzu kendime hatırlatmam için böylesi daha iyi olacak.
-Tamam, o zaman işe dönelim. Yeni bir şey var mı?
-Yetimhane de büyümüş Mehtap kayıtlara göre aslen Adanalı
-Ailesinden kimse var mı?
-Hayır
Mehtap’ın ailesinin kan davası varmış. Anlatılanlara göre bir gece karşı aile geliyor bütün evi kurşun yağmuruna tutuyor ardından da evi ateşe veriyor. Şansa bak ki Mehtap o gece arkadaşında bütün ailesi yanıp kül olurken o sağ kalıyor. Başka şehirler de akrabalar var ama nedendir bilinmez kabul etmiyorlar. Çaresiz Çocuk Esirgemeye veriliyor. Sonra oradan oraya sürükleniş şimdilik bildiğimiz bunlar…
-Hamile olduğunu biliyor muymuş?
-Telefon kayıtlarına göre son zamanlar da en çok hastane aranmış. Ev arkadaşına ulaştık bir de o da son zamanlar da ne kadar heyecanlı olduğundan bahsediyor.
-İyi bir ekip’ in var. Bu kadar kısa zaman da bu kadar bilgiye ulaştıklarına göre…
-Sen seri katil olabilir deyince korktular biraz ellerini çabuk tutup bir an önce katili bulmaya çalışıyorlar o yüzden…
-Yine de hala böyle bir şüphe var biliyorsun değil mi?
-Biliyorum biraz filmlerde rastlayacağımız cinsten…
-Dikkatli olmak zorundayız hata kabul etmez. Ayağımın tozuyla ne güzel davanın ortasına düştüm.
-Sizin şansınızdan amirim J
-Çıkalım mı?
-Olur.
Adli Tıp’ın ilaç kokan ölüm kokan koridorlarından sonra ılık bir akşam esintisi karşılıyor bizi gözlerimi kapatıp derin derin içime çekiyorum havayı…
-Evine bırakayım mı seni diyeceğim ama buraları fazla bilmiyorum kaybola kaybola gideriz artık.
-Teşekkür ederim istiyorsanız ben sizi götürebilirim ama çünkü eviniz buraya bayağı uzak
Sözlerimin ne anlama geldiğinin farkına vardığım an da kıpkırmızı olduğumu hissediyorum. Ben bu adamın evini biliyorum bir gece vakti seviştiğimiz evi…
-Amirim ben gitsem iyi olacak yarın görüşürüz iyi akşamlar
Gitmek için arkamı döndüğüm anda kolumdan tutup durduruyor beni
-Canannnn bu konuyu konuşmazsak rahat edemeyeceğiz ikimiz de birbirimizi bir daha göreceğimizi ummuyorduk. Ama oldu karşılaştık ve bundan sonra birlikte çalışacağız.
Kolumu tuttuğu eli tenimi ateş gibi yakıyor bu adamın ellerimi bu kadar sıcak yoksa bana mı öyle geliyor
-Hadi şimdi bana İzmir de akşam yemeği nerede yenir göster
-Tamam ben arabayla gideyim sen de kendi arabanla beni takip et.
-Kaçmayacaksın söz ver
-Kaçsam nereye kadar kaçacağım ki istifa edecek değilim herhalde
Yürüyüp arabama biniyorum.Ateş motosikletle gelmiş onu tanımıyorum ama yakışıyor sanki
İzmir’in balık lokantaları meşhurdur ama ben hiçbir zaman yiyemem.Babam çocukluğundan kaldı diyor buna 6 yaşında falanmışım balıklar nasıl öldürülür bilirsiniz çabuk ölsün acı çekmesin diye kafasına vururlar.Bunu gördükten sonra koşup gitmişim günlerce ağlamış ben yemeyeceğim diye tutturmuşum. O gün bu gün hala yiyemem her hayvan mutlaka öldürülürken acı çekiyor ama balığın canı çok yanıyormuş gibi geliyor bana…
Bu yüzden genellikle üniversite öğrencilerinin tercih edeceği bir sahil kenarı cafesine götürüyorum onu…Arabayı park edip iniyorum aynı şekilde o da inip yanıma geliyor.
-Ciddi bir akşam yemeği değil o yüzden seni buraya getirdim.Ben çok severim burayı kayıklar yanında durur çok uzaktan büyük gemileri görürsün.Denizin tuzunu içine çekersin.
-Çok güzelmiş hakikaten de sen çok değişik bir kadınsın
Kenarda ki masalardan birine oturuyoruz gelen garsona siparişlerimizi verip konuşmak için geldiğimiz yerde karşılıklı susuyoruz.
-Canan
Başımı kaldırıp yüzüme bakıyorum.
-Ben kimseyi zorlayacak kararlarını sorgulayacak birisi değilim insanlara saygı duyarım. Bu yüzden rahat ol istiyorum yanımda başına bela olmayacağım gece ne yaşandıysa yaşandı ikimizde birbirimizi arzuladık önemsiz bir şeydi unutalım gitsin diyemem tabii ki ama kaç yaşında insanlarız birbirimizden kaçmayacağız herhalde değil mi?
-Ben kaçalım demiyorum ki…
-O zaman sorun ne ilk kez sevişen lise öğrencileri değiliz ki…
-Yaşım genç olmayabilir ama ben böyle bir şeyi yaşamadım daha önce utanıyorum anla beni o gece çekimine büyüne kapıldım gittim bir daha karşıma çıkmazsın sandım hazır değildim seni her gün karşımda görmeye…
-Rahat ol ben hayatıma almam kolay kolay kimseyi (Ateşcım burada senin kendi cümlelerini kullanacağım ilk sen okuyacağın için rahatım) kadına kıza yazma asılma gibi bir durumum olmaz unutacak değiliz demiştim ya biraz önce unutalım gitsin o geceyi yaşanmadı sayalım sanırım sen böyle çok daha rahat edeceksin. Biz iş arkadaşıyız ötesini olabilir mi diye bile düşünme utanılacak saklanılacak bir durum yok yani… Ben unuttum o geceyi rahat edeceksen…
Susup kalıyorum karşısında rahatlamalıydım değil mi peki bu kırılmışlık hissi ne üzerimde ki ister istemez gözlerimin doluyor ama belli etmeden konuşuyorum.
-Böylesi çok daha iyi olacak evet çok daha rahat edeceğim
-O zaman sorun kalmadı hadi yemeğini soğutma…
Akşamın geri kalanında iş üzerinden sohbet ediyoruz ama aramızda ki hava gerilim yüklü yemeğin sonunda kahve içerken arkama yaslanıp kaçamak bakışlarla yüzüne bakıyorum denizi seyrediyor uzun sakalları keskin bakışlarıyla denizi seyrederken bir emniyet amirinden çok asi bir müzisyeni andırıyor. Sahi o gece cafe de neden klarnet çalıyordu acaba yüzümde hissettiğim bakışlarıyla düşüncelerim bölünüyor. Adamın yüzüne gözlerini dikip bakarsan Canan o da merak edip sana bakar doğal olarak
-Pek konuşkan değilsin ama son yarım saattir de iyice sustun ne düşünüyorsun?
-Hiç öylesine daldım
-Bak ne diyeceğim ben masa başında oturmaya sizin çıktığınız operasyonların geri perdesinde durup seyretmeye alışkın değilim hep hareketli bir yaşamım oldu bundan sonra da oturmaya niyetim yok demem o ki rahatsız olmayacaksan eğer davalarımızı hep birlikte yürütelim
-Zaten bu şekilde olacak ben seni her adımda haberdar edeceğim.
-İşte bu şekilde değil Canan yeri geldiğin de sizinle birlikte katılmak istiyorum ben
-İyi ama bu riskli olabilir senin için önemli bir operasyonda birinci hedef olursun canına kast eden olur suikastler olur.
-Ölüm gelip beni bulacaksa her yerde bulur Canan ve ben bu şekilde mesleğimi yaparken öleceksem varsın böyle olsun…
İster istemez gülümsüyorum karşımda ne kadar gözü kara bir adam var. Ruhu serseri ama çok güçlü mesleğine canı pahasına bağlı…
-Tamam, Amirim J sana söz senden habersiz bir şey yapmayacağım. Operasyona bile çıkmayacağım…
-Anlaştık yorgunsundur kalkalım istersen ben de evi yeni tuttum tam yerleşemedim daha eve gidip eşya yerleştireceğim
-Yardım lazım mı?
-Sen mi gelip yardım edeceksin?
-Tabii ki ederim ama temizlik falan yapılacaksa kadın buluruz.
-Hallediyorum sağ ol ev sahibim sağ olsun ayarladı bir şeyler de bir fırsat bulup başında duramadım. İzmir’e geldiğimden beri arkadaşım da o kafenin üstünde ki evde kalıyorum daha kendi evimde uyuyamadım bile… İnşallah bakalım hafta sonu tamamen yerleşirim herhalde…
-Hadi kalkalım o zaman
Hesabı ödeyip çıkıyoruz. Arabamın yanına geldiğimiz de durup yüzüne bakıyorum. Yolun uzaksa bırakabilirim. Eşyan çoksa motosikletle zor olur.
-Yok gerek yok sorduğun için sağol yemek için teşekkürler.
-Afiyet olsun pazartesi görüşürüz o zaman kolay gelsin
-Teşekkür ederim
Arabayı çalıştırıp son gaz yola çıkıyorum. İnceden bir yağmur başlıyor kalbimin hızla çarpmasına nefesimin hızlanmasına anlam veremiyorum. Utanmasam tokat atacağım kendime ne oluyorsun Canan kendine gel diye adam benim için anlam ifade etmiyor o gece dedi işte unutalım yaşanmadı sayalım dedi açık açık rahatlamam derin bir nefes alman gereken yerde ne yapıyorsun. Aksi gibi o geceye ait ne varsa gözümün önüne geliyor tek tek çaldığı klarnetten çıkan büyülü melodiler göz göze gelişimiz arkamdan lavaboya gelişi öpüşmemiz birbirimizi soymamız delice sevişmemiz beni kollarının arasına alıp uyutuşu…Başım dönüyor kaza yaptım yapacağım arkamdan gelen küfürlü korna seslerine aldırmadan kenara çekiyorum arabayı camı açıp nefes almaya çalışırken arkama park eden bir diğer aracın varlığını bile fark etmiyorum tabii yanıma birinin geldiğini de…
-Canan iyi misin ?
Boş bulunarak yerimde sıçrıyorum.
-Seni korkutmak bende alışkanlık haline geldi herhalde yanakların kıpkırmızı olmuş ateşin mi çıktı yemek mi dokundu.Arabanı kenara çekmiş görünce merak ettim
-Bir şey yok nefes alamadım bir an
-Allah Allah hastaneye gidelim mi?
-Yok gerek yok geçti iyiyim şimdi
Kapımı açıp dışarı çıkartıyor beni
-Gel hava al biraz ne oldu birdenbire anlamadım ki
Arabanın kaputuna oturup derin nefesler aldırmaya çalışıyor bana elini uzatıp yanağıma dokunuyor
-Tenin ateş gibi olmuş sen iyi olduğuna emin misin?
Dokunuşuyla bütün film kopuyor bende ne olduğunu anlamasına fırsat vermeden gömleğinin yakalarından tutup dudaklarına kapanıyorum. Başta şaşkın ne karşılık veriyor ne de geri itiyor beni sonra kollarımdan tutup sertçe bastırıyor kendine yıllardır birbirine hasret kalmış iki aşık ya da birbirini boğmaya çalışan iki düşman gibiyiz o anda dışarıdan birisi öyle sanır.
-Canannn kalk bir hastaneye gidelim bu olmayacak
Seslenmesiyle düşüncelerimden kopuyorum biraz önce ki olanlar hayalmiş. Zorlukla toparlanıp konuşuyorum
-Yok dedim ya iyiyim ben beni merak etme hadi git sen
-Emin misin bak istersen arabanı burada bırak birine haber verip aldıralım ben bırakayım seni evine araba kullanma bu halde
Nefesim önceye göre biraz daha sakin cevap veriyorum
-Toparladım merak etme kusura bakma telaşlandırdım seni de hadi kalkalım iyiyim
-İyi bakalım öyle olsun çok yorma kendini ama bana lazımsın sen
Şaşkınlıkla bakıyorum yüzüne
-Nasıl lazımım anlamadım
-Cinayeti çözmek için daha Mehtap’ı kimin öldürdüğünü bulacağız. Ne davaları çözeceğiz.
-Anladım
-İyiysen problem kalmadı demektir hadi gidelim
Park ettiği motosikletinin yanına giderken arkasından izliyorum onu doğrulup arabama biniyorum bende yanımda geçerken elini kaldırıp selam veriyor karşılık veriyorum.
Düşünmeden edemiyorum. Nesin sen Ateş ne yaptın bana ???
YENİ KOMŞU
Polis kimliğimden çıkıp kadın kimliğimle gittim cumartesi günü Mehtap’ın evine ev arkadaşı Açelya açtı kapıyı kimliğimi gösterip içeri giriyorum.
-İfade mi vermiştim ben Başkomserim
-Biliyorum ifade için değil Mehtap üzerine biraz konuşalım diye geldim
-Bildiğim her şeyi anlattım ama 2 haftadır yoktu ortalar da hamile olduğunu öğrendiğinden beri çok mutluydu. Kimden diye bile düşünmedi aldırmayı bir an bile geçirmedi aklından çok başka kızdı Mehtap bu dünyaya ait değildi.
Gözyaşlarını tutamıyor benimle konuşurken
-Biz yetimhaneden tanışıyoruz 13 yaşımızdan beri arkadaşız.
-Belalısı gibi devamlı müşterisi gibi birisi var mıydı hani…
-Benden başkasının koynuna girersen seni öldürürüm diyen birisi mi?
-Evet
-Aslında böyle biri vardı bundan 1 yıl önce ama gözünü korkutmaya çalışıyordu yani pek cinayet işleyecek bir adam değildi. Mehtap ta ağzının payını vermişti zaten
-Nerede bulurum bu adamı?
-Kemer altının orada kahvehane işletiyor. Adı Mehmet sanırım…Bize böyleleri çok çıkar bir iki yatıp kalkınca kendilerini sahibimiz sanırlar. Ondan sonra astığım astık kestiğim kestik tavırlarını kabul edip kapatmaları olacağız…
-Anlıyorum Açelya peki bebeğin babası kim olduğu hakkında bir fikri var mıydı Mehtap’ın
-Tam değil o ara yattığı adamları düşünüyordu ama karşısına çıkıp ben hamileyim karnımda ki çocuğun diyemeyeceğine göre önemsemiyordu.
-En son ne zaman gördün onu ?
- 2 hafta önce müşterinin birine gidiyordu. Son işlerim Açelya demişti. Bebeğime tertemiz bir anne olacağım bırakıyorum artık bu işleri… Bir daha da görmedim merak ettim hatta polise de gittim ama bizim gibileri pek önemsemiyorsunuz malum
Şaşkınlıkla soruyorum
-Kayıp başvurusunda mı bulundun? Neden sistem de görülmüyor?
-Orasını siz bana söyleyeceksiniz amirim karakolda ki meslektaşınız olacak neden hiç önemsememiş dediklerimi orospuysak bizde insanız…
-Hangi karakol yaz ver bana bir araştırma yapayım neden hiç dosya açılmamış
Önünde ki kâğıda bir şeyler karalayıp uzatıyor bana
-Tamam, başka söylemek istediğin bir şey var mı bana?
-Keşke elimden gelse de size yardım etsem kardeşimin katili kimse bir an önce bulunsa…
Aklına bir şey gelirse bana ulaşması için kartımı verip çıkıyorum evden dönüşte merkeze uğrayıp dava dosyalarını alıyorum hafta sonu başka işim yok evde de çalışabilirim. Bir ara da şu Mehmet denen adamı bulmak lazım…
Eve gidip üstümü değiştiriyorum. Ben bir dava üzerinde çalışırken bir pano hazırlarım önce maktulün sağken çekilmiş fotoğrafı otopsi fotoğrafı adı sanı kim olduğu ne iş yaptığı sonra sert bir müzik açarım tercihim sözsüz müzikten yana olur ki kurbanın cinayetini kelime kelime oraya işleyebileyim sonra da geçer karşısına düşünürüm nereyi nasıl bağlayabilirim küçücük bir ipucunu nereden çıkartabilirim diye…
Arkadaşların raporlarından hayatını okuyorum yeniden sonra otopsi sonuçlarını inceliyorum. Kurbanı ilk gördüğümde fark ettiğim sonradan atladığım bir ayrıntıyı fark ediyorum. Vücudunda kan yok denecek kadar az midesinde ise hiçbir şey yok. Umarım Ateş haklı çıkmaz umarım bunlar bir seri katilin ritüelleri değildir. Biraz nefes almak adına balkon çıkıyorum kapının önüne kamyonet benzeri bir araç park etmiş. Herhâlde karşı daireyi kiralayanlar taşınıyor. İçeri geçip mutfağa giriyorum sert bir şeylere ihtiyacım var geç saatlere kadar çalışacağım için kahve de karar kılıyorum. Bu arada tahminlerim doğru çıkıyor karşı dairenin kapısı açılıp örtülüyor öyle bir gürültü yapıyorlar ki sanırım çok kalabalık bir aile…
Biraz dinlendikten sonra tekrar başlıyorum çalışmaya gözlerim yanmaya başlayana kadar birkaç saat daha masanın başında dosyalara gömülü halde kalıyorum. Kolumda ki saate bakıyorum akşam 21.00 olmuş. Biraz uzanmak için kanepeye geçiyorum ne kadar zaman geçti bilinmez dışarıdan gelen büyük bir gürültüyle gözlerimi açıyorum. Yerimde doğrulup dinliyorum sokak kapısının dışında sesler gülüşmeler geliyor. Ama saygısızlık bu kadarı anladık yeni taşınıyorsunuz da saat kaç oldu seslere bakılırsa dışarı da 10 kişi falan aynı anda konuşuyor. Azarı basmak için bir hışımla kalkıp kapıyı açıyorum. Benim kalabalık sandığım grup meğer sadece 2 kişiymiş
-Kardeşim insan yaşıyor burada saat kaç oldu sessiz olun biraz
Uzun boylu siyah tişörtlü adam arkasını dönüp “Özür Dile…Canan”
Aynı şaşkınlıkla bakakalıyoruz birbirimize sonra da
-Yok Artık diyoruz aynı anda
Saadet Ablanın söyledikleri geliyor aklıma “ Senin gibi polismiş o da adı: Ateş mı? Ne”
-Canan sen burada mı oturuyorsun ?
-Evet de görünüşe göre sen de artık burada oturuyorsun.
-Öyle evet doğru ev sahibi söylemişti karşıda oturan da polis diye…Güzel bir sürpriz oldu bu …Bu arada gürültü için gerçekten özür dilerim. Arkadaş valizimi düşürdü merdivenlerden aşağıya…
-Önemli değil…
Yaşadığım şaşkınlıktan konuşamıyorum kolay gelsin deyip kapatıyorum kapıyı olduğum yere oturuveriyorum. Hayat bana oyun mu oynuyorsun bir gece karşıma bir adam çıkartıyorsun sonra ben kendimi o adama teslim ediyorum. Sonra amirim oluyor şimdide komşum hayat sen bana ne yapmaya çalışıyorsun…
Ateş Anlatıyor;
Kapanan kapının arkasında öylece bakarken Bahadır’ın sesiyle düşüncelerim bölünüyor.
-Abi bu gece apartman koridorunda mı uyumayı düşünüyorsun?
-Yok, evde uyurum
-Bak bunu duyduğuma sevindim kadının arkasından öylece bakınca o ev de kalmak istiyorsun sanmıştım. Hem siz nereden tanışıyorsunuz daha sen geleli dün bir bugün iki…
-Canan Cinayet Büro Başkomseri
-Vay Vay Vay arasak bulamazdık bu evi sen şimdi iş arkadaşlarından biriyle aynı yerde mi kalacaksın iyi işte bak sıkılmazsın da
-Ne sıkılacağım Allah Aşkına Tarık sen beni bilmiyor musun ben severim yalnızlığı yakınımda çevremde birileri olmamalı
-Ateş bazen sana bakıyorum bu herif acaba niye polis oldu diye düşünüyorum ruh halin melankoliye o kadar müsait ki müzisyen olarak kalabilirdin.
-Bahadır çok mu konuştun sen abi bak yorulduk acıktık evimde olmak istiyorum. Hadi abi az kaldı zaten Canan ilkti diğer insanları da toplamayalım başımıza
Yaklaşık iki saat içinde tamamen taşınmış oluyorum. Bahadır’a kal yemek yiyelim diyorum ama kafe yi yalnız bırakmayayım deyip gidiyor. Yeni boyanmış ev kokusu, yerleştirilmemiş mobilyalar ve bir sürü koliyle birlikte yalnız kalıyorum. Bir de Canan var tabii ayarlasam olmaz gerçekten doğaüstü güçleri mi var acaba ummadığımız yerden birbirimizin karşısına çıkıyoruz. Dün yemek yerken o kadar masum görünüyordu ki başına bela olacağımı sandı. Sonra ben o geceyi yaşanmadı sayalım dediğimde gözlerinde ki o bir anlık gelen hüzün bulutu kadınlar işte farklı varlıklar anlam veremiyorum ama üstüne de gitmek benim tarzım değil madem yaşandı bitti olarak görmek istiyor öyle olsun.
Karşı dairenin kapısının açılıp kapanmasıyla düşüncelerim bölünüyor hemen ardından da benim kapım vuruluyor. Gerçekten gelmiş olabilir mi? Gidip kapıyı açıyorum;
-Canan
-Rahatsız etmiyorum değil mi?
-Yok gelsene içeriye biraz dağınık ama
-Gelmeyim şey diyecektim ben kendime yemek hazırlıyordum. Aç mısın acaba diye geldi aklıma uğramadan edemedim
-Açım hakikaten ama boş ver hiç zahmet etme kendim hallederim ben
-Zahmet olmaz
-Yok Canan sağ ol başka zaman yerleşeyim bu gece yorgunum da
-Sen bilirsin ısrar etmeyi sevmem ben de iyi akşamlar o zaman sana kolay gelsin.
Yürüyüp evine gidiyor. Acaba gitse miydim diye düşünüyorum bir süre ayıp mı oldu kıza
Böylesi daha iyi aramızda bir gecenin haricinde hiçbir şey yokken bu kadar rahatsız olduysa sürekli dip dibe olup bir şeyler daha yaşarsak daha da rahatsız olacak benden… O yüzden onun tabiriyle ilişkimizi iş sınırlarında tutup ast üst ilişkisiyle yaşamak daha mantıklı olacak. En azından şimdilik…
Dışarıdan bir şeyler söyleyip yedikten sonra en azından kolileri yerleştirmek için toparlamaya başlıyorum. Kadınlar erkekleri dağınık sanır ama ben titiz bir insanım ya da görevlerden merkezde geçen gecelerden eve gelip dağıtacak zamanım olmuyor. Sonunda gece yatağın yolunu zorlukla bulup sabaha kadar büyük bir huzurla uyuyorum.
İŞTE ŞİMDİ BAŞLIYORUZ
Canan Anlatıyor;
Taciz edici bir sabah güneşiyle açıyorum gözlerimi belim tutulmuş boynum ağrıyor koltuğun üzerinde uyuyup kalmışım dün gece en son hatırladığım çalışıyordum sonra uykum gelince yatağa gidecek gücü bulamadım kendimde kıvrıldım buraya...Yerimde doğrulup kaslarımı gevşetmeye çalışıyorum ama sonuç pek başarılı değil kendimi zorlayarak kalkıp duşa giriyorum sıcak su bedenimden akıp giderken daha iyi hissediyorum kendimi. Çıkınca rahat şort bir de askılı bluz geçiriyorum üstüme...Midemden gelen sesler bana bir şeyler yemem gerektiğini hatırlatıyor bir anda...
Uzun kahvaltılar bana göre değil ama bu sabah şaşırtıcıdır ki canım oturup saatlerce kahvaltı yapmak istiyor. Buzdolabında doğru düzgün bir şey kalmamış alışverişte yapmam gerekiyor bugün çaresiz yeniden giyinip çıkıyorum evden aynı anda karşı dairenin kapısı da açılıyor;
-Günaydın deyip cevap vermesini beklemeden geçiyorum yanından lakin arkamdan sesleniyor dönüp bakmasam saygısızlık olacak
-Efendim
-En yakın market ne tarafta onu soracaktım
-Mahallenin girişinde bir tane var oradan alışveriş yapabilirsiniz
-Teşekkür ederim sen nereye gidiyorsun sabah sabah
-Ben de kahvaltılık bir şeyler alacağım
-Birlikte gidelim
-Olur
Dün gece ki yemek muhabbetinden sonra bugün markete niye birlikte gidiyoruz acaba araya resmiyet koymaya çalıştığının farkındayım dahası haklı da bunun böyle olmasını ben istedim şu an da birlikte yürüyorsak bu sadece iki iş arkadaşı ya da komşu olduğumuz içindir.
-Bu ne sıcaktır ya
İster istemez gülümsüyorum
-İzmir'in havasına alışkın değilsen önce nemi çarpar insanı ama çabuk alışırsın bağımlılık yapar sonra
-Türkiye'nin en güzel şehri değil mi?
-Öyle gerçekten
-Bu arada market daha uzak mı?
-Yok geldik
Girip ayrı ayrı alışverişler yapıyoruz gün içerisinde daha büyük bir alışveriş yapacağım için sadece kahvaltılık bir şeyler almakla yetiniyorum. Kasa da fark ediyorum ki Ateş da öyle yapmış
-Şimdilik ölmeyecek kadar yesem yeterli sonra çıkarım yeniden ama sende öyle yapmışsın
-Toplu alışverişe ihtiyacım var o yüzden kahvaltılık yeter
İkimiz de hesapları ödeyip yeniden sokağa çıkıyoruz eve gelene kadar ikimiz de yeniden tek kelime etmiyoruz.
-Kırmayıp eşlik ettiğin için teşekkür ederim Canan
-Ne demek bir şeye ihtiyacın olursa buradayım
-Çok teşekkür ederim gel kahvaltıyı birlikte yapalım
-Yok, sağ ol işlerim çok bugün
Arkamızdan gelen bir ses konuşmalarımızı bölüyor.
-Aaa siz tanıştınız mı?
İşte şimdi yandık diyorum içimden Saadet Abla yanında da gelini Ayşe
-Günaydın Saadet Hanım biz tanışıyoruz zaten birlikte çalışıyoruz. Sürpriz oldu bizim için
-Tesadüfe bak oğlum bende kahvaltıyı hazırladım seni çağıracaktım dün taşındın daha yiyecek bir şeyin yoktur evde diye Canan Kızım sende gel hadi
Ateş çaresiz gözlerle bana bakıyor ne yapacağız diye ama biliyorum ikimiz birden reddedersek çok daha kötü olacak çünkü bu ikili apartmanın dedikodu kazanını kaynatmaya şimdiden başlayacaklar. Onaylarcasına gözlerimi kapatıyorum.
-Tamam Abla geliriz şu poşetleri bırakalım
-İyi hadi bekliyorum kızım geç kalmayın omlet yaptım
Onlar gittikten sonra Ateş yüzüme bakıyor yüzünde eğlenir bir gülümseme
-Hayırdır Canan korkmuş gibisin
-Korkmak değil de sen bu ikiliyi tanımıyorsun
-Tanımıyorum da bakışlardan tahmin etmek zor değil apartmanın dedikoducu ablaları
-Aynen öyle gitmeyip reddetseydik daha çok malzeme verecektik ellerine
-Tamam, o zaman sen evine ben evime 5 dk sonra burada buluşalım
-Ayrı gidelim
-Sen cidden korkuyorsun nasıl istersen
Evime girip elimdekileri mutfağa bırakıyorum alelacele üstümü değiştirip telsizi de alıp çıkıyorum evden üst kata çıkıp Saadet Ablanın kapısını çalıyorum;
-Hoşgeldinizzz
-Hoş buldum
-Aaa Canan tek mi geldin sen gelsene içeriye Ateş Bey gelmedi mi diye soruyor Ayşe
-Gelir kendisi herhalde birazdan
-Birlikte gelirsiniz diye düşünmüştük de annemle
-Yok canım niye birlikte gelelim üstümü değiştirip geldim ben
-Hııı
Eyvah eyvah düşündüğümden de hızlı kurmaya başlamış bunlar derken kapı çalınıyor
-Hadi sen sofraya geç Canan bende kapıya bakayım
-Tamam Ayşe
-Gel kızım iki saat kapının önünde sorguya çekti benim gelin seni
-Yok abla estağfurullah
-Öyle öyle hadi geçin oturun Ayşe çayları koy kızım
Laf lafı açıyor sofra da genel de soru cevap şeklinde hanımlar soruyor Ateş cevaplıyor ama yavaştan da bunalmaya başladığını hissediyorum.
-Siz şimdi birlikte mi çalışıyorsunuz?
Bu sefer soru ikimize geldi.
-Evet Abla Ateş Bey benim Amirim
-Ne güzel olmuş arasam böyle komşu bulamazdım sana Canan
Yaa hakikaten öyle bütün İzmir de bulup bulabileceğin tek adamı buldun abla seviştiğim adamı... Ne cevap vereceğim diye düşünürken çalan telefon imdadıma yetişiyor;
Doktor Engin
-Efendim
-Canan Pazar günü rahatsız ettim kusura bakma
-Yok estağfurullah
-Şu öldürülen kadın hakkında bir şey atlamışım ben daha doğrusu fark ettim ama önemsememiştim. Saç diplerinde saç uçlarında kan lekeleri var. Ben kesiklerden yola çıkarak kendi kanıdır diye düşünmüştüm ama yine de bir rapor istemiştim şu an da elime geçti. Maktulün kanıyla saç diplerinde ki kan farklı kan gruplarına ait...
-Yani katilin kanı olabilir mi diyorsun
-Sanmam çünkü kesilip özellikle akıtılmış gibiydi
-Anlıyorum
-Ben daha detaylı inceleyeceğim bugün sana net bir şey söylerim yarın
-Tamam Engin sağol
Telefonu kapatıp salona dönüyorum
"Önemli bir şey mi"diye soruyor Ateş
Engin bana ne söylediyse olduğu gibi anlatıyorum. Bir süre çıt çıkmıyor masadan
-Başka bir kurbanın kanıyla yıkanmış kurban. İlginç...
-Hakikaten ilginç tezin doğru galiba en azından katilimizin şimdiden bir kişiyi daha öldürdüğünü biliyoruz.
-Başka bir şey var mı?
-Araştırıp net bir rapor sunacak yarın...
-Tamam
-Bu arada ben dün Mehtap'ın evine gittim.Ev Arkadaşıyla konuşmak için...
-İfadesi alınmıştı ama sen kadın kadına konuşmak için gittin
-Aynen öyle Mehtap'ın bir belalısı varmış aslında bir iki sataşmış kıza ama bir yıldır sesi çıkmıyormuş.
-Bir şey çıkar mı?
-Pek sanmıyorum ama yine de bir bakalım derim.
-Ayy çocuklar içimi sıktınız katiller sapıklar kurbanlar...Kapatın konuyu
-Kusura bakmayın Saadet Hanım meslek hastalığı işte dava çözümlenmeyince aklımız orada kalıyor.Bir de artık müsaadenizi istesem ben işlerim var malum
Can simidi bulmuşçasına ben de kalkmak için hamle yapıyorum
-Abla ben de kalkayım çalışmam lazım
-Aaa birken iki oldunuz siz ama benim aklım Canan da kalıyordu kadın başına hırsızın uğursuzun peşinde koşuyor diye şimdi bir de seni merak ederim Ateş Oğlum
-Bizim işimiz bu Saadet Hanım gece gündüz demez suçlar dolayısıyla bizim de gecemiz gündüzümüz olmaz.
-Öyle tabii de dikkat edin kendinize
Kahvaltı için teşekkür edip kalkıyoruz masadan ayrı geldiğimiz evden bu sefer birlikte çıkıyoruz. Kendi katımıza gelene kadar konuşmuyoruz ikimiz de iyi günler deyip eve gireceğim sırada sesleniyor arkamdan
-Canan şu Açelya'nın bahsettiği adama kendin mi gideceksin ekibinden birini mi yollayacaksın
-Bende sana onu söyleyecektim. Bugün Pazar malum Kemeraltı tıklım tıklım olur. Bizim adam da Kahvehane işlettiğine göre kesinlikle açıktır. O yüzden birazdan giyinip çıkacağım.
-Ben de seninle geliyorum
-Nasıl isterseniz Amirim
-Yine Amirim olduk hayırdır Başkomserim
- Bir şey yok ben hazırlanınca kapınızı çalarım
Ben bir açıklama yapmayınca çekiliyor tamam deyip evine giriyor.
Bu nasıl Emniyet Amiri arkadaşım küçücük bir soruşturma da bile bu benim peşimden mi gelecek. Aman neyse ne adam işinin başında olacağını ilk günden söyledi ben masa başında oturmam dedi. Şimdi ben neyin şaşkınlığını yaşıyorum.
Kısa bir sürede giyinip saçlarımı toplayıp çıkıyorum evden aynı anda karşı dairenin kapısı da açılıyor.
-Hazırsan hadi gidelim Canan
-Gidelim peş peşe gidelim beni takip edin
-Şöyle yapalım daha mantıklı olur hem de park edecek yer aramayız taksiyle gidip taksiyle dönelim.
-Olur tamam
Biraz yürüyüp yoldan gördüğümüz ilk boş taksiyi çeviriyoruz.
-Kemeraltı Çarşısı
Geldiğimiz zaman ücretini ödeyip iniyoruz taksiden
-Şimdii adam ne iş yapıyor demiştin
-Kahvehane işletiyormuş Hisar Kahvehanesi
-Kolay bulur muyuz?
-Buluruz
Biraz dolaşıp birkaç kişiye sorduktan sonra aradığımız yeri buluyoruz. Bahçede ki masalardan birine oturuyor Ateş bana da oturmam için işaret ediyor.Bizi görüp hızla yanımıza gelen garson çocuğa
-Patronun nerede diye soruyor
-Mehmet Abi mi?
-Evet
-İçeride ocağın başında
-Sana zahmet bize bir çağırır mısın delikanlı
-Tabii abi
-Bir de iki çay getir bize
Çocuk geldiği hızla yanımızdan giderken soruyorum
-Biz direk içeri de girip sorabilirdik eğer suçluysa kaçması için fırsat vermez miyiz?
-Yok bak insanlar bizim burada oturduğumuzu görüyor. Güzel güzel soru soracağız eğer suçluysa bu kadar insanın gözünün önünden kaçıp gitmesi gerekecek.
-Zekice
-İltifat kabul ediyorum.
Birbirimize yavaşça gülümserken hızlı adımlarla yanımıza yaklaşan adamı fark ediyorum.
35-40 yaşlarında genç bir adam
-Buyurun beni aramışsınız
-Mehmet sen misin
-Evet
Polis kimliklerimizi çıkartıp gösteriyoruz
-Hayırdır bir kusurumuz mu oldu Abi
-Evraklarım izinlerim tamam iki senedir vergimi de hiç aksatmıyorum.
-Yok Mehmet daha kişisel bir mesele var otur
-Abi korkutmayın beni çoluğuma çocuğuma mı bir şey oldu ?
-Mehtap Çiçek ismi sana ne ifade ediyor
Bir an düşünüyor kim olduğunu fark etmiş gibi gözlerini açıp bize bakıyor sonra
-Benim o kadınla bir ilgim kalmadı gidin başkasına sorun
-Tehdit etmişsin ama zamanında sadece benimle olacaksın yoksa seni yaşatmam demişsin
-Bir yıl geçti o muhabbetin üstünden o günden beri de görmedim
-Neden tehdit ettin onu
-Tehdit değildi benn...
-Sen ne?
Ateş gözlerime bakıp çaktırmadan sus işareti yapıyor. Anlıyorum ben nasıl Açelya'yla kadın muhabbeti gibi soru sorduysam aynı şekilde konuşacak.
-Ne geçti aranız da Mehmet ne yaşadınız Mehtapla?
-Ne deyim ki abi ben şimdi Su gibi hatun Mehtap vuruldum görünce ama o yolun yolcusu birlikte olduk birkaç kere daha çok alevlendim. Öyle ki kimseyi görmezdi gözüm Mehmet kalk gidelim deseydi onun ne olduğuna bakmaz evdeki karıma çocuğuma bakmaz basar giderdim. Yürü işine git dedi bana ben sana gelmem sen şimdi gözünün önünde elinin altında olayım diye böyle diyorsun aşk sanıyorsun ama kaldıramazsın benim gibi kadını dedi. Kanıma dokundu Abi "Benimle kaçmazsan öldürürüm seni" dedim. Dinlemedi, umursamadı. Başka sokaklara başka barlara gitti. İzini kaybettirdi bana sonunda başta aradım sonra bıraktım ipin ucunu bir seneden fazla olmuştur. Görmedim onu...
-Seni umursamaması kanına dokunmadı yani
-Dokunmaz olur mu hiç abi dedim ya aradım ama nafile evde de karım çocuğum var bıraktım. Bırakmak zorunda kaldım.
-Anladım.
-Bana bunları neden soruyorsunuz?
-Mehtap öldürüldü Mehmet
Genç adamın gözlerinde hüzün bulutu geçiyor mavi gözlerini derin bir keder kaplıyor bir an da.
-Ne demek öldürülmüş kim kıymış Mehtap'ıma
-Biz de onu arıyoruz Mehmet hiç konuşur muydunuz rahatsız edenlerden falan bahseder miydi?
-Yok bahsetmezdi ki hiç kendinden bizimkisi al gülüm ver gülüm ötesine hiç geçirmedi Mehtap beni
Kartını uzatıyor Ateş
-Tamam Mehmet olur ya bir şey duyarsan haberimiz olsun. Bana burada ki numaralardan ulaşabilirsin
-Tamam Abi ona bunu kim yaptıysa bulun olur mu cezasız bırakmayın. Bir de kimse sahip çıkmazsa cenazesini ben defnederim.
Dedikten sonra gözyaşlarını görmememiz için arkasına bakmadan yürüyüp gidiyor.Birbirimize bakıyoruz Ateş'la ne o bir şey diyebiliyor ne de ben
-Hadi biz de gidelim
Aynı şekilde taksiye binip geldiğimiz gibi gidiyoruz.Merdivenleri çıkarken Ateş sessizliğimizi bozuyor.
-Yol boyunca hiç konuşmadın.Yorum bile yapmadın
-Ne deyim ki Mehmet katil değil çok açık
-Ama aşıkmış aşık bir adam her şeyi yapmaz mı?
-Yapar ama böyle bir cinayet işlemek cesaretten öte farklı bir psikoloji ister.Ortalıklar da dolaşabilen insanlarla temas kurabilen birisi böyle bir cinayeti kolay kolay işleyemez.Tabii Dexter değilse...
-Haklısın dikkatli çalışmamız lazım Canan en ufak detay katile götürebilir.
-Biliyorum. Diğer kan kime ait ben asıl onu merak ediyorum.
-Öğreneceğiz. Daha yeni başlıyoruz Başkomserim
-Aynen öyle daha yeni başlıyoruz.
ÖLÜMÜN SOĞUK YÜZÜ
-Kapını vurdum ama duymadın nereye bakıyorsun Canan
-Gel Nursemin daldım öyle düşünüyorum
-Panoyu çıkartmışsın yine Canan Başkomserin meşhur cinayet analiz tablosu
-Bu sefer işe yaramıyor ama 3 hafta geçti elimiz de hiçbir şey yok. Hani düşmanı çıksa sevineceğim acaba katil mi diye o derecedeyim. Elimiz bomboş
-Hakikaten öyle bu arada geçen gün konuştuğumuz teyzesi geldi. Cenazeyi teslim ettik.
-Tamam
Telsizin sesiyle bölünüyor konuşmalarımız
“Merkez 4540”
“4540 Dinlemede”
“Güzelyalı Mahallesi 2. Sokakta Şüpheli Ölüm Vakası”
İşte Başlıyoruz …
-Nursemin Ateş Amirine haber ver çıkalım
-Bu yeni mi çıktı Canan benim bildiğim Amirlere sadece rapor sunulur. Onlar kıymetli mabatlarını kaldırıp olay yerine gelmezler.
İster istemez gülümsüyorum.
-Geldiği gün şahsen rica etti ben masa başında oturmam dedi. Nereye gidiyorsanız haber vereceksiniz birlikte atacağız her adımı dedi.
-Vayy ilginç bir adam çok genç daha sıkılmamış suçlu peşinde koşmaktan…
-Hadi hadi bırak dedikoduyu da toparla ekibi çıkalım.
Cinayet mahalline geldiğimiz de Olay Yeri Ekibi Çoktan Çalışmaya Başlamıştı. Başkomser Tarık beni görünce ayaklandı.
-Hoşgeldiniz Başkomserim ben de size bakıyordum. Maktulün kimliğini tespit ettik
-Bu ne hız Tarık
-Katil bize bir iyilik yapmış bu sefer çantasını yanına bırakmış yalnız içinde sadece kimliği olacak şekilde
-Bu sefer derken
-Mehtap Çiçek cinayetiyle benzer yönleri var. Aynı tür kesikler aynı yöntemler uygulanmış gibi tek farkı boğazı kesilerek akıtılmış bütün kanı otopsi daha kesin sonuçlar verir. Ceset şu tarafta…
-İsmi neymiş
-Selin Gülmez 21 yaşında
Uzun sarı saçları olan bir kız yatıyor önümüzde bacakları gelişigüzel uzatılmış. Gözleri ise açık kalmış bir zamanlar belki de mutlulukla parlayan kahveleri ise donuk katılaşmış. Belli ki çok güzelmiş…
-Canan
Arkamı döndüğümde Ateş’ı görüyorum.
-Amirim
-Durum ne?
-Bir önce ki dosyayla benzer yönleri var Amirim. Mehtap Çiçek cinayetiyle
-Tahmin ettiğimiz gibi çok fazla beklemedi.
-Aynen öyle
-Yine kan boşaltılmış başından aşağıya baksana sana saçlarında kırmızılıklar ne kadar farklı duruyor. Elinde de yine ayna var .Otopsiyi en erken ne zamana alırız
-Engin’i sıkıştıracağım
Yanımıza gelen Tarık konuşmamızı bölüyor.
-Başkomserim bizim işimiz bitti. Burada öldürülmediği için çok fazla bir şey yok.
-Tamam Tarık savcı görsün toparlanın
-Bizde merkeze dönelim bakalım kimmiş Selin Gülmez
Araba da giderken Engin’i arıyorum.
-Efendim Canan
-Engin bir cinayet daha işlendi geçen ki işlenen cinayetle benzer özellikleri var. Bir an önce inceleyip bize bir rapor sunabilir misin?
-Tamam, Adli Tıp’a gelsin hemen başlarım.
-Sağ ol Engin
-Rica ederim de birbirine benzer cinayetler bu kadar kısa aralıklarla işlenmez seri katil mi Canan ?
-Büyük ihtimal tahmin ediyorduk bir ceset daha çıkacağını
-Ben maktulü inceleyim döneceğim sana
Telefonu kapattıktan sonra
-“Aranız iyi galiba Doktor Engin’le” diyor Ateş
-5 senedir tanışıyoruz. Yoğun mesai günlerimiz geçti birlikte
-Arkadaşız diyorsun yani
-Evet arkadaşız.
Başka bir şey söylemiyor. İşin aslı sorduğu soruya da ben anlam veremiyorum
-Canan hiçbir şey atlamamız lazım kimdir nedir? Mehtap’la bağlantıları var mı en kısa sürede en kesin bilgilere ulaşmamız lazım ki başka canlar yanmasın
-Gider gitmez çalışmaya başlayacağım
-Bakalım daha öncesinden böyle işlenen cinayetler var mı dahası katilin kadınlara kini öldürme amacı nereden geliyor ?
-Hepsini öğreneceğiz merak etmeyin
-Sana da ekibine de güvenim tam ayrıca teşekkür ediyorum sana beni bugün bilgilendirdiğin için
-Böyle istemiştiniz
-Bir de şu sizi bizi kaldırsak artık unuttuk sanıyordum başladık yine
-Biz bizeyken tamam isminle hitap ederim ama arkadaşların yanında olmaz yanlış anlamalar imalar istemiyorum
Bilerek kurmuştum bu cümleyi tepkisini ölçmek istemiştim.Bana o geceyi yaşanmadı sayalım dedikten sonra tekrar etmemişti evet ve bunu böyle olmasını ben istemiştim ama her kadın gibi unutulmadığımı yok sayılamayacağımı öğrenmeye ihtiyacım vardı.Uzun süre sessiz kalışından sözlerimin hedefini bulduğuna ikna olmuştum ki
-Nasıl istersen öyle olsun Canan iş arkadaşıyız bir de komşu ötesi yok dedin ben de saygı duydum
Ve Canan cevabını alır. İçimdenbir şeylerin çıt ettiğini belli etmeden cevap vermem lazım
-Teşekkür ediyorum anlayışın için
Merkeze kadar ikimiz de bir daha tek kelime etmiyoruz. Arabadan indikten sonra ise ikimiz de kendi odalarımıza geçiyoruz aynı sessizlikte
Bir iki saat sonra olay yerinden gelen bütün delillerle birlikte panoyu yeniden oluşturuyorum. Mehtap’ın yanına Selin’inde resmini asıyorum. İki masum kadın…
“Hadi söyleyin bana kızlar söyleyin ki size yardım edeyim. Ortak özellikleriniz neler hayat size neleri aynı verdi peki bu hayatı sizden kim neden aldı.”
Bütün gece arşivde benzer cinayet var mı diye araştırma yapıyorum.Resimleri karşı karşıya getirip bakıyorum.Mehtap’ın hayatını yeniden inceliyorum ama yok en ufak bir şey yok.Çaresiz elim boş evime gidiyorum.Sonrası yarım yamalak bir uyku ayılmak için içilen sert bir kahve ve soluğun Adli Tıpta alınması
Engin’in alaycı sesiyle ona doğru dönüyorum
-Git gide burada yatmaya başlayacaksın diye korkuyorum Canan
-Dalga geçme Engin var mı yeni bir şey
-Sana da Günaydın
Günaydın da…
-Anladım tamam kes tıraşı diyorsun açıkça… Yeni bir şey yok aynı şekilde öldürülmüş aynı kesikler aynı operasyon tuzlu su ritüeli bile aynı
-Yani ölüm sebebi yine
-Evet asfiksi
-Tek değişiklik Mehtap’ın aksine Selin hamile değil bir de işine yarar mı bilmiyorum ama ilk vaka da maktulün başından aşağı dökülen kanla 2. Cinayette ki kan grubu tutuyor.
-Yani Mehtap öldürülürken Selin de oradaydı
-Aynen öyle peki ölüm zamanları
-Maalesef çok farklı üzülerek söylüyorum ki Katil Selin’in kanını bir şekilde boşaltmış ama öldürmemiş. İşte tam da bu ara da Mehtap’ı öldürmüş ve Selin’in kanıyla banyo yaptırılmış. Korku filmi gibi değil mi?
-Aynen öyle insanın kanı donuyor herşeyi gördüğümüzü sanan bizim bile…
Dışarıdan gelen gürültülerle ikimiz de oraya yönleniyoruz.
Ağlayıp kendini oradan oraya atan bir kadın var karşımda bizi görünce yanımıza gelip elime yapışıyor.
-Nerede söyleyin Selinim nerede yavrum nerede ?
Tutunduğu elimi gittikçe daha da kuvvetli sıkıyor.Diğer elimle bende onun elini tutup yanda ki taburelerden birine çekiyorum
-Teyzem bir sakin ol lütfen
-Kızımm ne sakinliği benim yavrum değil orada yatan görmek istiyorum inanmıyorlar bana
-Hadi gidelim o zaman teyzem gel kaldırabilecek misin göreceklerini
Evet dercesine başını sallıyor
Hadi diye işaret ediyorum Engin’e önden gidip morgun kapısını açıyor çaresiz ben de yanında giriyorum. Çıkarttığı yüzü kapalı sedyenin yakınında duruyoruz ikimiz de…Engin örtüye uzanıp yavaşça açıyor. Dün yerde gördüğüm kızı morgun soğuk dolabında görüyorum.Yanımda ki kadıncağız ise yavrum deyip dizlerinin üzerine çöküyor sadece tek kelimeye sığdırdığı bütün acısıyla dizlerine vura vura ağlıyor. Dokunmuyorum kaldırmaya çalışmıyorum susturmuyorum bir müddet öylece kalıyor. Biraz sakinleşir gibi olduğunda hafifçe eline dokunuyorum
-Hadi diyorum gidelim. Uysal bir çocuk gibi kalkıyor ağır ağır çıkıyoruz .Kapıda başı örtülü gençten bir kadın var. Bizi görünce koşup geliyor;
-Ne oldu Bedriye Teyzem yetişemedim ki arkandan öyle bir koştun ki
-Gitmiş Filiz diyor sadece yavrum bebeğim gitti
-Deme deme öyle Selin değildir o kim ne ister ki melek gibi kızdan
-Yavrumdu gördüm buz gibi olmuş yakışmamış ölüm üşümüş çok üşümüş
Kendimi zorlayarak konuşuyorum
-Teyzemm canın yanıyor acılısın biliyorum ama anlatabileceklerine ihtiyacımız var o yüzden benimle gelir misin?
-Gelirim
Girerken kendini feryat figan yerlere atan kadın çıkarken sadece ağlıyor. Arabaya bindirip merkeze götürüyorum. GirişteNursemin’e toplantı odasına alın geliyorum diyorum. Yanlarına gitmeden önce lavaboya gidip soğuk su çarpıyorum yüzüme odaya girdiğim de nispeten daha sakin karşısına oturup anlatmasını bekliyorum
-Bundan 1 ay önce birden ortadan kayboldu Selinim bir gece de sır oldu.Aradık sorduk size haber verdik ama nafile kaçtı gitti dediler ama yapmaz dedim
-Bir sevdiği istediği var mıydı
-Yoktu olsaydı bilirdim hiçbir şey saklamazdı ki benden gözümün içine bakardı annem diye
-Sıkıntıları problemleri son zamanlarda kendisine sıkıntı veren birinden bahseder miydi hiç Selin
-Ben Selin 5 yaşındayken dul kaldım kızım o gün bugün bir ikimiz vardık ben tek büyüttüm Selin’i ama o da beni hiç üzmedi kaybolduğu gün okulunu bitirdiği mezun olduğu gündü. İçi içine sığmıyordu çok mutluydu ilk defa o gece “Annem dedi arkadaşlar küçük bir kutlama istedi gelmem ben dedim ama çok ısrar ettiler çok durmam gidebilir miyim dedi.”
“Git kızım” dedim. Bu zamana kadar ilk defa bir şey istemişti benden üstelik en mutlu günüydü hayatının ama bileydim böyle olacağını bileydim o günün kızımı son görüşüm olacağını hiç gönderir miydim ?
-Bulun kızıma bunu yapanı lütfen çıkartın karşıma neden diyeceğim sadece neden yaptım bunu yavruma ne istedin ondan ne yaptı sana
-Elimden geleni yapacağım siz hiç merak etmeyin. Yalnız bir şey sormak durumundayım kızınızla hemen hemen aynı şeklide öldürülen bir kadın daha var
Yaşlı gözlerinde bir merak beliriyor.Dosyada ki resmi çıkartıp önüne koyuyorum.
-Bu kadını tanıyor musunuz?
Fotoğrafı eline alıp uzun uzun inceliyor.
-Yok diyor sonra tanımıyorum.Bu kızcağıza da mı kıymışlar
-Evet yaklaşık 3 hafta önce bulundu ölüm sebepleri ölüm şekilleri aynı aralarında ortak bir nokta bulabilirsek belki cinayetleri çözme de bize yardımcı olabilir diye sordum
-Yok kızımın arkadaşlarını tanırdım ben bu kızı tanımıyorum.
-Anladım benim soracaklarım bu kadar aklınıza küçücük bir şey dahi gelirse bilgilendirin beni lütfen herşey çok önemli
-Tamam onu bulun bunu yapanı bulun yeter ki ben size her bildiğimi her öğrendiğimi söylerim
-Şimdi arkadaşlar sizi eve bıraksın sabah cenazeyi teslim alabilirsiniz
Usulca kalkıyor oturduğu masadan ağır adımlarla çıkıyor.Başımı ellerimin arasına alıp oturuyorum bir süre ben de
-Canan
Başımı kaldırdığım da Ateş’ı görüyorum
-Seni seyrettim maktulün ailesiyle konuşurken
-Acılı bir anne ötesi yok
-İşini çok iyi yapıyorsun evet ama hiç düşündün mü Canan bu meslek için fazla duygusal olduğunu
-Düşünüyorum zaman zaman ne işim var diyorum ama suçlu yakaladığın da maktulün ailesinin gözlerinde gördüğün sevinç var ya adalet yerini buldu ifadesi o herşey benim için
-Sen çok güçlü bir kadınsın
-Teşekkür ederim
-Hadi bakalım kalk Başkomserim yakalamamız gereken bir katil mutlu etmemiz gereken aileler var…
CİNAYETLERİN GÖLGESİNDE
Keyifli Okumalar...
Hava kararıyor. İzmir'e
sonbahar daha yeni yeni geliyor. Boğucu sıcaklardan kurtulsak da sıcağı oldum olası sevemeyen ben hala incecik bir gecelikle dolaşıyorum evin için de içimin sinirden çaresizlikten alev alev yanan ateşinden kurtulamıyorum yine de...
Selin'in öldürülmesinin üzerinden 4 gün geçmiş hala doğru düzgün hiçbir şey bulamamıştık.Emniyette evde sürekli çalışmama rağmen dosya ilerlemiyordu.İki masum kadından kim ne ister anlayamıyordum.Olay panomun önün de bir aşağı bir yukarı yürüyerek dosyayı okuyorum . İki kadın birbirinin o kadar zıttı ki hayatları yaşayış tarzları yüzleri boyları hepsi birbirinden farklı yaşları dahi birbirlerini tutmuyor.İyi de kardeşim seri katil cinayetlerin de hep bir benzerlik olmaz mı kurbanların bir noktaları ortak olur ama yok çıkamıyorum işin içinden...Düşüncelerim kapının çalınmasıyla bölünüyor.Kim geldi ki akşam vakti Saadet Abla yı hiç çekemeyeceğim gerçekten diye söylenirken kapıyı açmamla Ateş'ı karşım da bulmam bir oluyor.
-Ateş...
-Başkasını bekliyordun galiba müsait değilsen gidebilirim
-Yok sadece girsene içeri karşı karşıya oturuyoruz ama birbirimizi sadece iş yerinde görüyoruz ya şaşırdım
-İşte ben de bu yüzden geldim son günler de çok yoğunuz toplantılar harici hiç konuşamadık seninle ne düşünüyorsun kişisel düşüncen biraz konuşalım istedim.
-İyi yaptın ben de işin içinden çıkmaya çalışıyorum ama olmuyor.Tek bir ortak nokta bulamıyorum.Aynı şekilde öldürülmüş kadınlar ama araların da uçurumlar var.
Yan yana yürüyerek salona geçiyoruz
-Oooo sen de benim gibi Merkez'i eve mi taşıyorsun
-Böyle daha rahat çalışıyorum geç saatlere kadar Merkezdeyim ama evde de çalışacaksam ortamım bozulmamış oluyor.Sende mi yapıyorsun ?
-Evet Özel Harekatayken operasyonları bu şekilde düzenler şekle sokardık.Alışkanlık kaldı hem dediğin gibi çok rahat oluyor.Gelelim bizim hanımlara gelirsek ne düşünüyorsun Canan
-Konu tıkanıyor.Romanlarda ki gibi bir şey çıkacak diye düşünmeye başlıyorum bazen faili meçhuller arasına karışacak diye korkuyorum.İlk defa bir dosyam da işin içinden çıkamıyorum
-Daha önce seri cinayet davasın da çalıştın mı?
-Mesleğe başladığım ilk yıllardaydı.Birkaç arkadaş birer hafta arayla peş peşe öldürülmüştü.Hiç unutmam birinin ellerini kesmişti katil diğerinin bacaklarını bir diğerinin cinsel organını...
-Eee ilginçmiş ne çıkmıştı sonrasında
-Kadın gelip teslim olmuştu.Üç arkadaş kadına tecavüz etmişler birisi ellerini tutmuş öteki bacaklarını bir diğeri de saldırmış kadına...Sonrasın da kadın kendini toparlayınca düşmüş peşlerine kendine yedirememiş.Geldi teslim oldu sonun da...
-Değişikmiş
-Onun haricin de bu karşılaştığım 2. Seri Katil Davası...
-Bizim katil teslim olmaz yalnız öyle bir iyilik yapmaz bize ...
-Yok canım ne mümkün her kimse çok soğukkanlı...
Tam üç saat çalışıyoruz Ateş 'la birlikte benzer işlenmiş cinayetler var mı diye bakıyoruz.İfadeleri yeniden okuyoruz hatta filmlerden falan mı ilham aldı diye internetten onları bile araştırıyoruz. Gözümüzden kaçan bir şeyler olduğuna ikimiz de eminiz ama çıkmıyor.Sinirlerime daha fazla hakim olamıyor ve patlıyorum sonun da
-İnanamıyorum ya hiç mi bir iz bırakmaz bir insan arkasın da bu kadar mı soğuk kanlı bu adam...
-Canan sakin olacak mısın biraz
-Olamıyorum Ateş ilk cinayet işleneli aydan fazla oldu. Peşinden 2. si geldi. Biz hala hiçbir şey bulamıyoruz.Ne yani bu adam dünyada ki ilk kusursuz cinayeti mi işledi...
-Tabii ki değil sadece büyük ihtimal kendini çok zeki sanıyor.O kadar büyük bir egosu var ki kızların birini öldürmeden diğerini kaçırıyor.Ama bilmediği bir şey var onu bitirecek ele verecek olan da bu egosu kendini mükemmel görüp hata yapmaya başlayacak...Bize düşecek olan birazcık daha sakin olup sabretmek ...
-Haklısın ben bu tip konular da hırçınlaşabiliyorum.Bir şekilde kendini tekrar eden kısır dönüye girmiş konular boğuyor beni bir de tek bir ipucu bile bulamayınca ister istemez gerildim.
-Hepimizin duyguları var hepimiz zaman zaman patlamalar yaşıyoruz katilimiz de yaşayacak ve kendi kendini ele verecek.Ama seni ilk defa böyle görüyorum.Bana bir daha hiç görmeyeceğimi sandığım bir kadını hatırlattın.
Başımı kaldırıp yüzüne bakıyorum.
-Sevdiğin biri miydi?
-Vurulmuştum eminim ki severdim ama olmadı o buna hiç şans vermedi.
O an anladım ki Ateş beni arkadaşı olarak görüyor.Aramız da geçen o geceyi bana söz verdiği gibi tıpkı benim ondan istediğim gibi unutmuş.Peki benim kalbim neden kırıldı bu cümleyi duyunca...Kendimi zorlayarak konuşuyorum.
-Kendine güveni yoktu belki de ilişki istemiyordu olamaz mı ya da aranızda ki konu her neyse şüpheleri vardı kaldıramadı?
-Olabilir tabii ama ben bu gece o kadını yeniden gördüm.Hırçın,ateşli...
Ne yani benim yanıma gelmeden onun yanında mıydı bu adam... Kendimi neden aldatılmış eş gibi hissediyorum.Allahım ne oluyor bana...
Ben kendi içim de düşünürken Ateş sözlerine devam ediyor.
-Abim diyebileceğim bir adam bana bir gün demişti ki mesleğine duyduğu aşkla zaman zaman öfkeyle içinde ki ateşle aynı şekil de sevişen bir kadın buluyorsan o kadını bırakma.Ben de bu gece sen de haftalar önce seviştiğim o kadını gördüm aynı hırçınlık aynı ateş gözlerinde ki aynı tutku kollarımda alev alev yanarken de aynı bana böyle bakıyordun...
-Ne yani sen bu kadar zaman beni mi?
-Başkasından bahsediyorum sandın kendin olabileceği aklına bile gelmedi değil mi?
-Ne yalan söyleyeyim gelmedi unutamadığın bir kadından bahsediyorsun sandım
-Evet unutamadığım bir kadını anlatıyorum Canan sana söz verdiğimin aksine o geceyi yaşanmadı sayalım dediğimin aksine ben yaşadıklarımızı hiç unutmadım dahası unutmak bile istemedim
-Ateş
-Şşşşş söyleme bir şey seni zorlayacak değilim istemediğini biliyorum .Saygı duyuyorum.
İster istemez derin bir nefes alıyorum.Garip değil mi hoşuma gidiyor beni unut derken onun benden o geceden bahsetmesi ruhumu okşuyor.Bakıp kalıyorum gözlerine hadi Canan itiraf et sen unutabildin mi şu kadar yoğunlukta bile uyuyabildiğin birkaç saatte dokunuşlarını hatırlamıyor musun? O kadar yoğun ki aramızda ki gerilim ister istemez geriliyorum.Tek bir işaret tek bir dokunuş yetecek atılıvereceğim kollarına hissediyorum. Ama o da kendini tutuyor ben de...
-Bir şeyler yapmam aramızda ki bu anı bozmam lazım
Başımı çevirip ayağa kalkıyorum.
-Ne kadar kötü ev sahibiyim değil mi? Bir şey içer misin diye bile sormadım.
Gözleri gözlerim de susadım diyor.
Neye susadı ne istiyor biliyorum. Ama yapamam ben tutkularına kapılan bir kadın olmadım hiç..
-Getireyim deyip mutfağa koşuyorum. Yüzüme soğuk su çarpıp bir süre boyunca tezgahın kenarına tutunup kalıyorum.Arkamdan gittikçe yaklaşan adımları hissetsem de dönmüyorum geriye ta ki Ateş'ın ellerini belim de nefesini saçlarım da hissedene kadar... Tutkuyla boğuklaşmış sesiyle;
-"Canan" deyip kendine çeviriyor beni koyu kahve gözleri benim kahvelerimin içinde kayboluyor
-Susadım diyor yeniden sana susadım baldan tatlı dudaklarına susadım.
Ne yapacağımı ne söyleyeceğimi bilmez haldeyim.İlk tanıştığımız gece de böyle olmuştum.Kanımın içimde kaynamaya başladığını hissediyorum.Ateş da benden farksız değil kalbi kalbimin üzerinde atıyor.Düşündüklerimi anlamış gibi elini belimden çekip kalbimin üzerine koydu benim elimi ise kendi kalbinin üzerine
-Sözlerime inanmıyorsan kalbimin atışına inan peri kızı
Yine peri kızı olmuştum işte
-Birbirimize her yakınlaştığımız da bana peri kızı mı diyeceksin
-Evet hep peri kızı diyeceğim çünkü güzel gözlerin büyülü şu an da kendini benim seni gördüğüm gibi görsen anlardın ne demek istediğimi...
-Nefesimi kesiyorsun Ateş ateşler içinde bırakıyorsun beni bana böyle baktığında her şey siliniyor gözümden o gece olduğu gibi anlam veremiyorum tanıyamıyorum kendimi amirim olduğunu unutup atılıvermek istiyorum kolları...
Sözlerimi bitirmeme izin vermeden dudaklarını dudaklarıma kapattı.Sözlerinde haklıydı yıllarca susuz kalmış bir insanın su içmesi gibi öpüşüyordu benimle içimde öyle bir ateş yanmaya başlamıştı ki karşılık vermeye başlıyorum.Tutkulu ve uzun bir öpüşmenin içinde buluyoruz kendimizi hafif darbelerle dudaklarımı ısırıyor ellerimi göğsünden çekip boynuna sarılıyorum o da belimden tutup tezgahın üzerine oturtuyor beni sertleşmiş erkekliğini kadınlığımın üzerinde hissediyorum dudaklarını dudaklarımdan ayırıp gözlerime bakıyor kendini bana daha çok bastırıp
-Bana ne yaptığını görüyor musun diye soruyor
-Sen de beni mahvediyorsun
Hırsla dudaklarıma kapanıyor yeniden geceliğimin üzerinden okşayan eli tenime dokununca ikimiz de artan heyecanla titriyoruz. Parmakları külotumun altına kayıveriyor bir an da kadınlığıma dokunmasıyla bir hoşnutluk mırıltısı dökülüyor ağzımdan...
Dudaklarımdan boynuma iniyor usul usul diliyle boynumdan göğüslerime inerken geceliğimi eteklerinden tutup çıkarıp fırlatıveriyor . Vücudumu süzüyor gözleriyle uzanıp sütyenimi açıyor ve serbest kalan göğüslerime bakıyor bir an...
Bakışları aşağıya doğru kaymaya başladığın da dizlerinin üzerine geliyor.Bütün tereddütlerimi gerginliğimi unutturuyor bana. Her dokunuşunda sarsılıyorum
Ayağa kalkıp gözlerime bakıyor yeniden yüzüme düşmüş saçımı alıp saçlarımı seviyor usulca sakinleşmemi nefesimin düzene girmesini bekliyor.Biraz sakinleşince kendimi toparlayıp gülümsüyorum çırılçıplağım karşısın da titreyen ellerimle uzanıp gömleğinin düğmelerini açmaya başlıyorum.Dağılan saçlarımın tokasını çekince saçlarım yüzünü okşayarak göğsüne dökülüyor. Başını eğip usulca boynumu okşuyor dudakları yeniden. Açılan gömleğinin omuz kısmının altından ellerimi sokup okşayarak çıkartıyorum üzerinden... Ellerimle çıplak göğsünü okşuyorum.
Ellerimiz birbirimizin vücutlarında gezerken boynumu göğsümü omuzlarımı öperek beni yeniden havaya sokmaya çalışıyor. Bacaklarımı okşarken gözlerimin içine bakıyor hiç konuşmadan yıllarını birbirlerine vermiş âşıklar gibi okşuyoruz birbirimizi... Elimi ellerinin arasına alıp avucuma sıcak bir öpücük bırakıyor. Pantolonunun kemerine götürüyor elimi sonra "Çöz" diye fısıldıyor. İster istemez daha da heyecanlanıyorum titreyen parmaklarla beceriksizce açıyorum kemerin ağırlığıyla pantolonu yere düşüyor acele hareketlerle içinden çıkıp belimden yeniden kavrayıp sert mutfak zeminine yatırıyor beni bedenim alev alev yanarken serinlik içimi ürpertiyor.
Ağırlını vermeden üzerime uzanıyor usulca elinin tersiyle yüzümü okşuyor eğilip sıcak bir öpücük bırakıyor dudaklarıma yavaş nazik başlayan öpüşmemiz gittikçe tutkulu bir hal alıyor birbirimizin dudaklarını ısırıyoruz derken dudaklarım dan nemli bir iz bırakarak boynuma iniyor sabaha morluk bırakacağına emin olduğum öpüşleriyle göğüslerimin uçlarını emip ısırırken tırnaklarımı sırtına geçiriyorum.Dudakları daha da aşağıya inip kadınlığımı bulduğun da ister istemez durduruyorum
-Ateş dur nolur
Usulca gülümsüyor yakışıklı yüzün de güzel bir seksi bir gamze fark ediyorum o an da
-Şşşş olmaz peri kızı bu gece benimsin hiçbir şeye itiraz hakkın yok korkma güven bana şu an da şu halinde öyle güzel duruyorsun ki "Seni izlemek bile delirtiyor beni... diye fısıldadı veben cevap bile veremeden bana herşeyi unutturdu.
Dakikalar sonra kendime geldiğim de Ateş'ın başı hala boynum da nefesleri hala düzensizdi.Başını kaldırıp gözlerime bakıyor gülümsüyoruz birbirimize ...
-İyi misin peri kızı
-Hiç olmadığım kadar sen
-Ben de öyle bu şekil de yıllarca asırlarca kalabilirim.
Uzanıp bir öpücük bırakıyorum dudaklarına üzerimden kalkıp kucağına alıyor beni mutfaktan çıkarken yaramaz bakışlarla soruyor bana
-Yatak odan ne tarafta :)
KUTSAL GÖREV
Ayakkabılarının ince topuklarının asfaltta bıraktığı ritmik ses tonuyla yürüyordu genç kadın sonbahar geceleri bile nemliydi bu şehrin boğucuydu ama kapalı kaldığı onca aydan sonra bu hava bile ona iyi geliyordu uzun saçlarını sağ omzuna toplayıp yürümeye devam etti. Annesinden aldığı kutsal bir görevi vardı ve bunu yerine getirmeliydi. Belki o zaman Tanrı sevdiği insan da onu anlar aşkını hatırlar ve birlikte yeniden mutlu olurlardı.
Sonunda gideceği cafeden içeriye girdiğin de bütün bakışlar ona dönmesine hiç şaşırmamıştı. Genç kızlığa adım attığı günden bugüne alışkın olduğu bir şeydi bu genci yaşlısı bütün erkeklerin hatta bayanların dahi onu süzdüğüne defalarca şahit olmuştu. Son zamanlar da kendini hayatta ki amacını bulduktan sonra ise aynada ki gördüğü kadın eskisinden çok daha fazla ışıldıyordu
Kendine has emin duruşuyla yürüyüp denizi seyredebileceği masalardan birine oturdu gelen garsona kahve siparişi verdi. Uzun ince parmaklarının arasına aldığı sigarasını yaktı ve derin bir nefes çekti. Geçirdiği onca bunaltıcı zamandan sonra nihayet hayatı düzene giriyordu.Derinden gelen melodik hafif ürkek bir sesle düşüncelerinden koptu;
-Füsun Hanım
-Evet
-Telefon da sizinle konuşmuştuk sanırım Ben Didem…
Ateş Anlatıyor;
Cananın uzun kıvırcık saçları göğsüme yayılmış sessizce yatıyor göğsüm de derin düzenli solukları uyuduğunu gösterse de güzel sevgilimin uyumadığını hissedebiliyorum. Başımı eğip yüzüne bakıyorum o da başını kaldırıp bana bakıyor çenesinden tutup küçük ama sıcak bir öpücük daha bırakıyorum dudaklarına…Gözleri mutlulukla parıldıyor onu öyle görünce ister istemez tuttuğum nefesimi bırakıyorum.Yine pişman olacak sevişmemizden suçluluk duyacak diye o kadar korkmuşum ki rahatlıyorum.
-Çok sessizsin güzelim
-Diyecek bir şey bulamıyorum ki hiçbir şey hissedemiyorum sanki sadece mutluyum nedensiz şekilde çok mutlu
-Nedensiz mi mutluluğun
Utanarak göğsüme gömüyor başını “Ateşn”diyor.
Sırtında duran kolumu daha sıkılaştırarak sımsıkı sarılıyorum bu güzel kadına bir süre sonra yeniden konuşmaya başlıyor.
-Nedensiz değil tabii ama değişik hissediyorum kendimi böyle olmamıştım hiç yıllardır bekar yaşıyorum eşimden sonra hiç kimse olmadı dahası eksikliğini de hiç hissetmedim.Yalnız başıma mutluydum özgürdüm.Hayatıma da yatağıma da hiç erkek almadım o yüzden bir şey hissetmiyorum mutluyum ama şaşkınım da aynı zaman da sen çok uzun bir zaman sonra ilk oldun düşünüyorum sadece senin bana ne yaptığını düşünüyorum içim de ki ateşi, nasıl tutuşturduğunu merak ediyorum
İçinde ne varsa söylemesi hoşuma gidiyor şaşkınlığını saklamıyor.Uzun zaman sonra ilk olduğumu söylerken gururlanmıyor içtenlikle konuşuyor.Sözlerini karşılıksız bırakamam.Saçlarının üzerine bir öpücük bırakıp konuşmaya başlıyorum ben de
-Ben farksızım sanki senden ben de evlendim boşandım tamam benim hayatıma ondan sonra çok kadın girdi çıktı ama kimseyi hayatıma almadım.Soğuk derler bana ulaşılmaz görünmeye çalışıyor derler oysa kendi halim budur.Çok arkadaşım olsa da yalnızlığı severim.
-Bana da çok soğuk kadın derler.
-Halt etmiş onu diyenler…
Biraz önce olanları sevişmemizi kastettiğimi sanarak hafifçe göğsüme vuruyor.
-Bir yatakta ki seni kastetmiyorum güzelim ben seni morgda da gördüm.Maktul aileleriyle konuşurken de gördüm.Hiç kimse sana soğuk diyemez.Selin’in annesine yaklaşımın çok başkaydı.Eğer soğuk bir kadın olsaydın.Başınız sağ olsun der çeker giderdin.
-Nasıl çekip gideyim Ateş ben de bebeğimi kaybettim.Onun acısıyla kıyaslanamaz bile ama az çok ne çektiğini anlarım.
Konuşamıyorum o an da diyecek laf bulamıyorum.Bebeğini kaybettiğini söylerken sesinin titremesinden gözlerinin dolduğunu hissedebiliyorum..Bu konuyu hemen değiştirmezsem üzülecek hissediyorum.
“-Peki, sana bir soru sence katil kadın mı erkek mi”?
Bir süre daha sessizliğini koruyor.
“-Daha önceden bu konuyu düşünmedim değil ama bilemedim aslına bakarsan çok da önem vermedim.Senin bir teorin var mı?”
“-Bence katilimiz erkek …“
“-Neye göre karar verdin.”
“-Fazla soğuk kanlı Canan ayrı ayrı kesikler açması,bütün kanı boşaltması,bir başkasının kanını onun üzerine dökmesi bir kadın bunları kolay kolay yapamaz…Evet bizler de soğuk kanlıyız ama biz polisiz soruyorum sana neler gördün sana meslek hayatın da yapabilir misin?”
“-Adam öldüremem diyemem bunu hiç kimse diyemez ama gel gör ki böyle bir cinayeti işlemek için çok güçlü çok ürpertici duygular lazım o da bende yok.Benden de sana bir soru aynanın amacı ne ya da dediğin gibi başkasının kanını onun üzerine dökmesinin”
“-Çok güzel soru ama bir teorim yok. Bir kriminolog arkadaşım var akademiden Eda yarın onu arayıp danışacağım.”
“-Çok iyi olur benim de bir profil uzmanı arkadaşım var ismi Muradiye galiba ekip dışındakileri de bu işe dahil etmenin zamanı geldi. Hatta sen Eda Hanımı ara yarın müsaitse merkeze gelsin.”
“-Eda CIA de görevli San Francisco da yaşıyor ama iki ülkeye de uygun saatler de telekonferans düzenleyebiliriz. Sen de arkadaşını dahil edersin”
“-Mantıklı.Harekete geçmemiz işe yarar bir şeyler bulmamız lazım Ateş yoksa önüne geçemeyiz”
“-Katılıyorum,ileride bir gün belki de bu olayı meslek hayatımızın en ilginç hikayesi olarak anlatacağız.”
“-İşte bunun için önce katili bulmak zorundayız”
“-Bulacağız merak etme bulup adalete teslim edeceğiz.”
Sözlerimi başıyla onaylayıp gülmeye başlıyor.Merak edip soruyorum;
“-Ne oldu peri kızı niye gülüyorsun?”
“-Kaç kişi seviştikten sonra yatakta cinayet konuşur.Katillerden,ritüellerden bahseder.”
O şekilde düşününce ister istemez bende gülüyorum.
“-Hakikaten ya eve iş taşıdığımız yetmiyor.Yatağa da taşıdık”
-“Naparsınız Amirim meslek hastalığı”
Çalan kapı ziliyle konuşmalarımız bölünüyor. İster istemez şaşırıp kalıyoruz ikimiz de bir an…Uzanıp komodinin üzerinde ki saatine bakıyor Canan;
“-Gecenin 1.30’u kim geldi ki bu saatte bu saatte çalan kapılar pek hayra alamet olmaz malum…
“-Bak bu da meslek hastalığı şüphecilik”
Dolaptan sabahlığı alıp alelacele üzerine geçirirken bir yandan da saçlarını tepeden topluyor.Bir nevi az önce sevişmiş kadın imajını üzerinden atmaya çalışıyor.O kapıdan çıkarken bende sağa sola saçılmış giysiler arasından kendiminkileri seçmeye başlıyorum ama unuttuğum bir şey var biz mutfakta soyunmaya başlamıştık.Çaresiz sessiz adımlarla Cananı izliyorum.kapı deliğinden bakıp bana doğru dönüyor.Gözlerinde korku dolu ifadeyle;
“-Yok artık…”diyor
“-Kim”
“-Saadet Abla”
“-Hakikaten yok artık :)”
Canan Anlatıyor;
Ateş’a elimle içeriye gitmesini işaret edip kapıyı açıyorum.
“-Hayırdır abla bu saatte”
“-Amann Canan kızım çok korktum iyisin çok şükür”
“-Niye iyi olmayacağım ki abla ne oldu gece gece”
“-Yarım saati geçti kızım senin evden geldi sandım.Bir çığlık sesi geldi.İçim içimi yedi geleyim bakayım dedim.”
Çığlık sesi mi eyvah eyvah ben Saadet Ablayı nasıl düşünemedim. Ah Ateş ah ne hale getirdin beni zevk çığlıklarım apartman da yankılanıyor.
“-Yok abla iyiyim ben biri senin üzerinde ki öğrencilerden gelmiştir film seyrediyorlardır.(Affedin beni gençler J)
“-Yok senin evden geldi gibi geldi ya bana bir şey yok diyorsan yoktur.Bir bardak su ver bana dilim damağıma yapıştı.”
“-Getireyim abla “
“-Rahatsız etmezsem beş dakika soluklanayım sende çok korktum.”
Ben mutfağa girerken Saadet Abla salona doğru geçiyor.
Bardağa su doldururken Ateş’ın hafif fısıltısı içimi ürpertiyor.
“-Basıldık mı Başkomserim”
“-Ateşn sen durumun ciddiyetinin farkında değilsin bir fark ederse değil apartman da mahalle de duymayan kalmaz.”
“-Biz de sonra ki sefere daha sessiz oluruz”
Hiçbir şey söylemeden şakacıktan iterek çıkıyorum mutfaktan yakışıklı serseri ne yaptın bana ben ne zaman böyle flörtleri açık açık sevişme imalarını kabul eden bir kadın oldum.
“-Kızım bir gittin gelmedin.”
“-Kusura bakma abla uyku sersemiyim malum al buyur afiyet olsun.”
Suyu verip karşısına oturuyorum bir an önce gitsin diye gözüne bakıyorum ama yok üzerimde incecik bir sabahlık mutfağım da yarı çıplak bir adam karşımda ev sahibem öylece oturuyoruz.
“-Çığlık senin evden geldi sanınca senden önce Ateş Bey oğluma uğradım.Kapıyı çaldım çaldım ama açan olmadı.O nerede bu saatte haberin vardır senin…”
Uzakta değil ablacığım mutfakta
“-Ne bileyim ben abla inan apartman da çok görmüyorum onu merkez de gördüğüm…”
“-Bilmiyorsun yani bak merak ettim şimdi”
Sana ne be kadın, adam neredeyse nerede gecenin bir yarısı sorgulamaya bak.Yoksa bu anladı ikimizin sesini duydu da benim ağzımı mı arıyor.Valla olur mu olur…
“-Dedim ya abla koskoca adam kim bilir nerededir “
“-Amann sende uykundan uyandırılınca ne huysuz oluyormuşsun kız “
“-Yok, ne huysuzluğu”
“-Öyle öyle hadi ben gideyim de sen de uykuna devam et.Kusura bakma rahatsız ettim ama ses buradan geldi gibi geldi ba
“-Yok ablam bak iyiyim”
“-İyi tamam o zaman”
Nihayet gittiğin de tuttuğum nefesimi bırakıyorum. Gece gece ne sorguya çektin be abla…
“-Harbi neydi o biz Saadet Hanım’ı merkeze alalım konuşturmadığı suçlu kalmaz.”
Gülerken yavaş yavaş yanıma yaklaşıyor göğüslerimiz birbirine değecek kadar yaklaştığımız da belimden tutup kucağına alıyor beni yeniden bacaklarımı beline doluyorum. O zaman yavaş olalım bu sefer biraz usul usul sevişelim.
“-Delisin sen ama ne yapıyorsun bana çözemiyorum inan…”
“-Çözme o zaman bana bırak kendini kalbine duygularına bırak…”
Dudaklarıma küçük öpücükler kondurarak yatak odasın doğru ilerlerken bu sefer biraz daha sessiz olabilmeyi diliyorum…
Donuk bakıyordu gözleri, ağzı açık kalmıştı, belli ki ölümünü beklemiyordu. Cinayet aleti tava yerde öylece kalmıştı. Görmesi için Olay yerini savcıya bırakırken yanımda duran Muallâya soruyorum.
“-Karısı bir şey demiş mi neden yapmış ?”
“-Çocuklarım için yaptım diyor sadece Amirim başka bir şey çıkmıyor ağzından, merkeze aldık…”
“-Anladım. Komşulardan bir şey çıktı mı ?”
“-Habib yani maktul eve çok içkili gelir, karısını çok dövermiş. Şu ana kadar kime sorduysak aynı şeyi söylüyor.”
“-Peki çocuklar…
“-İki tane kızları var. Biri 12 yaşında ismi Meltem diğeri küçük 2 yaşında onun ismi de Hazan”
“-Neredeler şimdi “
“Hazan’ı anneannesine gönderdik ekip arabasıyla, Meltem de Merkeze gitti annesiyle birlikte…”
“-Tamam”
Şiddet gören bir kadın daha işte sonunda dayanamaz ve öldürür. Polisiz biz adaleti sağlamak bizim görevimiz ama herkes bu şekilde kendi adaletini sağlamaya kalkarsa yakın da bu memlekette bizlere ihtiyaç kalmayacak.
Yağan yağmurdan korunmak için hızlı adımlarla arabama doğru yürüyüp yola çıkıyorum. Merkeze kadar giden yol boyunca Melike’nin (maktulün eşi) bu cinayeti neden işlediğini düşünüp duruyorum. Çözmemiz gereken karışık cinayetlerin yanında bazen de böyle faili belli ama nedeni muallâkta olan cinayetler eklenir.
Merkeze geldiğimde büroya çıkıp Nursemin’e sesleniyorum
“-Zanlıyı getirdiler mi?”
“-Geldi Başkomserim sorgu odasında, kızı da bizimle birlikte toplantı pedagogu bekliyoruz soru sormak için…”
Başımla onaylayıp sorgu odasına iniyorum.
“-Başladınız mı Sedat”
“-Hayır, Amirim sizi bekledik.”
“-Tamam, ben girerim o zaman”
İçeriye girdiğim de başını çevirip yüzüme bakıyor sadece
“-Eee Melike başla bakalım neden öldürdün kocanı”
“-Nedeninden niçin ini ne yapacaksın. Ben öldürdüm bilerek isteyerek öldürdüm hiç de pişman değilim. Hani ne diyorlar televizyonlar da konuşmama hakkımı kullanmak istiyorum”
“-Tamam, konuşma ama tasarlayarak adam öldürmekten hayatının kaç senesini içeri de geçireceğini biliyor musun sen? Sen içerideyken çocuklarına kim bakacak? Küçük kızın neydi adı Hazan seni hatırlamayacak bile en az 10 sene alacaksın. Dışarı da çocukların yapayalnız kalacak herkes annelerini babalarını öldürdü ondan yatıyor içeride diyecekler zamanla ikisi de senden nefret edecek onlara böyle leke bıraktığın için…”
“-Benim yavrularım beni biliyor. Anneanneleri büyütür onları tek laf ettirmez kimseye…”
“-Öyle diyorsan öyledir görmedim anneni yorum yapamam ama zamanla o da bunalacak katilin annesi diyecekler ona da yine de sen bilirsin dediğin gibi senin konuşmama hakkın var.“
Kafası karışmıştı yüzüme bakarken
“-Arkadaşlara söyleyelim gelip alsınlar seni buradan doğruca mahkemeye gideceksin çocuklarınla vedalaştın mı bari kim bilir ne zaman görürsün tekrar ikisini de…”
Yerimden doğrulup çıkmak için kapıya doğru yürürken ince bir sesle seslendi arkamdan
“-Konuşursam düşer mi cezam”
“-Belki dediğim gibi komşuların anlattıklarına göre kocan dövüyormuş seni bana anlatacakların varsa mahkeme de hafifletici sebep olarak kullanabiliriz”
“-Tamam konuşacağım.”
Derin bir nefes alıp çok şükür diye geçiriyorum içimden…
“-!6 yaşındaydım Habip ile beni evlendirdiklerin de onun dedesiyle benim dedem kardeşlermiş. Görmüş beni beğenmiş annesini bizim eve göndermiş. Durumları bizden daha iyiydi o zaman fazla düşünmedi babam bana sormak zaten akıllarından geçmedi. Şimdiki kızlar gibi itiraz da edemedim, evlendik...
Klasik hikâye diye geçiriyorum içimden çocuk yaşta zorla yaptırılan evlilik peşinden şiddet…
“-İlk seneler çok güzeldi. Gerçekten seviyordu beni hissetmiştim. Bir dediğimi iki etmez kimseye laf dedirtmez. Çalışır, didinir her şeyin en güzelini en iyisini yapardı bana… Sonra Meltemim geldi daha da katlandı mutluluğumuz işleri iyi gitti kasabadan şehre taşındık. Annemden ayrılmak istemedim başta ama yanımıza alırız güzel gözlüm dedi. Tamam dedim çaresizce demez olaydım. Şehir yeri kasaba gibi değil mal alıp sattığı adamların bin tane daha ihtimali var kimse buna muhtaç değil. İşleri bozuldu sonra işlettiği bakkal dükkânına mal alamamış bir gün perişan geldi eve kolumda ki bilezikleri verdim o zaman başta itiraz etti sonra aldı çaresiz. Bir kaç ay da böyle devam etti. Kasabadan bir arkadaşı vardı bunun Haşim kime sorsan uzak durur, millet karısını kızını bucak kaçırır önünden bizimkinin hem çocukluk hem de asker arkadaşı çok da severler birbirlerini bizim yanımıza geldi bir şey diyemedim. Başladı bizim evde kalmaya ama tek yanlış hareketi yok dedim değişmiş bu adam olmuş belli ama ne gezer huylu huyundan vazgeçer mi?
Bir gün Kayınvalidem hastalanmış Habip kasabaya gitti Meltemin Okulu var diye kaldım ben gidemedim. Bizim ki arkadaşına çok güveniyor ya kızla beni ona emanet etti gitti. Bir gün iki gün her şey normal sonra önce bakışları değişti. Bir gece ben uyudum sanıp odama girdi. Gözümü kapattım kendimi sıktım bekledim yanıma geldi izledi gitti. Ondan sonra ki gece yatarken kapımı kilitledim.
Eyvah diye düşündüm o sıra işte bomba geliyor. Başlıyoruz…
Karşım da sakin oturan kadının gözlerinden yaşlar birer ikişer aşağı düşmeye başlıyor.
“-Hırsıza soysuza kilit kâr eder mi? Meltem okul da bir gün ben de mutfaktayım geldi sarıldı arkamdan ne olduğunu anlamadım. Hep seni sevdim istedim diyor namussuz, kaçalım buralardan diyor. Ben yok dedikçe kolları mengene gibi kurtulamıyorum elleri her tarafım da geziyor. Elimde ki bıçağı bir yerine saplamaya çalıştıkça bileğimi daha da güçlü sıkıyor sonun da bıçak düştü elimden benim tek savunma silahım ortadan kayboldu. Direndim bağırdım yapma dedim yok nafile zorla sahip oldu bana o gün bir de tehdit etti üstüne namussuz bir şey söylersem bana yaptıklarını kızıma da yaparmış benim gözümün önünde …”
Sustum Amirim çaresiz sustum. Habip geldi. Baktı yüzüme hissetti bir şeyler ne oldu dedi yok bir şey dedim. Sen de kadınsın olsan ne yapardın de bana susmaz mıydın?
Ben sessiz kalınca konuşmaya devam ediyor Melike;
“-Sesimi çıkarmam unutmaya çalışırım biter gider dedim ama bitmedi birken iki oldu zamanla her kıstırdığı köşe de saldırır oldu üstüme köpek… Zaman geçti ben günden güne çöktüm Habip şüphelenir oldu. Sonunda bir gün bastı ikimizi… O gün öleyim dedim öldürsün beni onu bile beceremedim. Haşim’i öldüresiye dövdü ama attı evden dışarı ben kaldım olduğum yerde darmadağın elinin tersiyle bir tokat attı, yüzüme tükürdü. Konuşmaya, anlatmaya çalıştım dinlemedi.Gitti evden günlerce dönmedi.Bekledim bekledim ne gelen var ne giden.2 hafta sonra geldi eve zil zurna sarhoş yanın da bir adam”
“-Madem sen böyle istiyorsun kahpe başka adamların altına yatıyorsun.Bundan sonra yardım edeceksin bana çalış orospuluk yap.Yapmadığın değil malum…”
“-Dünyam başıma yıkıldı o an da yapma etme demelerime ağlamalarıma aldırmadı kolumdan tutup getirdiği adamın önüne atıverdi beni…Benim kocam mıydı bunu yapan inanamadım kabus görüyorum dedim ama direnemedim de …”
Melikenin her cümlesin de biraz daha kanım donuyor.Bir yandan arkasından ne gelecek diye merak ediyorum.Bir yandan keşke anlattırmasaydım diyorum ama devam ediyor…
“-Kendi kocam beni orospu yaptı çocuklarımın uyuduğu evde başka adamların koynuna soktu beni kumar masalarında kaybetti.Böyle böyle 2 ay daha geçti ömrümden Habip günden güne değişti.Sattığı yetmedi gitti dövdü geldi dövdü.Canıma kıyım dedim Meltem buldu o halimde yan komşu var bizim Gönül Abla son an da kurtardılar beni ölmeyi de beceremedim.Kader dedim çilem dedim biter elbet buna da dayanırım amaa dün gece öyle bir şey dedi ki yok dedim bu kadarı yok ben çocuklarım için sustum katlandım başta sana da yedirmem onları…Geldi eve içmiş yine sarhoş büyük kızın yanına gitti hazırlan dedi anan artık eskidi müşteri buldum sana yarın akşama hazırlan.Kız anlamadı.Ben anladım ses çıkaramadım çocuğun yanında git odana yavrum dedim baban sarhoş ne dediğini bilmiyor.Melikem tamam anne dedi odasına gitti.Habib’in de ayakta duracak hali yok gitti sızdı kanepeye…Mutfakta ki sandalyeye oturdum düşündüm düşündüm sonunda karar verdim.Bana herkes her şeyi yapabilirdi ama çocuklarıma ben sağ oldukça kimse dokunamazdı.Kalktım yerimden dolaptan yağ ile tavayı çıkardım.Ocakta kızdırdım.Elimde tava içeri gittim ağzı açık uyurdu benim adam olduğu gibi gırtlağından içeriye akıttım.Gözlerini açtı yüzüme baktı öylece dondu kaldı.”
Melike susuyor bense ağzımı açıp tek kelime edemiyorum.
“-Anlatacaklarım bu kadar son kez yine diyorum pişman değilim yavrularım için ölürüm de öldürürüm de…”
Masanın üzerinden uzanıp elini sıkıyorum sadece hiçbir şey söylemeden yerimden kalkıp çıkıyorum odadan… Nursemin ile Mualla kapı da yüzlerinden başından beri bizi dinledikleri belli oluyor.
“-Napalım ?” diyor Nursemin
“-İfadesi belli hafifletici unsurları çok mahkemeye sevk edin. Burada işi kalmadı…
Bizler polisiz soğukkanlı olmamız, etkilenmememiz gerekiyor ama bazen öle şeyler geliyor ki bizim bile kanımız donabiliyor.Kendi büroma geçince masam da küçük bir not buluyorum
“Nerelerdesin kır çiçeğim”
Ateş
Tüm sabah dinlediğim mide bulandırıcı şeylerin üzerine bu not o kadar iyi geliyor ki odasına gidip boynuna sarılmak istiyorum. Sabah ben uyandığım da gitmişti. Gece boyu yattığı yastığın üzerinde yine böyle küçük bir not bulmuştum;
“Sabah uyandığın da yanında olmak isterdim peri kızı ama güneş doğmak üzere apartmanın dedikodu cadılarına yakalanmadan kendi daireme geçiyorum. Merkez de görüşürüz…”
İster istemez yüzümde ki gülümsemeyi engelleyemiyorum.Hayat ne garip birileri sabaha mutlu uyanırken birileri güne hiç uyanmıyor.İnsanlar ne yükler çekiyor nelere katlanıyor.Biz dün gece sevişirken Melike kocasını öldürüyordu.
Kapının çalınmasıyla düşüncelerimden kopuyorum.Kapı da Ateş’ı görünce seviniyorum.
“-Gelebilir miyim ?”
“-Gel tabii”
Kapıyı kapattığın da içeriden dışarıyı göstermeye odamın cam duvarlarına güvenerek yanına gidip sımsıkı sarılıyorum.
“-Canan ne oldu ?”
“-Bir şey yok sadece seni hissetmek istedim”
“-Buradayım ben peri kızı…”
Başımı göğsüne yaslayıp huzurlu sıcağına sığınıyorum.Biraz önce duyduklarımdan sonra bana çok iyi geliyor.Ateş bana çok iyi geliyor.Güç veriyor…
UZMAN GÖZÜNDEN CİNAYET
Ateş’ın kolları güvenliydi evet ama anlık duygulara kapılacak kadar boş zamanım yoktu ve şu an da beni sımsıkı saran sıcacık kollardan maalesef ayrılmam gerekiyordu
“-Seni merak ettim ama sorguya girdi dediler. Sen sorguya mı giriyorsun hâlâ ?”
“-Sen niye bazı operasyonlara bizimle geliyorsun aynı nedenden dolayı hem biraz da merak ettim…”
“-Sabah sabah cinayet…”
“-İşimiz gücümüz cinayet Amirim”
“-Haklısın”
“-Sen Eda Hanım’ı aradın mı bu arada?
“Aramadım ama mesaj bıraktım. Görev de olabilir epeydir konuşmuyorum. Üstelik iki ülke arasında 10 saat fark var. O yüzden onun bana ulaşması daha mantıklı…”
“-Doğru söylüyorsun. Ben Muradiye’ye ulaşabilecek miyim acaba? O da görev de dahası yurt dışında olabilir.”
Kapının çalınmasıyla konuşmalarımız bölünüyor. İster istemez birbirimizden ayrılıp üstümüzü düzeltiyoruz. Gelen Nursemin;
“-Canan” diye giriyor odaya ama Ateş’ı görünce önce ona Amirim diye selam verip bana dönüyor.
“-Melike Hanımın yazılı ifadesi de alındı. İmzanız gerekiyor.
“-Tamam imzalarım.”
“-Canan Başkomserim ben odama geçiyorum bir şey olursa haberim olsun.”
“-Emredersiniz Amirim “
Ateş kapıdan çıktıktan sonra birbirimize bakıp gülümsüyoruz Nurseminle
“-Çok sıra dışı adam ama bir aynı da tehlikeli sanki hani alışılageldik Emniyet Müdürlerinden çok farklı, serseri bir tarafı var bir de hani kızların uzak durması gereken adamlardan sanki…”
“-Arkadaşım niye tahlil ettin şimdi adamı ne yaptı sana”
“-Bana ne yapacak Canan evli barklı kadınım ben ama sen bekârsın
Nursemin’in hisleri hayatta yanılmaz şüphelendirecek ne yaptık acaba dün geceden sonra yine
Boynum falan mı morardı.
“-Benimle ne ilgisi var ?”
“-Canan sakın fark etmedim deme sana bakışları farklı “
“-Sizden çok beni görüyor.Burada hiç birimizi çok tanımıyor ondan öyle”
“-Nasıl beni daha çok görüyor.İş dışında mı görüşüyorsunuz siz ?”
“-Karşı komşum”
“-Yok artık benim niye haberim yok.”
“-Karşı eve taşınana kadar benim de haberim yoktu hayatım.Bir an da karşım da gördüm adamı”
“-Böyle bir film mi vardı.”Aşk Tesadüfleri Sever” miydi neydi adı ?
“-Nurseminnn !!!”
“-Tamam, sustum ama sen bir düşün adamın bakışları bir farklı böyle derin derin bakıyor sana bazen de hayranlık duyuyor sanki…”
“-Aşağıya sorgu odalarına inelim mi Nursemin bir odaya beni al bir odaya Ateş Amirini çapraz sorguya çek ikimizi…”
“-Aman dalga geçmesen ölürdün. Sen mutlu ol istiyorum ben canım arkadaşım…”
“-Çok teşekkür ederim anlıyorum ben seni ama bu kadar dedikodu yeter.Hadi iş başına…”
“-Tamam amirim” deyip çıkıyor odadan
Yaşadığımız ilk gece dışında dün geceye kadar bir şey olmadı aramız da yine de bir şekilde açık vermişiz demek ki biz uzak durmaya çalışırken çevremizde ki insanlar bakışlarımızı fark ediyor.Bu şekilde devam edip bir ilişki yaşayacaksak açık vermememiz lazım…Nursemin’e dediğimi kendim yapmıyorum .İşime dönüp Muradiye’yi aramam lazım…
Masama geçip telefonu alıyorum.3. çalışta telefon açılıyor.
“-Selam Can Can ne haber”
“-İyilik canım aynı koşturup duruyorum sen ne yapıyorsun?”
“-Benden de aynı hırsızı uğursuzu katili uğraşıyoruz…”
“-Bak bana göre daha geniş bir yelpazen var ben sadece ilginç cinayetlerle katillerle uğraşıyorum”
“-Ben de sana onu diyecektim yardımına ihtiyacım var İzmir’de misin?
“-Şanslısın dün akşam döndüm de hayırdır?”
Kısaca işlenen iki cinayetten bahsediyorum.
“-Anlayacağın arkadaşım cinayeti işleyen kişinin bir duygu durum analizine ihtiyacım var”
“-Tabii olur birkaç işim var akşam buluşalım”
“-Tamam, bana gel hem yemek yeriz eski günlerde ki gibi hem de konuşuruz.”
“-Tamam, Can Can bana uyar hadi görüşürüz”
Telefonu kapattıktan sonra günlük raporlarla uğraşıp dosyaların üzerinden geçiyorum tekrar Allahım neden hiçbir ipucu yok. Küçücük bir şey ortak bir arkadaş bile olabilir ilerlemek için ama hiçbir şey yok.
“-Canan müsait misin?
Ateş’ın sesiyle düşüncelerimden kopuyorum;
“-Buyurun Amirim”
“-Mesai saati bitti.Bu saatlerden sonra her şeyi diyebilirsin bana…”
“-Ama benim mesaim bitmedi gördüğün gibi halâ çalışıyorum”
“-Eda’ya ulaştım bu arada bizim için biraz geç ama o yarın sabah 10:00 gibi falan bir yarım saat boşluk bulabilirim dedi.”
“-Orada 10:00 biz de akşam 20:00 merkez de oluruz o zaman ben de arkadaşıma ulaştım şans eseri dün akşam gelmiş.Bu akşam oturup dosyayı tartışacağız.”
“-Hadi çıkalım o zaman biraz işim var bu gece çok geç olmazsa ışığın yanık olursa uğrayabilir miyim sana belki bir şeye ihtiyacım olur“
İşte ben hep buna kanıyorum tatlı serseriliğine altında küçük mesajlar taşıyan masum cümlelerine…
“-Uğrayabilirsin ama Saadet Ablaya yakalanmayalım.
“-Dikkatli olurum söz”
Gülerek ayrı ayrı araçlarımıza gidiyoruz.Eve geçip hazırlık yapmam lazım bu gece iş için bir araya geliyor olsak da Muradiye’yi uzun zamandır görmüyorum ve bu olayı kızlar gecesine çevirmemiz an meselesi…
Fırında tavuk severdi önceden zor da değil hallederiz.Hayatta içki içmez bu yüzden bir demlik çay peşinden kahve bizi bütün gece idare edecektir.Saat 19:00’a doğru kapı çalındığın da işlerimi yeni bitirmiştim.
“-Canım hoş geldin”
“-Hoş bulduk canım “
Sarılma faslı bittikten sonra içeriye geçiyoruz.
“-Eee anlat ne yapıyorsun görüşmeyeli uzun zaman oldu.”
“-Valla ben aynıyım hatun hiçbir değişiklik yok.Katillerle uğraşıp duruyorum”
“-Orasını fark ettim pano çıkmış yine”
“-Çıktı da bu sefer yol alamıyorum.”
“-İki kurban var dedin değil mi birbirleriyle aynı şekle öldürülmüş.”
“-Öyle otopsi sonuçlarını görmek ister misin?
“-Sonra bakarız şimdi uzman olarak değil de polis olarak ben senin yorumlarını istiyorum.Benim de kendi pano mu hazırlamam için doktor raporuna değil gören göze ihtiyacım var.Öldürülen kızlar nasıl yaşları güzellikleri…”
“-Biri 21 diğeri 23 yaşında ikisi de güzel kızlar”
“-Meslekleri biri fahişe diğeri okulunu yeni bitirmiş bir öğrenci”
“-İkisinin de ailesi var mı ? “
“-Yok birinin sadece annesi var diğeri yetimhane de büyümüş”
“-Kimlikleri nasıl buldunuz “
“-Birinin çantası yanına bırakılmış diğerinin sabıkası varmış”
“-Nasıl öldürüldüklerini bana bir anlatır mısın Canan”
“-Vücutların da yaklaşık 50’ye yakın kesik var ama hiçbiri öldürücü değil.Midelerin de yalnızca tuzlu su bulundu.Ölümleri de rapora göre bu tuzlu su ritüelinin peşinden geliyor.güçlü bir şekilde ağızlarına bastırılmış “
“-Ölüm nedeni asfiksi tabii”
“Aynen öyle”
“Başka mutlaka başka şeyler vardır.”
“-Var zaten olay da burada ilginçleşiyor. Öldürmeden önce bir sonra ki kurbanı olduğunu tahmin ettiğimiz kişinin kanından hatırı sayılır şekilde bir miktar alıp öldüreceği kişinin başından aşağı boşaltıyor.”
“-Hadi canım bunu kim yapıyor bulursanız tanışmak istiyorum. Devam et lütfen”
“-Bulursak söz tanışırsın.Öldürdükten sonra cesedi herhangi bir yere atıyor birini sahil kenarında bulduk diğerini eski bir genelevin bahçesin de ama eğer yaşasalar kendilerini görebilecek şekilde ellerine ayna veriyor.”
“-Ayna büyük bir nefret ya da hayranlık son ucu olabilir bu hani güzeldin bir zamanlar ama bak şimdi ne haldesin gibi ya da tam tersi birçok seri katil kurbanlarını bunu için öldürür sevdiği kişileri seçer bazen ölümü son değil mutlu olabileceği bir başlangıç olarak görür.”
“-Hasta bir ruh”
“-Kesinlikle ayna bunun için olabilir ama derinlemesine bir araştırma yaparım senin için ama kan dersen işte burası sakat mesela sen kanı ne olarak görürsün”
“-Yaşamın kaynağı olarak olmazsa olmaz Dexter’ın tabiriyle kan hayattır…”
“-Evet kan tükenirse hayat biter bu her insan için böyle kurbanların vücutlarında kan yok denecek kadar az demiştin değil mi?
“-Ben de oraya geliyordum. Bir insanın vücudun da bir litreye yakın kan alınır da nasıl ölmez ?”
“-İşini iyi bilen profesyonel biri sağlık görevlisi hatta doktor olma ihtimali yüksek bence uyluk atardamarı diye tabir ettiğimiz bir yer var biliyorsun oranın damarı kesildiğin de eğer anında müdahale etmezsen gırtlağını kesmekten bir farkı olmaz vücudun bütün kanı akar.Çok yavaş ve sancılı bir ölüm yaşatır karşındakine ama bizim kızlar boğularak öldürülmüş.Vücutlarında da çok sayı da kesik olduğu için fark edilmemiş olabilir.”
Bir süre karşılıklı susuyoruz
“-Deney amaçlı da olabilir.”
“-Nasıl yani ?”
“- Madam Lalaurie hiç duydun mu?”
“-Sanki hatırlıyorum ama öyle çok bir şey ifade etmiyor.”
“-Zengin,mevki sahibi,çevresi çok geniş olan bir kadın,insanlarla görüşmeyi sever çok sık partiler vererek adından söz ettirirmiş yani bir nevi popüler olmayı seviyormuş.Tam bir bilgim yok ama ilk cinayetini küçük yaşlar da işlediği söylenir ancak bir gece evinin mutfağında çıkan yangın Lalaurie'nin gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır. İtfaiye yangına müdahale etmek için Madamın evine girmiş ve itfaiye görevlerini gören bir kölenin evin 3. katını kontrol etmelerini söylemesi üzerine üst kata çıkmışlar. İtfaiye ekipleri sürgülü ve kilitli bir kapı ile karşılaşmış. Kapının arasından çığlık ve ağlama sesleri duymaları üzerine kapıyı kırarak açmışlar ve gördükleri manzara ile şoka uğramışlar. Ceset ve leş kokusu içinde duvarlara zincirlenmiş insan bedenleri; kimisi yaşayan kimisi ölü kimisi de kanlar içerisinde. İşkence edilerek parçalanmış 7 köleye ait cesetler de cabası. Ölü veya canlı kurbanların çoğunun kemikleri kırılmış ve ters yöne doğru çevrilmiş. Derileri farklı bir biçimde oyulmuş ve yüzülmüş, elleri ve ayakları kesilmiş.
“-Sıradan bir katil mi yoksa cinayetlerinin bir sebebi var mı?
“-Bir teoriye göre Madamın bu cinayetleri işlemesi hatta canlı insanları işkence ederek yavaş yavaş parçalara ayırmasının sebebi cerrah olan eşiyle birlikte insan anatomisini öğrenmek adına bilimsel araştırmalar yapmasıydı.
“-İnsanın kanını donduruyor.”
“-Aynen öyle insanoğlu acımasız sen de bende biliyoruz gün ışığına çıkmamış ne cinayetler ne katiller var.Benim fikrimi sorarsan katilin bir amacı var eğer hayran olduğu bir katilin kopya cinayetlerini işlemiyorsa ya da filmlerden falan etkilemiyorsa kafasın da bir amaca hizmet ediyor.Deney ya da görev…”
“-Bu cinayetler de bana resmi olarak yardım etmek ister misin?
“-Akademi günlerinde ki gibi filmlerde ki katili neden öldürdüğünü bulmaya çalışırdık ya”
“-Aynen öyle tek fark şimdi gerçek cinayetlerle uğraşıyoruz kabul mü?”
“-Çok sevinirim.”
“-O zaman anlaştık…”
“-Yalnız fark etmedim sanma yemek aş vermeden akşamdan bu yana konuşturuyorsun beni boğazım kurudu su ver bari”
“-Lafa daldık unuttum arkadaşım yemek hazır mutfakta fırını biraz daha yakayım ısınsın…”
Yemek yerken sohbet ediyoruz bir yandan da seneler var görüşmüyoruz özlemişim arkadaşımın sohbetini…
“-Eee Canan anlat bakalım hep ben konuştum sen dinledin. Neler yapıyorsun ? İyice iş kolik oldun anladığım kadarıyla…”
“-İyiyi ben böyle sen de biliyorsun mesleğin yoğun olunca hiçbir şey düşünmüyorsun .Böyle zamanlar da şükrediyorum iyi ki işim var…”
“-Hakikaten çok şükür yoksa senle ben düşün düşün kafayı yerdik.”
“-Yok mu kimse? ”
“-Yok be kızım kim olacak iyiyim ben böyle tek tabanca sen de öylesin boşandıktan sonra almadın kimseyi bir daha…”
O an aklıma Ateş gelse de bahsetmemek daha iyi olacak öyle ya ben bile sevgili miyiz arkadaş mıyız yoksa sadece sevişiyor muyuz bilmiyorum.Ben cevap vermeden kapı çalınıyor.
“-Birini mi bekliyordun ?”
“-Yok da benim ev sahibim malum…”
O içeri de gülerken ben kapıyı açmaya gidiyorum. Açtığım ilk an da Ateş karşım da ne olduğumu anlamadan güçlü ama nazik dudaklarını dudaklarım da buluyorum.Anın şaşkınlığını atınca göğsünden itiyorum yavaşça misafirim var içeride diye fısıldıyorum.
“-Eyvah yakalandık mı?”
“-Yok yok gel ama uslu dur “
“-Kim gelmiş Canan”
“-Tanıştırayım Ateş Amirim size bahsettiğim Profil Uzmanı arkadaşım Muradiye Hanım.Cinayet Büro Amiri Ateş Bey aynı zaman da karşı komşum…”
Karşılıklı el sıkışıyorlar
“-Yeni bir şeyler var mı ? “
“-Bildik konuların üzerinden geçtik ama arkadaşın ilginç saptamaları oldu.”
“-Hepsini yarın akşam tek tek konuşuruz.Bahsettin değil mi ?
“-Unuttum yarın akşam 20:00 gibi bir kriminolog arkadaşla telekonferans yapalım dedik uygun mudur senin için de …
“-Programıma bakayım ama bir sıkıntı olacağını sanmıyorum.”
“-Tamam o zaman yarın akşam görüşürüz.”
“-Amirim yemeğe buyurun “
“-Yok teşekkür ederim başka zaman”
Ateş’ı gönderdikten sonra yine baş başa kalıyoruz.
“-Kızım bu nasıl Amir daha çok gizemli bir serseriye benziyor.”
“-Değil mi herkes bir şaşırıyor görünce sonra öyle bir konuşuyor ki adamın dediklerine şaşırıyorsun.”
“-Hafiften hayran mısın sen bu adama,hoşlanıyor musun yoksa …”
“-Yok kız nereden çıkarttın”
“-İyi bakalım öyle olsun…”
Gecenin kalanı eski günlerimizden konuşarak gülerek geçiyor.Israr etsem de gece kalmaya ikna edemiyorum.Gönderdikten sonra anlattıkları kafamı kurcalasa da şu an da üstüne düşemeyecek kadar yorgun hissediyorum kendimi yarın yeni bir gün olacak yatıp dinlenmeye karar veriyorum…
FOTOĞRAFLARIN GİZEMİ
Sabahın erken saatlerin de telefonun çalışıyla uyanıyorum.
“-Efendim Ateş”
“-Günaydın Hatun sabahları hep böyle mahmur mu olursun?
Sesinden belli çoktan uyanmış.Saate bakıyorum 6:30’a yeni geliyor.
“-Yok ben de erken kalkarım bu da biraz fazlaca erken oldu sanki bir sorun yok değil mi?”
“-Benim pek uykuyla aram yoktur da kimseye yakalanmadan birlikte kahvaltı yapalım istedim “
“-Olur tabii sen evde misin giyinip geleyim ya da sen bana gel”
“-Ev de olunca sen tedirgin oluyorsun birileri gelecek gidecek diye Saadet Hanım’ın kulakları da maşallah yine yakalanmayalım.Dışarıdayım ben hani ilk geldiğim de beni yemeğe götürdüğün cafe vardı ya oradayım”
“-Tamam, 15 dakika’ya oradayım”
“-Bir bayan 15 dakika içerisin de hazırlanıp gelecek.Hayatta inanmam.”
“-Öyle mi Amirim saat tutun o zaman geliyorum.”
Karşılıklı gülerek kapatıyoruz telefonu hakikaten hızlıca giyinirsem anca yetişebileceğim.Dolabın karşısına geçip bol siyah bir tunik bir de aynı renkte kot çıkartıyorum.Hızlıca banyoya girip yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra saçlarımı tepeden toplayıp giyinince hazırım.Evden çıktığım da sabah olduğundan trafik yok şanslıyım.Cafe den içeri girdiğim an da gözlerim Ateş’ı arıyor.
“-Canan” diye sesleniyor arkamdan
“-Hızını alamayıp önümden geçtin gelirken kedi köpek ezmedin İnşallah”
“-Çok komik ayrıca sen dakika tuttun mu “?
“-Tuttum tuttum merak etme ama 3 dakika rötarla kaybettiniz.18 dakika 20 saniye ama yine de bir bayan mucize benim hesaplamalarıma göre senin şu an da en iyi ihtimal yol da olman gerekiyordu”
“-Mesleki alışkanlık her tarafa koşmak zorunda kaldığımız için illaki hızlanıyorsun.”
“-Haklısın bak ben bunu planlamamıştım.Sabahın körü uyandırdım seni de değil mi? “
“-Normalden 1 saat erken kalktım sadece hem iyi de oldu.”
“-Baş başa kalalım biraz istedim. Dün gece için planlarım vardı aslında ama misafirin vardı.”
“-Olsun bak sabahımız birlikte güne senin sesinle başladım”
“-Ben de güne aklımda seninle başladım “
Hafifçe gülümsüyoruz birbirimize uzanıp elimi tutuyor masanın üzerinden ilişkimizin onun gözünde ne yöne doğru ilerlediğini bilmesem de bu yakınlığı hoşuma gidiyor. Aramızda ki romantizm büyüsünü bozansa midemden gelen sesler oluyor.
“-Birileri acıkmış galiba…”
Garsonu çağırıp siparişleri veriyoruz. Kahvaltılarımız gelene kadar da birbirimiz hakkında havadan suda sohbet ediyoruz. 32 yaşında olduğunu yıllarca Özel Harekâtta görev yaptığını öğreniyorum.
“-Peki, müzik tanıştığımız gece çaldığın klarnetin büyülü sesine vurulmuştum.”
“-Müzik benim hep can damarım oldu.Üzüldüğüm de sinirli olduğum da hep ona sarıldım.O yüzden klarnetim benim mesleğim değil limanım.Tanıştığımız geceden 1 hafta önce geldim ben İzmir’e hem ortamı tanıyayım hem de yerleşmek için bir hafta rapor almıştım.Murat diye bir çocukluk arkadaşım var o mekan onun rica etti ben de birkaç parçaya eşlik ettim o gece işte o an da seni gördüm.Hüzünlü bakıyordun şaşkındın ama ne yalan söyleyeyim çok ama çok hoşuma gitmiştin o yüzden peşinden geldim.Normal de öldürsen yapabileceğim bir hareket değil yoksa…”
Cümleleri, gözlerime bakan gözleri o kadar anlamlı ki ilk aşk itirafını almış liseli kız gibi utanıyorum karşısın da… Sözlerini karşılıksız bırakmak olmaz ben de hislerimi söylüyorum…
“-Bakışlarımız çarpıştığın da kalbimi attırmıştın o gece uzun zaman dan sonra sanki ilk defa yaşadığımı hissettirmişti müziğin bana…”
“-O gece ne üzmüştü seni o kadar çünkü seni tanıdığım kadarıyla sen de öyle barlara takılan birisi değilsin…”
“-Eşinden şiddet gören boşandığı halde ölüm tehdidi alan bir kadın vardı.O gün beni aradı ama yetişemedim evine gittiğim de çoktan ölmüştü…”
“-Savunmasız kadınlara karşı bir hassasiyetin var neden ?”
“-İnan bana bilmiyorum.Tam tersi bir aile de büyüdüm aslında annem babam birbirlerine halâ aşıklar belki herkes bunu yaşayamadığından belki okuduğumuz gördüğümüz mağdur insanlardan bilmiyorum.”
“-Çok iyi bir polissin. Harika bir kadınsın ve bu karışım hatun beni çıldırtıyor.”
Ortamın ağırlaşan havasını basit bir esprisiyle yumuşatabiliyor .Bir gün bu adamın büyüsünü çözebilecek miyim acaba…
“-Siparişleriniz geldi…”
“-Teşekkür ederiz.”
“-Dün akşam neler konuştunuz ne diyor arkadaşın”
“-Öncelikle resmi olarak bizimle çalışmayı kabul etti. Bugün resmi prosedürleri ayarlayacağım.”
“-Bak sevindim. Bu konuya daha da ilerlemeden çözmemiz lazım Canan…İlginç saptamaları var diyordun.”
Muradiye’nin bana anlattıklarını aynen anlatıyorum. Madam Lalaluire hikayesinden bahsediyorum.
“-O kadar değildir İnşallah ama çözemiyorum Canan bir şeyler eksik kalıyor.Normal de bakınca dikkatli olunca çıkması gereken ayrıntılar çıkmıyor.Bu adam hiç mi ipucu bırakmıyor yoksa bizden çok çok zeki biz mi yetersiz geliyoruz.”
“-Umutsuz olma mutlaka bulacağız Selin’in annesine söz verdik unuttun mu ? Bu katil her kimse en acımasız kabuslarımızdan bile çıkmış olsa kimmiş neymiş masumlardan ne istemiş tek tek öğreneceğiz…”
Ateş’ın çalan telefonuyla konuşmamız bölünüyor.
“-Tanımıyorum numarayı kim acaba”
“-Efendim”
Yüzünün ifadesinden karşındakinin sesini tanıdığını çıkartabiliyorum.Nihayet
“-Ezel” diyor şaşkınlıkla
Kim acaba bu Ezel konuşmasını dinlememek için elimde işaret ederek lavaboya gittiğimi söylüyorum ama içimde ki meraklı kadın da çıldırmıyor değil…
Lavaboya gidip gereksiz yere saçımı düzeltiyorum.Gözüme kalem çekip hafif bir ruj sürüyorum.Ayna da gördüğüm kadını hiçbir zaman güzel bulmadım ama hayatım da ilk defa karşımda ki beni güzel görsün istiyorum.
Daha fazla oyalanacak bir şey bulamayınca çaresizce masaya geri dönüyorum. Oturduğum da Ateş telefonu kapatmış .
“-Neden gittin sen hatun”
“-Saçımı düzeltmem gerekiyordu.”
“-Yalan söylemeyi beceremiyorsun.”
“-Tamam itiraf ediyorum.Konuşmanı dinlemek istemedim.Özel hayatına saygım var. “
“-Özel hayatım olacak bir şey yok. Ezel benim eski eşim uzun zamandır yurtdışındaydı yeni dönmüş. Geldiğinden haberim yoktu kız kardeşiyle görüşüyorum ama o da bir şey söylemedi. Ankara daysan bugün görüşelim diyordu. “
“-Gerçekten açıklama yapmak zorunda değilsin Ateş”
“-Kıskanmazsın yani”
“-Kıskanırım tabii ama her kadın kadar hastalık boyutunda değil sonra ilişkiniz zaten bitmiş arkadaş kalmışsınız belli ki…”
“-Öyle oldu çok hassastır Ezel ben sürekli görevlerdeydim o zaman tek başınaydı kaldıramadı hastalandı çok uğraştık ama olmadı kurtaramadık evliliğimizi.O yüzden halâ ilgilenirim sevgim bir kadından çok bir arkadaş gibidir ona bir elim hep üzerindedir.”
Her ne kadar Ateş’a kıskanmayacağım desem de olmuyor işte kimi kandırıyorum boşanmışsınız bitmiş be adam sana ne Ezel den nasılsa nasıl…Ezel ismi de güzelmiş değişik…Yine de belli etmemem lazım…
“-Anlıyorum seni ne güzel ilgileniyorsun bak …”
“-Borcummuş gibi hissediyorum.Bu arada kalkalım mı artık canım…”
“-Olur”
Hesabı ödeyip kalkıyoruz.Yol boyunca düşünüyorum kendi kendime telkinler de bulunuyorum.Düşüncelerim telefonun çalmasıyla son buluyor.Arayan Nursemin kulaklığımı takıp konuşuyorum.
“-Efendim Canım”
“-Canan neredesin ?”
“-Merkeze geliyorum yoldayım hayırdır bir şey mi oldu ?”
“-Bir an önce gelsen iyi olur özel bir kurye bir zarf getirdi.İçinde fotoğraflar var.”
“-5 dakikaya oradayım”
Telefonu kapatıp biraz daha hızlanarak yoluma devam ediyorum. Neredeyse Ateş’la aynı an da merkeze giriş yapıyoruz.
“-Hayırdır hızlandın bir ara…”
“-Nursemin telefon etti bir kurye zarf getirmiş.”
“-İçinde ne varmış “
“-Fotoğraf dedi ama tam bilmiyorum.”
Hızlı adımlarla binaya giriş yapıyoruz .Bizim birime geldiğimiz de herkes ayakta telaşlı buluyoruz.
“-Hoş geldiniz Amirim,Başkomserim…”
“-Hoş bulduk Nursemin ne fotoğrafı Nursemin nasıl fotoğraflar”
“-Başkomserim maktullerin fotoğrafı Mehtap’ın, Selin’in bir de tanımadığımız bir kadın daha var “
“-Öldürülmeden önce mi sonra mı çekilmiş” diyor Ateş
Öldürülmeden önce Amirim diyor Mualla
“-Sanki poz vermiş gibiler,yüzleri gülüyor,mutlular,ışıldıyorlar üçü de “
“-Diğer kadın kimliğini tespit edebildiniz mi?”
“-Araştırıyoruz,sabıkası yok kayıp ilanları verenleri araştırıyoruz.Elimiz de tek bir resim var .”
“-Şu resimleri görmek istiyorum.”
Nursemin masanın üzerinde duran fotoğrafları uzatıyor bana doğru..
Biri esmer diğeri sarışın iki güzel cansız donuk bedenlerini bildiğim kadınlar.Peki ya sen kimsin 3.resim şu an da neredesin en önemlisi yaşıyor musun ?
“-Canan bir şey fark ediyor musun?”
Ateş’ın sözleriyle fotoğrafları daha dikkatli incelemeye başlıyorum.
Aynı pembe elbise, aynı şekilde yapılmış saçlar ve makyaj yüzlerin de güzel bir gülümseme…
“-Kadınlar birbirlerine benzetilmiş…”
“-Aynen ya da birine katilimizin daha önceden tanıdığı birine benzetilmişler.”
“-Büyük ihtimalle de bu fotoğraf çekildikten sonra öldürüleceklerinden haberleri yoktu çünkü yüzlerinde ki gülümseme zoraki değil gerçek…”
“-Nursemin di değil mi ?” diyor Ateş
“-Evet Amirim”
“-Fotoğrafları Adli Tıp’a gönderin hemen kan doku farklı bir parmak izi ne olursa en acilinden bir sonuç istiyorum.”
“-Emredersiniz Amirim.”
“-Canan uzman arkadaşın evraklarını halledelim bir an önce gelsin incelesin.”
“Tamam Amirim”
Odama geçiyorum cinayetlerden bahseden bir yazı hazırlayıp konuyla alakalı bir uzman istediğim için Muradiye Hanım’la çalışmak istediğimi belirtiyorum.
“-Selim “
“-Buyurun Amirim”
“-Ateş Müdürüne götür imzalayıp gerekli yerlere iletsin.”
Selim çıkarken ben Muradiye yi arıyorum.Acelemi anlamış gibi hemen açıyor.
“-Efendim Canan”
“-Canım gerekli prosedürler tamamdır.Hemen buraya gelebilir misin?”-
“-Sesin telaşlı geliyor”
“-Sen gelince konuşuruz.”
Kafam da çeşitli teoriler üretmeye başlıyorum.
-Katilimiz fotoğrafçı olabilir
-Ressam olabilir.
Daha da önemlisi kadın olabilir.
Peki ne istiyor.Elbisenin makyajın anlamı ne kime benzetmeye çalışıyor.Daha da önemlisi neden öldürüyor.
“-Canan gelebilir miyim?”
“-Gel Muradiye “
“-Çabuk gelmişsin sağol”
“-Bir şey olmuş sana”
Gönderilen fotoğrafların bir kopyalarını alıp uzatıyorum.
“-Son kadın kim?”
“-Bilmiyoruz.”
“-Hiçbiri donuk değil bilerek bu pozu vermişler bilinçliler…”
“-Katil kurbanlarını tanıyor. Dahası ona güveniyorlar.”
“-Mankenlik ajansı falan olabilir. Ya da vücutlarda ki kesiklerin bilinçli ve kontrollü olduğunu göz önünde bulundurursak daha da kapsamlı olarak Estetik alanında uzman olabilir. Tanıdığı birine benzetmeye çalışıyor ya hayran olup çok sevdiği ya da nefret ettiği…”
“-Hastalıklı duyguları olan birisiyle karşı karşıyayız yani…”
“-Aynen öyle çok dikkatli olmamız lazım Canan çünkü katil her kimse çok zeki,çok dikkatli ve kendine güveni tam oyun oynamayı seviyor öyle ki bize bu fotoğrafları gönderebiliyor …”
“-Biz de oyun oynarız o zaman arkadaşım bu oyunun kurallarını o yazdıysa biz de onun yolundan gider.Ona öyle ulaşırız…
SEÇİLMİŞ KİŞİLER
Kendinden emin adımlarla ağır ağır indi merdivenlerden köşesinde halâ yarı baygın yatan kıza baktı önce Tanrım ne kadar çok mücadele etmiş nafile yere hırpalamıştı kendini
“Senin de sıran gelecek bebeğim ama önce göreceksin direnişinin saçmalığını anlayacaksın işte o zaman bu dünyada ki en mutlu anılarınla gençliğin tazeliğin eşsizliğinle gitmenin önemini anlayacaksın ama biraz daha var şimdi sıra Leyla da…
Köşede duvarda öylece asılmış olan genç kıza çevirdi bakışlarını evet Leyla işte senin sıran hazır mısın diye sormayacağım sana çünkü kabullenmek için hatta sevinmek için bile o kadar nedeniniz varken seçilmiş kişiler olduğunuzu anlayamıyorsunuz…
Ama yine de sana bir iyilik yaptım bütün İzmir şu an da senin kim olduğunu arıyor.Kurtulmak istiyorsun ya hani ben de seni bulmaları için onlara sana bir şans verdim.Kötü biri olduğumu söyleyemezsin artık…
Bedeninde ki kesiklerin acılarından kolunda ki kırığın ağrısından konuşamadı Leyla sesi nefesi yetmiyordu artık
“-Bırak beni “ diyebildi yine de ”Kimseye bir şey söylemem anlatmam hem ne anlatacağım ki kim olduğunu burayı bize bunu neden yaptığını bilmiyorum bile lütfen bırak gideyim “
“-Bahsettiğim bu işte anlamıyorsunuz. Buraya geldiğin günü hatırlıyor musun? Ben hatırlıyorum ne kadar mutluydun bahar çiçekleri kadar iç açıcı görünüyordun.
“-Füsun Hanım siz benim şans meleğim misiniz sizinle tanıştığım günden bugüne her şeyim değişti sanki bugünse âşık olduğum adam Yiğit bana evlenme teklif etti ve ben kabul ettim bunu ilk size söylüyorum.”
Aynen böyle konuşmuştun. İşte o an gözlerin de gördüm geleceğini Leyla günden güne eriyecek bitecektin, yaşlanıp çirkinleşmeyeceksin, aşkım dediğin adamın hiç kötü lafını duymayacaksın,hiç canını acıtamayacak seni hep böyle hatırlayacak.Güzel bir ışık perisi gibi…
Karşısında ki kadının acısını görmeden harekete geçme zamanıydı şimdi köşede ki kumandayı alıp müzik sistemini çalıştırdı.Güçlü tok sesli bir kadının söylediği arya bütün odayı doldurdu.
“-İşte bu şarkıya bayılıyorum. Dinle bak sen de seveceksin…”
Köşede ki mekanizmayı devreye sokup genç kızın bedenini havaya kaldırdı öyle ki kollarından tavana bağlı gibi duruyordu şimdi
“-Sence onlara bir şans daha vermeli miyiz seni böyle bulamalarına izin versem bile benim amacımı anlayamayacak kadar körler.O yüzden başlayalım artık bak bunu bende ilk defa deneyeceğim söz veriyorum ilk anın keskin acısından sonra başka bir şey hissetmeyeceksin.Sonsuzlukta yine görüşeceğiz Leyla seni seviyorum”
Çok değil birkaç saat sonra genç kızın bütün kanı oluk oluk son damlasına kadar akmıştı.
“-Ah Güzel Leyla beğendin mi yaptığını bak elbiseni kirlettin”
Ertesi Gün Akşam Saatleri İzmir Emniyeti Cinayet Büro;
Canan Anlatıyor;
Batan akşam güneşi havanın sıcaklığını düşürse de sonbaharın son günlerine rağmen hava halâ nemli ve sıcaktı.Ateş’la birlikte kurye şirketine doğru gidiyorduk.garip bir ikiliydik biz normal de memurların yapması gereken işi bizler yapıyor.Çeşitli olay yerlerinin sorgulanmasına biz gidiyorduk.
“-Çok suskunsunuz Başkomserim”
“-Düşünüyordum sadece “
“-Katili mi kurbanları mı?”
“-Hepsinden biraz işte “
“-Neyse geldik bak adres burası”
İçeriye girdiğimiz de koşuşturan insanları görüyoruz.İnsanlar ne kadar telaşlı 1 saniye sonramız belli değilken hep bir yerlere koşturma bir yerlere yetişme derdindeyiz.”
“-Buyrun nasıl yardımcı olabilirim”
Kimliklerimizi çıkartıp gösteriyoruz aynı an da;
“-Buradan İzmir Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro’ya bir zarf gönderilmiş”
Olay yeri paketinde ki zarfı uzatıp adama gösteriyorum.Bir düre inceledikten sonra konuşuyor
“-Evet hatırlıyorum bu sabah uzun siyah çarşaflı biri geldi”
“-Kadın mı yani” diye soruyor Ateş.
“-Valla bilemeyeceğim desem ağabey”
“-Uzun çarşaflı dedin zarf göndermek istemiş,Nasıl yani hiç konuşmadı mı?
“-İşaret diliyle konuşuyordu.Sağır dilsiz sandım.Yüzü de gözlerine kadar siyah peçeyle kapatılmıştı.Yalnız kadın mı erkek mi bilmiyorum ama çok güzel yeşil gözleri vardı.”
“-Sen işaret dili mi biliyorsun”
“-Annem doğuştan arazdı. Çocukluğumdan bu yana bilirim.Hatta müşteriyle de o yüzden ben ilgilendim.”
“-Anladım.Yüzünün hatlarından çıkartamadın mı?”
“-Parmakları çok narindi.Bir de alyansı vardı. O dikkatimi çekti.Bayan herhalde dedim”
Ateş’a dönüp konuşuyorum.
“-Bayan olabilir”
“-Bugünün güvenlik kamera kayıtlarına ihtiyacımız var. Mümkünse kapı önü ve dükkân içi”
“-Tabii amirim de sorabilir miyim o kadına bir şey mi oldu?
”O kadına değil başkalarına…”
Yaklaşık yarım saat sonra elimizde CD ile çıkıyoruz .
“-Acıktım ben bir şeyler yiyelim mi Canan”
“-Olur “
Ayaküstü bir şeyler atıştırmak için ilk gördüğümüz cafe ye oturuyoruz.Yaklaşık 1,5 saat sonra kriminologla bir görüşmemiz var.
“-Sence neden”
“-Efendim”
“-Sence katilin fotoğrafları göndermesinde ki amaç ne?”
“-Muradiye’ye göre bizimle oyun oynamak istiyormuş.Bir nevi yakalanmayacağından emin bu yüzden egosunu tatmin ediyor.”
“-Ben size ipucu verdim ama siz yine de beni bulamadınız.”
“-Aynen öyle… Peki, sence katil kadın mı ?”
“-Olabilir ya da adam bir çalışanını yolladı öyle ya basit bir kurye işlemi hizmetçisine bile yaptırmış olabilir.Sağır dilsiz bir kadından kim şüphelenir ki…”
“-Haklısın .Acaba amacı ne neden öldürüyor ?”
“-Bilmiyorum ama inan bana çok merak ediyorum”
Cümlelerim telefonumun çalmasıyla bölünüyor;
“-Efendim Nursemin?”
“-Canan bir ihbar geldi. Sanırım dün gönderilen resimde ki kızı bulmuşlar”
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıyorum.
“-Nerede ?”
“-Bu sefer biraz daha farklı sanırım konum atıyorum sana hemen gelseniz iyi olur.”
“-Tamam geliyoruz hemen.”
Telefonu kapatınca
“-Ne olmuş diye soruyor Ateş?”
“-Bir ihbar almışlar sanırım diğer kızı bulmuşlar.Katilimiz durmuyor işte birini daha öldürmüş…
TAVANDA Kİ CESET
Bir polis cinayetin olay yerinden ne görmeyi bekler. En başta ceset sonra mümkün olduğu kadar çok ipucu…
Olay yerine giderken kendimi gevşetmeye çalışırken diğerlerine benzeyeceğini ama bu sefer bir şeyler bulmayı umut etmiştim. Boğularak öldürülmüş vücudun da kesikler olan bir genç kız ama gördüğüm manzara bırakın benim hayal gücümü değme korku filmlerine taş çıkartacak nitelikteydi.Opera benzeri bir müzik devamlı çalıyordu.
Burada öldürülmüş diye düşündüm ilk başta ama bu hiç bizim katilimizin tarzı değil .
“-Tarz değiştiriyor Ateş.”
“-Fark ettim.Burası gerçek olay yeri Canan hatta öldüğü gibi bırakmış.Kanı önce mi sonra mı boşaltıldı acaba vücudundan”
Olay yeri Komiseri Tarık yanımıza geliyor.
“-Amirim bu sabah elimize ulaşan fotoğraflarda ki 3. Kız”
“-Kimliğini tespit edebildiniz mi?”
“-Katil yine çantayı içinde bir tane kimlik olacak şekilde maktulün yanına bırakmış. İsmi Leyla Soylu 25 yaşında”
“-Cesedi kim bulmuş ?”
“-Emlakçı, normal de bu konak satılıkmış.Sabah da bir müşteri gelince bu evi gezdirmek istemiş önce sonrası malum… “
“-Nerede şimdi?
“-Parmak izleriyle,ifadesinin alınması için emniyete gönderildi… “
“-Tamam”
“-Bu arada bu müzik ne?”
“-Geldiğimiz de çalıyordu.”
“-Sonradan buraya taşınmış gibi görünmüyor.”
“-Evet olay yeri burası burada öldürülmüş. Diğer cinayetlere göre bazı değişiklikler var.Aynayı hep eline verirdi bu sefer yine yüzünü görecek şekilde kendi kanının içine bırakmış.
Delillere zarar vermemek için temkinli ilerleyerek cesedin yanına gidiyorum.Açık kalmış güzel gözlerinde garip bir huzur var sanki,ne düşünüyordu acaba öldürüldüğün de kurtuldum mu diyordu.Boynunda ki metalden yapılmış cisim dikkatimi çekti.
“-Ateş boynundakini görüyor musun?”
“-Kolye sanmıştım ama değil sanırım baksana ucunda musluk gibi bir şey var ve o musluğun ucundan hâlâ kan damlıyor”
“-Ne bu böyle nasıl bir şey ?”
“-Bir tahminim var Canan ama otopsi sonucunu beklemek en doğrusu olacak.”
Nursemin koşarak yanıma geliyor.
“-Başkomserim bir not var sanırım hepimize yazılmış bize bırakmış neredeyse kanla bütünleşmiş olduğu için geç fark ettik…”
Elime eldiven giyip hâlâ ıslak olan kâğıdı yırtmamaya dikkat ederek elime alıyorum.
Bu notu ilk kim bulacak ya da söylediklerimden bir şey anlayacak mı bilmiyorum.Sizin gözünüz de bir basit bir katilim ama anlamadığınız nokta da zaten bu ben kurtarıcıyım.Mehtap Selin,Leyla hepsi ölümsüz artık hepsi sonsuza kadar mutlu sonsuza kadar güzel kalacaklar…
“-Canan durum sandığımızdan da ciddi”
“-Katılıyorum. Ölüm mutluluk,ölüm huzur getirir diyor baksana ölümsüzlük verdiğini düşünüyor.Can alıyor ama karşılığın da onların ölümsüz olduklarına inanıyor.”
“-Kopyacı bir katil olabilir mi?”
“-Ne geçiyor aklından ?”
“-Nora Roberts romanlarına benziyor biraz katil not falan bırakıyor.”
“-Değerlendirmeye değer ne kaybederiz ki…”
Konuşmalarımız Muradiye nin gelmesiyle bölünüyor.
Canan
Girişte ki olay yeri polislerine kimliğini gösterip yanımıza geliyor
“-Ne olur bana bu başka bir cinayet de…”
“-Maalesef …”
“-Boynunda ki ölümüne sebep olmuş olabilir.”
“-Biz de onu konuşuyorduk. Kan damlayan musluk …”
“-Çok daha ötesi bu bir işkence yöntemi Canan ortaçağ da cadıların kanlarını akıtmak için kullanırlardı. Böylece ortam da bir hastalık ya da devam eden kötü bir durum varsa buna sebep olduklarını düşündükleri cadının kanı toprağa karıştığı zaman lanetin kalkacağı düşünülürdü. Bu sebeple Ölüm kolyesinin iç kısmında kalın çiviye benzeyen bir alet var bir nevi mekanizma şah damarına giriyor ve bütün kan oradan aşağıya akıyor.
“-Bu kadarı bir katil için bile fazla tahmin ettiğimizden de hasta bir ruhlu biriyle karşı karşıyayız”
“-Üstelik çalan müzik cadının aryası…”
“-Ne yani katil Leyla’yı cadı olduğu için mi öldürdü…”
“-Bilmiyorum Canan ya bize şaşırtmalar veriyor.Ya da katilimiz sözde cadı avına çıkmış bir cadı avcısı…”
“Başkomserim bizim işimiz bitti,savcıyı bekliyoruz” diyor Tarık
“-Aman Tarık çok dikkatli olun,En ufak bir şey bile çok işimize yarayacak…”
“-Dikkat ederiz Amirim.”
Binadan çıkıp araçlarımıza doğru ilerliyoruz.
Merkeze gidince ilk işim şu emlakçıyı sorgulamak oluyor. Toplantıya almışlar yüzü hâlâ bembeyaz anlaşılan şoku atlatamamış.
“-Merhaba…”
“-Beni neden hâlâ burada tutuyorsunuz ben bir şey bilmiyorum.”
“-İlk önce sakin olun birkaç soru soracağım sadece bana bu sabahı anlatır mısınız?”
“-Sıradan bir gün o konak uzun zamandan beri elimdeydi.Sabah tarihi bir ev istediğini söyleyen bir çift gelince çok sevindim ev Konak Meydanına yakın olduğu için fiyatlar ona göre yüksek çok alıcısı çıkmıyor .”
“-Sonra…”
“-Kapıyı açtığım an da bir müzik çalıyordu ilk önce onu duydum.Sonra yoğun bir koku büyük salona doğru ilerlediğimiz de tavan da asılı kızcağızı gördüm.Her yer kan çok feciydi.Donup kalmışım eve bakmak isteyenlerin çığlığıyla kendime geldim sonrasını biliyorsunuz.”
“-Evin anahtarı sizden başka kim de var?”
“-Hiç kimse sahipleri öldü bir tane torunları var o da yurt dışın da yaşıyor.Zaten anahtarı da yok bildiğim kadarıyla.”
“-İyi düşünün.Bakın bu olay üstünüze kalır.Anahtarı sadece sizde olan bir ev de cinayet işlendi.Hem de öyle basit bir şey değil.Ben sizin bu cinayeti işlemediğinizi nereden bileyim.”
“-Yapmayın bakın beni herkes tanır mahallem de kime istiyorsanız ona sorabilirsiniz.Parmak izimi falan da aldılar zaten ben katil değilim.Hem o kızı neden öldüreyim ?”
“-Bilmem siz söyleyeceksiniz?”
“-Size yemin ederim ben yapmadım.”
“-Size inanmak için bir nedenim yok sizi tanımıyorum.Karşım da masum oturmanız sizin gerçekten masum olduğunuzu göstermez.”
Arkama dönüp sesleniyorum
“Mualla”
“-Buyurun Amirim”
“-Yazılı ifadesini aldınız mı?”
“-Aldık amirim sistem de parmak izi eşleşmesi de yaptık.Herhangi bir şey yok.”
“-Anladım.2. bir emir’e kadar şehir dışına çıkmıyorsunuz.Hatırladığınız tuhaf bulduğunuz en ufak bir şey de buraya geliyorsunuz.Tek bir cinayet daha size bağlanırsa bu sefer buradan çıkmanız bu kadar kolay olmaz.Şimdi gidebilirsiniz.”
Yerinden hızla kalkıp koşar adımlarla çıkan adamı izliyorum.Korkmuş görünüyor.Masum olduğu belli ama bu olay da elim kolum o kadar bağlı ki en ufak bir görgü tanığını bile boş bırakmamak yararıma olacak diye düşünüyorum
Sert bir kahve alıp odama geçiyorum.Kafamı toplamaya ihtiyacım var.Olayları toparlamalıyım.Masanın üzerin de duran Leyla nın bana gülümseyerek baktığı fotoğrafı alıp.Karşımda ki panoya yapıştırıyorum.O sıra da kapım vuruluyor.
“-Gel Nursemin.”
“-Kızın ailesine ulaştık Canan 2 hafta önce kayıp başvurusunda bulunmuşlar.Haber verdik otopsiden önce teşhis etmeleri için haber verdik buraya geliyorlar.”
“-Tamam .”
Nursemin çıkarken Ateş giriyor odaya
“-Canan bahsettiğim kriminolog arkadaşla görüşme için salon hazır…”
Nursemin şaşkın gözlerle bize bakarken ne oldu gibilerinden başımı sallıyorum.
“-Bir şey mi oldu Nursemin ?”
“-Yok ama ben Ateş Amirimi her gördüğüm de şaşırıyorum.Hiç sizin gibi Emniyet Müdürü görmedim ben neredeyse bizimle birlikte atıyorsunuz her adımı koşturuyorsunuz.”
Ateş o kadar tatlı gülümsüyor ki bu adama talimli olduğumu düşünen benim bile kalbim yerinden hopluyor.
“-Ben de böyleyim ne yaparsın Nursemin Komiserim sizinle çalışmaz masa da oturursam ya da sadece raporlarla ilgilenirsem işimi yapmamış sayarım kendimi…
“-Hazırsan çıkalım Canan…”
“-Olur Muradiyeye de haber verelim…”
Masaya gömülmüş çalışan arkadaşımı kaldırıp toplantı odasına yönlendiriyorum.
Başlayalım mı hanımlar
İkimizden de onay cevap’ı gelince Ateş aramayı başlatıyor.
Kendinden emin ama hafif telaşlı bir ses geliyor anında
“-Merhaba Eda “
“-Merhaba”
Uzun zamandır yurt dışında sanırım undan dolayı ses tonu aksanlı…
“-Sana konudan bahsetmiştim bu sabah bir cinayet daha işlendi yalnız bu biraz daha farklı”
“-Kısaca bahsederseniz bir yorum da bulunurum.”
Diğer 2 cinayet, öldürülme şekilleri, gönderilen fotoğraflar,olay yerinde bize bırakılan no ve bugünkü kurbanın nasıl öldürüldüğü…
“-Arkadaşlar ilk başta basit bir cinayet olmadığını söyleyebilirim hani ne tesadüf ne de keyfi bilerek isteyerek öldürüyor kurbanlarını önce tanıyor seçilmiş kişiler cümlesi bunun işareti ve şunu söyleyebilirim bir göreve hizmet ediyor. Şunu kesin olarak söyleyebilirim ki çok zeki ,fotoğraflara gelince size bir şans verdiğini düşünmüş kendine güveni tam biraz genç kalmaya güzel kalmaya takıntılı olabilir.Aldatılmış ya da istismar edilmiş biri olabilir ve bana kalırsa katilimiz kadın…”
“-Son kurbanın öldürülme şekli ile ilgili neler söyleyebilirsiniz Eda Hanım?”
“-Elizabeth Bathory’i biliyor musunuz?”
“Üçümüz de birbirimize bakıyoruz.
“-Yüzlerce kadını öldürüp kanların da banyo yapan manya değil mi o?” diyor Ateş
“-Aynen öyle o kadında da genç kalma takıntısı vardı ve bu yöntem tamamen ona has bir işkence yöntemi bir rivayete göre kızları, tepeye asili bir kafeste işkence görür ve Elizabeth de bu kafeslerden akan kanla duş alırdı aynen işlenen cinayette olduğu gibi… Diğer cinayetlerde de kan boşaltma olayı olduğunu söylemiştiniz yani şöyle düşünürsek katilimiz kurbanlarına iyilik ettiğini düşünüyor çünkü onları ölümsüz yapıyor başlarından kan boşaltıyor ve hep güzel olarak kalmalarını sağlıyor.”
“-Arkadaşlar buradan söyleyebileceklerim bu kadar size iyi çalışmalar diliyorum ve izninizi istiyorum.”
“-Teşekkürler Eda Hanım”
Telefonu kapattıktan sonra birbirimize bakıyoruz.İlk konuşan Muradiye oluyor;
“-Tahmin ettiğimden de tehlikeli “
“-Ve de hasta “
“-Bana kalırsa şaşırtmaya çalışıyor.Asıl amacı farklı güzellik falan değil başka bir düşündüğü var.”
“-Ne gibi…”
“-Eda Hanım ne dedi aldatılmış bir kadın olabilir ya da şiddete uğramış başka kadınlar aynı şeyi yaşamasın diye öldürüyor olamaz mı? Bir nevi koruma mekanizması”
“Değişik ama olmayacak şey değil…”
“-Hadi arkadaşlar oturmakla olmaz Leyla’nın ailesi gelmek üzeredir.Onlar gelmeden elimizdekileri birleştirip bir şeyler bulmaya çalışalım.”
“-Hadi o zaman hanımlar iş başına…”
KATİLİMİZ KADIN
Bugün de aramadı anne? Üç masum kadını sonsuz mutluluğa ulaştırdıktan sona sonunda kendimin de mutluluğu bulacağına inanmıştım ama olmadı yine gelmedi aramadı biliyorum anne gerçek mutluluk ölüm ya da galiba en güzeli sevdiğinle ölüm…
…
Son kurbanın bulunmasından 2 gün sonra Ateş’ın evinde cinayetler hakkında ipucu bulmaya çalışıyoruz.
“- Sen şimdi ne diyorsun kopyacı katil mi?”
“-Muradiye ye ve Eda Hanım’a göre öyle ama bilmiyorum bana bütün bunların altında başka bir şey varmış gibi geliyor.”
“-Şöyle de olabilir Canancım katilimiz zeki biraz da eğlenceyi oyun oynamayı seviyor galiba yaptığı her neyse kendinden önce ün yapmış katillerden faydalanıyor.”
“-Hem tarihte ki seri katillerin yöntemlerini kullanıyor. Hem de kendi imzasını atıyor. Tuzlu su olayını biliyorsun.”
Ateş masa da duran Leyla nın otopsi sonucunu alıp yeniden incelemeye başlıyor.
“-Diğer kurbanlardan tek farkı olarak kızı tavan asmış bunu da nasıl becerdi bilmiyorum. Şehrin orta yerinde her tarafta mobese kameraları varken nasıl böylesine bir cinayeti işleyebildi.”
“-Daha önemli bir sorumuz var aslında o evin anahtarını nasıl buldu. Farkındaysan normal bir ev değil konak ?”
”-Müzik sistemi falan yerleştirmiş. Bir günlük iş değil bu planlı programlı hareket etmiş.”
“-Bugüne kadar 3 cinayet işledi.İlk defa olay yerinde bıraktı bir amacı var ve biz bunu bulmadan onu yakalayamayacağız.”
“-Haklısın notta ne diyordu sonsuz güzellik sonsuz mutluluk amacı bu olabilir mi?”
“-Tamam diyelim ki öyle peki kurbanlarını neye göre seçiyor? Ortak paydaları ne bu insanların ?”
“-Hamile bir kadın,okulunu bitirmiş bir öğrenci,evlilik teklifi almış genç bir kız”
“-Hayatlarının dönüm noktaları olduğu günler gibi görünüyor.”
“-İşte bu Canan sen çok zeki bir kadınsın”
“-Teşekkür ederim ama sadece basit bir değerlendirme yaptım.Bambaşka bir şey de çıkabilir biliyorsun.Mesela rastgele öldürüyor olabilir.”
“-Nasıl yani?”
“-Yıllar önce bir program vardı hatırlıyor musun ? “ “Parmak İzi” Konu olarak gerçek cinayetleri işlerdi.
“-Hayal meyal hatırlıyorum sanki…”
“-Orada seyretmiştim.Hep silik bir hayat yaşayan bir adam seyrettiği bir filmden sonra cinayetler işlemeye başlıyor. Sonun da yakalanıyor neden yaptın diye soruyorlar.Bu hayatta birileri de beni tanısın istedim diyor.”
“-Seri katillerin hayatlarını film’e çekip bir de güzel bir şey yapmışlar gibi yayınlarsan olacağı bu…”
“-Muhtemelen kendi filmi de çekilsin istiyordur.Amerikan sineması bu konu da bzlere hiç yardımcı olmuyor.”
“-Haklısın ama bilmediği bir şey var ama bazı cinayetler gün yüzüne çıkar birileri ünlü olur hayatları filme çekilir.Bazısı şan şöhret için bunu yapar.Kimisi de unutulur gider.Ne ünlü olur ne de hatırlanır.Sadece katil olur”
“-Bizimkine gelecek olursak basit ya da rastgele değil.Tam tersi planlı programlı hareket ediyor.Bir de sanırım kan’a takıntısı var.”
“-O benim de dikkatimi çekti.İlk ikisinin vücutlar da kan yoktu başlarından aşağı kan boşaltılmıştı.En sonuncusu ise kan kaybından ölmüş eğer tavanda olmayıp da yerde ölmesine izin verilseydi.Kendi kanında boğulurdu.”
“-Bir de ölüm kolyemiz var.Böyle bir şey nereden bulunur ?”
“-İşte onu bilemeyeceğim…”
“-Çok karışık Ateş işin çıkamıyorum sanki bir şeyler hep eksik kalıyor.
“-Hiçbir şeyi tek başına düşünmek zorunda değilsin birlikte bulacağız her şeyi… Gel şu engizisyon olaylarına bir bakalım Muradiye Hanım cadı mahkemelerinde falan kullanılırmış demişti ya belki bir şeyler çıkar.”
İnternetin başına geçip saatler süren bir araştırmanın içinde buluyoruz kendimizi her konu bir sonrakini açıyor.Konu engizisyondan tuz ve kanla yapılan ritüellere kadar geliyor.
“-Tuz kötü ruhları kovarmış yok artık daha neler…” diyor Ateş
“-Kötü ruh değil ama şöyle düşün tuzlu su mideye ne yapar?”
“-Kusturur.”
“-Evet ama atıyorum zehirlendiysen kusmak iyi gelir. Yani bir nevi tuzlu su içi temizler.Zehirlerden arındırır.”
Ateş’ın gözlerinden öyle bir parıltı geçiyor ki bir an ben bile korkuyorum…
“-Pırıl pırıl bir bedenle ölüm sonsuz mutluluk getirir. Katil bize bıraktığı notta aynen böyle yazmamış mıydı?”
“Ben onlara sonsuz mutluluk sonsuz güzellik veriyorum.”
Söylediği sözleri düşününce mantığını kavrıyorum.
“-Ateş bulduk. En azından tuzlu su ritüelini neden yaptığını bulduk.İç temizlik kurbanların bedenlerini temizliyor.”
Dudaklarını dudaklarıma bastırıp tutkulu bir öpücük alıyor.
“-Tekrar söylüyorum sen çok zeki bir kadınsın.”
“-Peki kan neden Ateş Amirim ama bunu hâlâ bulamadık ?”
“-Ayna kendilerini görebilsinler diye tuzlu su temizlenebilsinler diye,kan işte bence kilit nokta bu bunu da çözdüğümüz zaman olay çözülecek.”
“-Şu Eda’nın bahsettiği kadın Elizabeth Bathory onun öldürme sebebi neydi ?”
“-Öldürdüğü kızların masumiyetlerini, güzelliklerini almak.”
“-Hatun ağır psikopat diyorsun yani kardeşim güzellik gençlik istiyorsan git estetik yaptır.”
“-Mantıklı da bahsettiğimiz kadın ortaçağ da yaşıyor. Cadılıkla büyücülükle uğraştığı falan da söylenir.”
“-Zaten ben bu ortaçağı hiç anlamıyorum.Kadınlar her koşulda suçlu şifacılıkla uğraşırsın büyücü derler.Bölge de bulaşıcı hastalık artar cadılar yaptı derler.Hele bakire kalırsın daha fena manyağın biri gelir güzelliğini alıyorum diye kanında banyo yapar.Kadın olmak her çağ da zor ama o zaman daha da bir zormuş.”
Söyleyiş tarzın da hafif muziplik olduğu için gülümsüyorum ama olaylar hakikaten de içler acısı… Telefonun çalmasıyla konuşmalarımız bölünüyor.Tanımadığım bir numara
“-Efendim…”
“-Başkomserim dün sabah görüşmüştük. Ayhan ben Emlakçı…”
Leyla’yı bulduğumuz evin Emlakçı sı
“-Buyurun Ayhan Bey sizi dinliyorum…”
“-En ufak bir şey hatırlarsanız ya da olursa beni arayın demiştiniz”
“-Evet…”
Telefonu hoparlör’e alıp masanın üzerine koyuyorum.Karşı taraftan telaşlı bir ses hızla konuşmaya devam ediyor.
“-Biz cesedi bulmadan 2 gün önce bir kadın gelmişti.Merkezi bir çevreden büyük bir ev aradığını söyledi.Türkçesi çok bozuktu.Yüzünde peçe üzerinde çarşaf vardı.Son zamanlar da ülke de Suriye de mülteci sayısı arttığı için onlardan birisi sandım.Civarda ki birkaç evden bahsettim.Hepsinin önceden çekilmiş fotoğrafları var onları gösterince bu konağı beğendi görmek istediğini söyledi.Ben anahtarı alırken nasıl oldu anlamadım başı falan döndü sanırım dengesini kaybetti.Bana çarpınca ben de anahtar panosuna çarpıp düşürdüm hepsi bir tarafa dağıldı.Öyle olunca da özür üstüne özür dileyip başka zaman beyimle geliriz deyip dükkandan çıktı. ”
“-Tarif edebilir misiniz nasıl bir kadındı ?”
“-Valla çarşaftan çok bir şey anlaşılmıyor siz de biliyorsunuz ama çok güzel yeşil gözleri vardı.”
Yine yeşil gözler, yine çarşaflı bir kadın yalnız tek bir fark var bu sefer işaret dili kullanmamış.Her zaman tutmaz …
“-Peki o evin anahtarı kayıpsa siz o gün müşterilere kapıyı nasıl açtınız.”
“-Anahtarların hepsi bir tarafa dağıldı.Aslında her ihtimale karşı hepsinin yediğini bulundururu.O gün tespit edebildiklerimi astım yerine diğerleri de zamanla çıkar aramayım diye yedeklerini kullandım.”
“-Anlıyorum Ayhan Bey yarın bir ara merkeze gelin ifadenizi yenileyelim.”
“-Başkomserim ben suçlu değilim lütfen ananın bana…”
Adam masumdu.Belki önsezi belki meslekî tecrübe bunu anlayabiliyordum ama yine de gardımı elden bırakmadım.
“-Zamanla göreceğiz Ayhan Bey başka eklemek istediğiniz bir şey var mı?”
“-Yok Amirim iyi akşamlar…”
Telefonu kapatıp Ateş’a dönüyorum.
“-Katilimiz kadın…”
“-Evet kurye şirketinde ki adam ve Emlakçı nın dediğine göre öyle”
“-Yeşil gözleri var.Normal de kullandığını sanmıyorum ama yüzünü gizlemek için çarşaf kullanıyor.”
“-İşaret dili biliyor.İstediği zaman Türkçe yi bozuk konuşabildiğine göre diksiyon kurallarına oldukça hakim.”
“-Kurbanlarda ki kesik şekillerine bakacak olursak sağlıkla ilgili bir işle uğraşıyor. “
“-Kan’a ve güzelliğe takıntılı…”
“-Ölümün sonsuz mutluluk sonsuz huzur getireceğini düşünecek kadar hasta…”
“-Çekilen fotoğraflara bakacak olursak profesyonel alan da fotoğraf çekebiliyor.Kurbanların hepsinin yaşarken çekilmiş fotoğrafları var.Bir de pembe elbise olayı var.”
Elimiz de ne varsa birleştirip sanki yarışma yaparmış gibi sırayla söylüyoruz. Akşamın ilk başlarına göre daha çok bilgi var sanki elimizde parçalar yavaş yavaş yerine oturuyor.
“-Küçük bir ihtimal ama bir de eski engizisyon yöntemlerini kullanarak bir yere varmaya çalışıyor.”
“-Biraz daha açar mısın ?”
“-Akşam makalenin birinde okumuştuk hatırlasana acı çeken ruh serbest kalır.Günahlardan arınır.Dünya da ne kadar çok canın yanarsa ölüm o kadar huzurlu gelir.”
“-Kesiklerin,işkencelerin sebebi de bu sen harikasın.”
“-Harika olabilirim ama yoruldum güzelim biraz da sabah devam edelim.”
“-Tamam ben evime geçeyim sen de dinlen.”
Dosyaları toplayıp gitmeye hazırlanırken Ateş omuzlarımı sıkıyor.Eğilip burada kalsan diye fısıldıyor kulağıma ister istemez içim titriyor.
“-Sen yorulmamış mıydın?”
“-İkimiz de yorgunuz izin ver hem seni hem de kendimi rahatlatayım bu gece zaten katiller cinayetler derken oturup doğru düzgün konuşamıyoruz bile bana bırak kendini bu gece…”
Dönüp gözlerinin içine bakıyorum.
“-Tamam hadi o zaman bu gece tamamen seninim…”
AŞK FARK ETMEDEN GELİR
Alışılmamış bir sıcaklığa açıyorum sabah gözlerimi ilk başta nerede olduğumu kestiremesem de yanımda uyuyan adamın yüzüme vuran derin soluklarıyla dün gecenin anılarını hatırlıyorum.Saatlerce çalışmış sonunda yorgun düşmüştük ama Ateş gece bir türlü uslu durmamıştı.Bana sımsıkı sarılmış kollarıyla şimdi bile bırakmıyordu beni...
"-Günaydın güzelim"
"-Ne zaman uyandın sen 5 dakika önce uyuyordun."
"-Sen öyle san ne zaman nefeslerin değişti ne zaman gözlerini açtın hepsini biliyorum."
"-Uyanıktın yani..."
"-Eh biraz farkında mısın ilk defa birlikte uyandık. Ne güzelmiş seninle uyanmak..."
"-Bana da farklı geldi tatlı bir değişiklik huzur dolu bir sıcaklık..."
"-Canan sabah keyfini kaçırmak istemiyorum ama ben bir şey soracağım sana tanıştığımızdan bu yana toplam 3 defa birlikte olduk ve dün geceye kadar hiç korunmadık."
"-Biliyorum ama korkma bir takım sağlık sorunlarım var.Doğum kontrol hapları kullanıyorum."
"-Ciddi bir şey değil değil mi?"
"-Yok ciddi bir şey değil.Hatta iyi hatırlattın bir kontrole gitsem hiç fena olmayacak."
"-İçin rahat edecekse bugün git nasıl olsa hafta sonu merkeze geçecek misin?"
"-Yok dosyalar malum yeni bir cinayet işlenmezse ki umarım işlenmez evden çalışacağım bugün..."
"-Birlikte de bir şey yapabiliriz belki o zaman..."
"-Mesela..."
Çarşafı üzerimden çekip dudaklarıma eğildi
"- Gel göstereyim neler yapabiliriz..."
Birkaç saat sonra kahvaltı masasında oturuyoruz.İlk defa kaçak göçek olmadan galiba kimseyi takmadan birlikte olabileceğiz.Bütün bunlar için erken mi acaba...
"-Ne düşünüyorsun ?"
"-Fazla mı rahat davranıyoruz diye düşündüm bir an"
"-Birlikte çalışıyoruz,koşuşturuyoruz,birbirimizin dilinden anlıyoruz,çok daha özel şeyler paylaştık,yanında kendimi iyi hissediyorum,en önemlisi de ne biliyor musun Canancım aynı mesleği yapıyoruz sana işimi anlattığım da bana hiçbir zaman irkilerek ya da miden bulanarak bakmayacaksın."
"-Biz birbirimizin dilinden anlıyoruz.İnan her polis anlamıyor."
"-Yaralı mıyız bu konu da biraz..."
"-Eski eşim o da polisti.Üstelik akademiden bu yana aynı yolda yürümüştük.Sonuç biz de boşandık."
"-Özel olmayacaksa sebebi neydi ?"
"-Evlendikten iki sene sonra ben cinayet masasına atandım.O da Narkotiğe geçti.Senin dediğin gibi her şeyi konuşabildiğim adam sanki birden değişti.Masa başında kal Canan ,kendini operasyonlar da tehlikeye atma Canan bu kadar çok çalıma ülke de ki bütün cinayetleri çözemezsin Canan tabii ki her şeyi çözemezdim ama hayat arkadaşı seçtiğim adamın bu konu da bana herkes den çok destek vermesini beklerdim.Üstelik bu arada bir de bebeğimizi kaybetmiştim senin suçun dedi bana dedim ben sana kendini tehlikeye atma diye dedi.Geçti karşıma iş kolik oldun iyice bak bebeğimiz öldü dedi.
"-Vicdansızmış..."
"-Daha da durmadım zaten kendimi biraz toparlar toparlamaz açtım davayı tek celse de boşandık."
"-Ben de boşandığım için anlayabiliyorum seni ama benim sebebim kendimden çok onu düşünmekti fazla hassaslaşmıştı son zamanlar da özel harekât malum yeri geliyor günlerce dağdasın yapamadı uyum sağlayamadı. İşin garibi boşanmayı da hiç istemedi ama ben ona daha fazla kıyamadım çünkü çok hırpalanıyordu."
"-Bak bir ortak nokta daha
"-Konuştukça çıkıyor değil mi? Seninle iş ve yatak dışlında bir şeyler paylaşabilmek çok güzel..."
Neşeyle konuşarak kahvaltı yapıyoruz. Evden gönderirken gayri ihtiyari ben koridoru kontrol edince çok gülüyor.
"-Temiz mi Canan Başkomserim kendi daireme geçebilir miyim ?"
"-Gülme lütfen bir dillerine düşersek bir daha kurtulamayız."
"-Evleniriz bizde..."
Bir an şaka mı yapıyor acaba diye gözlerine baksam da bakışların da merakla sadece tepkimi bekliyor.
"-Evlilik, biz..."
"-Niye şaşırdın olmaz mı seninle evlenmek istesem hayat arkadaşım olmaz mısın?
Sorduğu soruyla nefesim kesiliyor
"-Evleniriz tabii de yani öyle çok erken değil mi?"
"-Tamam, hatun sakin şaka yaptım. Yok, zamanı değil belli yüzün bembeyaz oldu."
Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurup kendi dairesine geçiyor. Sırtımı kapıya yaslayıp bir müddet öyle düşünüyorum. Ateş la evlenmek onun karısı olmak belki ilerde çocuklarının annesi olmak. Nasıl bir his nasıl bir duygu... İster istemez yüzümde bir gülümseme oluşuyor. Güzel bir hayal kim bilir belki bir gün...
Ateş Anlatıyor;
Canan dan ayrıldıktan sonra evden çıkıp biraz yürüyorum.Alışveriş de yapmam lazım derken telefonum çalıyor.Eski Eşim Ezel...
"-Efendim Ezelcim"
"-Ateş ne yapıyorsun ?"
Her zaman ki neşeli çocuksu sesiyle cıvıldıyor.
"-İyiyim birkaç işim var çarşıdayım."
"-Peki bil bakalım ben neredeyim?"
"-Nerdesin ?"
"-İzmir de ki mağazalardan biriyle bir sorun çıkmış.Ben de ona bakmaya İzmir'e geldim.Bu akşam da geri dönüyorum.Sen de İzmir'e tayin oldum demiştin.Gelmişken seni de göreyim istedim."
"-Tamam ben işlerim bitince arayayım seni olur mu?"
Telefonu kapatınca hata yaptığımın farkına varıyorum.Burada olmadığımı söyleyip Ezel'i geri çevirmeliydim.Yıllardır o ya da bu şekilde bana o kadar çok ulaşmaya yeniden başlamaya ikna etmeye çalıştı ki bu kız görmüyor mu ben onun için ondan vazgeçtim.Daha çok hırpalanmasın diye boşandım.
Üstelik şimdi Canan var benim güzel kadınım canım ilk ne zaman oldu kalbim ne zaman onunla birlikte atmaya başladı. Fark ettiğim güçlü duyguyla yolun ortasında öylece kalıyorum. Böyle bir şeymiş demek ki insanı bir an da sersemletirmiş. Allahım ben âşık olmuşum...
Canan anlatıyor;
"-Canan arkadaşlığı geç kaç senedir senin doktorunum ?"
"-Nereden baksan herhalde bir 10 sene oldu."
"-O zaman cesurca söyleyebilirim artık korkmaman lazım arkadaşım yeniden evlenip bebek sahibi olmayı denemen lazım..."
"-Geçen ki gelişim de bir kistten bahsetmiştin o ne olacak engel değil mi?"
"-3 aydır ilaç kullanıyorsun.Ultrason testlerin temiz çıktı.Bir de hormon testine bakalım.Net bir cevap vereceğim sana ama elimizde ki bilgilere göre gayet sağlıklısın."
"-Koruyorum Bahar ya yine aynısı olursa yine düşük yaparsam."
"-Merak etme sen bu sefer her anında yanında olacağım.Bu arada gözümden kaçmadı sanma önceden derdim tekrar evlenmem ben derdin.Şimdi ne değişti bir var değil mi?"
"-Galiba birisi var evet..."
"-Ciddi mi ?"
"-Bilemiyorum öyle karmaşık öyle değişik bir adam ki tanışmamız bir o kadar tuhaf kestiremiyorum."
"-Gözlerinin içi parlıyor senin arkadaşım aşık olmuşsun sen..."
"-Yok canım ne aşkı..."
"-Valla ben bilmem ama bir şeyler hissediyorsan mutlu olma şansını kaçırma..."
İçimden bir ses kandırma kendini Canan diyor.Kollarında kendini evinde hissetmiyor musun? Nefesin kesiliyor yanına yaklaşınca, yıllar sonra ilk defa kendini bir adama açtın.Üstelik onu tanımadığın günlerde bile o geceden sonra için için onu özlüyordun.
Allahım ben aşık olmuşum...
KAPANAN DEFTERLER
Ateş Anlatıyor;
Söz verdiğim üzere işim bitince Ezel’e merkezî bir cafe nin adresini mesaj atıyorum.Kendim de oraya geçip bekliyorum.Bir süre sonra düşüncelerim yine Canan’a kayıyor.Adını aklımdan geçirince bile içimin açıldığını hissediyorum. Nereden çıktın nasıl girdin hayatıma galiba sen gerçek bir peri kızısın Canan…
Kendime engel olamayarak telefonumu elime alıp numarasını tuşluyorum.Ben bu hatunun numarasını ne zaman ezberledim onun bile farkında değilim.
“-Efendim Ateş …”
“-Ne yapıyorsun doktora gidecektin merak ettim (Bahanem de hazır)…”
Birkaç saniye sessiz kalıyor. Bana cevap vermeden düşündüğünü tahmin edebiliyorum.
“-Şöyle açıklayayım amirim bundan sonra korunmak zorundayız.”
“-İlaç kullanacak bir rahatsızlığın kalmadı yani çok güzel haber bu hoş ben seni her şeyinle hissetmeyi sevsem de…”
“Ateşnn”
“-Tamam, kızma hemen ben gidip stok yapayım o zaman madem artık korunmak zorundayız. Akşam yemek yiyelim mi birlikte ?”
“-Tamam yiyelim nerede ?”
“-Sana yemek yapayım mı bu akşam?”
“-Sen yemek yapabiliyor musun?”
“-Ehh yıllarca yalnız yaşamamın etkisi oldu biraz tabii ama istemezsen …”
“-Yok canım olur. Yemek yapmayı teklif eden bir erkek kaçırılmaz.”
“-Tamam o zaman hatun yine yakalanma korkumuz olacak mı? Senin annesine yakalanmış bir kız çocuğu gibi korkman çok eğlenceli olsa da Saadet Hanımdan tırsmıyor değilim…”
“-Bir yakalanırsak görürsün dalga geçmeyi…”
“-Hayatım biz kaç yaşında insanlarız ilişkimiz var deriz olur biter.”
“-Öyle mi söyleriz?”
“-Söyleriz…”
“-Tamam canım hadi ben kapatayım hastanedeyim hâlâ sonra konuşuruz.”
Telefonu kapattıktan sonra yüzümde salak bir sırıtış düşüncelerime odaklanmışken eski karımın gelip karşıma oturduğunu fark etmiyorum bile
“-Ne düşünüyorsun sen?”
“-Ezel ne zaman geldin sen ?”
“-Yaklaşık iki dakika oldu masaya oturmadan önce de seslendim ama onu da duymadın.”
“-Dalgınım biraz kusura bakma “
“-Sen ve dalgınlık hiç uyumlu bir ikili değil hayatım evliliğimizin ilk günlerinde bile ben aşk sarhoşluğuyla gezerken sen ben yattıktan sonra oturup işlerinle ilgilenecek konsantrasyonu kendinde bulurdun.”
“-Benim işim dikkat ve zaman gerektiriyor sen de biliyorsun.”
“-Biliyorum yalnız kaldığım geceler de iyice öğrenmiştim.
“-Ezel yine aynı konulara dönmeyelim.Hem ben çok iyi gördüm seni siyaha boyamışsın saçlarını çok yakışmış.”
“-Çok teşekkür ederim.Kendime yeni başlangıçlar yapmaya karar verdim.yeni saçlar yeni amaçlar…”
“-Amaçlar derken…”
“-Aile işleriyle daha çok ilgileneceğim artık babam da öldükten sonra her şey Eyşan’ın üzerine kaldı üstüne kız bir de benimle uğraştı aylarca…”
“-Zamanı gelmişti artık sen yurt dışında gezerken kız bütün moda sektörünü tek başına idare etti neredeyse…”
“-Benim yurt dışına çıkma sebeplerimi biliyorsun Eyşan anlatmıştır mutlaka gezip tozmuyordum yani çok daha zor günler geçirdim.”
“-Biliyorum anlattı. Orada ki şirketlerle ilgileniyordun ama yine de kız burada yalnızdı.”
“-Haklısın tamam hep ben anlattım.Biraz da sizi dinleyelim Ateş Bey neler yapıyorsunuz ? Çok şükür dağlardan şehirlere inebilmişsiniz”
“-Benim işim bu Ezel daha önce de defalarca konuştuk bu konuyu seninle vatan görevi bana dağlarda düşman kovalayacaksın diyorsa bunu yaparım.Şehir de bir adamın peşine düşeceksin derse de onu yaparım “
“-Tamam kızma hemen mesleğini sevdiğini biliyorum sonuç itibariyle senin de amaçların var.Senin de görevin çok kutsal.”
“-Anlamana sevindim dediğin gibi dağlardan indik geldik İzmir’e bakalım şimdilik buradayım “
“-Ev buldun mu?”
“-Buldum taşındım.”
“-Görmek isterim.Hatta belki otelden çıkıp birkaç gece de sende kalırım.”
“-Bekar evi işte bir sürü eksiği var.Sen rahatını bozma bir daha ki geldiğin de bakarız.
Sözlerime bozulsa da belli etmiyor.O an bir şey fark ediyorum.Eski hassas Ezel yok karşım da duygularına set çekmiş.İster istemez seviniyorum.
“-Öyle diyorsan. Özel olmayacaksa hangi büro da çalışıyorsun.”
“-Cinayet Büro…”
“-Hep istediğin yer sen ilginç olayları hep sevmişsindir.
“-İnsanı öldürmenin cana kıymanın neresi ilginç ki parçalanmış hayatlar,insanların gözlerinde sönen ışıklar…”
“-Orası öyle yok mu şöyle romanlarda ki gibi değişik katiller.Bir ara Kanıt diye bir dizi vardı.Hatırlıyor musun sen katili bana önceden söyleyip beni sinir ederdin.öyle bir şeyler yok mu?”
“-Adı üzerinde dizi bizim de var bir şeyler bakalım…”
“-Anlatmayacaksın değil mi?”
“-Bir sivil olarak detaylarını sana anlatamam biliyorsun.”
“-Evliyken de anlatmazdın hiç işini hep benden uzak tuttuğun için benimle bir şeyler paylaşmadığın için bitti belki de evliliğimiz hiç düşündün mü bunu …”
“-Ezel evet biz boşandık ama bunu nedeni benim mesleğim değildi ya da öyleydi bilmiyorum. İnan bana bir zamanlar seni çok sevdim ama yürümedi er geçen gün gözümün önünde biraz daha yıprandın.ister istemez seni yalnız bıraktım endişelendirdim ve benim artık bunu seyredecek gücüm kalmamıştı. Kavga etmekten sonucunda hep seni kırmaktan çok yorulmuştum.”
“-Sen beni kırsan da ben sadece seni sevdim Ateş evet işlerin çok yoğundu ve ben o zaman bunu algılayabilecek kadar olgun bir kadın değildim ve sen beni sonunda bana dayanamadığın için boşadın.”
“Senin üzülmene dayanamadığım için boşandım ben senden ve itiraf ediyorum bıkmıştım.Her yaralanışım da bizim şirketlerin birinin başına geç Ateş demenden…”
“-Seni sevdiğimdendi…”
“-Belki ama mesleğime saygı duymadın. Hiç anlatmadın diyorsun ya hayatın da hiç ölü bile görmemiş bir kadına bir kere teröristin bomba patlaması sonrası nasıl olduğunu anlatma hatasına girdiğimi hatırlıyorum ben peşinden de bütün akşam kustuğunu …”
“-Benim suçumla uzaklaştın benden özür diliyorum Ateş…”
“-Neden özür diliyorsun ki fazla hassassın benim yanımda iyice hassalaştın ve bu tamamen benim hatam işim zor seni de buna sürüklememeliydim hiçbir zaman…”
“-Ama şimdi büyüdüm. Değiştim. Seni anlayabiliyorum artık belki yeniden…”
Cümlesini tamamlamasına izin vermiyorum.
“-Sen benim sonsuza kadar arkadaşım olarak kalacaksın. Biriciğimsin değerlimsin kıymetlimsin ama artık sadece bu kadar Ezelcim hep yanında olacağım sadece bunu unutma bak bugün ne güzel aradın yine böyle buluşacağız oturup konuşacağız ama evliliğimizi ya da aşkımızı baş konumuz olarak seçersen dostluğumuzu da bitirirsin.”
Sözlerimin sert olduğunun Ezel’i üzdüğümün farkındayım ama umudunu kesmesi için başka da çarem yok.
“-Başkası mı var? Ondan mı böylesin? Boşanırken bana söylediklerini hatırlıyorum hâlâ “Seni seviyorum Ezel ama senin iyiliğin için senden vazgeçmek zorundayım. Şimdi ben değiştiğime göre aşkımızı konuşamamamızın tek nedeni galiba senin hayatın da başkası olması”
“-Evet var ve sen artık sen artık sadece dostumsun.”
“-Seni mutlu ediyor mu ?”
“-Ezel yeter kalkıyorum devam edeceksen…”
“-Tamam sustum benim tek amacım seninle birlikte mutlu olabilmekti yaşanmamışlıklarımızı yaşamak. Belki o çok istediğin kız çocuğunu sana vermek ama sen başkasını istiyorsan artık senin mutlu olman tek dileğim…”
“-Bende sen mutlu ol istiyorum. Şimdi kalkalım mı yapmam gereken işlerim var.”
“-Sana son kez sarılabilir miyim Ateş…”
Kollarımı açıp konuşuyorum ;
“-Gel buraya deli kız…”
Uzanıp sımsıkı sarılıyoruz birbirimize bir zamanlar karım olan kadın hayal gözlüm dediğim kadın şimdi sadece dostum ve öyle de kalmaya devam edecek.
Ayrıldığımız da akmamış yaşlarla parlıyor güzel gözleri uzanıp dudaklarımı öpüyor kendimi çekmek istesem de izin vermiyor
“-Son öpücüğümüz bu”
Cevap vermiyorum.Sonunda bir damla yaş kurtulup inci tanesi misali dökülüyor yanaklarından uzanıp siliyorum.
Eski karımın yemyeşil gözlerinden gözyaşlarını….
İLAN-I AŞK
Bir adam senin için bir şeyler pişirmeyi öneriyorsa sakın geri çevirme derler. Ben de Ateş’ın yemek davetini geri çevirmeyerek fark ettiğim duygularıma bir şans verdim. Bu akşam bir nevi bizim ilk randevumuz olacak.Eğer yataktan çıkmayı başarıp iş dışında bir şeyler konuşmayı da becerebilirsek belki bir ilişkiyi de başlatabilirdik. Yine de çok hevesli gibi görünmemek lazım bu yüzden giydiklerimi de abartmamalıyım. Sıradan bir akşam yemeği bir kot şık bir bluz yetecek artı makyaja da gerek yok.Zaten normalde de yapmıyorum.
Hazırlandığım zaman gidip kapısını çalıyorum.
“-Hoş geldin Canancım”
“Hoş buldum erken mi geldim ?”
“-Yok hayatım gel sofrayı kuruyordum ben de yardım edersin sen de”
“-Tabii ne yapabilirim.”
“-Gel bakalım mutfağa “
Ateş önde ben arkada mutfağa giriyoruz. Gördüklerim adamın benim yardımıma ihtiyaç duymayacağının açık bir göstergesi ister istemez şaşırıyorum
“-Hadi itiraf et Ateş müzisyensin, polissin üstüne bir de şefsin değil mi?”
“-Yok şef değilim ama yemek yapmayı severim. Hani sen panonun karşısına geçip kendine soruşturma için sorular soruyorsun ya ben de en iyi böyle tahlil yaparım. En iyi plan yemek yaparken yapılır. Keserken doğrarken ince ince düşünürsün…”
“-Etkilendim.”
“-Hayatımda ki çoğu kişi bunları bilmez bu gidişle senden saklım kalmayacak.”
Onca yemeğe rağmen dağılmamış derli toplu mutfağa bakıp konuşuyorum.
“-Düzenlisin de “
“-Ehh dağınıklık sevmem diyelim. “
“-Fark ettim evet Amirim iş verin bana ne yapayım.”
“-Geç otur hayatım bugün sana iş yok.Bir şey içer misin? İçkiyle pek aram yok ama şarap aldım bu gece belki içeriz diye”
“-Ben de içmiyorum çok nadir bir iki davette o da yarım kadehi bile bulmaz. Hoşlanmıyorum.”
“-Kontrolü elimizde tutan insanlarız belki de kaybetmek hoşumuza gitmiyor.”
“-Mantıklı bir bakış açısı.”
“-Hazır zaten sen sofraya geç ben geliyorum.”
Salona doğru ilerlerken gözüm duvarda ki tablolara takılıyor.Mutfağa sesleniyorum;
“-Sanatın her türlüsüne varım diyorsun yani.”
“-Sanat sevilmez mi Canan insanlar yüzyıllar boyu duygularını bir şeylerle anlatmış. Kimisi duvara resim çizmiş. Kimisi hiç tanışmadığı sadece gördüğü bir kadına besteler yapmış. Ünlü şair Dante nin hikâyesini biliyor musun?”
“-Büyük aşkı Beatrice mi bilmez miyim?
“-Kavuşamazsın aşk olur i duygular imkânsızlıklarla güçlenir. Genel de bu imkânsızlıklar da sanatla beslenir.”
Sözleri karşısında gülümsüyorum.Ben bir sanatçıya aşık olmuşum.Ahh Ateşım ah yakışıklım ne güzel konuşuyorsun sen sanatçı mısın yoksa polis mi galiba hiç ayırt edemeyeceğim.
“-Yalnız hatunum ilerlersen sofraya gideriz.Kaldık evin ortasında…”
Salon da yanan şömineyi görünce şaşırdım.
“-Tamam kışa girdik ama İzmir’in havası hiçbir zaman şöminelik olmaz. Ayrıca baca çekmeyebilir.”
“-Üşümüyorum ama planlarım var gece yarısına doğru o şömineyle ilgili ikimizle ilgili…”
Sözleri karşısında kızarıyorum.
“-Ayrıca Saadet Hanımla konuştum şömineyi kullanmak istiyorum deyince biraz şaşırdı ama baca açıkmış öyle dedi.”
“-Çatlamıştır merakından ne yapacak şömineyle diye …”
“-Çatladı zaten de renk vermedim. Yardım istersen benim oğlanı yollayım bile dedi.”
“-Gelirse hiç şaşırma”
“-Aman Canan gelsin ne olacak kaç yaşında insanlarız yemek yiyoruz birlikte bu kadar hesap vermek zorunda mıyız?”
“-Tabii ki değiliz ama huzursuz oluyorum işte.”
“-Hadi gel yemek yiyelim bak senin için hazırladım.”
Masa muhteşem görünüyordu. Ateş’ın dilinde aşk vardı.Müzik çok güzel çalıyordu.Romantik bir akşamdan beklenen her şey vardı.Klasik bir ilk randevu değil birbirlerini tanıyan seven iki insanın baş başa geçirdikleri zaman gibiydi.Gözleri gözlerimde bana bakıyordu.Aşığım sana diyordum içimden bugün fark ettiğim duygularımı anlayamasın diye başımı önüme eğip yemeğimle ilgileniyorum.
“-Suskunsun.”
“-Düşünüyorum.”
“-Ne olur cinayetleri deme Canan”
“-Yok alakası bile yok nasıl becerdin bilmiyorum ama son birkaç saattir aklıma bile gelmiyor.”
“-Arada bunu yapmak lazım zihni arındırmak gibi düşün.Başka şeyler düşün ki beynin yorulmasın.”
“-Müzik çok güzel ne bu ?”
“-Ben belirli sanatçıları dinlemem herkesin her şarkısı güzel deyip körü körüne bağlananlardan değilim. Film müzikleri ise hep tercihim olmuştur. Bir konuya hayali bile olsa sadece iki kişi için yazılan sözler ona uygun melodiler…”
“-Daha özel daha anlamlı değil mi?”
“-Aynen öyle…”
“-Canan ben seninle bir şey konuşacağım.”
Eyvah eyvah bir şey geliyor.Bu kadar romantizm dil de sevda sözcükleri benim hissettiklerimi anladı da kibarca olmayacağını mı anlatacak yoksa...Bütün sakinliğimle gülümseyip
“-Seni dinliyorum Ateş “ dedim.
“-Ben bugün hayatımı bir bölümünü kapattım.”
“-Nasıl yani…”
“-Şöyle sana Ezel den yani eski eşimden bahsetmiştim hatırlıyor musun?”
“-Evet.İzmir’ e gelmiş benimle görüşmek istediğini söyledi.”
İşte başlıyoruz…
“-İçinde bana karşı hala bir şeyler vardı ve belki benim sözlerim acımasızca oldu.Artık hayatımda sadece değer verdiğim birisi olarak kalacağını ama ötesine geçmeyeceğini belirttim.Neden biliyor musun ?”
“-Neden ?”
“-Çünkü ben hastalanmışım.”
Sözleri ister istemez ürpertiyor beni
“-Nasıl hastasın Ateş neyin var.”
Gülümseyerek devam ediyor sözlerine
“-Bugüne kadar aşkı hep bir hastalık olarak gördüm ben karşılıklı birbirlerine değer veren iki insanın birlikte olması dedim hep kalbini hızlandıracak düşününce adını söyleyince içinde güneşler doğduracak bir duygunun olamayacağını düşündüm.Akşam da konuştuk ya aşk sanatla var imkansızlıklarla var dedik.Hep öyle düşündüm beni bulmayacağına bu hastalığa yakalanmayacağıma emindim ama olmuşum bugün bunu fark ettim.”
Aşık olduğum adam aşık olduğu kadını anlatıyor.Gün boyu tavırlarından sert biri olduğunu bildiğim adam karşımda aşkını anlatıyor.Neden bana anlatıyor yoksa…
“-Canan ben aşık oldum.Ateş gibi yanan bir kadına aşık oldum.Hayata güvensiz işine mesleğine bir o kadar bağlı soğukkanlı bir kadına aşık oldum.Bir gece de girdi o kadın hayatıma sonra yeniden çıktı karşıma ne olduğumu anlamadım.Tutku dedim yanımda olmasını seviyorum dedim.Oğlum daha kaç gün oldu tanıyalı dedim en sonunda ama bugün fark ettim ki ödümü koparan duygular aslında beni delice mutlu etti.Kendime sana aşık olduğumu itiraf ettiğim de çocuk gibi sevindim.Canan ben sana aşık oldum.
Ne diyeceğimi ne yağacağımı şaşırıyorum.Ruh ikizi saçmalıklarına bile inanacağım neredeyse gözlerimden bir damla yaş düşüyor aşağıya konuşamıyorum niye bilmiyorum sadece ağlıyorum.Yanıma gelip elimi dudaklarına götürüyor minik bir öpücük konduruyor sonra yüzümde ki yaşları siliyor parmaklarıyla başımı eğip avucunun içini öpüyorum.Umutla gözlerimin içine bakıyor.Nihayet kendimi toparlayınca konuşabiliyorum.
“-İnanmayacaksın ama bugün bende bir şey fark ettim.Hastane de beklerken doktor artık hasta olmadığımı istersem anne olabileceğimi söylerken içimde aklım da kalbim de sadece sana koşup bu haberi vermek vardı.İşte o an anladım ben de aşık olmuşsun kızım dedim.Bir gece de büyülü bir melodiyle hayatına giren bir yakışıklıya tanımadan kendini teslim ettiğin deli gibi seviştiğin o adama aşık olmuşsun.
“-Canan bak kaldırabilirim.İçinde küçücük bir tereddüt bile varsa söyle bana…”
“Ne Söyleyim be adam aşığım sana daha ne diyeyim.”
“Cananım benim kadınım benim…”
Dudaklarını dudaklarıma kapattığın da içimde volkanlar patlıyor.Kalbimin üzerinde kalbinin deli gibi attığını hissediyorum.Geri çekildiğin de gözyaşlarım gözyaşlarına karışmış.Gülümsüyoruz ikimiz de ağlıyoruz bir yandan da nedenimiz yok sadece aşığız çok aşığız…
“-Şarap’a gerek yok dedim sana bak sözlerin benim sarhoş olmama yetti de arttı bile…”
“-Bekle bakalım daha ne kadar sarhoş edeceğim seni bu gece…”
Elimden tutup şöminenin önüne götürüyor.Dizlerimizin üzerinde birbirimizin gözlerine bakıyoruz.Uzanıp tokamı çekiyor saçımdan şelale misali avuçlarına dökülüyor saçlarım.Elini çekmeden parmaklarıyla yüzümü okşuyor.Gömleğinin düğmelerini açmaya başlıyorum.Boynumu öpen dudaklarıyla kendimden geçerken çalan telefonun sesi aramızda ki bütün büyüyü bir an da bozuyor.
“-Açmayalım boş ver çalar çalar susar.”
Birkaç dakika sonra telefon gerçekten de susuyor. Bu gecenin böyle bozulmasına izin vermeyeceğim .Ellerini bluzumun altından sokup göğüslerimi avuçlarının arasına alıyor.Parmakları göğüs uçlarımı uyarırken içimde ki kan yeniden tutuşmaya başlıyor.
Derken bu sefer de Ateş’ın çalmaya başlayan telefonu bir kere daha ortamı bozmaya yetiyor.
“-Yok hayatım bize rahat yok.Arayan kimse iyi bir fırça çekeceğim.”
Yanımdan kalkıp masanın üzerine bıraktığı telefona cevap veriyor.
“-Efendim.”
“-Efendim Nursemin”
Nursemin mi Hayırdır İnşaallah
“-Ne zaman bulunmuş?”
Yine mi cinayet işlendi.
“-Adresi konum at.Canan Başkomserine de haber ver.Geliyorum ben hemen”
“-Açmadı mı telefonunu işi vardır.”
Telefonu kapatıp başını bana çevirdi.
“-Bizim romantizmimiz buraya kadar bitanem.Bir kadını daha ölü bulmuşlar…”
KENDİ KANINDA BOĞULMAK
Hiçbir kadın hiçbir insan aşık olduğu insana karşı duygularının karşılıklı olduğunu öğrendiği gece hele hele sevişirken kendini bir kan gölünün ortasında bulmak istemez.Bir otel odasındayız her taraf kıpkırmızı meslek hayatım boyunca hiç böyle bir sahneye tanık olmamıştım.Öyle ki kanın yoğun kokusundan odada ki kırmızılıktan midem bulanıyordu.
"-Sanki bir korku filminin setinde gibiyiz Canan burası nasıl bu hale gelmiş."
"-Anlamıyorum Ateş tek bildiğim bunu yapanın insanlıkla bir alakası olamaz.Şu odanın haline baksana"
Yanımıza gelen Nurseminle konuşmalarımız bölündü.Yüzünde ki ifadeden onun da burayı midesinin kaldırmadığını anlaşılıyordu
"-Başkomserim olay yeri burası maktül burada öldürülmüş."
"-Ceset nerede Nursemin ?"
"-Banyo da ama kendinizi buradan daha beter bir görüntüye hazırlamanızı tavsiye ediyorum."
Bizim mesleğimiz her zaman zorluklarla doludur.Neyle karşılaşacağını asla kestiremezsin ama bir de kendimize güvenden mi yoksa güçlü durmaya çalışmamızdan mıdır bilinmez beylik bir cümlemiz vardır
"Daha beterini de görmüştüm" deriz ama karşımda öyle bir manzara var ki karşılaştığım hiçbir şeyle ölçülemez.Küvetin içinde boylu boyunca uzanmış bir kadın kendi kanının içinde yatıyor.Tahminim yirmili yaşlarının başında güzel yeşil gözleri açık kalmış belli ki ölümünü beklemiyormuş.
"-Kan kaybından mı ölmüş ?"
"-Büyük ihtimalle amirim gırtlağı boylu boyunca kesilmiş.Çok yavaş ve acılı bir ölüm olduğu açık..."
Küvetin başında duran kadehe gözüm takılıyor.
"-Bu kadeh neyin nesi ?"
"-İçinde kan var amirim maktülün kendi kanı olabilir yalnız sanmıyorum.Çünkü içilmiş."
"-Parmak izi mi tespit ettiniz ?"
"-Maalesef amirim ama dudak izi var.Küçük bir ihtimal ama bir şeyler çıkabilir."
"-Kimliği belli mi ?"
"-Evet ismi Didem Balkan diğerlerin de olduğu gibi çantası içinde de sadece kimliği kalacak şekilde bırakılmış."
"-Kaç yaşın da ?"
"22"
Gencecik kız kim ne ister? Nasıl bir kin nasıl bir düşünce böylesine vahşi bir cinayete sürükler insanı kendi kanında boğulmak deyimi bu olsa gerek...
"-Amirim kurbana ait iki fotoğraf bulduk .Sanki öncesi sonrası gibi yapılmış."
"-Nasıl yani " diye sordu Ateş
"-Daha önce bize gönderilenler fotoğraflarda ki gibi pembe elbiseyle çekilmiş biri diğeri de öldükten sonra banyo da çekilmiş."
Bakmamız için resimleri bize uzatıyor.
Yeşil gözleri ışıl ışıl parlayan pembe elbiseli çok güzel bir kadın var resim de diğerin de ise aynı kadın donuk bakışlarla öylece kalmış.
"-Bir şey dikkatimi çekti" diyor Ateş
"-Katilin ilk önce pembe elbiseyle çektiği fotoğraflar da kurbanların gözünde umut var sanki ışıl ışıl parlıyorlar "
"-Onu ben de fark ettim.Poz vermişler tabii makinanın yakalayamayacağı bir şey var sanki değil mi?
"-Evet kızlar bu fotoğrafları çektirirken gerçekten mutlular çok beli"
"-Umut dolular."
"-İşte bana göre olay da burada başlıyor bir de kurbanın öldükten sonra ki yüz ifadesine bak."
Ateş'ın sözleri üzerine cesedin yanına gidip dikkatlice inceliyorum.
"-Zamansız öldürülmenin dehşeti korkusu yok mutluluk da yok gözlerinde ama sanki huzur var."
"-Aynen ben de öyle düşünüyorum."
"-Dediğin gibi olay burada başlıyor hayatta mutlu olabilirsin geleceğe dair umutlu olabilirsin ama ölümü kabullenirsen sonsuz huzura kavuşursun."
"-Ölümün kurtuluş olacağını düşünüyorsan evet..."
Arkamızdan gelen Muradiye'nin sesiyle ikimiz de ona dönüyoruz
"-Katilimiz boş durmamış kim bulmuş oda görevlileri mi ?"
"-Ben de tam oraya geliyordum" dedi Nursemin ve devam etti
"-İşin garip kısmı burada başlıyor.Bu akşam bir ihbar aldık direk bizim büro arandı ve aramanın direk Baş komisere bağlanmasını istedi.Merkez de olmadığını çıktığını söylediğimiz de Fulya Hotel de 411 numaralı odaya bakmamızı bizi ilgilendiren bir durum olduğu söylendi.
"-Numarayı tespit edebildiniz mi?"
"-Dışarıdan aranmış buraya çok yakın bir telefon kulübesinden..."
"-Sesi nasıldı Nursemin ?"
"-Ben konuşmadım ama normal insan sesine benzemiyordu.Çeşitli programlarla sesler üzerinde oynanabiliyor biliyorsunuz."
"-Otel kayıtlarını incelediniz mi bu odada kim kalıyormuş."
"-Kayıtlar incelendi.Bir süre otelin giriş çıkışını da kapattık.İşin garip yanı bu oda tam 10 gündür boşmuş.Otel yönetiminin dediğine göre bir hafta kadar sonra bu otel de bir konferans varmış ve yurt dışından gelen misafirler için ayrılmış."
"-Bu akşam otelden çıkış yapan müşterilerin listesi var mı?"
Sorum kapının önünde ki gürültüyle yarım kalıyor.
"-Beyefendi burası olay yeri buraya giremezsiniz."
"-Ben bu otelin müdürüyüm ve odalarımdan birinde bir cinayet işlendiyse bu görmeye hakkım var."
"-Anlıyorum fakat deliller toparlanmadan bu odaya girmeniz doğru değil."
Kapıya doğru ilerleyip
"-Tamam Selim ben hallederim."
"-Biriniz Allah aşkına bir şey söylesin artık bakın burası seçkin bir otel müşterilerimin hepsi tedirgin oldu.Akşamdan bu yana her yerde polis var."
"-Beyefendi sakin olun (kimliğimi çıkartıp gösteriyorum) Baş komiser Canan
"-Baş komiserim neler oluyor ?"
"-Sakin konuşabileceğimiz bir yer var mı ?"
"-Buyurun odama geçelim."
Olay yerinin yoğun kan kokusundan dışarı çıkmak iyi geliyor.Odaya girdiğimiz de müdür bey sonunda dayanamayıp yeniden patlıyor
"-Artık bana neler olduğunu anlatacak mısınız?"
"-Sakin olun ilk önce bu akşam bu otelden çıkış yapanların listesini istiyorum.Tabii ki zaten Emniyete bildirmiştik."
Bilgisayardan çıktı alıp bana uzatıyor.
"-İsinizi öğrenebilir miyim?"
"-Kenan Güven"
"-Kenan Bey bakın odalarınızdan birinde bir cinayet işlendi hem de öyle basit bir şey değil."
Katilin bize bıraktığı fotoğrafıları Kenan Bey'e uzatıyorum.
"-Bu kadını tanıyor musunuz?"
"-Sanki hatırlıyorum ama bu kadın bu otelden ayrılalı 3 gün oldu."
"-Demek ki ayrılmamış.Siz nasıl kayıt tutuyorsunuz?"
"-Anlamıyorsunuz Başkomserim durum farklı bu kadın yürüyemiyordu ve başka biri tarafından getirilmişti felçli olduğu söylenmişti hatta kayıtları da var buyurun..."
Geçmiş günlere ait olduğunu düşündüğüm başka evraklar uzattı bana ve Arap kökenli olduğunu tahmin ettiğim bir ismi işaret etti Afra el Husseini
"-Bakın işte bu kadın"
"-Yanılıyor olabilir misiniz"
"-Mümkün değil o ve ablası otelde kaldıkları süre boyunca hep en özel hizmetlerimizden yararlanmış hem de çok iyi bahşiş bırakmışlardı. Ben de merak edip ayrılacakları gün lobi de beklemiştim sırf onlar görebilmek için..."
"-Yani otelden çıktıklarını gördünüz."
"-Evet gördüm."
"-Şu olayı baştan anlatır mısınız ?"
"-Tabii ki bundan yaklaşık bir hafta önce otele giriş yaptılar.Sanırım aralarından çok yaş farkı yoktu.Soy isimleri de aynı olunca abla kardeş sandım.Türkçeleri çok düzgün değildi.Biri tekerlekli sandalyedeydi
"-Ablası mı dediniz ?"
"Evet bakın onun ismi de burada Amber el Hussini"
"-Ablası dediğiniz kadını bana tarif edebilir misiniz ?
"-Abla kardeş her ikisinin de çok güzel yeşil gözleri olduğu dışın da üzgünüm ama bir şey söyleyemem."
Yine yeşil gözler...
"-Durun tahmin edeyim uzun siyah çarşafları yüzlerinde de peçeleri var değil mi ?"
"-Nerden tahmin ettiniz?"
"-Kenan Bey bu ilk cinayet değil bu şekilde işlenen 4.cinayet "
"-İzmir de seri katil mi var ?"
"-Olay hakkında bilgi veremem ama çözülene kadar o odayı kapatmak zorundasınız."
"-Mümkün değil Amirim yurt dışından gelecek olan misafirlerim var."
"-Şu an dan itibaren orası sizin otelinizin bir odası değil olay yeri ..."
"- Beni zor durum da bırakacak ama siz nasıl isterseniz."
"-Otele giriş çıkış güvenlik kamera kayıtlarını istiyorum."
"-Tabii ki haber vereyim arkadaşlara hazırlasınlar."
"-Kenan Bey şüpheli biri aklınıza gelebilecek tuhaf davranışları olan birisi gözünüz takılır ilginizi çekerse lütfen haberim olsun.Bir insan avı başlatmak istemiyorum ama özellikle yaşil gözlü kadınlarqa dikkat edin lütfen..."
"-Tabii ki Amirim."
Müdürün odasından çıkıp Ateş la Muradiye nin yanına gittim.
"-Yeni bir şey var mı arkadaşlar ?"
"-Yok Canan aynı savcı geldi gördü biraz önce Müdür ne diyor? Tanıdı mı?"
"-Tekerlekli sandalye de gelen bir abla kardeşten bahsetti. İkisinin de güzel yeşil gözlerinden başka hiçbir şey bilmiyormuş"
"-Katil kurban'a ölmeden önce kan içirmiş" diyor Muradiye
"-Ölmeden önce olduğunu nereden anladın ?"
"-Adli Tıp da doğrulayacaktır zaten ama ağzı açık kalmış gördüğün gibi dilinde ya da dudakların da görülen kam normal değil çünkü çenesinden boynuna doğru akmış.izleri belli oluyor."
"-Olay yeri hakkında ne düşünüyorsun?"
"-Bir diziden bir sahne Dexter dan katil orada da böyle bir olay yeri hazırlayıp oda anahtarını polislere gönderiyordu.Bir kavanoz kanın içerisinde bizim katilimiz de direk Cinayet Büro yu arayıp haber vermiş."
"-Kopyacı katil değil kendi özgünlüğünü bulmaya çalışıyor.Hasta ruhlu bir kadın belki de..."
"-Kesinlikle hasta hatta hayatının bir bölümünde tedavi bile görmüş olabilir.Çünkü böyle hastalıklar bir an da çıkmaz.Çocukluğundan bu yana ne yaşadıysa ondan etkilenmiştir.Bir insana zorla kan içirmek de bunun ispatı..."
"-Kan içen insanların olduğunu biliyorum ama birine zorla içirmek ..."
"-Elizabeth Bathory de kan içerdi. İç güzellik sağladığına inanırdı ya da 15. Yüzyıl da insan kanının büyük şifa getirdiğini söylerlerdi."
"-Biraz açsana konuyu..."
Olay yeri Komiserinin yanımıza gelmesiyle konuşmalarımız bölünüyor.
"-Amirim işimiz bitti kanı dökmeye başladığını tahmin ettiğimiz her yerden ayrı ayrı örnekler aldık.Maktulü otopsi için Adli Tıp 'a gönderiyoruz."
"-Tamam Tarık toparlanın o zaman burayı kapatıyoruz."
"-Baş üstüne Amirim"
"-Biz de çıkalım o zaman hanımlar size bir yerler de bir şeyler ısmarlayabilirim "
"-Ne dersin Muradiye ?"
"-Olur hem olayı konuşuruz."
Dışarı çıkıp hepimiz ayrı ayrı araçlarımıza giderken Ateş la birlikte geldiğimiz geliyor aklıma..."
Derken Muradiye de aynı soruyu soruyor.
"-Siz birlikte mi geldiniz?"
"-Komşuyuz ya diyor Ateş Canan haber verince zaman kaybetmeyelim birlikte gelelim dedik."
"-Anladım nereye gidiyoruz ?"
"-Bir arkadaşımın burada cafe si var diyor Ateş oraya gidelim bizi takip ederseniz Muradiye Hanım..."
Muradiye arabasına giderken soruyorum. Arkadaşımın cafesi derken Amiri
"-Birbirimizi gördüğümüz yere gidiyoruz hatun romantik bir gece yaşayalım istemiştim ama olmadı.Bari bu kadarını yapalım gözlerinin gözlerimle buluştuğu beni kendine tutsak ettiğin o yere gidiyoruz."
Gülümsemekle yetiniyorum sadece motosiklete binip arkadan sımsıkı sarılıyorum sevgilime...
Sevgilime !!!
Ateş artık benim sevgilim peki bundan sonra ne olacak...
SİYAH KUĞU
Biraz dolaştıktan sonra sahil kenarında ki küçük bir cafe de oturmaya karar verdik.Denizin dalgası hafiften esen kış rüzgarına karışıyor insanın içine tatlı bir ürperti veriyordu.
"-Evet hanımlar ne içiyorsunuz?"
"Çay" diyoruz ikimiz de aynı an da
Siparişlerimizi verdikten sonra Muradiye ye dönüp
"-Şu olay yerinde bahsettiğin konuyu biraz açar mısın ? " dedim.
"-Hangisini ?"
"-İnsan kanı bazı dönemler de şifa kaynağıydı demiştin ya..."
"-Tabii konu biraz kapsamlı ve bilim adamları hala bu konular da tereddütlere düşüyor."
"-Muradiye Hanım bizi meraklandırmasanız ..."dedi Ateş
"-Şu şekilde açıklayayım günümüzde bize çok şaşırtıcı geliyor bugün bu insanlara şüpheli gözle bakılıyor. Ama tarihte insan kanının ilaç olarak görüldüğü dönemler vardı. 15. yüzyılda Papa 8. Innocentius ölüm döşeğinde iken onu iyileştirmek umuduyla üç genç erkeğin ölünceye kadar kanı akıtılıp daha sıcakken ona içirildiği biliniyor. Daha sonraları ise epilepsi hastalarını tedavide kullanılmıştı kan. Fakat aydınlanma döneminde bu uygulamalar gözden düştü.
"-Şöyle bakılınca sapkınlık gibi geliyor tabii o zaman şu Kontes de sonsuz güzellik için kan'ı kullanması normal gibi görünüyor."
"-Onun durumu farklı 657 tane öldürülen dahası işkence edilen kadından bahsediliyor bir başka varsayım göre de Kralın Bathroy'nin kocasına olan borcu nedeniyle eyleme geçtiği ve böylece Bathory'den kurtulmak istediği de başka varsayım.. Bugüne dek Elizabeth'in suçsuzluğunu savunanlar krallık tarafından gerçekleştirilen bir komploya kurban gittiği ve bir Protestan olmanın cezasını çektiğini öne sürüyorlar."
"-Yani bütün bunlar sadece masaldan ibaret de olabilir."
"Aynen öyle ama bizim konumuz çok farklı sadece sordunuz diye kısaca bahsettim."
"-Konumuza dönecek olursak..."
"-Günümüzde de buna benzer topluluklar çok bu tür insanlar artık internet üzerinden birbirlerini bulabiliyorlar. Kralın Bathroy'nin kocasına olan borcu nedeniyle eyleme geçtiği ve böylece Bathory'den kurtulmak istediği üzerine böyle bir hikaye uydurduğu gibi bir varsayım da var.. Bugüne dek Elizabeth'in suçsuzluğunu savunanlar krallık tarafından gerçekleştirilen bir komploya kurban gittiği ve bir Protestan olmanın cezasını çektiğini öne sürüyor. "
"-Yani yazılan çizilen bu kadar çok şey bir masaldan da ibaret olabilir."
"-Evet ama konumuz bu değil. Sordunuz diye kısaca bahsettim."
"-Konumuza dönecek olursak bugün de hala bunun şifa olacağını düşünüp kan içenler var mı?"
"-Olmaz mı internet öncesi dönemde toplumdan yalıtılmış halde yaşayan bu insanlar bugün gizli bağlarla bir araya gelmiş durumdalar. Louisiana Devlet Üniversitesi'nde araştırmacı olan John Edgar Browning'e göre bu bir hastalık bu gruplarla konuşurken kan içme ihtiyacının ergenlik döneminde baş gösterdiğini öğrenmiş. Bu insanların ortak şikâyetleri ise aşırı yorgunluk, baş ağrısı ve mide kramplarıymış. CJ kod adlı bir vampir kadın ise bağırsaklarındaki sorunu bir bardak kan içerek tedavi ettiğini anlatmış.
Benzer şikâyetleri olan Kinesia ise kan içtikten sonra vücudunun ağrılardan kurtulup zindeleştiğini, zihinsel melekelerinin de arttığını ifade etmişti. İki hafta kadar devam eden bu iyi hal, kan ihtiyacı belirince yeniden eski duruma geri dönüyormuş."
"-İnsanın kanı donuyor ama bütün bunlar gerçek dahası insanlar bunun getirdiği iyiliğe inanıyorlar."
"-Aynen öyle..."
"-Donör gibi bir durumları mı var.Yani al kanımı iç demez kimse ama"
"-Bende tam oraya geliyordum. Tabii ki ekmek değil ki bu isteyesin fakat herkesten kan istenemeyeceği için kan bulma sorunu bu insanlar için önemli. CJ (bu topluluktan birisi) kan verenlerin genellikle onların ihtiyaçlarını anlayan yakın aile ve arkadaş çevresi olduğunu söylüyor. Kinesia ise iki haftada bir kocasının kanını içiyor.Bu tip kanını içilmesine izin verenlere ise "Siyah Kuğu" adını veriyorlar.
Aradaki ilişki ne olursa olsun kan içme ve verme iki tarafın rızasıyla gerçekleşiyor. İki taraf düzenli kan tahlilleri yaptırarak herhangi bir bulaşıcı hastalık olmadığından emin oluyor. Kan doğrudan vücuda atılan kesikten emilecekse emen kişi öncesinde ağız temizliğini de yapıyor. Taraflar bu işlemleri kişisellikten uzak bir şekilde, ilaç içer gibi ele alıyor.
Browning, görüştüğü vampirlerin hiçbirinden kan içme sonrası herhangi bir rahatsızlık hissi duymadığını ifade ediyor.
Profesör Williams ise, bazı vampirlerin sağlıklarından kaygılansalar da kendilerine önyargılı davranılacağı ya da çocuklarına el konulacağı endişesiyle kan içme alışkanlıklarından sağlık görevlilerine bahsetmediklerini belirtiyor.
Birçoğu kan içme alışkanlığını rahatlıkla bırakabileceklerini, ancak doktorlarının rahatsızlıklarını giderecek başka bir ilaç veremediğini söylüyor.
"-Psikolojik gibi geliyor bana..." dedim
"-Olabilir. Fakat bu davranışlarının psikosomatik kaynaklı olabileceği ihtimaline de açıklar. CJ "Bu belki de sadece bizim kafamızda olan bir sorun" diyor. Böyle olup olmadığını görmek için bazen kan içmeyi bırakıp tepkilerini gözlemeyi denemişler. Ancak herhangi bir gelişme kaydedememişler. Hatta Kinesia, kan içmeden geçirdiği dört ayda kalbinin çok zorlandığını ve aşırı baş ağrıları çektiğini söylemiş.
Bazı uzmanlar kan içme sonrası rahatlama hissinin psikolojik olduğunu ifade ediyor. Kan hem çok besleyici hem de rahatlatıcı özellikte olduğu için, sindirim ve ruhsal sorunları olup da içen kişilere geçici bir rahatlama hissi sağlıyor olabilir.
Bazıları ise kan içme isteğinin altında bazı ruhsal sorunların yattığına inanıyor. Fakat bu hastalara teşhis koymak sorunlu olabilir. Kültürel olarak normal kabul gören bir davranış olmadığından kan içme vakalarına psikoz şüphesiyle yaklaşılabilir.
Fakat hem Browning hem de Williams bu insanları yakından tanıdıklarında herhangi bir psikolojik sorun belirtisine rastlamadıklarını söylüyor.
Ancak alışılmadık davranışların psikiyatrik anormallikler olarak damgalanması eğilimi her zaman geçerli.
Belki de vampir toplulukları artık dışarıdakilere kapılarını araladığı için bilim insanları sorunlarını biraz daha kolay ele alıp çözüm bulabilir.
"-Maşallah Muradiye Hanım bu ne bilgi psikolog musunuz yoksa bu topluluktan biri mi ?"
"-Valla ben de tırsmadım değil Muradiye..."
Gülümsüyor.
"-İkisi de değil. Yalnızca Canan bu konuyu işlenen cinayetleri anlattığı andan bu yana kan ritüelleri vampir toplulukları araştırma yapıyorum işte bu akşam kurduğum çoğu cümle de bir makaleye ait zaten..."
"-Aslında katilimiz de hasta olabilir hoş bu kadar kadının kanından nasıl bir şifa bulmayı bekliyor onu da anlamadım da..."
"-İşte kan olayı da burada başlıyor zaten ya gerçekten böyle bir durumu var ya da fazla zeki bize şaşırtmaca yapıyor. Ortaçağ yöntemleriyle kadınları öldürüp kanlarını akıtıyor.Kontes gibi kanlı küvetler hazırlayıp kadınların kanlarını kadehlere koyup içiriyor.Normal bir insan değil orası kesin ama çok zeki olduğunu kabul edelim ..."
"-Polise özel olay yerleri hazırlıyor.Direk bizleri arıyor."diyorum.
"-Ben asıl neyi merak ediyorum biliyor musun Canan? Didem'i otele nasıl soktu? Kız nasıl bağırmadı yardım istemedi nasıl konuşmadı."
"-Değil mi? Bir de onlar var kendi nasıl otelden çıkış yapıp tekrar girdi ?"
"-Bakın orası basit çocuklar elimiz de katile ait ne var ?"
"-Kadın olduğunu biliyoruz,yeşil gözleri var,çarşaf giyip peçe takıyor,işaret dili biliyor.Henüz neden olduğunu çözemedik ama pembe elbiseye bir de kan'a zaafı var." dedim
"-İşte bizim bildiklerimiz sadece bunlar bütün bunların altından ben eminim ki bambaşka bir kadın çıkacak. Otelden çıkış yapıp 2.kere tekrar girdiğin de kendi kişiliğiyle girdi ancak Didem'i nasıl otelden çıkardı tekrar nasıl soktu orayı kestiremiyorum."
"-Belki de otelden hiç çıkartmadı."
"-Nasıl yani...?"
"-Otel müdürünün anlattığına göre zengin bir kadın bunu da bilgilere ekleyebiliriz.Birine para verip tekerlekli sandalyeye oturttu öyle ya konuşması bile gerekmeyecekti.Bir kaç dakika öylece duracaktı.Bu sırada belki de Didem'i otelden hiç çıkartmadı." Dedim
"-Peki o zaman bunca süre de nerede sakladı.?"
"-İşte burada Muradiye'nin dediği yere geliyoruz Didemi de daha önce kendi kişiliğiyle gelip yerleştiği odada sakladı."
"-Sen çok zeki bir kadınsın."dedi Ateş
"-Teşekkür ediyorum ama bütün bunlar varsayım..."
"-Ama sağlam varsayımlar bence bir çoğu gerçek veya gerçeğe çok yakın"
"Yarından itibaren otel den kim girdi kim çıktı hepsini araştırıyoruz."
"-Kat görevlilerini falan da biraz sıkıştıralım bakalım bir şey çıkacak mı?"
"-Hadi bakalım kalkalım o zaman zaten gece yarısını geçti yarın uzun bir gün olacak zinde olmamız lazım..."
Ateş centilmenlik yapıp hesabı ödedikten sonra kalkıyoruz.Muradiye'yle vedalaşıp geldiğimiz gibi yine motosikletle evimize gidiyoruz.Apartmandan içeri girip evimizin önüne gelince
"-Bu geceyi böyle hayal etmemiştim " diyor Ateş
"-Hııım nasıl hayal ettin peki..."
"-Baş başa olalım istedim. Kan değil aşk kokmalıydı bu gece..."
"-Biz polisiz sevgilim bütün bunlar hep olacak."
"-Biliyorum ama gecemizi farklı bitirebiliriz yine de "
"-Nasılmış?"
"-Gel göstereyim hem şömine de daha sönmemiştir."
"-İyi hadi gidelim o zaman ateşi biraz daha körükleriz hem..."
"-Canan Hatun sen var ya sen çok başka kadınsın..."
İçeriye girip kapıyı arkamızdan kapatırken gecenin bütün kanını korkusunu tüyler ürperten acımasızlığını bir kenara bırakıp kendimizi yeni farkına vardığımız duygularımıza bırakıyoruz...
HER YARDIM İYİLİK GETİRMEZ
Boynuma çarpan ılık nefesi elimin altında huzurlu bir sakinlikle çarpan kalbi hissederek uyandığım da artık şaşırmıyorum ama uyandığım da güzel gözleriyle beni seyreden bir sevgiliye alışkın değilim.
"-Uyandığında güzel olan ender kadınlardansın biliyorsun değil mi?"
"-Hayır, bilmiyorum ama sen çok kadın tanıdın galiba bu yorumdan sonra bunu çıkartıyorum."
"-Kıskanç mıyız biraz..."
"-Eh her kadın kadar diyelim..."
"-Sanki bu çok kaçamak bir cevap oldu Başkomserim..."
"-Yok gayet netti."
"-Valla seni bilmem ama ben kıskanç bir adamım..."
"-Dikkat et diyorsun yani..."
"-Sen ne yaparsan güzel yaparsın işine olan tutkun özel hayatında ki halin sen zaten bambaşka bir kadınsın."
"-Çok teşekkür ederim ama sende bambaşkasın..."
"-Yeni sevgililer birbirlerine doyamazmış ya bizde öyle olduk bu yaşta bir daha böyle aşık olabileceğimi hiç düşünmezdim ama olunabiliyormuş demek ki..."
"-Aşkın yaşı mı olurmuş diyeceğim ama ben de beni bulacağına inanamazdım hiç..."
Konuşmalarımız Nursemin'in telefonuyla bölünüyor.
"-Efendim Canım."
"-Canan oteldeki çalışanları sorguya alalım diyordun biz hazırız..."
"-Tamam siz başlayın hemen geliyorum."
Telefonu kapatıp Ateş'a döndüm.
"-Merkezden bekliyorlar hadi gidelim."
Merkeze ayrı ayrı gideceğimiz için Ateş kendi evine geçiyor. Ben de hızlıca giyinip çıkıyorum. Sorgulamayı otel de yapacağımız için doğrudan oraya geçiyorum. Kapıda Nursemin beni karşılıyor.
"-Ne durumdayız Nursemin bir şey çıktı mı?"
"-Dediğin gibi güvenlik kameralarında başladık. Otelden ayrıldıkları günü gösteren kameralar da Müdürün dediği gibi çarşaflı iki kadın biri engelli sanırım diğeri de tekerlekli sandalyeyi sürüyor."
"-Daha sonra ki görüntüler de ya da aynı anda da olabilir hareketleri şüphe çeken birisine rastladınız mı ?"
"-Yok, daha doğrusu dikkatimi çekmedi. Zaten elimizde de sadece yeşil gözler var."
"-Sadece yeşil gözler de olsa gerekirse tek tek bütün çalışanların müşterilerin yüzlerini inceleyip fotoğraflarına bakacağız o kadın buralarda bir yerler de hissediyorum ve biz onu bulacağız."
"-Anlıyorum. Sorgulamalara girecek misin?"
"-Tabii ki..."
Birkaç saat otel çalışanlarıyla konuşmakla geçti. Temizlik işleriyle ilgilenenlerden en üst kademelerde ki müdürlere kadar herkesle tek tek görüşüyoruz. Bize küçücük bir ipucu verebilecek kadına ise akşamın en geç saatlerinde biraz zorlama ile itiraf ettirmeyi becerebiliyoruz. Hemen hemen kurbanlarla aynı yaşlarda güzel genç bir kız var karşımda adı Ceylan gözleri ağlamaktan şişmiş.
"-Ben bir şey yapmadım. Amirim yemin diyorum yapmadım."
"-Ne biliyorsun anlat da ona ben karar vereyim."
"-Böyle olabileceği aklımın ucundan bile geçmedi. Kardeşime yardım eder misin dedi.Herkesin için de öyle arabayla gitmeyi kendine yediremiyor.Çok üzülüyor dedi."
"-Ne zaman oldu bütün bunlar ."
"-3 gün önce otelden ayrılacaklardı o sabah hatta bende temizlemek için girdim o zaman söyledi.O kadın katil miymiş ? "
"-Evet o kadın katil sen devam et."
"-O sabah odada durdurdu beni nasıl da güzel gözleri var melek gibi görebildiğim kadarıyla elleri gözlerinin kenarları çok beyaz saydam gibi parmakları bir o kadar narin neyse kardeşini gösterdi kız hakikaten hasta gibi öylece yatakta yatıyor
."Ben onu çıkarmanın bir yolunu bulurum ama otele böyle girdik böyle de çıkmazsak şüphe çekeriz kötü olur" dedi.
"En fazla birkaç dakika ne kadar istersen para da veririm" dedi.
Kabul ettim. Para falan almadım ama hastadır sevaptır dedim. Öylece geçtim kızın yerine çarşafını giydim yüzümü kapattım. Oturdum o sandalyeye
"-Arkadan arabaya bindirdim kardeşim çıktı beni arabada bekliyor "dedi.
"-Lobiye indik. Oradan çıkış işlemleri falan dediği gibi sadece oturdum. Otelden çıktık.Dışarıda siyah bir minibüs yanına kadar gittik arka kapısı açıldı.Oradan girdik.
"Bir süre sonra sen gidebilirsin" dedi. Çok teşekkür etti.
"-Bildiğim bu kadar Amirim yemin ederim başka bir şey yok."
"-Kadınının yüzünü görmediğine eminsin yani bak bir şey biliyor da söylemiyorsan ve ben bnu sonradan öğrenirsem çok kötü olur."
"-Yok Amirim yemin ederim yok."
"-İfadeni imzala arkadaşlar senden parmak izi ve swap örneği alacaklar.Soruşturma bitene kadar şehri terk etmiyorsun.Şu andan itibaren bu cinayetler de bir numaralı şüpheli sensin. "
"-Ama ben yardım etmekten başka bir şey yapmadım ki beni neden suçluyorsunuz ?"
"-Sen yardım ettiğini savunuyorsun. Olayları bu şekilde anlatıyorsun. Anlattıkları kanıtlayacak delillerin var mı ?"
"-Yok ."
"-O zaman bana bu kadar çalışanın içinde neden seni seçtiğine dair bir sebepte yok."
"-Ama ben..."
"-O zaman benim de senden şüphelenmemem için de bir nedenim yok."
"-Amirim ben masumum yemin ederim. Sorun araştırın beni bugüne kadar kimseye bilerek kötülüğüm dokunmadı."
Mesleki tecrübe mi dersiniz yoksa kızın gözlerinde ki masumiyetten mi bilinmez. Söylediklerinin doğru olduğunu biliyorum ama bugüne kadar ne usta yalancılarla karşılaştığım için dahası bu cinayetleri işlemek için büyük soğukkanlılık eseri olması gerektiği için karşımda ki kıza sert davranıyorum.
"-Dediğim gibi sadece senin söylediklerin var elimde sözlerini doğrulayacak kanıtlar yok.Bu yüzden bu olay kapanana kadar şüpheliler listem de kalacaksın.İfadene eklemek istediğin başka bir şey yoksa memur arkadaş sana yardımcı olacak."
"-Yok amirim. Ne desem boş çünkü inanmayacaksınız... "
Sözlerine cevap vermeden odadan çıkıyorum ve kapıda bekleyen Nursemin'e bırakıyorum.
"-Bir şey çıkar mı ?" diyor Ateş
"-Sen ne zaman geldin ?"
"-Yarım saat kadar önce Nursemin'i aradım. Temizlikçi kızdan bahsedince bende dayanamayıp geldim."
"-Anladım."
"-Eee var mı bir şey ?"
"-Çok bir şey yok dün akşam konuşmuştuk ya Didem'i otelden hiç çıkarmamış olabilir diye galiba bu tezimiz doğru çünkü otelden çıkarken tekerlekli sandalye de oturan Ceylanmış."
"-O zaman katil hala otel de kalıyor olabilir."
"-Sanmıyorum bana kalırsa çoktan ayrılmıştır."
"-Öyle ya yapacağı bir şey kalmadı son olarak bize Didem'i bıraktı. Giderken telefon etti."
"-Kendi aklınca bize şaşırtmaca veriyor. Zeki olduğunu kabul edelim diye yapıyor."
"-Belki de onu aramaktan vazgeçelim diye yapıyor.Beni bulamazsınız bunu kabul edin demek istiyor."
"-Olabilir."
Çalan telefonun sesiyle konuşmalarımız bölünüyor.
"-Efendim Engin ?"
"-Canan bir şey buldum galiba buraya gelseniz iyi olur?"
"-Tamam geliyoruz."
Adli Tıp'a gidiyoruz Ateş
"-Ne olmuş?"
"-Bilmiyorum."
Yaklaşık yarım saat sonra Engin'in yanındayız.
"-Evet Engin ne buldun..."
"-Merhaba Canancığım ben de iyiyim teşekkür ederim."
"-Engin tamam ne buldun söylesen bir ana önce sonra uzun uzun konuşuruz söz."
"-İyi tamam arkadaş kim tanıyamadım."
"-İlyas Müdür emekli, oldu biliyorsun yerine Ateş Amirim geldi. Amirim bu da Doktor Engin... "
Karşılıklı el sıkışıyorlar.
"-Bu kadar genç Emniyet Amiri şaşırmadım desem yalan olur."
"-Biz alıştık artık herkes şaşırıyor."
"-Tanışma faslımız bittiğine göre konuya geçebilirim."
"-Çok şükür..."
"-Şimdi diğer kurbanlardan farklı bir şeyler var. Bir kere ağır şekilde darp var. Sağ omuz da kırık tespit ettim. Ölmeden önce kan içirilmiş olabilir çünkü dudak kenarların da ve ağız içinde kendi kanından farklı bir kan grubu var. Araştırılması için laboratuvara yolladım. Onun haricinde bu sefer tuzlu suya rastlamadım ama öyle bir şey var ki bundan sadece bir şeye çok sinirlendiğini çıkartabiliyorum. Maktul çıplak elle boğularak öldürülmüş."
"-Yani parmak izi tespit edebiliyor muyuz?" dedi Ateş
"-Çok düşük bir olasılık ama evet tespit edebiliriz."
"-Tespit edilmesinin düşük olmasının sebebi ne ?"
"-Ten de parmak izi tespiti çok zor ve sonuç verme ihtimali çok düşüktür ama denemekten başka bir şansımız yok."
"-Ne zaman belli olur ?"
"-Üniversiteden bir hocama sordum. Yarın İzmir de olacak birazcık beni aşan bir durum yanım da daha uzman birinin onayına ihtiyacımız var."
"-Nasıl bir işlem anlatabilir misin ?"
"-Tabii ki maktulün üzerine şeffaf özel bir örtü serilir ve özel bir buhar verilir. Sonrası bildiğiniz işlem karbon dökülüp fırçayla izler belli edilmeye çalışılır. Yarın işlemler yapılırken isterseniz burada olabilirsiniz..."
"-Tabii ki gelirim..."
"-Şimdilik söyleyeceklerim bunlar Canan..."
Engin'e teşekkür edip Adli Tıptan ayrılıyoruz.
"-Sence neden sinirlendi ?"
"-Bilmiyorum az çok profiline yaklaştığımızı tahmin etmiş olabilir. Anladığım kadarıyla Didem uzun zamandır elinde istediği bir şeyi yapmamış olabilir."
"-Otel de sessiz kalmasını nasıl sağladı acaba?"
"-Bunların hepsi merak konusu ama hepsini öğreneceğiz hissediyorum Ateş çok az kaldı..."
"-Evet az kaldı çember daralıyor..."
PARMAK İZLERİ KONUŞUR MU
Hayatınız da hiç otopsi seyrettiniz mi ya da merak ettiniz mi bilmiyorum ama inanın bana böyle bir tecrübe yaşamasanız da hayatınız da hiçbir eksiklik olmaz…
Ama bizler için olaylara ışık tutar.Ceset son kez konuşur.Anlatır sana nasıl öldürüldüğünü ona neler yapıldığını…
22 yaşında gencecik bir kız öylece soğuk sedyenin üstünde doktorun onunla yapacağı bir şey kalmamış. Vücudu gelişi güzel dikilmiş. Bir sonra ki aşama için daha uzman birinin gelmesini bekliyoruz.
“-Zor bir aşama demiştin Engin ?”
“-Sonuç alması çok zor sizleri uyarıyorum arkadaşlar polissiniz mesleğinizin gereği benden çok daha kötü olaylara şahit oluyorsunuz biliyorum ama biraz sonra göreceğiniz işlemi pek içiniz kaldırmayabilir…”
“-Nasıl yani” dedi Ateş
“-Şu şekilde amirim maktulün üzerine buhar verildiği zaman ister istemez teni ısınıyor ve işlemler başlıyor bu aşama da bana sanki cansız bedeni tabii ki hissedemez ama acı veriyormuşuz gibi geliyor. Daha sonra yavaş yavaş ölüm soğukluğuna yeniden dönerken sanki yeniden öldürüyoruz…”
“-Bu açıdan bakarsan öyle tabii için kaldırmaz ama görevimiz bu eğer biz bugün bunu yapmazsak bu caniyi belki de bir daha hiç yakalamayacağız çünkü bu 4. cinayeti ama ilk defa parmak izini bırakarak hata yaptı. “
“-Orası da öyle hakikaten yakalayın artık şu katili ya …”
“-Az kaldı çok az kaldı hissediyorum.”
Konuşmalarımız içeriye beklediğimiz uzmanın gelmesiyle son buldu.
“-Hocam hoş geldiniz biz de sizi bekliyorduk. Arkadaşlar Cinayet Büro Amiri Ateş Bey Baş komiser Canan Hanım ” dedi Engin
“-Memnun oldum.ismim Faruk Okçu.Engin dün böyle bir vaka dan bahsetti ve sizlere yardımcı olmamı rica etti.”
“-Teşekkürler Hocam “
“-Otopsi sonucunda çıplak elle boğulduğu yazıyordu bu şansımızı arttıracaktır ama yine de çok fazla umutlanmayın şimdiye kadar %50 başarı vermiş bir uygulama…”
“-Hazırsanız başlayalım. Maske takmanızı öneriyorum.”
Karşımız da bir işlem başlatıldı. Özel bir kabine konan maktulün üzerine çeşitli kimyasallardan oluşmuş bir buhar veriliyor önce üzerine ince naylona benzer bir örtüyle kapanıyor maktulün üzerine daha sonra karşımda yatanın vahşice öldürülmüş zavallı bir genç kız olduğunu unutmaya çalışıyorum o an da Engin haklıymış diye düşünüyorum. Ateş’a baktığım da onun da aynı durumda olduğunu görüyorum.
Tekrar önüme döndüğümde buhar işlemi bitmiş parmak izi alınabilmesi için maktulün boynuna toz pudra serpip bir fırça yardımıyla izlerin çıkması sağlanıyordu.Daha sonra ise bant benzeri bir şeyle tespit edilen parmak izi belirginleştirildi ve delil torbasına konuldu.
“-Hemen laboratuara götürün” dedi Faruk Hoca
Maktulün yanına gidip boynunda ki izin fotoğrafını çekti.
“-Arkadaşlar dediğim gibi çok fazla umut bağlamayın.”dedi
“-Peki, ne kadar sürede bir sonuç alırız?”
“-Akşama doğru belli olur.”
“-Ben sana ulaşırım.”dedi Engin
Faruk Hoca ve Engin’e teşekkür edip Adli Tıptan ayrıldık. Dışarı çıktığımda derin bir nefes alıyoruz ikimiz de…
“-Buranın havası her zaman boğmuştur beni…” dedi Ateş
“-Ölüm kokuyor da ondan bizler her zaman iç içeyiz ama bizim bile içimizin kaldırmadığı durumlar oluyor.”
“-Meslek hayatım hep dağlar da tepeler de geçti.Unutmuşum açıkçası bu otopsi ortamını olay yerlerini…”
“-Ben de oldum olası hoşlanmam. Alışamadım gitti şu lanet yere…”
“-Dua edelim de bir sonuç çıksın…”
“-İnşallah…”
“-Merkez de işler ne durum da sabah Nurseminle konuşuyordunuz “
“-Otelde ki müşterilerin sorgusu var bugün onlara koşturuyorlar.”
“-Bir şey gören olsa da söylemiyorlar biliyorsun ülkemiz böyle oldu insanlar kötü olaylara tanık olsa da benim üzerime kalır diye polise gitmeye korkuyorlar.”
“-Doğru da ne yaparsın. Elimiz de ki başka bilgiler yok.Birisi belki bir şey görmüştür diye umut ediyoruz işte…”
“-Haklısın başka çare yok. O zaman otele gidiyoruz.”
“-Otele gidiyoruz. Aslında merkeze de dönebilirsin sen yorulma hiç …”
“-Hayır geleceğim ilk geldiğim gün ne demiştim sana hatırlıyor musun?”
“-Beni sonradan bilgilendirmeyeceksin. Yürüttüğünüz operasyonların her adımın da ben de yanınız da olmak istiyorum.”
“-Aynen öyle o yüzden istikamet Fulya Otel…”
Arabaya binip yola çıkıyoruz.
“-Ben de motosikleti iyice ev de bırakmaya alıştım.”
“-Birlikte gidip geliyoruz işte kötü mü ?…”
“-Hayır da böyle sana yük oluyor muşum gibi geliyor sevgiliyiz aşığız ama…”
“-Bak ne güzel dedin.sen ben yok biz varız.İçin rahat etmiyorsa haftaya da sen beni getirirsin Kimse de şüphelenmiyor o yüzden sorun yok.”
“-Şüphelenseler ne olur ki…”
“-Hiçbir şey olmaz ama dedikodu sevmiyorum.”
“-Bu arada ben sana söylemeyi unuttum bu hafta sonu bir davet var.Daha çok bağış gecesi gibi… Benim kesinlikle katılmam gerekiyor.Sana da ödül verilecekmiş.Bu yüzden katılman gerekiyor.”
“-Biliyorum resmi yazışma olarak bana da geldi de hiç gitmeyi düşünmüyorum.”
“-Neden?”
“-Hem kalabalık sevmiyorum hem de ödül verilecek bir olay değil.Katili yakalamak gideni geri getirmiyor.Biz geç kalmış bir adaleti sağlamaya çalışıyoruz.”
“-Hangi dava üzerinden verilecek biliyor musun?”
“-Bundan bir iki ay önce bir kız çocuğu orman da ölü bulundu.Gazeteler de görmüşsündür.Onun katilini araştırırken bir çocuğun daha cesedi bulundu.Bu arada olay aynı mahalle de oluyor .Sonra aynı yaş grubu 3 çocuk daha kayboldu.Derken tek tek herkesi sorgulamaya başladık.Hatta geceleri mahalle de devriye geziyordum.Sonunda bir akşam böyle gece 23:00 civarları falan bir adam gördüm.Daha önce sorguladıklarım arasında yoktu galiba ama bir kere evi aranmıştı.İndim arabadan takip ettim.Bahçe içinde ki müstakil bir ev hiç unutmuyorum.İçeri girmedi dolaşıp arka bahçeye geçti.Bahçenin ortasında kuyu bir de küçük bir kömürlük…
Kapıyı açtığı zaman ince küçük bir çığlık duydum.Bu da benim harekete geçmem için yetti de arttı.Destek bile beklemeden girdim içeriye üç küçük çocuk yan yana oturmuşlar.Onların gözlerinde ki, korku hala aklımdan çıkmaz.Bana da vurmaya çalıştı o arada ama silahın kabzasıyla ensesine indirdim.Sonrası malum arkadaşlar geldi falan filan meğer kurbanlık koyun misali her hafta birisinin boğazını kesip kuyuya atıyormuş.”
“-Şerefsiz böyle bir vahşetin sebebi olmaz ama neden yapıyormuş?”
“-Kurtarıyormuş çocukları öyle dedi. Kendisi yetimhane de büyümüş.Kim yaptı neden yaptı bilinmez defalarca tecavüze uğramış.Onlar hiç kirlenemeyecek dedi.”
“-Bizim katil de biraz bu psikoloji de olabilir.”
“-Aklıma geliyor aslında bu işin uzmanı değilim psikoloji okumadım.Katili yakaladığımız zaman kötü bir çocukluk hikayesi daha bizi bekliyor gibi geliyor.Yine de tabii her kötü çocukluk geçiren katil olsaydı…”
“-Kimi suçlarsan suçla işte hasta ruhlu psikopat… Bir de sen bu adamı yakalıyorsun ve ödülü hak etmedim diyorsun.”
“-O çocuklar bir daha toparlayamayacaklar ama ilk bulduğumuz o küçük kız ir daha hiç gülemeyecek. Geç kalmış adaletin ödülü olmaz amirim…”
“-Her polis senin gibi olsa keşke ama birlikte giderdik güzel olurdu. Değiştirirsen fikrini ben de yalnız kalmamış olurum.”
“-Söz vermeyeyim ama bakarız…”
“-Bakalım ama birlikte gideceğimiz ilk davet bu…”
İlk davet… Evet biz sevgiliydik ama bu kadar kanın kabusun arasında bazen âşık olduğumuzu unutabiliyordum. Ateş’ı görünce çarpan kalbimse bana duygularımı hatırlatıyordu. Yine de heyecanımı belli etmedim.
“-Oldu canım bu kadar hengâmenin arasında …”
“-İşte asıl bu yüzden bir gecelik mola verelim. Cinayetlere katillere… Birlikte bir şeyler yapalım.”
“-Beni kandırmaya çalışıyormuşsunuz gibi geliyor Amirim…”
“-Evet seni baştan çıkartmaya çalışıyorum….” dedi boğuk bir ses tonuyla
Beni baştan çıkartmaya çalışıyordu ve başarılı oluyordu.
ŞÜPHE Mİ KISKANÇLIK MI
Akşam Merkezde ki odamda oturmuş parmak izi analizlerinin sonuçlarını inceliyordum. Beklenenin aksine analizden sonuç çıkmış. Fakat sistemde ki hiç kimseyle uyuşması olmamıştı. Demek ki katilimiz bugüne kadar masum kalmış ya da kendini saklamayı iyi becermişti. Böyle zamanlar da ünlü kriminolog Sevil Atasoy’un fikirlerine hak vermemek mümkün değildi. Bu ülkeye bir DNA bankası şarttı. Düşüncelerim kapının vurulmasıyla son buldu;
“-Canan müsait misin ?”
“-Gel Nursemin”
“-Otelde ki herkesin sorgusu bitti.”
“-Otursana…”
“-Herhangi bir şüpheli durum var mı ?”
“-Yok, inanmayacaksın ama herkesin üstüne üstüne gittik. Hatta gerekirse bütün yeşil gözlü olanları sorgularız demiştin ya onları 2. defa sorguladık.”
“-Hiçbir şey yok diyorsun…”
“-Yok, belki de çoktan gitti olamaz mı ?”
“-Olur, tabii de bence gitmedi işte sorun bu hala buralarda bir yerler de “
“-Polis önsezileri mi ?”
“-Bilmiyorum öyle bir his işte hala buralar da dahası durmayacak gibi geliyor bana sebebi her neyse planlarını uygulamaya devam edecek.”
“-Haklı olabilirsin. Bazen birini görürsün o kadar ilgini çeker ki kendine şaşırırsın. Bu insanda ki fark ne diye… Bazen de işte senin gibi sadece hissedersin ama yapacak bir şey bulamazsın”
“-Belirli bir konudan mı bahsediyoruz ?”
“-Bugün otel de müşterilerin biri …”
“-Yakışıklımıydı ?” diyorum şakasına
“-Hayır ya öyle değil erkek bile değil. Kadın çok güzeldi belki ondan etkilendim. Yemyeşil gözler simsiyah saçlar…”
Kapı aniden açılınca sustuk. Gelen Ateş dı ;
“-Canan çıkıyor musun?”
“-Buyurun Amirim…”
“-Yalnızsın sandım. Merhaba Nursemin… Ben çıkıyorum işin bittiyse birlikte gidelim diyecektim. Malum aynı apartman da oturuyoruz”
“-Değil mi Canan Başkomserim bahsetmişti. Buraların yabancısıysanız güzel olmuştur sizin için…”
“-Öyle oldu hakikaten merkez de cinayet arada da evde etüt yapıyoruz.” Dedi Ateş
Gece de fazla mesai…
“-Siz de mi eve iş götürenlerdensiniz…” dedi Nursemin
“-Her zaman, bu arada çıkıyor musun demiştim.”
“-Otelde ki sorgulamaları konuşuyorduk biz de Amirim …”
“-Hakikaten o bitti değil mi bir şey çıktı mı ?”
“-Yok maalesef…”
“-Sadece bir kadın tuhafına gitmiş.”dedim
“-Nasıl bir kadın bana da söyleyin. Eğer tuhaf olan hareketleriyse bir şey çıkabilir. Panikliyor mu?”
“-Yok, Amirim öyle değil. Konuşması kendine güvenen duruşu bir de ışıkla parlayan yeşil gözleri efsunlu gibi oturup ne anlatıyorsa saatlerce dinleyebilirsiniz…” dedi Nursemin
“-Gözler yeşil dedin ya ondan bu aralar hepimiz de aynı durum var. Yeşil gözlü kadınlara odaklandık.”
“-Bir şey çıkar mıydı acaba Nursemin keşke alsaydın merkeze…” dedim.
“-Olayın olduğu gecenin sabahında otele giriş yapmış. Kayıtlardan kontrol ettim doğru söylüyor. Yani aradığımız kadın olması imkânsız…”
“-Bu meslekte gerçek olan bir şey varsa o da hiçbir şeyin imkânsız olmamasıdır ama açıkçası merak ettim.”
“-Adı ne bu kadının hatırlıyor musun? Belki biraz araştırırsak bir şey çıkar” dedi Ateş
“-Ezel Elbeyati …”
“-Bayağı ilgini çekmiş arkadaşım…” diyorum
“-Sormayın Başkomserim dedim ya kadın efsunlu gibi…”
“-Ezel mi soy ismi ne dedin Nursemin?”
“-Elbeyati Amirim…”
“-Siyah uzun saçlı yeşil gözlü bir kadın…”
“-Evet, Amirim tanıyor musunuz ?”
Ateş bu kadını tanıyor yüzünden belli ama nereden? Niye sinirleniyorum ki şimdi durduk yere kıskanç bir kadın değilim ben…
“-Tanıyorum eski eşim …”
“-Ne? Dedik ikimiz de aynı anda…”
Nursemin’in yüzünde ise böyle kadını bulduysan ne diye boşadın be adam bakışı vardı. Ben de ise Ateş bu kadının İstanbul da olduğunu söylememiş miydi diye düşünüyorum.
“-Evet, eski eşim bir süre önce İzmir’e geldiğini biliyorum ama hala burada olduğunu bilmiyordum. Şaşırdım açıkçası…”
“-O da Fulya Otel de kalıyormuş. Otel kayıtlarına göre yarın rezervasyon süresi bitiyor.”
“-Doğrudur.”
“Başkomserim başka bir şey yoksa ben çıkabilir miyim?”
“-Tabii Nursemin iyi akşamlar. Fatoş umu öp benim için…”
“-Tabii, iyi akşamlar amirim.”
“-İyi akşamlar Nursemin…”
Nursemin çıktığı zaman Ateş oturdu. Dayanamayıp soruyorum.
“-Niye şaşırdın sen bu kadar…”
“-Bilmiyorum. Ezelin İzmir de kalmak istemesi değişik geldi sadece…”
“-Neden diye sormayacağım…”
“-Yok sor tabii Ezel üzüldüğü zaman onu üzen ne varsa bulunduğu ortamı terk eder.Kendine onu hatırlatacak en ufak bir hatıra dahi bırakmaz…”
“-Neye üzüldüğünü nereden biliyorsun? Belki sadece işi var burada…”
Ne kadar çok konuşuyorum bu akşam sözde kıskanç değilim. Sorguya çektim adamı resmen…
“-O da ihtimaller arasın da ama…”
“-Hadi söyle niye şaşırdın ?”
“-Sana aşkımı söylediğim geceyi hatırlıyor musun?”
Nasıl unutulur ki böyle bir şey
“-Tabii ki hatırlıyorum…”
“-O gün Ezel beni aradı. Buluştuk konuştuk.
Masada ki mektup açacağına uzanmamın sevgilimin eski karısıyla biten ilişkilerini anlattığına sinirlenmiş olamam değil mi?
“-Açık konuşacağım. Yeniden barışmak istedi ama bunu dile getirmesine dahi izin vermedim ve ayrıldık. Onu tanıyorsam bu konuşmanın ardından hemen toparlanıp İzmir’i terk ederdi.”
“-Belki de sandığın kadar sarsmadı ya da senin böyle söyleyeceğine kendini alıştırmıştı.”
“-Olabilir ama tuhaf geldi işte…”
“-Bu arada soy ismi ne kadar değişik…”
“-Hatırladığım kadarıyla babası Kerküklüydü ondan değişik geliyor.”
Şakasına soruyorum
“-Yoksa aradığımız katil Ezel Hanım mı? Katilimizin profiline uyuyor.”
“-Yok, canım daha neler o kadar hassastır ki bırak öyle cinayetler işlemeyi televizyonlar da ki kanlı sahnelere bile bakamaz.”
“-Şaka yapıyorum canım “
Evet, Ateş’a şaka yapmıştım ama benim içime neden kuşku düşmüştü. Basit bir kıskançlık yüzünden mi yoksa aradığımız kişiye olan uygunluğundan mı? Acaba gizliden bir araştırma mı yapsam ?
“-Aman boş ver çıkalım mı daha işin var mı ?”
“-Yok çıkalım…”
“-Bu arada düşündün mü?”
“-Neyi ?”
“-Bağış gecesine gelip gelmemeyi …”
“-Tamamen çıktı aklımdan…”
“-Gelmeyecek misin?”
Yüzünde ki ifade kalbime dokunmuştu. Öyle ki merkez de olmasak uzanıp derin bir öpüşme başlatabilirdim. Kalabalıklardan böyle davetlerden hoşlanmazdım evet ama sevgilimi de kırmak gelmedi içimden…
“-Tamam, gidelim ama sıkılırsam ödülden sonra kalkarız haberin olsun.”
“-Kabul…”
Arabaya bindiğimiz de bileğimden tutup kendine çekti beni dudaklarımı sertçe öptü.Öyle ki geri çekildiğin de nefes nefeseydik.
“-Bu nereden çıktı şimdi ?”
“-İstedim sadece dudaklarının tadını özledim.”
Bu adamda ki büyüyü herhalde yıllar geçse de çözemeyecektim …
1 Hafta Sonra Davet Gecesi
Böyle geceleri sevmiyorum ama bir kere söz vermiştim Bir yanımdan gevşek bir örgüyle toplattığım saçlarım elbiseme yakışmış boynumda ki zarif kolyeyle kıyafetimi tamamlamıştım. Aynada bana bakan kadından memnun olmuştum. Madem yakışıklı sevgilimle gidiyordum o zaman benim de güzel olmam şarttı.
Kapı çalındığında makyajımı yeni tamamlamıştım. Elbisenin yırtmacının izin verdiği ölçüde koşarak kapıyı açtığım da Ateş karşımdaydı. Nefesimin kesildiğini hissettim o anda Allahım bir adama takım elbise bu kadar mı yakışırdı. Siyah takım elbisesine uyan siyah gömleği gözlerimin içine bakan tutkulu bakışıyla sanki cehennemden beni günaha davet etmeye gelmiş gibiydi.
“-İyi akşamlar güzel bayan ben sevgilime gelmiştim ama yok galiba…”
“-Bu akşam o yok ben yardımcı olayım …”
Beni içeriye itip eve girdi kapıyı kapattıktan sırtımı yasladı ve dudaklarıma kapandı.Onu bu kadar ateşlendirenin ne olduğunu bilmiyordum ama hiç de şikayetçi olduğum söylenemezdi.Sonunda ayrıldığımız da
“-Nefesimi kesiyorsun sevgilim” dedi
“-Güzel olmuş mu ? Elbise biraz abartı gibi geldi bana ama…”
“-Hayır hayır çok güzelsin.”
“-Her zaman ki halimden farklıyım ama…”
“-Evet her zaman halin bu değil.Her zaman çok güzel bir kadınsın ama bu gece baş döndürüyorsun.”
“-Çok teşekkür ediyorum.Asıl sen kendine bak ( uzanıp kravatını düzeltiyorum) çok yakışmış”
“-Asaletine yakışmaya çalışıyorum.”
“-Yok daha neler…”
“-Canan düşündüm de biz bu geceyi iptal edelim.Ben seni kucağım da yatak odasına götüreyim.Usulca yatağın üzerine bırakayım.Saçlarının şelale gibi yastığa dökülmesini izleyim.Elbisenin izin verdiği ölçü de göğüslerine öpücükler kondurayım sonra…”
“-Ateş yeter ne yapıyorsun bu gidişle hiç çıkamayacağız evden…”
“-Ne yani istemez misin?”
“-Tabii ki isterim ama sen böyle beni tutuşturdukça tuhaf oluyorum.”
“-Al benden de o kadar kalk hatun hazırsan gidelim yoksa biraz önce anlattıklarımı uygulamalı göstereceğim…”
Uzanıp dudaklarına hızlı bir öpücük bırakıyorum.
“-İki dakikaya geliyorum…”
Gülümseyerek yatak odasına geldiğim de aynaya bakıp dağılan rujumu düzelttim.Şalımı ve çantamı da alınca hazırdım.
“-Ben hazırım Amirim…”
“-Ama ben hazır değilim böyle bir güzelliğe…”
“-Hadi çıkalım.”
“-Hadi”
Kapıdan çıkarken elinin tersiyle yüzümü okşuyor.Farklı bir hayranlık var bu gece gözlerinde girmem için kolunu uzatıyor ve biz çift olarak ilk davetimize doğru yola çıkıyoruz.”
KIVILCIM SAÇAN GÖZLER
Meslek hayatım boyunca çok ödül törenlerine katıldım.Davetler,özel günler de balolar ilk birkaç sene haricinde ya hiç gelmedim gelmiş olsam bile 1 saati geçmezdi.Bu gece ise ortamın şıklığından mıdır başımda ki kavak yellerinden midir bilinmez üzerimde farklı bir hava var.Bütün gün onca katilin kanın cinayetlerin arasından ben geçen sanki ben değildim.Bu arada cinayet demişken şu Ezel hanım ilgimi çekmedi desem yalan olur ?
“Kıskançlık yapıyorsunuz Canan diyeceksiniz bana” Biliyorum ama açıklayamadığım nedenlerim var bu kadından şüphelenmek için…Bir ara bizim Betül’ü arayıp bir sormak lazım büyük ihtimal bir şey çıkmayacak ama bakalım bir araştırsın…
Ateş’ın sesiyle düşüncelerim bölünüyor.
“-Çok dalgınsın…”
“-Düşünüyordum”
“-Bulunduğun ortamdan birazcık uzaklaş diye gelelim diye ısrar ettim sana ama…”
“-Ben bir önümde ki dosyalara bakınca çalışmıyorum ki Amirim dosyalar benim kafam da …”
Ses tonunu alçaltarak konuşmaya devam ediyor ;
“-Peki sana bir şeyleri yasaklamayı denesem mesela bu gece güzelliğinden benim senin yanında olmaktan ne kadar mutlu olduğumdan başka bir şey düşünmeyeceksin desem unut şu cinayetleri birkaç saatliğine…”
Kızararak başımı öne eğiyorum
“-Şşşş biri duyacak şimdi”
“-Duyarlarsa ne olur ?”
“-Koskoca Emniyet Müdürü Baş komiserle kırıştırıyor derler. Bizim meslek aynı birim de iki kişinin birlikte olmasına pek sıcak bakmaz biliyorsun.”
“-Onu da o zaman düşünürüz bak ne güzel gece, samimiyetlerine pek inanmasam da hâlâ bizler için bağış geceleri düzenleyebilecek insanlar varmış bunun farkına vardım. Sen muhteşem görünüyorsun. Hakikaten bu elbisenin sırtı niye çok açık hasta olacaksın…”
İster istemez gülümsüyorum
“-Tamam, şubat ayına girdik ama İzmir’in havası insanı pek hasta etmez. Hem şalım da var üşürsem alırım.”
“-Değil mi bak onu unutmuştum şalın vardı. Örtelim mi onu sırtına ?”
“-Hayrola Amirim kıskanıyor muyuz?”
“-Ben seni uyardım kıskanç adamım dedim. Bütün bakışlar akşamdan bu yana senin üzerinde …”
“-Abartma hem bak tören başlıyor.”
Kürsüye geçen il emniyet müdürü konuşmasına başlıyor.
“-Sevgili meslektaşlarım ve aileleri çok önemli bir gece de daha birlikteyiz.Bazı insanlar vardır ki mesleğini iyi yapar bazıları ise vardır ki mesleği için yaşar.Bundan 3 ay önce 3 masum çocuk öldürüldü.Biraz önce bahsettiğim gibi görevine bağlı bir meslektaşım gündüz katillerin peşinden koşarken geceleri canını hiçe sayarak öldürülen çocukların mahallesin de dolaştı.Sonunda aradığı şüpheliyi bulduğun da gözünü bile kırpmadan peşinden gitti.Yaralanabilirdi,ölebilir ama gözü görmedi ve çocukları kurtarmayı başardı.Sözlerim Cinayet Masası Baş komiseri Canan Baştürk ten başkasını anlatmıyor.Huzurlarınız da ödülünü alması için onu sahneye davet ediyorum.”
Bana göre fazla olan bir alkışla sahneye doğru ilerliyorum. Birkaç kelime söylemem lazım biliyorum ama kurtarılamamış canların üzerinden ödül almak bana doğru gelmediğinden kısaca bir teşekkür edip yerime geçiyorum.
Ateş kulağıma eğilip fısıldıyor;
“-Senin bacakların bu kadar güzel miydi? Ben mi yeni fark ediyorum ?”
Umarım kimse duymamıştır diye sağa sola bakınıp cevap veriyorum
“-Ne diyorsun milletin içinde ?”
“-Ne düşünüyorsam onu “
Kimsenin fark etmemesine dikkat ederek elini elbisemin yırtmacının içine sokarak usul usul okşamaya başlayınca bir an da olduğum yerde kalakaldım dahası sözleri elinden daha da yakıcıydı
“-Bacakların,dudakların,tenin bu gece baş döndürüyorsun ve ben bir an önce bitsin seni eve götüreyim istiyorum.”
Kızardığımı hissediyorum.
“-Üzerine bir de mesleğimize yaklaşımın var ki gözlerin çakmak çakmak oluşu sinirlenince saçlarını açıp dağıtman mütevaziliğin…”
Sözleri yine içimi tutuşturuyor.Kendimi zorlayarak konuşmaya çalışıyorum
“-Ben bir şey yapmıyorum.Ayrıca o kadar güzel olduğumu da düşünmüyorum.”
“-Sen gerçekten çok güzelsin ve çok güzel şeyler yapıyorsun.”
“-Mesleğimiz bu Amirim insanlara yardım etmek zorundayız. Sizin kimbilir bana anlatmadığınız neler var. Nerelerden geçtiniz ?”
“-Dağlar, tepeler, teröristler, Böyle bir zihniyetle çalışmayı hiç istemezdim ama töre cinayetleri falan filan…”
“-Yaa bak anlıyorsun o zaman ne demek istediğimi kurtaramadığın hayatların geç kalmış adaletin ödülü olmaz.”
Gülümseyerek bakıyoruz birbirimize bu arada ödül töreni bitmiş hafif bir dans müziğiyle bazı çiftler dans etmeye başlamışlardı.
“-Gel dans edelim ?”
“-Pek beceremem ama uyarmadı deme…”
“-Hadi gel…”
Masadan kalkarken şalımı omuzlarımdan sıyırıp sandalyenin üzerine bıraktım.Sakin bir şekilde piste doğru yürürken Ateş’ın hafif sinirli bakışları ile karşılaştım.
“-Ne oldu neye sinirlendin sen ?”
“-Ne kadar güzel olduğunun kaç erkeğin bu gece seni izlediğini arzulu bakışlarının gerçekten farkında değilsin değil mi?”
Beni kollarına alıp sahiplenici bir şekilde elini belime koyarak kendine çekti.Bu adam beni gerçekten kıskanıyordu.Çevreye çok fazla malzeme vermemeye gayret ederek kollarına biraz daha sokulup cevap verdim;
“-Bu gece beni izliyorlar mı yoksa sen mi kıskançlık ediyorsun bilmiyorum umurumda da değil çünkü hoşuma gidiyor ama illa merak ediyorsan cevap vereyim.Ben kollarında olduğum adamdan memnunum ve bu gece sırf onun için buraya geldim.”
Güzel gözlerinde memnuniyetle karışık bir tutku vardı.Öyle ki delice parlıyordu.
Arkamızdan gelen bir sesle aramızda ki büyü bozuluverdi.
“-Ateş…”
Dansı bırakıp sesin geldiği yere döndük
“-Aslı…”
Karşımda öyle güzel bir kadın var ki benim bile dikkatimi çekiyor.Sapsarı upuzun saçları bel,ne kadar iniyor lacivert gözleri ise bambaşka bakıyor sanki hiçbir zaman çok zayıf bir kadın olamadım ama karımda ki kadın neredeyse sıfır beden… Gel de kıskanma
“-Ateşcığım nereden çıktın sen ne işin var İzmir de?”
“-Ben buraya tayin oldum Aslı asıl sen ne arıyorsun burada ?”
“-Akademiden Mert’i hatırlıyorsundur.İki sene önce evlendik geçen sene de boşandık.Ben de arkasından tası tarağı toplayı buraya geldim.”
“-Duymuştum evlendiğinizi ama üzüldüm bak şimdi…”
“-Üzülecek bir şey yok ben böyle çok iyiyim.Sizin gibi erkekler kıtayı yükseltiyor.Sonra bizler de kiminle evlenirsek evlenelim aynı adamları arıyoruz.”
Bunlar daha önce birlikteymiş çok açık da Aslı Hanım’ın kıtasını yükselten Ateş Bey mi acaba ?
“-Sen de evlendin diye duymuştum ?”
“-Boşandım bende, bakalım şimdilik buralardayız…”
“-O zaman artık sık sık görüşürüz.”
Tabii canım ben de öyle diyordum.
“-Oldu o zaman size iyi akşamlar iyi eğlenceler…”
Çok şükür giderken varlığımı da fark etti.
“-Canannn…”
“-Efendim?”
“-Daldın gittin.Bir şey mi oldu?”
“-Yok iyiyim…”
“-Gözlerin öyle demiyor ama neyse sıkıldıysan oturalım.”
“-Kalkalım istersen.”
“-Olur bende seni nasıl bir an önce eve kaçırırım diye düşünüyordum.”
Masaya gidip şalımı alıp birkaç arkadaşlar vedalaşıp salondan çıktık.
“-Canan arabayı ben kullanayım mı?”
“-Olur tabii…”
Arabaya bindiğimiz de muzip bir pırıltı var gözlerinde
“-Belki yola odaklanabilirsem kaza yapmayız.”
“-Aman ne oldu içki de içmedik.”
“-Beni içmeden sarhoş eden unsurlarınız da var hanımefendi şu an da bile seni arka koltuğa çekmemek için zor tutuyorum kendimi”
“-Canım yola bak sen bir an önce eve gidelim.”
“-Tamam ama bana sakın dokunma hatta bakma bile…”
Dediği gibi de yaptım evin önüne gelene kadar ağzımı dahi açmadım.Aramız da tutkulu kıvılcımlar neredeyse gözle görülecek hale gelmişti.Daireleri karşısına gelince birbirimize baktık.Elimi tutup beni kendi evine çekti
“-Seni bu gece kendi yatağımda istiyorum. Saçların yastığıma dağılmış görmek istiyorum.
Eve girdiğimiz an da Ateş’ın çekimine daha da fazla girmiştim.Yol boyunca dikkatini benden uzak yönlere çevirmeye çalışsa da aramızda ki yoğun tutku elle tutulur seviyeye gelmişti.Kapıyı kapatıp avına saldırmaya hazırlanan bir kaplan edasıyla yavaş yavaş yanıma yaklaştı öyle ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu.
Yanıma geldiğinde yüzünü görebilmek için başımı yukarı kaldırmak zorunda kalmıştım.Dudaklarımı ıslatıp
“-Ateş “ diye söze başladım
Sözümü bitirmeden bir anda sımsıkı sarıldı bana neye uğradığımı anlayamadan hala konuşmaya devam ederken dudaklarımı dudaklarıyla örttü, öpmeye başladı.
Her zaman ki nazik öpüşlerinden farklıydı. Arzusu bana ilk tanıştığımız ilk seviştiğimiz geceyi hatırlatıyordu.
Nefessiz kaldım. Başım dönmeye, kulaklarım uğuldamaya başladı. Göğüslerim göğsünde eziliyor, belimi saran kolu beni kendine sımsıkı yapıştırmış, uzun saçlarımı kavrayan eli dudaklarımı kaçırmama fırsat vermiyordu.
Soluk alamaz hale gelince bir an bıraktı. Nefes nefese kalmıştım, göğsüm körük gibi inip kalkıyordu. Neye uğradığımı, ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırmış, dağılmış vaziyetteydim. Sevişmek istiyordum. Ateş’ın sert hareketleriyse içimde kıvılcımlanan ateşi birden derinleştirmiş alev aldırmıştı. Bacaklarımı aralayıp arasına girdi. Bir şeyler söylemek için ağzımı açtığımda yine dudaklarımı kapattı hırsla…
Artık gücüm tükenmişti. Anlaşılmayan güçlü duyguların yerini tutku almaya başlamıştı. Kasıklarımda o bildik yangın ateşinin parladığını duyumsuyordum. Hafif arkaya eğmişti beni, kollarının arasında hapistim.
Öpmeyi kesmeden bir eli aramıza girdi. Elbisemin yakasından içeriye elini sokup göğsümü okşadı, avuçladı. İnledim. Ateş gibi yanan elinin temasını sutyenimin etrafında, göğüslerimde hissettim. Geriye çekilip gözlerime baktı ;
“-Nasıl çıkartıyorsun bu elbiseyi…”
Sanki bir an önce çıkartmazsan yırtıp atacağım der gibiydi.
“Yanda fermuarı var…” demeye kalmadan
“-Canann” dedi ve duvara yapıştık. Dudaklarımız birbirine kenetlendi. Elleriyle elbisemi yavaş yavaş yukarıya çekmeye başladı.İç çamaşırıma ulaştığın da bir çırpı da yırtarak çıkarttı.Sertleşmiş erkekliğini kadınlığımın tam üzerinde hissediyordum ve bu beni deli ediyordu.
“Bacaklarını bana dola” diye fısıldadı kulağıma
Dediğini yaptım ve sonra ne olduğunu anlamadan bana bir an da sahip oldu .Bir saniye sonra içim de gidip gelmeye başladı.İçimin dolduğunu hissettim.Muhteşem bir şeydi bu daha önce yaşadığım hiçbir şeye benzemiyordu.İçimde bulunduğum durum erkeğimin sert talepkâr hareketleri bu kadarı çok fazlaydı.
“-Ateş” diye çığlık attım
“-İşte böyle peri kızı adımı söyle sadece benim adımı içinde tutma çığlıklarını nasıl istiyorsan öyle davran isteklerine bırak kendini …”
İstesem de kendimi daha fazla tutamazdım zaten alevden nefesi boynuma vuruyordu. Hızla inip kalkan göğsün de kendi kalp atışlarımı hissediyordum. O şekilde dakikalarca belki de saatlerce durduk. Nefeslerimiz normale girip sakinleşmeye başladığımız da bacaklarım hala beline dolanmış yerden bir karış hava da terden sırılsıklam haldeydik. Dudaklarıma sertçe son bir öpücük kondurup beni usulca yere indirdi. Suçluluk duygusu vardı gözlerin de
“-Canını yaktım değil mi ? Özür dilerim bebeğim”
“-Ne için özür diliyorsun beni yıldızlara çıkarttığın için mi?
“-Hayır ama fazla serttim fazla aceleci…”
“-Hayır değildin itiraz ettim mi ya da sana karşı koydum mu ?”
“-Yani bu kadar hızlı seviştiğimiz için pişmanlık duymamalıyım.”
“-Pişman olacak bir şey yok.Bu sadece harikaydı,inanılmazdı.”
“-Benim için de harikaydı ama bir an sanki sana sahip olmazsam delirecekmişim gibi hissettim.Bu arada sen benim yatak odamı görmüş müydün ?”
“-Hayır.” diyorum gülümseyerek
“-Aaa ama olmadı hadi gel göstereyim.
Beni kucağına alıp yürümeye başladığın da gecenin daha yeni başladığının farkına varmıştım…
AŞIKKEN SEVİŞMEK
Beni kucağında salondan yatak odasına taşırken arada bir durup öpüşmeye başlamasak daha kısa sürede varırdık. Sonunda beni yatağa bıraktı ve geriye çekilip seyretmeye başladı.
“-İşte hayalim buydu.Uyurken de böyle oluyorsun saçların şelale gibi yastığın üzerine dökülüyor ve her bir telinden çiçek kokuları geliyor.”
Sözleri,sesinin tonu ruhumu okşuyor.Biraz önce ki aceleciliğinin aksine usul usul eğiliyor dudaklarıma nefeslerimiz birbirine karışırken beklediğim öpücükler dudaklarıma değil boynuma geliyor.Ben ki nefret ederim sakallı erkeklerden ama Ateş da tenime dokunuşu hoşuma gidiyor.Ellerimi saçlarının arasına sokuyorum.Onları şehvetle çekmek hoşuma gidiyor.
Dudakları dudaklarımı bulduğun da ilk defa öpüşen bir genç kız kadar heyecanlıyım.Derken yeniden boynuma iniyor dudakları elbisemin üzerinden şehvetle avuçladığı göğüslerimi nasıl yaptığını anlamasam da dışarıya çıkartıp küçük küçük ısırıklarla öpmeye başladı.
Öpüşlerine karşılık vermeye başlamıştım. Vahşice birbirimizi yiyorduk adeta… Bedenimde dolaşan eller sırtımda gezindi, sutyenimin kopçalarını açtı. Az sonra sutyen de elbisenin akıbetine uğradı, fırlatılıp atıldı. Dudaklarını benden kurtarıp omuzlarımdan tuttu, kendinden uzaklaştırdı. Nefes nefeseydik. Üzerimden yavaş doğrulup yüzüme baktı.Terden alnıma yapışmış saçlarımı geriye çekip bakışlarını göğüslerime indirdi.Siyah gözlerinden ateşler çıkararak çıplak memelerime baktı. Şehvetli bakışlarının altında zevkle ürperdim.
“-Off…” diye soludu.
“-Kahretsin Canan öyle güzelsin ki gecenin en başından beri delirttin beni kaç erkek bu gece sana baktı. Akıllarından neler geçtiğini tahmin dahi etmek istemiyorum.
“-Ben senin için farklı mı hissettim sanıyorsun diye itiraf ettim. Seni her halinle gördüğümü düşünüyordum ama bu gece ki halin bambaşkaydı. Simsiyah takım elbisen ellerimi göğüslerine koyup devam ettim. Her hareketin de güçlü kasların kolların yüzünden gerilen gömleğin…
“-Bütün gece birbirimizi seyretmişiz belli…”
“-Öyle ki bir ara seni kuytu bir köşeye çekmemek için zor tuttum kendimi”
Kıkırdadım,
“-Yok artık,liseliler gibi” dedim.
Eğildi, dudaklarını sağ meme ucuma dokundurdu, inleyip kıvrandım,
“-Ateş”
“-Hadi söyle, senin hiç mi aklından geçmedi”.
Kızararak itiraf ediyorum
“-Tabii ki geçti ama kaç yaşında insanlarız yakıştıramadım kendime”
“-Al benden de o kadar ama şimdi sana istediğim her şeyi yapmakta özgürüm.Benimsin Canann her şeyinle benimsin…”
“-Seni seviyorum bitanem çok seviyorum seni diye kulağıma fısıldarken yorgunluktan uykuya dalmadan önce duyduğum son kelimeler bana duyduğu aşkı oldu…
SONLANDIRILAN HAYATLAR
Masamda oturmuş iki hafta önce ki gecenin anılarını düşünüp kendi bedenime ateşler salarken artık işime bakmam gerektiğine karar verdim. Öyle ya büyülü saatler bitti. Gerçek dünyaya dönme zamanı;
Ateş dün gece aklımı başımdan almadan önce ben en son ne düşünüyordum;
Şu meşhur eski eşi araştırması için Betül’ü arayacaktım. Sevgilimin aynı zamanda amirimin ardından iş çevirmek gibi olacak ama mesleki bir içgüdüyle şüphelerimin arkasından gitmem daha doğru olacak. Bu düşüncelerle Betül’ün numarasını çevirdim. Üçüncü çalışta açıldı
“-Vayyy Canan Hanım siz beni arar mıydınız ?”
“-Aşk olsun hiç mi aramıyorum.”
“-Doğru bak hakkını yemeyelim en son Rüya 2 yaşına girerken aramıştın.Geçtiğimiz ay 4. Yaşını kutladık.”
“-O kadar olmuş mu ya tamam o zaman arkadaşım sonuna kadar sitem edebilirsin.Sesimi çıkarmayacağım.”
“-Deli kız kıyamam ki sana nasılsın ne yapıyorsun?”
“-İyiyim iş güç uğraşıyorum…”
“-Sen daha evlenmedin mi? Ev de kaldın ev de”
“-Yok canım ben mesleğimle evliyim.”
“-Ama sana bir sır vereyim mi mesleğinden hamile kalamazsın…”
Mesleğimden hamile kalamam belki ama dolaylı yoldan amirimden hamile kalabilirim.O da meslek grubundan sayılır diye düşünüyorum.
“-Bakalım zamanı gelince düşünürüz.Sinan nasıl ?” diye soruyorum
“-Aynı koşturup duruyor.Ortam sıcak malum Kuzey Irakta …”
“-Allah kavuştursun. Her hangi bir sıkıntı yok değil mi?”
“-Yok yok her şey yolunda …”
“-Betül benim senden bir ricam olacak.Birini araştırmanı istesem.Özellikle son zamanlar da ülkeye girip çıkışını…”
“-Tabii de özelliği ne canlı bomba olma ihtimali falan mı var? Ülke giriş çıkışı diyorsun korkutma beni…”
“-Yok terör olayları ile ilgisi yok.Bu aralar üzerinde çalıştığım bir cinayet soruşturmasıyla ilgili sadece benim şüphelerim de olabilir ama öğrenmezsem içim rahat etmeyecek.”
“-Tamam ismini ver.Ben sana en kısa zaman da geri dönüş yaparım.”
“-Çok Sağol arkadaşım. İsmi Ezel Elbeyati…”
“-Soy ismi değişikmiş. Ben araştırmaya başlıyorum Canancığım benden haber bekle…”
“-Sağol Betülcüğüm Sinan’a selam söyle…”
Hiçbir şey çıkmayacakta olsa ki ben çıkacağını hissediyorum.Bu araştırmayı yapmam şart…
Kapının vurulmasıyla kendi iç savaşım sona eriyor.
“-Canan müsait misin…”
“-Gel Nursemin…”
“-Biraz önce hastane polisinden bir ihbar aldık.”
“-Ne olmuş?”
“-İntihar vakası galiba…”
“-Tamam gidelim.Hangi hastane ?”
“-Karşıyaka Devlet Hastanesi”
Yanıma sadece Nursemin’i alıp hastaneye doğru yola çıkıyorum.Hastaneye girdiğimiz de bizi her zaman ki telaşlı kalabalık karşılıyor.Gideceğimiz yeri biliyor olmanın emin adımlarıyla Acil Servise doğru yöneliyoruz.Buranın telaşı dışarıya oranla çok daha fazla
“-İntihar edenin kimliği belli mi?”
“-Sedef Açık 18 yaşında …”
18 yaşında gencecik bir kız hayatının en güzel en tasasız dönemin de neden kendi hayatına son verir ki?
“-Emre Bey …”diye sesleniyorum doktorun arkasından
“-Hoş geldiniz Başkomserim. Durun tahmin edeyim Sedef için geldiniz değil mi”?
“-Ne olur yaşıyor de…”
Üzgün bakışlarından Sedef’in kurtulamadığını anlıyorum.
“-Maalesef hastaneye getirdiklerin de solunumu ve kalbi durmuştu.Çok uğraştık.Gencecik kız hayata dönsün dedik ama olmadı.”
“-Nasıl olmuş?”
“-Kendini vurmuş. Başından tek el ateş etmiş.
“-Ailesi bir şey dedi mi? “
“-Annesi babası perişan çöktüler bir köşeye öylece ağlıyorlar. Bir de iki tane arkadaşı burada onlar da biraz önce bahçeye çıktılar.”
Arkadaşlarını Nursemin’ bırakıp ailesiyle görüşmek için yanlarına gidiyorum.
“-Başınız sağolsun.”
Başlarını hafifçe kaldırıp boş gözlerle yüzüme bakıyorlar.Kimliğimi çıkartıp gösteriyorum.
“-Baş komiser Canan”
“-Sedef öldü siz neyi araştırıyorsunuz.Öldü benim yavrum.”
Derin bir nefes alıp devam ediyorum.
“-Hanımefendi acınızı anlıyorum ama konuşmamız lazım Sedef normal bir şekilde ölmedi intihar etti.”
Ağlaması daha da şiddetlenince bu sefer babasına yöneliyorum.
“-Susmaya devam etmeniz bir anlam ifade etmeyecek biliyorsunuz değil mi ? Otopsi sonucu çıkana kadar daha bekleyebilirsiniz ama adli tıp muayenehanesin de kızınız ne yaşadıysa ortaya çıkacak.”
“-Çıksa ne olacak ki ne yapacaksınız “ dedi Sedefin annesi
“-Bakın açık konuşacağım kızınız neden intihar etti? Bunun failleri varsa bugün değilse yarın mutlaka orta çıkartırım. Belki de sizlerin yüzünden oldu olamaz mı? Bu dünya da ailelerinin baskıları yüzünden kendini öldüren o kadar çok insan var ki…”
“-Ne dediğinize dikkat edin polis hanım,bizim kızımız öldü.Acımız bize yetiyor.Sizin bizi suçlamanıza ihtiyacımız yok.”
“-Dediğiniz gibi olsun ama ben bu işin peşini bırakmam size bu kadarını söylüyorum.”
Cümlemi tamamlayıp yanlarından uzaklaştım.Acılı insanların üstlerine gelmem.Sözlerimin acımasızlığı bir çoğunuza vicdansızlık gibi geliyor biliyorum ama inanın bana ömrünüz de birkaç kere gencecik bedenlerin kendi hayatlarına nokta koyduklarını görürseniz siz de bu konuşlar da benim gibi katı olursunuz.İşin aslı gerçekten intihar mı yoksa cinayet mi anlamak için insanların acılarını yok sayıp üzerlerine gidersiniz.
Nursemin koşar adımlarla yanıma geliyor.
“-Başkomserim…”
“-Efendim Nursemin…”
“-Birkaç dakika dışarıya gelir misiniz ? Sedefin arkadaşları bir şeyler anlatıyor.”
Nurseminle birlikte hastanenin bahçesine gidiyoruz.Söze başlıyor;
“-Zümrüt bak bu Canan Baş komiser benim amirim bana ne anlattıysan aynısını korkmadan anlatır mısın? “
“-Siz inanacak mısınız sözlerime Sedef de anlatmıştı kim onun yanında oldu.Kim inandı sözlerine…
Acılı bir arkadaş var karşım da ölen arkadaşının arkasından çaresizce çırpınıyor.
“-Güzelim Zümrüttü değil mi? Bana bir baştan anlatır mısın neler oldu? ”
“-Biz beş yaşından bu yana arkadaşız.Cıvıl cıvıldı Sedef hep hayat doluydu.Tanısın tanımazsın birisi üzgün görse yanına gider derdini dinlerdi.Okulu bitirip Edebiyat öğretmeni olacağım derdi.Şu lise bir bitsin şu derslerimi bir vereyim.Matematiği zayıftı okulda ki öğretmenden özel ders alacaktı.Son 2 aydır hep bunun lafını ediyordu.
“-Nasıl yaparım nasıl ederim de artık şu dersi veririm Zümrüt özel ders almam şart Caner Hoca bana yardım edecek bu konu da konuştuk anlaştık “ dedi
“-Sevindim arkadaşım için dediği gibi de oldu.Düzeltti dersini…”
“-Hoca da nasıl ilgili Zümrüt’üm sorma sınıfta ki Caner Hoca gibi düşünme evinde bana ders anlatırken çok yakın davranıyor çok iyi davranıyor” derdi
Hazırla Canan dedim kendime bomba geliyor.
“-Bundan 6 gün önceydi.Okul da etüde kalmıştık.Caner Hoca geldi yanımıza ;
“-Sedef dersimiz vardı ya bugün unuttun” dedi
Apar topar çıktılar.Ertesi gün Sedef okula gelmedi.Aradım,açmadı.Bir sonra ki dayanamayıp evlerine gittim.Gülçin Teyze açtı kapıyı;
“-Kızım Sedef hasta biraz yatıyor.”dedi
Beni odasına almak istemedi ama ısrar ettim.Girdiğim de ise yatakta yatan arkadaşım benim arkadaşım değildi.Gözlerinin altı çökmüş bir gece de 10 sene yaşlanmış.
“-Ne oldu kızım sana ne bu halin” dedim şakasına ağlamaya başladı
Yanına gittim yatağın kenarına oturdum.Sustum biraz ağlamasının dinmesini bekledim.Usul usul saçlarını okşadım sadece o ağladı ben hiçbir şey sormadım.Yaklaşık yarım saat sonra biraz sakinleşir gibi oldu.
“-Ne oldu kuzum “ dedim ağlamaktan şişmiş gözlerinin kenarını sildim.O sırada boynunda ki morluk dikkatimi çekti.Ne oldu boynuna demeye kalmadan yeniden ağlamaya başladı.
“-Saldırdı bana “ dedi
Anlamadım ilk başta
“-O hayvan yaptı.O gece yaptı.”Kurulmuş plak gibi aynı cümleleri tekrarlamaya başladı.
“-Bana tecavüz etti.”dedi
“-Kim ?” demeye dahi gerek yoktu anlamıştım
“-O gece” diye devam etti sözlerine Zümrüt
“-O gece beni okuldan aldıktan sonra ben her zaman ki gibi sakin bir cafe ye ya da okulun boş sınıflarından birine gideceğiz sandım ama olmadı evde biraz işim var Sedef bu seferlik evde çalışsak “ dediğin de sözlerini garipsememiş çünkü adam evli çocukları var.
“-Eve gitmişler.Bir şeyler içelim falan derken evde yalnız olduklarını fark etmiş.Sonra yakınlaşmaya çalışmış.Sedef korkup gitmek istiyorum demiş.İzin vermemiş.Saldırmış kıza, dövmüş, zorla tecavüz etmiş.”
Gözlerimi kapayıp tuttuğum nefesimi bırakıyorum.
“-İşi bitince bırakmış.Sedef darmadağın kimin umurunda taksi çağırıp evine götürmelerini söylemiş daha sonra ailesinin yanına eve gelmiş.Üstünden başından ne yaşadığı az çok belli ama aman etraftan duyulmasın.Elalem ne der düşüncemiz var ya kapatmışlar kızı odaya “
“-Ağlaya ağlaya Sedef anlattı bana bunları evden çıkarken Gülçin Teyzenin yüzüne bakışlarım küfreder gibiydi ama bir şey değişmedi.Ertesi gün okul yönetimine gittim.Sedef bana ne anlattıysa aynısını anlattım meğer bu adamdan tek şikayetçi olan biz değilmişiz başka öğrencilere de taciz de bulunmuş ama yine de okuldan göndermek açığa almak dışında hiçbir şey yapmadılar. O hayvanı polise vereceklerine olayın üstünü kapatmaya çalıştılar.Alın buyurun öldü arkadaşım mutlu olun.”
“-HERKES MUTLU OLSUN…”
Çığlıklarla kendini yere attı Zümrüt .O zamana kadar arkamda olduklarını alamadığım Sedefin annesiyle babasını fark ediyorum.
Durup dikiliyorum karşılarına ;
“-Bunu mu sakladınız ? Bu vahşeti mi? Alın buyurun şimdi düşünün elalem ne der diye…Aman siz bir şey yapmayın ben hayvanı bulunca kendim teslim edeceğim adalete üstelik ne annesi ne de babası değilim.“
Yürüyüp çıkıyorum hastaneden kendimi sakinleştirmek istesem de olmuyor.En çok böyle zamanlar da nefret ediyorum mesleğimden midem bulanıyor bastıramıyorum.Gencecik insanlar yaşadıklarına kaldıramayıp kendi hayatlarına son veriyorlar.Bizler hiçbir şey yapamıyoruz.Adaletin terazisi her zaman dengeli çalışmıyor ve geç kalmış adalet öleni geri getirmiyor.
GEÇMİŞİN GİZEMİ
Öğle üzeri İzmir’in nemli soğuğun da arabamı deniz kenarına çekmiş bugün ki gördüklerimden sonra birazcık olsun toparlanmayı gözümün önüne gelen sahnelerden kurtulmaya çalışıyorum.
Her cinayet kötüdür.Her koşulda mutsuz bir sondur ama gencecik bir insanın kendi yaşamına son verecek kadar dünyadan kopartılması,gözünde ki ışığın sönmesi korkunçtur.
Sedefin, Zelihanın, Özge can’ın cansız bedenleri geliyor aklıma gördüğüm bunca olaya rağmen içim ürperiyor.
Gittikçe artan başımın ağrısı biraz olsun hafifletmek için şakaklarıma bastırırken telefonum çalmaya başlıyor.Kaç saatte ortada yokum merkeze de geri dönmedim tabii merak ettiler diye düşünürken arayanın Betül olduğunu görüyorum.
“-Efendim Betül…”
“-Senin sesin niye o kadar kötü geliyor.Sabah bir şeyin yoktu.”
“-Başım ağrıyor Betülcüm bir şey yok iyiyim.”
“-İlaç almazsın biliyorum ama çalışmalarına biraz ara verirsen rahatlarsın.”
“-Öyle yaptım zaten denizi seyrediyorum.”
“-İyiymiş, bu arada dediğin kadını araştırdım. Ayrıntılı özgeçmişini mail adresine gönderdim.”
“-Çok teşekkür ederim Betül dikkat çekici bir şey var mı ?”
“-Çok bir şey yok. Birkaç aydır İstanbul-İzmir arası resmen mekik dokumuş bu dikkatimi çekti. Ondan önce de İtalya da bir klinikte kalmış. Normal de kimlik bilgileri gizlenmiş ama bize gizli olmaz biliyorsun.”
İster istemez kaşlarımı çattım.
“-Klinik derken rehabilitasyon merkezi gibi mi ?”
“-Evet, psikolojik tedaviler için hizmet veren bir klinik…”
“-Neden tedavi gördü acaba…”
“-O kadarını bilemeyeceğim hayatım zorlarım istiyorsan ama hasta hakları malum…”
“-Anladım tatlım çok teşekkür ediyorum yeniden…”
“-Rica ederim canım.Hadi iyi bak kendine …
Telefonu kapatıp arabaya bindim.İstikamet ev… Bir Baş komiser keyfi yere işe gitmemezlik yapamaz ama bunca yıl sonra bir kerecik olsun kendi kendime izin verebilirim diye düşünüyorum. Yolda Ateş’ı arayıp bugün merkeze geri dönmeyeceğimi bildirdim.
“-Olayın raporları geldi. Nursemin de biraz bahsetti ama sen iyi misin?”
“-Daha iyiyim. Bugün geri dönmesem bir sorun çıkar mı?”
“-Hayır,bir sorun olmaz ama sen iyi değilsin. Yanına geleyim ister misin?”
“-İyiyim ben başım ağrıyor sadece toparlarım.”
“-Bu aralar başın fazla ağrıyor senin doktora mı görünsen ?”
“-Hayır doktorluk bir şeyim yok ben iyiyim.İş stresi geçer.”
“-Şimdilik dediğin gibi olsun biraz daha devam ederse kucağım da götürürüm seni doktora ama tamam akşam görüşürüz o zaman…Bu arada seni sevdiğimi unutma.”
Gülümsedim
“-Ben de seni seviyorum.”
Yüzümde ki gülümsemeyi koruyarak yola devam ettim.Nihayet eve gittiğim de üzerimi değişip kendime bir kahve hazırladım.Belki başımın ağrısını biraz hafifletebilirim diye annemin yaptığı gibi bir tülbentle iyice sıktırdım.
Mail hesabımı kontrol ettim ve Betül’den gelen mesajı açtım ;
Adı: Ezel Leylifer Elbeyati
Ben bu kadının sadece soy ismi değişik sanmıştım ama !!!
Yaş:33
Doğum Tarihi: 03.03.1983
Doğum Yeri: İstanbul
Baba Adı: Necdet Elbeyati (1947-2014)”
Anne Adı:Mahinur Elbeyati(1950-1985)
Kardeşler: Eyşan Elbeyati (1988-…)
Bildiği Diller:Türkçe,İngilizce,İspanyolca,İtalyanca,Arapça)
Eğitim-İş : Milano Fashion Instıtute (İtalya da Moda Tasarım Üzerine Eğitim Veren Akademi)
Elmahi Şirketler Grubunun Tasarımcısı ve % 75 Hissedarı
Evlilik:Ateş Erarslan (10.10.2010-13.06.2014)
4 sene evli kalmışlar.Acaba neden ayrıldılar?
Sağlık Durumu: 1985 de kısa süreli psikolojik destek… Herhalde annesi öldükten sonra kaldıramadı.)
2015 de İtalya Üniversitesi’nde 5 aylık tedavi…
Tedavi açıklaması yok…Ucu açık her şey olabilir ama tehlikeli olsa herhalde bırakmazlardı.
Genel olarak özgeçmişi bu şekildeydi ama ilerisini incelediğim de gerçekten de neredeyse son 6 aydır İzmir’e gelip gitmiş.Uzun süreli aralıklarla kalmış.Hatta buradan bir ev almış acaba Ateş’a yakın olmak için mi yaptı? Cinayetlerle bağlantılı mı yoksa ben mi kuruntu yapıyorum.
Ondan önce ki 5 ay da yine İtaya da tedavi görmüş.Bu kadın ne kadar çok seviyor İtalya’yı… Tedavisi ne üzerine Betül’ü bir kere daha arasam mutlaka sıkıştıracak birilerini bulup öğrenir ama arkadaşımı da zor durumda bırakmak istemiyorum.
İzmir’e sık gelip gitmesi dışında herhangi bir sorun görünmüyor.Boşuna kıskançlık yapıp tanımadığım bir kadını tabir-i caizse dedektif tutup araştırma yaptırdığıma inanamıyorum.Bu ben değilim.
Yine de maili silmeye elim varmıyor.Burada durmasının kime ne zararı olabilir ki…
Bilgisayarı kapatıp başımı ellerimin arasına alıyorum.Ağrım o kadar fazla ki artık midem bulanıyor.Lavaboya gidip yüzümü yıkıyorum.Kahvenin dokunmuş olabileceğini düşünerek içmemeye karar verdim.Biraz uzansam belki iyi gelir düşüncesiyle kanepeye uzandım.Başımı yastığa koymamla derin bir rahatlama hissediyorum.Bir iki saat uyusam kendime geleceğim.
KALBİMİ KIRIYORSUN
Yattığım kanepenin rahatsızlığından mı yoksa ürpertici bir rüyadan telefonun sesiyle uyandırılmaktan mıdır bilinmez kalktığım zaman başımda ki ağrı hala devam ediyordu.Yerimden zorlukla doğrulup masanın üzerine bıraktığım telefonumu almak için ayağa kalktığımda ise başımın dönmesine aldırmadan Ateş’ın aramasını cevapladım;
“-Efendim Hayatım…”
“-Nasıl oldun merak ettim ama sesin hala kötü geliyor .”
“-Yok iyiyim uzanmıştım dalmışım.Telefonun sesine uyandım.”
“-Uyandırdım desene…”
“-Sorun değil.Sen nasılsın ? İşler nasıl ?”
“-Değişik bir şey yok devam 1 saat içinde evde olurum aşkım istediğin bir şey var mı diyecektim.”
“-Yok sen gel yeter.”
“-Tamam hadi görüşürüz öptüm.”
Yaklaşık 2 aydır resmen sevgiliydik birbirimize karşı çok fazla sevgi sözcükleri kullanmazdık o yüzden bana “aşkım” deyişi içimi ısıtmıştı.
Telefonu masaya bırakırken yanıp sönen ışığı bir cevapsız arama daha olduğunu gösteriyordu.Annem aramış.Ben çok derin uykuya dalamam ama neden duymadım acaba…Yeniden arama tuşuna bastım…
“-Canan Hanım aramasak varlığımızı unutacaksın.”
Sitemkar sözleri alıngan ses tonu onları uzun zamandır ihmal ettiğimi gösteriyordu.Oysa ben her gün olmasa da en azından haftada 3-4 kere aramayı atlamamaya çalışırdım.Arayamadığım zamanlarda da gönüllerini almak için mutlaka mesaj atardım.
“-Ben sizi hiç unutur muyum Sultanım çok yoğunum sadece arayamadım bu hafta sen nasılsın babam nasıl?”
“-Baban iyi halana gitti biraz önce bende cam kenarında öyle oturuyorum.Hayırsız kızım beni niye aramadı diye düşünüyorum.”
“-Burada işler biraz karışık anneciğim yoksa hep aklımdasınız”
“-Senin işlerin çocukluğundan bu yana hep karışık ah be Cananım yedin ömrünü de gençliğini de katilin uğursuzun peşinde baban rahat bırak kızımızı huzursuz etme oralar da diyor ama benim aklım hep sen de elim yüreğim de…”
Gözlerimin dolmasına sesimin titremesine engel olamıyorum.
“-Annem ben iyiyim sen yeter ki dualarını üzerimizden eksik etme sağlığınıza da dikkat edin ben siz iyi olursanız iyi olurum biliyorsun.”
“-Evlensen keşke bir hayat arkadaşı bulsan kendine bak yaşın geçiyor daha da gecikmeden anne olsan sen de o zaman anlarsın dediklerimi…”
“-Kısmet anneciğim…”
“-Hayret kıyamet yaklaştı herhalde ben sana evlen dedim sen itiraz etmedin.Birisi mi var ?”
Hayatım da Ateş vardı evet aşıktık ama evliliğe gider miydi ilişkimiz bunu bilmiyordum.Bu yüzden şüphelendirmeden cevap verdim;
“-Yok annem yaşın geçiyor dedin ya ben de kısmet dedim.”
“-İyi bakalım öyle olsun yavrum kapı çalıyor.İhmal etme merakta bırakma olur mu?”
“-Tamam Sultanım babamı kocaman öp benim için sağlığınıza da dikkat edin.Sizi çok seviyorum.”
Telefonu yeniden masanın üzerine bırakıp banyoya girdim soğuğa yakın ılık bir duşla kendime gelmeye çalıştım.Çıkınca yatağı üzerine bıraktım kendimi Bu aralar halsizliğim vardı ya hasta olacağım ya da kendimi gerçekten çok yormaya başladım diye düşündüm.İşin temposu peşinden ateşli geceler J saçımı tararken aynada ki aksime ;
“-Genç mi sanıyorsun kızım kendini sen bunca yıl kimseyle birlikte olma adamı bulunca da durmak bilme…Ben kendi kendime söylenirken kapı çaldı;
Kapıyı açıp Ateş’ı görünce;
“-Hoş geldiniz Amirim” dedim işveyle
İçeriye alıp kapıyı kapattım eğilip dudaklarıma uzun sıcak bir öpücük bıraktı
“-Sen beni hep böyle karşılayacaksan ben sık sık gidip geleyim.” diye fısıldadı kulağıma
“-Gitme dayanamam yokluğuna” dedim bende
“-Gül kokuyor saçların, tenin…”
“-Yeni çıktım banyodan ondandır.”
“-Yok, sen hep böyle kokuyorsun. Sabahları sen uyurken de ben saçlarından gelen gül kokusuyla uyanıyorum.”
Evet, itiraf ediyorum. Ateş la birbirimize ilan-ı aşk ettiğimiz geceden bu yana ya benim ya da onun evinde birlikte uyuyorduk. Çok erkendi biliyordum ama bir nevi ayrı ayrı evlerde birlikte yaşıyorduk.Sarmaş dolaş salona giderken konuşmaya devam ettik;
“-Dinlenebildin mi biraz…”
“-Daha iyiyim başım hala ağrıyor ama bu ara çok zorladım herhalde geçer.Merkez nasıldı bugün ?”
“-Aynı koşuşturmaca Sedef’in dosyası malum ortalık karıştı biraz üzülmemek elde değil gencecik kız açmadan soldurulmuş.”
“-İşte bu yüzden diyorum ya geç kalmış adalet bir işe yaramıyor diye Sedef bir daha asla gülemeyecek.Biz şimdi burada konuşurken dünya da kimlere neler oluyor bilmiyoruz.”
“-Herkese yetişemeyiz ki Cananım hayat bu biz dünya da adaleti sağlayamıyoruz ama bunun mahşer günü de var.”
“-Onu düşünseler zaten kimse kimseyi incitemez canını yakamaz.”
Benim telefonumun çalmasıyla konuşmalarımız bölünüyor.
“-Bu telefon ne kadar çok çaldı bugün” diye söylenerek açtım arayan Betül’dü.İşte şimdi açık vermemek lazım Ateş kimin üzerine konuştuğumuzu anlarsa bana çok kızacak.
“-Efendim Canım”
“-Canan ben şu Ezel hakkında biraz daha araştırma yaptım.Soruşturma için aklında soru işareti kalmasın diye bir kaç kişiyi araya sokunca neden hastaneye yattığını öğrendim.”
Gözümün ucuyla Ateş’ı takip ediyorum ama sanırım şüphelenmedi.Öte yandan bir şeyler saklamakta hiç hoşuma gitmedi.
“-Dinliyorum Betülcüm”
“-Belirtildiği gibi annesi seneler önce ölmüş ama Ezel çocukluğundan bu yana ara ara annesini gördüğünü onun yanına geldiğini onunla konuştuğunu söylüyormuş hatta birkaç kere doktorlara annesini göremedikleri için sinirlenip kendine zarar verdiği olmuş.Son aylarda iyileşme görüldü deyip serbest bırakmışlar.Elimde raporları var istiyorsan sana gönderebilirim.”
“-Nasıl yani şizofren gibi mi ?”
Ben bunu niye bağırarak söyledim ki adamın gözleri üzerime çevrildi.
“-Kim şizofrenmiş “diye sordu sessizce
“-Raporuna göre “Paranoid Bozukluk” diye devam etti Betül ;
“-Tam açılımını bilemeyeceğim Canan katil midir orasını da bilemem ama bu kadın tekin değil.”
“-Sen raporlarını bana mail at büyük ihtimal yanılıyorum küçük bir şüphe sadece aklımda kalmasın istedim ama …”
“-İçine kurt düştü değil mi?”
“-Valla düşmedi desem yalan olur.Seni de uğraştırdım bütün gün”
“-Yok bende merak ettim ilginç kadın bir şey çıkarsa haber ver bana hadi görüşürüz.”
Telefonu kapatıp sevgilime döndüm biraz meraklı biraz anlamaya çalışır bir bakış vardı gözlerinde;
“-Kim şizofrenmiş benimle de paylaşacak mısın ?”
Eski karın diyemezdim tabii ki
“-Önemli biri değil öyle sorgulamalardan biri dikkatimi çekmişti de araştırmıştım.”
Yalan da sayılmaz.
“-Bizim cinayetler mi ?”
“-Evet ,kim söyleyecek misin yoksa beni merakta bırakmak mı niyetin ?”
“-Önemli değil dedim ya hayatım..”
“Konuyu değiştirmek için ;
“-Ben çok acıktım sen acıkmadın mı?” diye sordum;
“-Ben de acıktım ama kocasının yanında sevgilisi aramış kadın gibi huzursuz olmana anlam veremedim.”dedi
“-Bir şey saklamıyorum hayatım iyiyim.”
Uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak mutfağa geçtiğim de seslendi;
“-Hayatım bilgisayarını kullanabilir miyim?”
“-Sormana gerek yok.”
Aradan 5 dakika geçmeden bilgisayarı kapatmadığım sadece uyku durumuna aldığım aklıma geldi.Dahası Ateş da ;
“-Canan bu ne ?” diyerek elinde bilgisayar mutfağa geldi.
“-Neymiş Hayatım…” derken aslında neyi bulduğunu tahmin edebiliyor ama üzerinde düşünmek istemiyordum.
“-Sen Ezel’’imi araştırtırdın ? Neden yaptın böyle bir şeyi…”
“-Şüphelendim Ateş “
“-Tek suçu cinayet işlenen otel de olması olan bir kadından mı şüphelendin Bütün müşterileri böyle tek tek araştırıyor musun sen ?”
Yükselen sesi gerçekten kızdığını gösteriyordu.
“-Tabii ki araştırmıyorum ama açıklayamıyorum işte mesleki bir şey bu mutlaka sana da olmuştur.”
“-Bana da olur evet ama bana öyle geliyor ki bu birazcık kadınsı içgüdülerle hareket etmenden kaynaklı araştırdın ama gerek yoktu k ine sorsan söylerdim.”
Onu kıskanıp araştırdığımı sandı belki gerçekten de öyle ama peki bu kadının hasta olması tesadüf mü?
“-Kıskançlık falan değil bu anlamıyorsun.”
“-Neyden şüphelendin açıkla o zaman Ezelin katil olacak hali yok ya karımdı benim o katil olacak bir kadın değil hele böyle cinayetler işleyecek birisi hiç değil.”
Alttan almam gerekiyordu biliyorum suçluydum ama kırılmaya başlamıştım artık sonunda ben de patladım
“-Kimseye katil dediğim yok senin karın olmasıyla da bir ilgisi yok mesleki bir şüpheydi sadece bana bağırmanı gerektirecek bir şey yapmadım ben.”
“-Bağırmıyorum yalnızca gereksiz diyorum.” dedi
“-Tamam belki gereksiz buraya İzmir’ e gelmeden önce 5 ay yurtdışı bir klinikte tedavi, görmüş bunu biliyor muydun ?”
“-Psikolojik tedavi mi ?”
“-Evet”
“-Bayağı hatırlı arkadaşların var herhalde kolay kolay hastane kayıtlarını inceletemezsin.”
“-Konumuz bu değil madem kıskançlıktan araştırdığımı savunuyorsun ben de sana soruyorum. Eşinin ciddi psikolojik sorunları olduğunu biliyor muydun?”
“-Biliyordum yani annesi öldükten sonra kolay kolay atlatamamış. O zaman da tedavi görmüş. Ruh dengesi zaman zaman bozulabiliyor. Babası öyle anlatırdı benim kızım çok hassas iyi bak derdi.”
“-Anladım şimdi bir şey söyleyeceğim ama bana kızmayacaksın doktorların raporuna göre Ezel Hanım annesini gördüğünü onunla konuştuğunu söylüyormuş. Bunu biliyor muydun ?”
Derin bir nefes alıp sandalyeye oturuyor.
“Durumunun o kadar kötü olduğunu bilmiyordum. Ezelin dediğim gibi ruhu biraz karışıktı ama kabuslarından hep anne diye uyanır. Üzüldüğü zaman adını söyleyerek ağlardı.”
Küçük yaşta annesiz kalmak travma tik sonuçlar doğurabiliyor biliyorum ama bu kadarı da fazla değil mi? Diye düşünürken Ateş devam ediyor
“-Canancığım Ezel katil değil tamam biraz güzelliğine düşkündür evet psikolojik sorunları vardır ama katil olabilecek bir kadın değil.Bu şüpheyi at aklından lütfen…”
Başımı sallayarak onaylıyorum sözlerini ama içimi kemiren şüphe geçmek bilmiyor.Dahası bir de Ateş’a söylemedim ama İzmir’den ev alışı var.Peki ben neden kırgın hissediyorum kendimi Ateş eski karısını bana karşı savundu diye mi?
“-Şimdi bütün bu konuları hallettiğimize göre hani yemek yiyecektik biz…” dedi Ateş
Belli etmeden cevap veriyorum
“-Sen içeri geç ben bir şeyler hazırlarım .”
Ateş salona geçerken benim telefonum yeniden çalıyor;
“-Efendim Mualla…”
“-Amirim izinlisiniz biliyorum rahatsız ettim ama bir cinayet işlendi.”
“-Bizim cinayetlerle benzerlikleri mi var ?”
“-Tam değil ama benzerlikler de var sanırım gelseniz iyi olur.Ben adresi size mesaj atıyorum.”
“-Tamam Mualla geliyorum.”
Salona geçip konuşuyorum
“-Bir cinayet daha işlenmiş.”
“-Duydum konuşmalarınızı...”
“-Yemek yine kaldı.”
“-Olsun gece gelince yeriz.”
“-Hadi gidelim…”
USTA ÖLDÜ ARTIK USTA BENİM
Ortaçağ yıllarında geçen bir korku filminin setinde gibiyiz. Ahşap görünümü verilmiş duvarlar yanan bir şömine kan kırmızısı kalın perdeler aynı renk yatak başlığı ve bir berjer koltuk… Dekorasyon dergilerinden çıkmış gibi görünen bu yatak odasını tek bozan kollarından ve bacaklarından çaprazlama bağlanmış “Temel İçgüdü” filminde ki gibi göğsünden aldığı tek darbeyle öldürülen saçları alev kırmızısı çırılçıplak bir kadındı.
“-Katil iç mimar mı yoksa özellikle mi böyle mekanlar seçiyor.”dedi Ateş
“-Biraz ürpertici ama güzel geldi bana odada ki cesedi çıkar.Etrafına bak .”
Gülümseyerek kulağıma eğilip fısıldadı;
“-Hıım böyle mekanlar hoşunuza gidiyorsa yatak odamı böyle seksi bir şekle sokabilirim Canan Hanım.”
“-Millet bakıyor ne yapıyorsun?”
“-Bakarlarsa baksınlar sevgilim derim.”
“-İlişkimizi açıklamak için ne kadar güzel bir ortam bir cinayetin olay yeri…”
Tarık’ın yanımıza gelmesiyle ortama uygunsuz konuşmamız sona eriyor.
“-Hoş geldiniz Amirim.”
“-Durum ne Tarık ?”
“-Selma Akın 45 yaşında göğsüne aldığı tek bıçak darbesiyle öldürülmüş.”
“-Bir dakika bu isim bana hiç yabancı gelmiyor.”dedi Ateş
“-Ne gariptir ki bana da yabancı gelmiyor.”
“-Çok normal Amirim çünkü Selma Hanım yazarmış.Adını duymuş olmanız muhtemel.”
“-Tabii ya Salem diye bir kitap’ı vardı. Fantastik ,korku,aşk kitabın içinde ne ararsanız bulurdunuz.”
“-Evet Başkomserim ta kendisi dahası burası kendi eviymiş.”
“-Katil eve zorla mı girmiş?”
“-Hayır böyle bir bulgu yok.O zaman maktul katili tanıyordu.”
“-Büyük ihtimalle…”
“-Cinsel saldırı var mı ?” diyor Ateş
“-Herhangi bir darp izine rastlamadık ama öldürülmeden önce biriyle birlikte olduğu kesin…”
“-Anladım bir de bu not var.”
Delil torbasında duran kağıdı bana doğru uzatıyor.
“Her şey öğrenildi çok zevkli dakikalar yaşandı ve teşekkür için usta sonsuz mutluluğa uğurlandı artık usta benim…”
Elimde ki not’a bakarken sözlerden anlam çıkartmaya çalıştım.
“-Usta diye tabir ettiği kişi kim Selma Hanım mı?” dedi Ateş
“-Ne yani Selma Hanım en başından bu yana katilimizin suç ortağımıydı.”
“-Her şey öğrenildi dediğine göre var bir şey.”
“-Öte yandan bambaşka bir cinayette olabilir.”
“-Cesedi kim bulmuş ?” diyorum Tarık’a
“-Yardımcısı akşam eve gelmiş ve Selma Hanım’ı yatakta bu şekilde bulmuş. Geldiğimiz de sinir krizi geçiriyordu.Şimdi biraz daha iyi içeride ki boş odaya aldık.”
Hikaye de tuhaf bir şeyler var.Sanki bir yerler eksik kalıyor.
“-Benim bildiğim yardımcılar sabah gelir bu kadın akşam mı gelmiş? “ diyor Ateş
Alın size bir tuhaflık daha
“-Konuşmadan anlayamayız .” deyip cesedin yanından uzaklaşıyorum
Tarık’ın gösterdiği odaya gidene kadar duvarları ,evin içini inceliyorum.Sadece yatak odası değil evin her tarafı eski çağlarla günümüz zevklerinin karışımı gibi.Ev sahibemizin gotik mimari sevdiği çok belli…
İçeride bir köşe de donuk gözlerle etrafı seyreden kadının yanına gidiyorum.Çalıştığı evin sahibini değil de çok yakın bir arkadaşını kaybetmiş gibi hüzünlü bakıyor gözleri…
Varlığımı fark edince başını kaldırıp yüzüme bakıyor.
“-Polis misiniz ?” diye soruyor
“-Evet Cinayet Masasından Baş komiser Canan.İsminizi öğrenebilir miyim ?”
“-Ferdane”
“-Ferdane Hanım bana Selma Hanım’ı kısaca anlatır mısınız? Bu cinayeti işlemiş olabilecek herhangi bir düşmanı var mıydı ?”
“-Selma pek kimseyle konuşup görüşmezdi.İçine kapanık sakin bir kadındı.Hayatı yazıları bir yazar olarak kabul görmese de kitaplarıydı.Ara ara fotoğraflar çeker sonra bunlar üzerinden karakalem olarak çalışırdı.”
Ferdane hanım’ın maktul hakkında Selma Hanım değil de Selma olarak bahsetmesi gözümden kaçmıyor.Bir de fotoğraf çekmesi…
“-Eşi,ailesi haber verebileceğimiz herhangi birisi var mI?”
“-Yok yalnız yaşardı.”
Kadının ağzından resmen zoraki laf alıyordum ama bekleyecek belki de acısına saygı gösterecek zamanım yoktu.
“-Ferdane hanım üzgünsünüz anlıyorum ama bana yardımcı olmanız gerekiyor.
“-Hiç kimseyle görüşmezdi ki düşmanı olsun.Kitapları,araştırmaları hatta üniversite de verdiği ders yüzünden bile kaç kere hakkında soruşturma başlatıldığını biliyor musunuz?”
“-Ne anlatırdı ki derslerin de ?”
“-Sanat Tarihi Hocası’ydı.Fantastik karakterlere özellikle de cadılara meraklıydı.Derslerinde onların var olduğunu bir hayal bir masal kahramanı olmadığını açıklamaya çalıştığın da öğrencileri tarafından şikayete uğradı.”
Haydiii bir cadılara inanan Sanat Tarihi Hocamız eksikti.
“-Devam edin lütfen…”
“-Okuldan uzaklaştırıldığın da bu konu üzerine daha da çok araştırmalar yaptı.Hatta inanmayacaksınız ama Salem’e bile gitti.Geldiğinde daha da değişmişti verdiği dersleri öğrencileri unutup ilk kitap’ını yazdı ama sonu yine hüsran olunca bu sefer yıkıldı iyice içine kapandı.”
Ben onu tanıdığım günden bu yana hep yanında oldum.Saçma sapan işlere kalkıştığın da bile ;
“-Konuyu açın lütfen”
“-Elizabath Bathory’i duydunuz mu ya da neler yaptığını biliyor musunuz?”
“-Evet duydum.” diye cevapladım
Konu ilginçleşiyordu.
“-Sonsuz güzelliğin peşinde masum kızları öldüren güzel kadın kimi ne göre bir akıl hastası kimi ne göre ise bir ilah… Selma ne yazık ki onu ilah olarak görenlerden oldu.
“-Bana kızların kanında banyo yaptığını falan söylemeyin lütfen ya da bunu bilip bugüne kadar sessiz kaldığınızı…”
“-Kanların da banyo yaptılar mı bilmiyorum ama birkaç kere bakire kanının büyüsünden kızların güzelliğinden falan bir iki bahsettiklerine şahit oldum.”
Eyvah eyvah bu konunun sonu nereye gidiyor inanın korkmaya başlamıştım
“-Çoğul konuşuyorsunuz Ferdane Hanım “
“-Son 4 aydır bir kız gelip gitmeye başlamıştı Selma’nın anlattığına göre fotoğrafçılık öğrencisiymiş. Pek denk gelmezdik yüzünü tarif et deseniz edemem ama uzun kızıl saçları bir de yeşil gözleri çok ilgi çekiciydi. İşte ne olduysa o kız gelip gitmeye başladıktan sonra oldu.O güne kadar benden tek bir şey saklamayan Selma benden uzaklaştı ”
Yine yeşil gözler ben bu yeşil gözlü kadından sıkılmaya başladım artık…
“-İlk defa beni anlayan birini buldum” demişti çocuk gibi heyecanlıydı
“-Özel olmayacaksa bir soru sorsam sizin Selma Hanım la ilişkiniz neydi?
“-Özel ama artık değerli değil biz arkadaştık.Bazı resimlerin de rol modellik yapardım.Bir de ara sıra birlikte olurduk.Ne o ne de ben sevginin tutkunun aşkın tek bir cinsle sınırlandırılamayacağını anlamıştık.”
Şaşırdım ama belli etmeden sorularıma devam ettim;
“-Yani sevgiliydiniz ?”
“-Hayır sadece sevişirdik ya da size şöyle anlatayım birbirimize ihtiyacımız olduğun da birbirimizin kollarına sığınmayı severdik. Her şey Azura isimli o kızın hayatımıza girmesiyle başladı.”
“-Azura mı ?”
“-Ne zaman nerede tanışmışlar bir de bu kızın ismi ya da bu kadar yakınlarsa herhangi bir fotoğrafı var mı?”
“-Gökyüzü Elması demek ama gerçek ismi mi işte orasını bilmiyorum.Selma’nın anlattığına göre bu kız onun gibi doğaüstü olaylara meraklı cadıların varlığına inanan birisiymiş.Kitabını okuyunca tanışmak için üniversiteye yanına gelmiş böylece tanışmışlar.Ona göre ölüm kutsanmış kişilere verilebilecek eşsiz güzellikte bir armağanmış.”
“-Bildiğim her şeyi bunca yıllık araştırmalarımı her şeyi hayatımı ona da öğretmek istiyorum Ferdane derdi.”
“-Azura Üniversiteyi bitirmek için bir tez konusu olarak Elizabeth Bathory nin hayatını kan dolu küvet tasvirini ve işkence yöntemlerini seçmiş.”
Normal olmadığını buradan da anlayabiliriz.
“-Araştırmaya başladıktan sonra anlamış ki bu onun için bir şans erkekler kadının sadece güzelliğini görür ve bu güzelliğin kalıcı olması için her yol mubahtır. Bunun için birini öldürmek gerekiyorsa hayatının en mutlu gününde taze bahar çiçekleri andıran bir kızı duru güzelliği umut saçan gözleriyle sonsuzluğa uğurlamak onu erkeklerin elinden sonsuza dek kurtaracak ve mutluluğa ulaştıracaktır.”
“-Bütün bunları nereden biliyorsunuz?”
“-İnanın bana hepsini Selma anlattı isterseniz size yazılı bir ifade de verebilirim.Selma’nın katili yakalanırsa mahkeme de bildiklerimi anlatacağımdan hiç şüpheniz olmasın.”
Sözleri inandırıcıydı ama konu o kadar karmaşık o kadar hastalıklıydı ki doğruluğuna inanmakta güçlük çekiyordum.
“-Herhangi birini öldürdüler mi lütfen Ferdane Hanım bana doğruyu söyleyin.”
Aramızda ki sessizlik uzadı bu kadarı ise hiç hayra alamet değildi.Sonun da yerinden kalktı odanın içinde atölye benzeri bir yere açılan başka bir odaya girip elinde kağıtlarla geri döndü onları bana uzattı.
Resimlere baktığım da karakalem çalışması yapılmış dört farklı resim gördüm.Resmin üzerine ise kızları gerçek fotoğrafları zımbalanmıştı.Ben bu kızları tanıyordum.
“-Mehtap,Selin,Leyla,Didem”
Pembe elbiseli kızlar !!! Sıkıntıyla gözlerimi kapatıyorum.Sabahtan bu yana devam eden bulantım sanki daha da arttı.sanırım katili bulduk daha doğrusu öldürdüğü suç ortağını…
Sonunda Ferdane yeniden konuşmaya başladı
“-Fotoğraflar üzerinden karakalem çalıştığını söylemiştim size hatırlıyor musunuz? İşte Azura bazı fotoğraflar getirmeye başlamıştı.Narin,zarif kızlar ama hepsi aynı pembe elbiseyi giymiş.”
“-Bunlar sonsuz güzelliğe kavuşmadan hayat onları kirletemeden kurtarılmış onurlandırılmış kızlarmış.”
Aman Allahım !!!
“-Ferdane Hanım bizimle merkeze geliyorsunuz.”dedim
“-Bildiğim her şeyi size zaten anlattım.”
“-Peki o zaman ben size bilmediğiniz bir şey söyleyeyim.Pembe elbiseli genç kızlar gerçekten öldürüldü hem de tahmin edemeyeceğiniz işkence yöntemleriyle…”
“-Selma yapmaz o birini incitemez.”
“-Görünüşe göre yanılıyorsunuz.” Deyip içeriye Tarık’a seslendim
İki dakikaya kalmadı
“-Buyrun Başkomserim” deyip içeriye girdi
Elimde ki resimleri uzattım
“-Başkomserim bunlar…”
“Tarık Ferdane Hanım’ı merkeze alıyoruz.Bu davanın bir numaralı tanığı olarak… ”
Tarık Ferdane yi götürürken olay mahalline Ateş’ın yanına geçtim.
Onca insana rağmen yanıma gelip elini yüzüme koydu
“-Canan neyin var ? Yüzün bembeyaz olmuş.”
“-Katilimizin suç ortağını bulduk .”
“-Kimmiş ?”
“-Bak orada yatıyor.” Dedim yatağı göstererek
“-Başından bu yana yanıldık iki kişi çalışıyorlarmış.”
“-Peki diğeri nerede ?”
Notta yazanları yeniden düşünüyorum;
“Her şey öğrenildi çok zevkli dakikalar yaşandı ve teşekkür için usta sonsuz mutluluğa uğurlandı artık usta benim…”
“-Her şeyi öğrendiğini ne yapılacağını bildiği sanarak Selma‘yı öldürmüş ve kendi de buralar da bir yerler de ve haberi olmadığı bir şey var.O Selmayı öldürüp gün yüzüne nasıl çıkarttıysa biz de onu gün yüzüne çıkartacağız.
AZURA EZEL Mİ?
“-Evet, Engin seni dinliyorum.”
“-Bazı raporların sonuçlarını hala bekliyorum ama ana hatlarıyla sana durumu özetleyim Canan.”
“-Öncesinde Didem’in üzerinde bulduğumuz parmak izleriyle Selma’nın parmak izlerini işleştirdiniz mi?
“-Hem de cenaze ilk geldiği anda örnek alıp karşılaştırdık. Sonuç maalesef uyumsuz…”
“-Anlıyorum o zaman maktulun ölüm saatiyle başlayalım.”
“-Dün akşam saat 15:00 -17:00 arası öldürülmüş. Hemen öncesinde biriyle birlikte olmuş.Çarşaflardan alınan sıvı örneklerine göre sperme değil vajina iç duvarlarında bulunan bartholin adını verdiğimiz salgı bezlerinin sıvılarına rastladık.”
“-Yani birlikte olduğu kişi erkek değil kadın…”
“-Aynen öyle.”
Bu da kendini Azura olarak tanıtan kadın olmalıydı yani diğer katilimiz.Bu iki kadın neye dayanarak bu cinayetleri işliyorlar Akıllarından geçenler ne bir anlayabilsem.
“-Herhangi bir zorlama ya da cinsel saldırı izine rastlamadık lakin Flunitrazepam kullanılmış.”
“-Biraz açar mısın ?”
“-Flunitrazepam yani tecavüz hapı.”
“-Zorlama yok dedin.”
“-İşte işler buradan sonra ilginçleşiyor.”
“-Maktulün iki ölüm sebebi var.Birincisi bu bahsettiğim ilaç büyük ihtimal başka alkolle tepkimeye girdi ve kalbi durdurdu.Diğeri ise herkesçe malum olan kalbe saplanan buz kıracağı bir diğer teorimse katil kurbanın öldüğünü anladı ama hıncını alamayıp bıçağı sapladı bir nevi ölümünü garantiye aldı.”
“-Kesin olarak ne zaman belli olur.”
“-Bu akşam saatlerin de.”
“-Peki elleri bacakları bağlı bulduk biliyorsun.İzler kaç saatlik.”
“-İpler el ve ayak bileklerine oturmuş bu yüzden sana diyebilirim ki en az iki saatlik ve tahminime göre ilaç verildikten sonra bağlanmış.”
“-Nasıl bir ilaç bu ?”
“-Beyni uyutur gözleri açık kalır izler ama tepki veremez yani bir nevi hipnotik etkisi vardır.Tahminen etkisi 20 saat.Dahası amnezi (hafıza kaybı) en büyük yan etkileri arasında…Kişi o sırada gerçekten uykuya dalarsa yaşadığı son olayları hatırlamaz.İşte bu yüzden adı tecavüz hapı…”
“-Anlıyorum.”
“-Dahası ülkemiz de bulmak imkansız.”
“-Böyle bir ilacın ticaretinin serbest olduğu ülkelerde mi var.”
“-Olmaz mı mesela Güney Fransa”
Yasa dışı ilaç temini, bu konuyu bir narkotikle konuşsam iyi olacak.
Cinayet, lezbiyen ilişkiler, kızların ölmeden önce yapılan karakalem çalışmaları,ölümün sonsuz güzellik olduğuna inanan,bakire kanını kutsal bulan insanlar…Bu iş gittikçe ilginçleşiyordu ve katili bir an önce yakalamam gerektiğini hissediyordum.
Engin’e bir gelişme olursa bana haber vermesini söyleyerek Adli Tıptan ayrıldım.Bu binadan her çıkışım da yaptığım gibi derin bir nefes aldım.Son günler de devam eden mide bulantım artık rahatsız edici düzeyde işlenen cinayetler yapılan kötülükleri artık içim kaldırmıyor galiba yaşlanıyorsun Canan…
Arabaya bindiğim an telefonum çalıyor.
“-Efendim Muradiye…”
“-Sesin sıkıntılı geliyor.”
Dün gece ki Selma Akın cinayetinin ve kadının katilin suç ortağı olma ihtimalinden kısaca bahsediyorum.
“-İşler karıştı desene ya da bize karışık gibi gösteriliyor.”
“-Aklıma gelmedi değil şaşırtmaca olabilir mi? Öyle ya roman ya da film değil bu kadar kapsamlı tüyler ürpertici cinayetler hangi psikolojiyle işlenir anlam veremiyorum.”
“-Yabancı uyruklu feraceli kadın katil arayışımıza son veriyoruz o zaman elimiz de bir büyüleyici yeşil gözler kaldı …”
“-Feracenin şaşırtma olduğu belliydi.Yüzünü saklamak için alınan basit bir önlem üstüne bir de Arapça bilmesi bozuk Türkçeyle konuşabilmesi kendi işine geldi.”
“-Aynen öyle şimdi ne yapıyoruz ?”
“-Selma’nın yardımcısının anlattığına göre diğer katilimiz fotoğrafçılık öğrencisi ama ihtimal vermiyorum.Kendini Azura olarak tanıtmış ama o da yalan…”
“-Azura ne ya farklı olmaya çalışan hiçbir zaman kendini ifade edememiş bir kadın var karşımız da bu cinayetleri de o yüzden işliyor.Birileri farkına varsın diye hey bakın ben de buradayım hiç fark etmediniz ama bu dünya da yaşıyorum demek için…”
“-İnsan dikkat etmek için cana kıyar mı ya ama dur bir de güzellik takıntısı varmış her iki kadında da bakire kanının mucizesi saçmalığı da buradan geliyor.Zaten zamanın da kadının biri hangi mantıkla böyle bir şey yaptı bilmiyorum ama hala konuşuluyor.”
“-O da bizimkinden bin beter basit bir katil işte yazılıp çizildikçe de iyice abartılıyor.”
“-Neyse canım benim merkeze dönmem lazım hadi sonra görüşürüz.”
Yolda giderken Muradiye’yle konuşmalarımız kafamın içinde dönüp duruyor.Yeşil gözlü güzelliğine düşkün bir kadın zaten bu profille de katili hemen buluruz daha da garip olan bu tanım bana bir yerden tanıdık geliyor.
Merkeze gelip Ateş’ın odasına geçtim.
“-Amirim müsait misiniz gelebilir miyim?”
“-Gel Canan…”
Odaya girip kapıyı kapatınca masasından kalkıp yanıma geliyor.
“-Sen iş yerinde ki bu resmiyetin öldürecek beni…”
“-Senin bu rahatlığın da beni…”
“-Gizlim saklım yok.”
“-Benim de yok ama kafam da binlerce düşünce varken her şeyi silip bana kendini düşündürtmeyi nasıl beceriyorsun.”
“-Eee o da benim sırrım olsun.Sen nasıl beni tanıştığımız gece peşinden sürükledin ben de aynen öyle yapıyorum işte farkında olmadan…Hem ayrıca sizi oyalıyor da değilim Başkomserim siz otopsideyken ben de derslerime çalıştım”
“-Neler yaptınız mesela…”
“-Selma Akın’ı araştırdım. Çevrede ki mobese ve güvenlik kamera kayıtlarını toplattım.”
“-Herhangi bir şey var mı ?”
“-Bir kere kameralardan bir şey çıkmadı ama maktulümüz hakkında bilmediklerimiz varmış.Mesela neden soruşturma açıldığı…”
“-Cadıların varlığını öğrencilerine ispatlamaya çalışmış.”
“-Dahası da var sevgilim hem de kan donduran cinsten…”
Karşılıklı koltuklara oturup konuşmaya başlıyoruz.
“-Selma seneler evvel kocasını boğmuş ?”
“-Ne,neden ?”
“-İnanmayacaksın ama adamcağıza muhabbet kuşu yutturmaya çalışmış hem de hayvan canlıyken…”
Zaten bulanan midem bu sözler karşısın da dayanamıyor ve en yakın çöp kutusuna ne var ne yok çıkartıyorum.
Bir süre sonra yüzümü yıkamış limon kolonyasının ferahlatıcı etkisiyle kendime gelirken;
“-Bu kadar hassas olduğunu bilmiyordum güzelim bilsem hiç söylemezdim.”
“-Hassaslıktan değil son iki haftadır midem çok kötü stresten herhalde söylediklerin de hiç hoş şeyler değil.Haliyle kaldıramadım ama merak da etmiyor değilim. Hadi devam et adama niye kurbağa yutturmuş..”
“-Bir rivayete göre çocukluğundan beri yanında olan evcil hayvanını kocana yutturabilirsen bir ömür senin sözünden çıkmazmış dahası sana muhtaç olurmuş.”
“-Nereden duyuyor bu insanlar böyle saçma sapan şeyleri Allah aşkına eee sonra…”
“-Sonrası malum kuş çırpınmış adam direnmiş ama nasıl becerdiyse sokmuş ağzına kuş da kurtulmak için adamın bütün gırtlağını parçalamış.Sonuç ikisi de mefta…”
“-Böyle kadına üniversite de iş mi vermişler ?”
“-Adamın ölüm kayıtlarını inceledim.Nadir rastlanan bir an da patlat veren gırtlak kanseri olarak kayıtlara geçmiş.Bizim hatun da yaslı dul rolü yapmış ta ki okul da öğrencilerine bunu anlatma gafletinde bulunana kadar ben başarılı olamadım.Ben cadı değilim ama aranız da eminim cadılar vardır ve bu konu da başarılı olurlar diyene kadar…”
“-Hem deli hem de salak galiba…”
İkimiz de gülüyoruz ne insanlar var dercesine…
“-Böylece okuldan uzaklaştırılıp hakkında soruşturma açılmış dahası akıl sağlığı yerinde değil diye tedavi altına alınmış. Ailesi de Türkiye’nin tanınan simalarından olduğu için de İtalya da bir kliniğe yatırmışlar geçen sene geri dönmüş.”
Duyduklarım karşısın da ister istemez donup kalıyorum. İtalya da klinik mi Ezel gibi mi ? Saçmalıyorsun Canan daha neler ? Yoksa bu Azura…
“-Canannn daldın gittin ne oldu ?”
Şüphelerimi söyleyerek Ateş’ı kızdırmamak için susuyorum.
“-Yok bir şey şaşırdım sadece bu arada sen bu kadar bilgiyi nereden aldın.Bunların birçoğu gizlidir.”
“-Eee sadece sizin kaynaklarınız yok Başkomserim bizim de kendimize göre çevremiz var.”
Konuşmalarımız bu ölçüde biraz daha devam ettikten sonra kendi odama geçtim.Kaç saattir içim içimi yiyor.Azura Ezel mi? Betül’ün gönderdiği raporu açıp tekrar okuyorum .Geçen sefer bir ayrıntının üzerinde durmadığımı fark ettim.Ezel’in İzmir de evi var dahası bu ev yeni alınmış.
Birkaç saat kendimle mücadele edip başka işlerimle ilgilendim ama içimi kemiren şüphe geçmiyor ben gidip bu eve bakmazsam rahat edemeyeceğim.
Ayağa kalktığım da artan mide bulantıma eklenen başımın dönmesini hiçe sayarak çantama aldım ve dışarı çıktım.Kapı da beni yakalayan Nursemin
“-Hayrola Canan bu ne telaş ?”
“-Biraz işlerim var.Birkaç saate döneceğim.”
“-Elin yüzün kireç gibi olmuş hastalandın mı?”
“-Midem kötü ondandır.”
“-Seninle geleyim ister misin?”
“-Yok Sağol dönerim bir iki saate bu arada bir şey olursa telefonum açık…”
Nursemin’i atlattıktan sonra telefonuma not ettiğim evin adresini arabanın navigasyon sitemine kaydedip yola çıkıyorum.
Allahtan öğle saatleri olmasına rağmen trafik sıkışık değil yaklaşık yarım saat sonra bahsedilen eve vardım.Tabii buraya ev denirse 3 katlı ahşap eski Rum evlerine benzeyen bir mimari var karşım da yaklaşıp yakından bakıyorum.Bahçesin de yer yer çiçekler açmış.Muhteşem bir yer.
Ayaklarım geri geri gidiyor ama bir yandan da hissediyorum bu evden bir şeyler çıkacak.İyi ya da kötü buraya kadar gelmişken geri dönemem…Cesaretimi toplayıp kapıyı çalıyorum.Açılmıyor zile basıyorum. Umudumu kesip gitmek üzereyken içeriden gelen ayak sesleriyle olduğum yerde kalıyorum.
30-32 yaşların da gencecik narin bir kadın var karşım da uzun siyah saçlarını bir tarafa toplamış.İnsanın aklını başından alan yeşil gözleri ise olduğum yere çakılıp kalmamı sağlıyor.
“-Kime bakmıştınız ?”
Ses tonu mükemmel eğer
“-Ezel Hanım…”
“-Evet benim siz kimsiniz ?”
Evet kimim ben şimdi ne diyeceğim ?
Önümde ki kadına öyle dalmışım ki arkamdan gelen ayak seslerinin farkında bile olamadım ta ki ;
“-Hoşgeldiniz Başkomserim biz de sizi nasıl bu eve getirebiliriz diye düşünüyorduk.” Diyen Ferdanenin sesini duyana kadar…
NEREDESİN CANAN ?
Ateş Anlatıyor;
Hem Canana takılmak hem de son olayların ışığın da davayı biraz daha aydınlatmak için tüm gün araştırmalarıma devam ediyorum lakin fazla bir şey bulamıyorum. Akşam mesai bitimine yakın odamın kapısı çalınıyor.
“-Amirim müsait misiniz ?”
“-Gel Nursemin müsaidim.”
“-Canan Başkomserim’i aradım ama telefonu kapalı …”
Şaşkınlıkla sordum
“-Canan merkez de değil mi?”
“-Birkaç saat önce çıktı.Geri dönerim demişti ama dönmediği gibi telefonu da kapalı.”
İçime bir kurt düştü nerede bu kadın dahası çıkarken bana neden haber vermedi.
“-Rahatsız son günler de işi geç bittiyse direk eve gitmiş olabilir.”
“-Haklısınız ama çıkarken bir garipti çok telaşlıydı.”
“-Nursemin şimdi benim de içime şüphe düşürdün aklına bir şey takılmıştır bilmiyorsun sanki Amirini…Bu arada sen Cananı neden aramıştın.”
“-Adli Tıptan doktor aradı ulaşamamış onun üzerine aradım bende…”
“-Raporlar mı çıkmış.”
“-Evet kesin ölüm nedeni alkol-ilaç karışımı…”
“-Kalbine saplanan buz kıracağı ne o zaman…”
“-Ya ilaç sonucu gerçekten öleceğini düşünemedi ya da fantezi olsun diye bir de buz kıracağı sapladı.”
“-Her şey olabilir bütün bunlar çok yakında anlaşılacak çünkü katili yakalamış olacağız.”
“-Bir de buz kıracağının üzerinde Ferdane Hanım’ın parmak izleri bulunmuş.”
“-Aynı evde yaşıyorlarmış önceden kalmış olamaz mı?”
“-Olamaz Amirim çünkü obje üzerinde ki tek parmak izi ona ait.”
Ne yani katil Ferdane mi ? O kadar anlattıkları neydi o zaman ? Bu olay iyice çığırından çıkmaya başladı.
“-Ferdane Hanım’ı hemen sorguya alalım Nursemin.”
“-Emredersiniz Amirim.”
Nursemin odadan çıktıktan sonra ben de Cananı arıyorum ama telefonu kapalı. Midesi daha da kötüleşti de eve mi gitti acaba? Peki, neden haber vermedi?
Merkez de daha fazla kalamayıp bende çıktım.Yol da giderken dayanamayıp birkaç kere daha aradım ama nafile…Panikleyip telaş yapmamaya çalışarak apartmana girdim fakat sinirlerim her geçen dakika biraz daha artıyordu.Oturduğumuz kata gelip Cananın ziline bastım bekledim açan yok tekrar bastım aynı anda kapıya vurdum hızımı alamayıp .Sonuç değişmedi.Canan evde yoktu.Telefonu yeniden çaldırıp evden ses geliyor mu diye dinledim ama ne kapıyı açan vardı ne de içeriden gelen bir telefon sesi…
“-Ah be Cananım ah be güzelim neredesin ?”
Düşüncelerime o kadar kaptırmışım ki arkamdan gelen sesi duyunca ister istemez irkildim.
“-Ateş Bey Oğlum hayırdır bir şey mi oldu.”
“-Yok bir şey Saadet Hanım siz Cananı bugün gördünüz mü?”
Saadet Hanım birkaç dakika düşündü ;
“-Yok görmedim oğlum hem siz birlikte çalışmıyor musunuz bir şey mi oldu?”
“-Öğle üzeri kimseye haber vermeden çıkmış. Telefonu da kapalı, eve de gelmemiş merak ettim.”
“-Bak ben de telaşlandım şimdi nereye gitti ki…”
“-Bir şey yoktur büyük ihtimal biraz rahatsızdı hastane de falan olabilir.Ben size haber veririm.”
“-Aman oğlum beni merak da bırakma.”
Saadet Hanım dan kurtulduktan sonra kendi evime geçtim.Biraz daha bekleyim ortalığı ayağa kaldırmayım diyorum ama böyle olmayacak.Çalan telefonun sesiyle düşüncelerimden kopup Canan olması umuduyla bakmadan açıyorum.
“-Canan neredesin?”
“-Valla Canan nerede bilmiyorum ama ben kuyumcu da seni bekliyorum kardeş .”
“-Bahadır sen misin?”
“-Telefonu Canan diye aç üstüne Bahadır sen misin ?”
“-Abi, öğlen ben seni aramadım mı istediğin alyanslar gelmiş dedim.Sende akşamüzeri kuyumcu da buluşalım demedin mi?”
“-Allah ben onu tamamen unuttum.”
“-İnsan evlenme teklif edeceğini nasıl unutur ki ?”
“-Sevdiği kadın birdenbire ortadan kaybolursa ve telefonu kapalıysa unutulur.”
“-Bak ben de merak ettim şimdi başına bir şey gelmiş olmasın.”
“-Biraz daha zaman geçsin merkezden cep telefonu sinyali isteyeceğim.”
“-Tamam, o zaman senin gelecek halin yok ben alırım yüzükleri bana da haber ver.”
Evet evlilik kararı ; tereddütler, hayatımız,cinayetler ve biz erken belki ikimizin de yaşadığı başarısız evliliklere bakılacak olursa beklememiz gerekirdi ancak Canan’ı ilk gördüğüm gece,seviştiğimiz de,omuz omuza çalıştığımız her dakika,aşık olduğumuzu anladığımız da,gözlerine her baktığım da ve şu an nerede,nasıl diye kaygılandığım için duygularımdan eminim…
Ben âşık oldum ve eğer o da isterse bir ömrü beraber geçirmeye varım.
Cananı yeniden aradığım da ise sonuç değişmiyor.Yine ulaşılamıyor…
Neredesin Canan neredesin aşkım…
Canan Anlatıyor;
Üzerimde bir ağırlıkla uyandım.Sanki bir kutu ilaç içmişim gibi başım ağrıyordu.Doğrulmak için kendimi zorladığım da yerimden kalmadığımı fark ettim ellerimin bağlı olmasını başta garipsesem de olanları hatırlamam uzun sürmedi.Eve gelişim,Ezel,Ferdane…
Allahım buradan kurtulmam lazım ama nasıl bilekleri zorladıkça canım yanıyor.Ben polisim düğümleri nasıl attıkları bulabilirsem iplerden kurtulabilirim diye düşünürken
“-Uyandın mı ?” diyen bir sesle olduğum yerde kalıyorum.Başımı kaldırıp baktığım da ise Ezelle karşılaşıyorum.Ateş’ın eski karısıyla…
“-Kimsin sen ne istiyorsun benden ?”
“-Yapma tatlım kim olduğumu da niye burada olduğunu da biliyorsun bence…”
“-Zorla alıkoymanın ne demek olduğunu biliyor musun sen çöz beni çabuk..”
“-Niye hep çırpınırsınız anlamıyorum.Oysa hepiniz bu eve kendiniz geliyorsunuz sen de öyle geldin Canan Başkomser kendi ayağınla geldin bu eve…”
“-Kendini ne sanıyorsun bilmiyorum ama basit bir katilden fazlası değilsin.”
Tüyler ürperten buz gibi bir kahkahayla kanımın damarlarımda donduğunu hissettim.
“-Ben katil değilim kurtarıcıyım.Kadınların en güzel anlarını ölümsüzleştiriyorum.Benim sayem de sonsuz ömrünüz de sonsuz güzelliğinizle kalacaksınız.”
Sözlerine karşılık vermek istiyordum yalnız elindeydim ve mantıklı davranmam gerekiyordu yine de cinayetlerin neden işlendiğine dair merakım galip geldi.
“-Bu yüzden öldürdün kızları,ölümsüz olsunlar diye mi ?…”
Yavaş adımlarla gelip beni bağladığı yatağın kenarına oturdu.
“-Onlar ölmedi ki onlar hayatta dinle bak duymuyor musun çığlıkları bütün evde nasıl yankılanıyor.”
Öldürülen kızlar geliyor gözümün önüne Mehtap,Selin,Leyla,Didem gerçekten onlar da bu evden mi geçmişlerdi.Sözlerine devam etti;
“-Bir bahar dalı kadar zarifken öldü hepsi ölürken canları biraz yandı ama bu da onların sonsuzluğa geçişleri oldu. Tıpkı annem gibi …O da çok gençti çok güzeldi ama yaşarken mutlu değildi.”
Bu manyak annesini de mi öldürmüş?
Düşüncelerimi okumuş gibi cevap verdi;
“-Hayır onları ben öldürmedim. Gözlerimin önünde merdivenlerden aşağı yuvarlandılar.Kardeşimle birlikte…”
Anlamaya çalışan ifadeyle gözlerine baktığım da o da başını çevirip bana baktı;
“-Boşuna uğraşma bugüne kadar beni teyzemden başka kimse anlayamadı. Çok sevdiğim şu an da seni beceren kocam bile… Yine de anlatacağım ama önce seni kendi mutlu sonun için hazırlamalıyız.”
Sözlerinden anlam çıkartamasam da bileklerimi çözdüğü için seviniyordum.Uzun kırmızı ojeli tırnaklarıyla yüzüme dokundu.
“-Ne kadar güzelsin ne kadar duru oysa hayatın ne kadar zor bitsin istemez misin? Hep böyle güzel kalmak istemez misin ? Ateş’ın aşkı bir gün bitecek.O bana hayal gözlüm derdi ama beni bile unuttu.Her erkeğin kadına duyduğu aşk bir gün biter sonrasını görmek istemezsin Başkomser…”
Hiç ihtimal vermesem de aklıma gelen şüpheyle irkiliyorum
“-Ateş sana şiddet mi uyguladı?”
“-Yapma zeki bir kadın olduğunu sanıyordum.Sorunun cevabına gelirsek Ateş şiddetle iç içe yaşayan bir adam bana el kaldırmadı ama bu hiç kaldırmayacağı anlamına da gelmiyordu.”
Sakin kalmaya uzlaşmacı davranmaya çalışıyorum ama kontrolümü kaybetmeye başladığını hissediyorum üstelik beni bayıltmak için verdikleri ilaçtan başım dönüyor.
“-Hadi kalk ayağa ben kötü bir insan değilim önce senin karnını doyuralım sonra da ben sana bu kutsal görevin beni nasıl bulduğunu anlatayım…”
Ayağa kalkıp Ezel’in yanında neredeyse sürüklenerek giderken bu kadından şüphelendiğim halde buraya yalnız geldiğim için kendime lanet ediyorum.
Gözlerimi kapatıp içimden Ateş’a sesleniyorum.
“-Aşkım lütfen kurtar beni…”
EZEL’İN HİKAYESİ
Yemek salonu olduğunu tahmin ettiğim bir yere gelince beni koyu kırmızı deri koltuklara oturttu.
“-Acıktın mı?”
“-Hayır aç değilim.”
“-İnat yapacak zaman değil Başkomser dahası tek işim de sen değilsin.O yüzden şimdi otur yemeğini ye…”
Son sözlerini neredeyse bağırarak söylemişti.Çaresiz oturdum o ana da masada ki bıçak dikkatimi çekti.Çaktırmadan alabilirsem buradan çıkarsın Canan dedim kendime
Masanın üzerinde ki suya uzanırken yanı başımda duran yemek bıçağını alıp bluzumdan içeri sokuyorum.Tahmin ettiğimden de kolay oldu.
“-Daha yemeğe başlamadın mı sen ?”
Sakin kalıp uygun anı kollamaya başladım.
“-Su içtim yiyeceğim kızma…”
“-Uysal bir kadınsın sen polis olduğun için biraz daha sert olursun diye düşünmüştüm.”
Ağzını burnunu kırmayı da bilirim Ezel Hanım ama şu an da kendi kaçırılmamdan çok bu cinayetleri neden işlendiğini öğrenmek istiyorum.Dahası şu an bilmediğin ama kolumda saklı duran bıçak da tek avantajım.
Ses tonumun sakin kalmasına özen göstererek cevap verdim.
“-Çırpınıp bağırmam bir şey ifade edecekse yapayım ama beni bırakmanı sağlamak yerine şu an da daha fazla canımı yakar.”
Yeşil gözlerinden anlık bir pırıltı geçti.
“-Zeki kadınsın belki de Ateş seni bu yüzden seçti.Benimle paylaşamadıklarını seninle paylaştığı için…”
Bu kadınla 4 sene nasıl evli kaldın be Ateş
Önümde ki tabağa zorla bir şeyler koyup bana yedirmeye çalışırken dayanamayıp yeniden sordum;
“-Kızları neden öldürdün ?”
Onlar ölmediler biraz sonra onların yanına gittiğin de sen de anlayacaksın. Niye anlamak istemiyorsunuz ? Gözleri bu kez öfkeliydi.
İster istemez sustum.Derken birden bire anlatmaya başladı.
“-Annem çok güzel bir kadındı.Babamla evlendiklerin de daha 18 yaşındaymış.Deli gibi aşıklarmış birbirlerine evlendikten 1 sene sonra da ben gelmişim her şey güzel her şey mutlu ama sonra bir gün her şey değişmiş.Babam hep kıskanç bir adammış.Bahanesi de hazır kimse annemi ondan çok sevemezmiş.
Derken bir gün mutlu hayatları bir an da kabusa dönmüş.Annemin babamdan önce ki eski bir erkek arkadaşı annemi ziyarete eve gelmiş.Babam adamı görünce bir şey demese de gittikten sonra ilk tokadı atmış anneme
“-Orospu musun sen ben yokken eve adam mı alıyorsun ?” diye bağırmış
Ama annem masum bir suçu yok.Anlatmaya çalışmış babama anlamamış.Vurmuş vurmuş ta ki annem kanlar içinde yere yığılana kadar…Meğer o sıralar annem 2. kardeşime hamileymiş ama babamın tekmeleri sonucu kardeşim ölmüş.
Hastane de yatarken annem babama boşanmak istediğini söylemiş onca insanın içnde hastanedeyiz dememiş babam bir kere de orada vurmuş.
Sürükleyerek eve getirdiğinde ise ;
“-Karnın da taşıdığın benim çocuğum değildi demiş anneme benim çocuğum bu kadar güçsüz olamaz.Başkasından peydahladığın çocuğun geberdi demiş anneme…”
Hemen her gün karşılaştığım olaylardan birisi gibi dinlesem de anlattıkları çok acıydı.
Aradan birkaç sene geçti.Bir kardeşim daha oldu. Annem babamdan boşanamadı.Ben büyüdüm evde kavga gürültü eksik olmadı.Annemin çığlıkları babamın tokatları her gece kulaklarımız da yankılanırken biz odamıza büzülür çaresiz dinlerdik.
“-Orospu” derdi babam anneme oysa biliyordum annem ondan başkasıyla hiç olmamıştı.
Babam annemin yüzüne hiç vurmazdı.Annemin güzelliğine hayrandı.Büyüleyici bulurdu.Sırf bu yüzden seni boşamıyorum derdi.Yanımda gezdireceğim harika bir karım var.
O yaşta bile anlamıştım güzelliğin önemli olduğunu annemi babamın dayaklarından kurtarmaya yetmiyordu ama yüzü hep bir meleğin ki kadar güzel kalıyordu.Bende sonsuza kadar güzel kalacağım diye taa o yaşımda yemin ettim.
Aradan seneler geçti.Ben büyüdüm.Babam annemin aksine bana ve kardeşime hiç dokunmaz güzel kızlarım benim gururlandırıyorsunuz beni derdi.
Bir gün bir şey oldu.
Okuldan eve gelmiştim. Annem merdivenin basamaklarında babamla tartışıyordu. Babam onu yine tartaklıyor annemse sadece elinden kaçmaya çalışıyordu.Sonra birden annemin keskin bir çığlığını duydum bir de merdivenlerden yuvarlanan narin bedenini…Çocukken oynadığım oyuncaklar misali ayaklarımın dibine düşüverdi.Üzerinde ki pembe elbisesi kırmızıya dönmek üzereydi.Sanırım sağ kolu kırılmıştı.
O an da beni gördü.Yeşil gözleri sulu bir parlaklıkla bana bakıyordu.
“Ezel güçlü ol.” dedi sadece son sözleri oldu
İnsan annesinin öldüğüne sevinebilir mi ? ben sevindim çünkü artık hiç üzülmeyecekti.Babam bir daha ona hiç zarar veremeyecekti.
Demek pembe elbisenin anlamı bu öldürdüğü her kadın annesi gibi,onlar ölmüyor demesi de annesinin öldükten sonra babasının dayaklarından kurtulduğu için sevinmesi gibi… Hikaye bitti sanırken anlatmaya devam etti;
Sonradan öğrendim annem ölmeden önce hamileymiş. Babama bunu söylemiş ama babam benden değil demiş yine kavga etmişler ve annemi merdivenlerden aşağıya itmiş.
“-Bir gece rüyam da annemi yanında iki tane çocukla gördüm.Hep yaptığı gibi sarıldı bana yüzünde daha önce görmediğim bir ışıltı vardı.Çok mutlu görünüyordu.”
“-Üzülme Ezel” dedi.Ben ölmedim.Bak burada ne kadar mutluyuz.Kardeşlerin yanımda.Ne kadar güzeliz.Sakın bizim için üzülme.”dedi
“-O an anladım meğer ölüm sonsuz mutluluk sonsuz huzurmuş. Bu yüzden ne kadar insanı mutlu edebilirsem etmeye karar verdim.Kimseden şiddet görmeden,kötü duruma düşmeden en sevdiği insan hala en sevdiği olarak kalırken onları sonsuz mutluluğa ulaştırmak benim görevim oldu.Biliyorum şimdi kızlar da annem kadar mutlu özellikle onları günahlarından arındırıp sonsuzluğa uğurladığım için daha da mutlulardır. ”
Günahlardan arındırmak.”Tuzlu su” ritüeli…
“-O kadar işkence, o kadar darp gören biri mutlu olamaz Ezel…”dedim.
“-İşte asıl onlardan mutlu olur. Sen hiç yeniden doğuş diye bir şey duymadın mı ? Kişi ne kadar günahkar olursa olsun ki Mehtap böyleydi. Yaşadığı acılarla günahları af edilir. Damarlarında onu bugüne kadar ayakta tutmuş kanı akıtılarak yeni doğmuş bir bebek kadar masum olur.”
Bunlar hastalıklı düşüncelerdi ve buradan bir an önce çıkmalıydım.Yine de merakıma engele olamadan sordum;
“-Kimisi kan dolu küvette yatıyordu, kimisininse bütün kanı akıtılmış tavandan aşağıya sarkıyor.Bu mu masumiyete kavuşturmak Ezel…”
Aylardır elimizde ki tek bulgu olan yemyeşil gözleriyle gözlerime baktı.
“-Şimdi de sıra sen de Canan Başkomser sonsuz mutluluğa hazır mısın ?”
“-Tarihe meraklı mısın Başkomser?”
“-Herkes kadar…”
“-O kadınların her biri bir şekilde günahlarının bedelini ödedi.Tavanda asılı kız vardı ya Leyla o çok kutsal bir amaca hizmet etti.Teyzeme eski güzelliğini geri verdi.
Mehtap annem gibi bebeğiyle sonsuzluğa gitti.
Kızın hamile olduğunu bile bile öldürmüşler.
Selin okulunu bitirmişti tek derdi annesiydi o ölümsüz olduktan sonra annesi çok üzüldü ama artık yeni bir evi var,işi var.Anneme benziyordu yalnız bırakamadım.Hafta da 3 gün bu eve geliyor.Onu buna hazır gördüğüm zaman kızının çok mutlu olduğunu anlatacağım.
“-Didemse küvette çırılçıplak yatarken o kadar güzel o kadar ilham vericiydi ki (eliyle karşı duvarda ki tabloyu göstererek) ömrüm boyunca Ferdane Teyzemin Selma’ya yaptırdığı şu resmi saklayacağım.
Korkarak arkama baktığım da kusmamak için kendimi zor tuttum.Didemin küvette kendi kanının içinde yatarken resmedilmiş hali duvarda asılıydı.
“-Ferdane Teyzen daha doğrusu Selma bu işin neresin de ?
“-Çok meraklısın Başkomser ama madem merak ettin söyleyeyim. O ikisi sevgiliydi ama ne yalan söyleyeyim Selma gerçekten deliydi.Kendini cadı sanıyordu.”
Senin yaptıkların çok mantıklı diye geçirdim içimden
“-Biz aynı hastane de yattık.Aynı zaman da çıktık.Selma zaten İzmirliydi.Sonra ben Ateş’ın İzmir’e geldiğini öğrendim ve buraya geldim.Bu evi tuttum dayadım döşedim.Bu evin her köşeyi masumun kızların kanıyla yıkandı.”
“-Selma’yla teyzeni sen mi tanıştırdın ?”
“-Hayır dediğim gibi onlar sevgiliydi. Ferdane Teyzem ona çizimlerin de modellik yaparmış. Sonradan âşık olmuşlar birbirlerine, sevişirlerdi. Birlikte büyü yaparlardı. Siz bana katil diyorsunuz ya onların yaptıklarının yanında ben hiçbir şey yapmadım.”
“-Ateş’ın burada olduğunu nereden öğrendin ?”
“-Kardeşim söyledi.Buraya gelince de adım adım takip ettim.Yaptığım her şey sonsuzluğa uğurladığım her ruh bir gün yeniden bir araya gelme ihtimalimiz içindi.Yaşadığım onca şeyden sonra,benim için mutluluk sadece Ateş’dı.Tanrı bana teşekkür etmek için onu bana geri verir sandım.
O benim bütün umutlarımı kırıp başkasına aşık olduğunu söyleyene kadar da yeniden birleşeceğimizden emindim. İlişkiniz nedir ne değildir bilemem ama ben o adamı deli sevdim Başkomser herkesten her şeyden korudum. Onunsa hiçbir şeyden haberi yok.Boşandık,unuttu beni kendine yeni bir yol çizdi.Seni buldu.
Anlattıkları karşısında ani bir şok yaşasam da Ezel’in ayağa kalktığını gördüğüm saniyeler buradan çıkabilmem için bana gerekli fırsatı veren saniyeler oldu.Kalktığı sandalyeyi düzeltirken bluzun içine sakladığım bıçağı çıkardım ama yeterince hızlı davranamamıştım.
Saatlerdir bana sakin sakin bir şeyler hayatını anlatan kadın bir an da delirdi.
“-Yapma Canan ben de seni zeki sanmıştım.Biriniz de direnmeyin sonsuzluğa gidiyorsunuz bundan daha güzel bir şey yok ki hep mutlu olacaksın artık…”
“-Ezel buradan çıkışın yok. Gel gidelim beni zor kullanmaya mecbur etme…”
Elimde ki bıçak çok bir işe yaramazdı ama en azından yanına yaklaşabilirsem korkutmak amacıyla boğazına dayayabilirdim.Bir süre temkinli adımlarla birbirimizin etrafında döndük.Ya şimdi ya hiç dediğim an ileriye doğru bir hamle yaptım ve dirseğinden yakalamayı başardım kendime çekip bıçağı gırtlağına dayadığım an başarılı olabilir buradan kurtulabilirdim ama kasıklarım da hissettiğim keskin bir acı bir an da kontrolümü kaybettirdi.Güçlü durmaya ayakta durmaya çalışırken yere yığılıverdim.
Yanıma diz çöküp bir kahkaha attı Ezel
“-Ben sana direnme dedim değil mi Baş komiser? Sanki elimden kurtulabilecekmişsin gibi görevimin ne kadar kutsal olduğunu bilmiyormuş gibi…”
Son hatırladığım Ezelin acımasızca karnıma tekme atması ve hissettiğim müthiş biraz önce yere yığılmama neden olan sancıdan çok daha yoğun bir acı…
Ve tek bir cümle;
“-Sen de annem gibiymişsin…”
Sonrası yok sadece karanlık…
Ateş anlatıyor;
“-Nursemin biraz acele et daha tespit edemediniz mi yerini?”
“-Telefondan sinyal alamıyoruz Amirim son sinyalin yerini bulmak da zaman aldı biraz ama şu an da tespit ettik. Adresi size mesaj atıyorum.”
Telefonu kapatırken bir yandan Cananın evde ki bilgisayarından bir şeyler bulabilir miyim diye bakıyorum. Gözüm en son açık kalan sayfaya takılıyor.Ezelin hakkında yaptırdığı araştırmayı okuyormuş peki sonra ne oldu.
Telefonuma gelen mesajla yerimden fırlıyorum. Bir gözüm bilgisayar da bir gözüm elimde ki telefon da iki tuhaf bir benzerlikle bir an da şaşkına döndüm.Birincisi dün gece öldürülen Selma’yla Ezelin aynı hastane de tedavi görmeleri diğeri ise Ezelin İzmir’den tuttuğu evle Cananın telefonunun sinyal aldığı son yerin aynı olması…
Canan Ezel’e gitti ve bir an da ortadan kayboldu.Bu demek oluyor ki Canan şüphelerinde haklı.Katil Ezel…
Adresi bir yer not edip aynı hızla evden çıktım. Canan bu eve gitti ve başına bir şey geldiyse kendimi asla affetmem.
DAYAN SEVGİLİM GELİYORUM…
YAĞMUR’UN ARDINDAN GELEN GÖKKUŞAĞIYDI MUTLULUK
Ateş Anlatıyor;
Destek istemeliydim biliyorum ama bekleyecek halim kalmamıştı. Canan neredeyse 12 saattir kayıptı ve artık çıldırmak üzereydim. Hayatı tehlike de olabilirdi? Cesur kadındı ama korkmuş olabilirdi. Çok iyi bir polisti tahminlerinin şüphelerinin peşinden gitmişti.Peki ben onu bulabilecek miyim acaba
Şehir dışında üç katlı bir evin önüne geldim. Dikkat çekmemek için arabayı 2 sokak ötesine park ettim Bahçe kısmını sessizce geçerek arka pencerelerden içeriyi kontrol ettim eşyalar var sanki ama karanlık yüzünden tam seçilmiyor duruyor. Bir şekilde girmem lazım biliyorum Canan içeride hissediyorum ve eğer Ezel katilse yapabileceklerinden gerçekten korkuyorum.
Cama iyice yaklaşıp bakınca uzaklar da çok hafif bir siluet var sanki bir kadın yerde mi yatıyor yoksa artık beynim bana oyunlar mı oynamaya başladı.Evin etrafını dolaşıp arka bahçeye geçtim.Pencerelerin birinde bir açıklık var oradan girebilirim ama riske atmamam lazım telsizi çıkartıp bulunduğum yere destek ekip istiyorum ne olur ne olmaz bir de ambulans…
Silahım elim de açık bulduğum pencereden içeriye giriyorum sanırım bodrum gibi bir yerdeyim içerinin soğukluğuna rağmen yoğun bir koku var kan kokusu gibi
“-Dayan Cananım geliyorum peri kızı dayan ne olur”
Gördüğüm kadın silueti tahminen 1 kat yukarıda temkinli ama hızlı adımlarla üst katlara çıkmaya çalıştım… Sağıma soluma dikkatlice bakarak yürüyorum ve bir an da gördüğüm manzara karşısın da öylece kaldım.Pencereden gördüğümü sandığım yerde yatan kadın hayal değil Canan yer de yatıyor.Bacakları kan içinde yaralanmış.Bu kadar kan olması normal değil ölümcül bir darbe almış. Hızla yanına gidip diz çöküyorum;
“-Canan güzelim aç gözlerini buradayım bak ben geldim.Ne yaptı sana ?” diyorum.Hafifçe aralıyor gözlerini tuttuğum eli buz gibi üzerimde ki ceketi çıkartıp üzerini örtmeye çalıştım.
“-Ateş.” diyor
“-Konuşma ne olur ambulansa haber verdim gelir birazdan hadi çıkalım buradan…”
Kucağıma almak için eğildiğim de sırtımın tam ortasında keskin bir sızı hissediyorum
“-Kurtaracaksın onu öyle mi onu yanılıyorsun Ateş…Ben ikimiz için onca şey yapmışken sen onun için geldin. biz çok mutlu olabilirdik ama sen beni istemedin ama bende ikinizden de çok değerli bir şey aldım.Şimdi üçünüz ancak sonsuzlukta birlikte olursunuz. Öl Ateş madem çok seviyorsun bu orospuyu onunla ve bebeğiyle birlikte öl. Üçünüz de geberin.Bu arada çağırdığın ambulans var ya o buradan ancak sizin cesetlerinizi götürür zira ben buradan çoktan gitmiş olacağım
“-Hoşça kal Sevgilim”
Buzdan soğuk bir kahkaha hatırlıyorum son olarak söylediği sözlerin korkunç olduğunun farkındayım lakin sırtımda öyle bir sızı var ki hiçbir şey yapamıyorum.
Ekip arabalarının belli belirsiz ışığını seçmeye başladığım da görüşüm bulanıklaşıyor. Sonun da bende Cananın yanına düşüyorum uzanıp elini tutuyorum birlikte gidiyoruz bu dünyadan peri kızı sonsuzluk hayal etmiştim ikimize ama bizim sonsuzluğumuz sonsuzlukta başlayacakmış …
3 gün sonra
Canan Anlatıyor;
Zorlayarak açtım gözlerimi üzerimde bir ağırlık var külçe gibiyim. Doğrulmaya çalışıyorum ama vücudumda ki sızı buna engel oluyor. Karnım da nedenini çözemediğim keskin bir ağrı var. Hastane odasındayım yaşadıklarım aklıma geliyor bir de belli belirsiz Ateş’ı gördüm sanki insan ölürken sevdiğini görürmüş ya ölüyorum sanmıştım bende…Nasıl buldular beni Ezel yakalandı mı? Yanımda ki koltukta annem uyuyor.Zorlukla sesleniyorum.
-Anne?
Uykudan uyanıp birden kalkıyor yerinden
“-Canan kızım Allahım çok şükür uyandın açtın gözünü””
“-Ne kadardır buradayım ben anne nasıl buldular beni”
“-Dur yorma kendini ben hemen doktora haber vereyim”
“-Rüzgar gibi çıktı annem kapıdan babam ve doktorla geri dönüyor.”
“-Güzel kızım Cananım “
Yanıma gelip sıcacık elleriyle saçlarımı seviyor babam gözleri yaşlı
“-Bize biraz müsaade ederseniz Canan hanım’ı muayene edelim diyor doktor
Annemle babam odadan çıkınca doktor bana dönerek;
“-Canan Hanım nasıl hissediyorsunuz kendinizi.”
“-Külçe gibi.”
“-Çok normal çok ağır darbelere maruz kalmışsınız ağır bir yaranız yok yalnız düşükten dolayı çok kan kaybetmişsiniz .”
Şaşkınlıkla soruyorum;
“-Ne düşüğü doktor bey ?”
“-Haberiniz yok muydu 1 aylık hamileymişsiniz. Karnınıza çok şiddetli bir darbe almışsınız tekme olabilir.”
O evde yaşadığım anılarıma döndüm o an da doktorun dediği gibi Ezel karnıma tekme attığında hissettiğim keskin acıyı hatırlıyorum.Bir de
“-Sen de annem gibiymişsin.” cümlesini
“ Bebeğim” diyorum ister istemez gözümden bir damla yaş düşüyor.Varlığından habersiz olduğum yavrumun ölümüne ağlıyorum.
“-Lütfen yapmayın şu an da kendinizi daha fazla hırpalamaktan başka hiçbir işe yaramaz.”
“-Doktor Bey beni kim bulmuş?”
“-Meslektaşınız galiba Ateş Bey.”
Hayal değilmiş gelmiş bulmuş beni aşkım
“-Nerede şimdi ?”
-Bıçaklanmış getirdiklerin de ikiniz de baygındınız. Ameliyattan sonra onu yoğun bakıma aldık.Bıçak kalbe çok yakın bir yerde durmuş o yüzden hayati tehlikesi hala devam ediyor uyutuyoruz.
-Yanına girebilir miyim?
“-Canan Hanım yapmayın yeni uyandınız dinlenmeniz lazım…”
“-Hayatımı ona borçluyum Doktor ,Ateş’ı görmem lazım
“-Tamam, ama şimdi biraz uyuyun uyandığınız da şu an da olduğunuzdan daha iyi hissedeceksiniz ve o zaman sizi Ateş Bey’in odasına kendim götüreceğim.”
Ne kadar konuşsam boş olacaktı izin vermeyecekti doktor çaresiz kabul ettim.
“-Bu arada doktor bey ailemin hamileliğimden haberi var mı?”
“-Yok bu yüzden sizi muayene ederken dışarı çıkmalarını istedim.”
“-Çok teşekkür ederim. Bundan sonra da haberleri olmasın.”
Doktorun çıktıktan yapılan sakinleştiriciyle yeniden uykuya dalıyorum. Uyandığım da gece olmuş annemle babam yine başımda koltukta uyumuş kalmışlar.Yavaşça doğruldum yerimden sabaha göre daha iyiyim.Ateş nasıl oldu acaba durumunda bir değişiklik var mı? Kimseyi uyandırmamaya çalışarak odadan yavaşça çıktım.
Ateş yoğun bakım da yattığı için bulmam zor olmuyor.Polis olmanın faydaları bir şekilde kimseye görünmeden yoğun bakıma girmeyi başarıyorum.
Bembeyaz olmuş yüzü sağında solunda bir sürü makineye bağlı öylece yatıyor.Ekrandan kalp atışlarını görebiliyorum
Ben de hala ayakta çok fazla duramıyorum koltuğu çekip yatağın yanına oturdum
Elimi uzatıp yüzünü seviyorum sakalları her zamankinden daha uzun elini tutuyorum sonra
-Ateş’ım, kalbim, erkeğim sesimi duydun buldun beni…Hadi kalk sarıl bana yine bugüne kadar yapmadık ama kalk kavga edelim.Sen bana yine peri kızı de ben sana yakışıklım deyim aşkımı söyleyeyim .Saadet abla dan kaçalım.İşten geldikten sonra evde birbirimize sarılalım sımsıkı… Ama sen önce bir aç gözlerini sakın sakın terk etme beni dayanamam varlığından haberimin olmadığı bebeğimin yasını tutarken sevdiğim adamın yokluğunu yüreğim kaldırmaz.
Aşkım,sevdam,aç gözlerini …
Biliyor musun sana olan sevdamın meyvesi düşmüş içime ama koruyamamışım onu gitmiş bırakmış bizi. Baba olmak ister miydin ? Bir çocuğun olsun ister miydin benden bilmiyorum ama uzun uzun konuşuruz hele bir aç gözlerini uyan sevgilim…
Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülüyor içim de bir şeyler kırılıyor tutamıyorum.Orada öyle ne kadar kaldım bilinmez içim geçmiş daha sonra parmaklarımda ki baskıyla açtım gözlerimi nerede olduğumu hatırlamam birkaç dakikamı aldı.
Başımı kaldırıp baktığım da Ateş’ın halsiz bakışlarıyla karşılaşıyorum.Bir an da açıldı uykum
“-Aşkım …“ dedim can havliyle
“-Canan ne oldu biz niye hastanedeyiz ben neden yatıyorum.Sen iyi misin ?”
İster istemez gülümsüyorum.
“-Sakin ol bitanem yorma kendini ben iyiyim.”
“-Doğru söyle Ezel sana zarar verdi mi? Aşkım çok özür dilerim sen söyledin kıskançlık değil şüphe dedin ama inanmadım sana beni affedebilecek misin ?”
Ezel bize zarar vermişti bebeğimizi almıştı bizden ama bunları konuşmanın yeri burası değildi.
“-Ben iyiyim düşünme bunları bir an önce iyileş ki kaçalım bu hastaneden…”
Kapının açılmasıyla konuşmalarımız kesiliyor.Doktor Bey yüzünde çocukları yaramazlık yaparken yakalamış öğretmen ifadesi var.
“-Canan Hanım tahmin etmeliydim sizin burada olduğunuzu sizi yatağınız da göremeyince aileniz deliye dönmüş.”
“-Doktor Bey biz iyiyiz.”
“-Görüyorum Ateş Bey de uyanmış.Bazen aşk tıbbın önüne geçiyor.”
Yorgun ama gülümseyen gözlerle bakıyor Ateş gözlerime…
“-Bu arada Doktor Bey biz ne zaman çıkabiliriz.” Diye sordu Ateş
“-Oooo bizim sizinle işimiz var.İkiniz de açtınız gözünüzü gidelim de gidelim.Bu arada Canan Hanım bugün kadın doğum uzmanımızla randevunuz var.İlk an da müdahale edildi ama uzman görmesi şart.”
Ben cevap veremeden Ateş atıldı.
“-Neyin var Canan neyin müdahalesi ne uzman görüşü…”
Ben cevap veremeden bu sefer doktor girdi lafa
“-Canan Hanım düşük yaptı.Buraya getirildiğin de kanaması çoktu.Dediğim gibi müdahale edildi ama kapsamlı muayene için uyanmasını bekledik.”
Geceden bu yana akıttığım gözyaşlarım yine amaya başlarken Ateş elimi daha da kuvvetle sıktı.Başımı kaldırıp yüzüne baktım.
“-Son iki haftadır miden kötüydü,halsizdin de nasıl anlamadık.Seni öyle kanlar içinde bulduğum da anlamalıydım bir terslik olduğunu.Aşağılık fahişe bebeğimizi almış bizden canımızı almış.”
“-Sahi ona ne oldu ? Yakalandı değil mi?” diye sordu Ateş
“-Bilmiyorum.” Dedim.
“-Dışarıda arkadaşlarınız konuşurken duydum.Merak etmeyin yakalanmış.” Dedi Doktor
Biraz da olsa rahatlıyoruz.Yaşadığımız acıyla ikimizin de vücudu sarsılıyor ikimiz de gözyaşlarımızı tutmuyorduk.Bebeğimizin yasını tutuyorduk birlikte koltuktan kalkıp yatağa oturup göğsüne sokuldum.
“-Benim yüzümden oldu en başından seni dinleseydim .Şimdi burada üçümüz olurduk.”
“-Suçlama kendini ben o gün oraya gitmeyebilirdim. Terslik olduğunu anladığım da destek ekip çağırabilirdim yapmadım. Ben de suçluyum .”
Aradan ne kadar zaman geçti ikimiz birbirimize sarılıp ne kadar ağladık bilmiyorum sonunda birbirimizin gözyaşlarını kurularken bulduk kendimizi
“-Aşkım, kadınım ağlama diyemem sana benim içimin 10 misli yanıyor senin için biliyorum ama atlatacağız geçmeyecek belki hep anacağız bebeğimizi ama
“-Bu acıya alışacağız ama 2. defa kaybediyorum bebeğimi.” diye tamamladım sözlerini
Tekrar yattım göğsüne benim için canını hiçe sayan aşık olduğum habersiz olsam da çocuğunu taşıdığım adamın göğsünde sessiz sessiz ağladım.
Hemşirenin içeri girmesiyle biraz olsun toparlandık.
“-Canan Hanım muayeneniz var.Size doktor hanımın odasına kadar eşlik edeyim.”
Ateş dudaklarıma minik bir öpücük bıraktı.Ayağa kalktım gözyaşlarımı kurulayıp hemşireyi takip ettim.Kapıyı vurup içeriye girdim.Karşım da benden tahmini 1-2 yaş büyük bir kadın vardı.
“-Canan Hanım Ben Feride Kurt kadın doğum uzmanıyım.Öncelikle geçmiş olsun.”
“-Çok teşekkür ederim.”
“-Ağrılarınız olduğunu tahmin ediyorum bu yüzden çok yormayacağım sizi buyurun muayeneye geçelim.”
Karnımı açıp sedyenin üzerine uzandım.Doktor Hanım elinde ki ultrason cihazını üzerim de gezdirmeye başladı.
“-Canan Hanım çok ağrınız var mı?”
“-Çok değil hareket ettiğim de daha çok…”
“-İlk gebeliğiniz miydi?”
İçim acıyarak
“-Maalesef daha önce bir kere daha düşük yaptım.”
“-Anlıyorum.”
Benimle konuşurken gözlerini ekrandan ayırmıyordu ki birden duraksadı.Küçük bir gülümseme belirdi yüzünde;
“-Doktor Hanım neler oluyor?”
“-Canan Hanım bu bir teselli değil ama sanırım bebeğiniz yaşıyor.”
İçimde amansız bir umut çırpınmaya başladı.
“-Bana düşük yaptığım söylendi bu nasıl olur ?”
“-Milyon da bir de rastlansa böyle durumlarla karşılaşıyoruz.Hastaneye getirildiğiniz de çok kanamanız vardı.Çok fazla cerrahi müdahaleye gerek kalmadan düşük yaptınız..”
“-O zaman…”
“-Bebekleriniz ikizmiş.Birini maalesef kaybettik ama diğeri sizinle kalmış.”
Ekranı bana doğru çevirdi gösterdiği yerde nokta büyüklüğün de bir şey görünüyordu.
“-Bu benim bebeğim mi ?”
“-Evet Canan Hanım o küçük nokta sizin bebeğiniz ve rahminize o kadar güzel tutunmuş ki
annesini bırakmaya niyeti yok.”
Ani bir ağlama kriziyle sarsıldı vücudum kaybettiğim diğer bebeğime üzülürken içimde büyüyen bebeğime seviniyordum.Doktorun verdiği peçeteyle gözlerimi kuruladım.Biraz toparlandıktan sonra umutsuzlukla,yıkılmışlıkla girdiğim kapıdan sevinçli haberlerle çıktım.
Elimi karnıma koyup ona ilk cümlemi kurdum.
“-Bebeğim beni bırakmadığın için Sağol…Hadi şimdi gidip babanı bulalım ve ona yaşadığını haber verelim.”
BİR ÖMÜR BENİMLE YAŞLANIR MISIN?
Ateş Anlatıyor;
Bahadır kapıdan girdiğin de yerimde doğrulmak için kendimle mücadele veriyordum.
“-Abi ne bu hal ne oldu sana” sözleriyle mücadelemden vazgeçtim.
“-Kalkma yat ne yapıyorsun ?
“-Yok abi biraz daha yatarsam delireceğim. Cananın yanına gitmem lazım.”
“-Canan da mı burada onu da mı bıçaklamışlar ?”
“-İşler bildiğin gibi değil çok karışık anlatırım sonra sen yüzükleri getirdin mi?”
“-Aman ne kıymetli yüzüklermiş hastane yatağın da yüzük düşünüyorsun.”
“-Kıymetliler tabii hele Canan benimle evlenmeyi kabul ettiği zaman daha da kıymetli olacaklar.”
“-Ciddi ciddi yeniden evlenmek istiyorsun öyle mi ? Abi sormadan edemeyeceğim emin misin ?”
“-Ben sana cevap vermeyeceğim biraz dan Canan bu odaya girecek.O zaman bak bakalım nasıl bakıyoruz birbirimize…”
Cümlemi tamamlamamıştım ki gerçekten Canan girdi içeriye yenilenmiş tazelenmiş görünüyordu. Farklı bir pırıltı vardı gözlerinde. Yapacağım sürprizi bozmamak adına yüzük kutusunu yatağın içerisine soktum.
“-Misafirin mi vardı ?” dedi her zaman ki gibi berrak sesiyle
“-Gel hayatım…” dedim sonra da Bahadır’a dönüp
“-Bak bu Canan benim mesai arkadaşım,komşum,sevgilim…”
“-Bu da Bahadır seninle tanıştığımız cafe vardı ya oranın sahibi,çocukluk arkadaşım,kan kardeşim…” diye takdim ettim.Karşılıklı el sıkışırlarken
“-Memnun oldum Canan. Ben sanki seni hatırlıyorum sanki Ateş’ı taşırken çok gürültü yapmıştık da bize kızmıştı.” dedi Bahadır.
“-Ama siz de hak etmiştiniz Bahadır Bey o kadar ses vardı ki 10 kişilik aile taşınıyor sanmıştım …”dedi Canan
“-Hatırlıyorum kutulardan birini düşürmüştüm. Tek sen değil herkesten azar yedik o gece…”
Bir süre karşılıklı güldük.Sanırsınız yılların arkadaşıyız.Derken aklıma geldi;
“-Canan senin muayenen nasıl geçti ? Yanına gelecektim ama o sırada Bahadır girdi içeri…”
Gözleri ışıldayan sevgilimin mutluluğunun sebebini anlayamasam da o iyi olduğu için bende sevindim.
“-Bir sorun yok.Herşey gayet normal…Sana söyleyeceklerim var sonra konuşuruz.” dedi Canan
“-Harbiden size ne oldu ne bu haliniz ?” diye sordu Bahadır
“-Ben çok ciddi bir hata yaptım.Şüphelendiğim kişinin evine yalnız başıma gittim.Sonrası malum Ateş da beni aramak için gelince olanlar oldu.Ona hayatımızı borçluyuz.” Dedi Sevgilim
Hayatımız derken sözlerinde gizli bir mana var sanki…
“-Genç adam sevgilisini sapık bir katilin elinden alırken kendisi yaralanır.” Dedi Bahadır
“-Hem de ne sapık katil tahmin edemezsin.Bu ara da yakalanmış değil mi?” dedim
“-Buraya gelmeden Nurseminle konuştum.Sorgusu bitmiş de pek akli dengesi yerinde değil biliyorsun.Hastaneye sevk edilmiş.Ne çıkacağını bilmiyoruz.”
“-Adamakıllı bir ceza alması için elimden ne geliyorsa yapacağım.Bir de Ferdane var.” dedim
“-Ferdane direk mahkemeye sevk edilmiş.Tahammülden adam öldürmekten yargılanacak.Benim merak ettiğim bir şey var sen Ferdaneyi tanımıyor musun ?”
“-Adını duydum.Ezel çok bahsederdi.İtalya da Ferdane Teyzem var diye ama hiç görmedim düğüne falan da gelmedi.”
Konuşmalarımız Bahadır’ın şaşkın ama meraklı sorularıyla devam ediyor;
“-Ya lafa gireceğim arkadaşlar ama bu Ezel senin eski eşin olan Ezel mi?”
“-Ta kendisi…”
“-Teyzesi mi katilmiş ?”
“-Hem teyzesi hem kendisi…Şu manşetler de gezen haftalardır haber bültenlerinin birinci sıralarından düşmeyen seri cinayetler var ya onların failleri… ”
“-Şaka yapıyorsunuz.Yahu Ezeli tanıyoruz tamam soğuk kadındır mesafelidir ama bırak cinayet işlemeyi resimlerine bakamazdı o…”
Bu benim de en büyük yanılgım en büyük pişmanlığımdı.Yine de anlam veremiyordum bu kadın ne zaman bu kadar hastalıklı hale geldi.Ben neden hiç fark edemedim.”
“-Ben de öyle dedim ama Canan adı ilk geçer geçmez şüphelendi.Beni inandıramayınca da kendi düştü peşine sonuç ikimizin de ortada…”
“-Yine de verilmiş sadakanız varmış.Siz de ölebilirdiniz.” Dedi Bahadır
“-Haklısın.Bu arada itiraf etmiş mi ?” diye sordum
“-Etmiş.Nursemin girmiş sorgusuna bir tane vurmamak için kendimi çok zor tuttum dedi.Bizim yaralanmamızın üzerine bir de Ezel’in ölüm sonsuz mutluluk sonsuz güzellik getirir mantığını dinledikçe çıldırmıştır.”
“-Nursemin sıkı hatun ekipte birçok kişi var ama o kız çok ilerleyecek.” dedim.
“-İlerlerdi de zaten ama insan kendin, evli olunca biraz daha çekiyor herhalde…” dedi Canan
“-Arkadaşlar hasta ziyaretinin kısa olanı makbulmüş derler.Siz dinlenin yormayın kendinizi ben yine gelirim.” Dedi Bahadır
Onu uğurladıktan sonra elimi sevdama uzatıp yanıma çektim.Elimi tutup koynuma sokuldu.
“-İyi misin?” diye fısıldadım saçlarına küçük bir öpücük bırakırken
“-İyiyim içim biraz buruk olsa da iyiyim.Ateş sana bir şey söylemem lazım…”
“-Söyle bir tanem.”
Dudaklarını ısırıp diliyle hızlıca ıslattı.Söyleyeceği her neyse ciddi bir konuydu hissediyordum.Lafa bir türlü giremiyordu.Sonun da dayanamayarak;
“-Aşkım kötü bir şey mi var ?” diye sordum
Serum takılı olmayan elimi alıp karnına koydu.Gittikçe meraklanıyordum.
“-Burada bir şey var.O bizden daha çok üzgün belki de kardeşini kaybettiği için ama bizi bırakmamış.Aşkım bebeğimiz ikizmiş.Biri ölmüş evet ama diğeri saklanmış korumuş kendini hamileyim.” Dedi
İlk bir dakika nasıl geçti anlamadım.Doktor düşük demişti.Canan hamileyim diyor.İkiz bebekler biri bırakmış bizi diğeri kıyamamış annesine babasına…Öylece kalakalıyorum kendi düşüncelerimi idrak edene kadar sonunda;
“-Baba oluyorum.” Dedim
Yüzümde nasıl bir ifade varsa Canan gülmeye başladı.
“-Baba oluyorum aşkım hamilesin.”
“-Evet aşkım.”
Kendime daha da çekip sımsıkı sarılıyorum sevgilime dudaklarım dudaklarını buluyor.Elim bebeğimizin üzerinde dakikalar sonra ayrıldığımız da ikimizin de gözyaşları birbirimize karışmıştı.
“-Artık kaçarın yok Canan Hanım evleniyoruz.Ben bu teklifi böyle düşünmemiştim hiçbir hastane odasında sevgilime evlenme teklif edeceğim gelmezdi aklıma” Dedim
“-Aşkımmm.” Diye başladı lafa ama sözünü kestim.
“-Sakın hamile olduğun için evlenme teklifi ettiğimi falan düşünme nereden baksan 2 haftadır hazırlık yapıyorum.”
Yatağın içine elimi sokup yüzük kutusunu çıkarttım.
“-Daha romantik olsun isterdim ama nasibimiz böyleymiş.”
“-Ben seni çok seviyorum.Taa ilk gördüğüm geceden girdin kalbime,hayatta yapmayacaklarımı yaptırdın bana… Yeri geldi oturduk konuştuk yeri geldi omuz omuza birlikte düştük yollara…
Aşkım,Kadınım,Çocuğumun Annesi; bir ömür benim olur musun karım,kadınım,hayat arkadaşım,başımın tacı olur musun ?”
Canan Anlatıyor ;
Hamileliğimi öğrenmem,Ateş’ın evlenme teklifi kalbim kaldırmıyordu bu kadar sevinci…İnsanın mutluluğu böyle taşar mı yaş olup akar mı gözlerinden ? Olurmuş gördüm.Bana aşkı öğreten adam delice mutluluğu da öğretti sonunda…
Artık bir cevap vermem gerekiyordu.Sevdiğim gözlerimden cevabımı anlamıştı ama açık açık ;
“-Yüzüğünü bir ömür parmağım da bebeğimiz içim de,aşkın kalbimde olacak.Evet sevgilim evlenirim seninle…” dedim
Yeniden sarıldık birbirimize eğer doktor içeriye girmeseydi.Saatlerce öyle kalabilirdik.
“-Siz ikiniz yaramaz çocuklar gibisiniz.İkinizin de durumu çok ciddiydi ama gözünüzü açar açmaz firari…”
Ne diyebilirdik ki haklıydı koskoca insanlar olsak da aşık olunca çocuk gibi olmuştuk yalan yok.
“-Canan Hanım aileniz sizi merak etmiş. Odanıza gidip bir görünseniz çok iyi olacak.”
Hızlı ama artık temkinli olmam gereken adımlarla odadan çıkıp kendi odama gittim.
“-Neredesin kızım sen iyileşince yatakta kalmazsın çocukluğundan bu yana…” dedi annem
“-Ateş’ın yanına gittim anneciğim zira onu görmem gerekiyordu.”
“-İyi etmişsin hatta biz de babanla gidelim.Nereden baksak senin hayatını kurtarmış.”
“-Aynen öyle yetişmeseydi ölürdüm anne…”
“-Deme öyle Allah korudu çok şükür iyisin.O da yara almış durumu senden daha ağır diyorlardı.”
“-Açtı gözlerini çok daha iyi…”
“-Bana bak bu senin sadece Amirin değil değil mi? Çok daha özel bir şeyler var aranız da…Kimse sevdiği haricinde böyle ölüme koşmaz ”
Parmağım da yüzüğü karnımda bebeği vardı.Tabii ki yalan söyleyemezdim.
“-Seviyoruz birbirimizi bir de bugün bana evlenme teklif etti.Kabul ettim.”
Küçük bir kız çocuğu misali sarıldım anneme huzur dolu kokusunu içime çektim.
“-Sen bizim canımızsın.Sen mutlu ol gülsün yüzün o vakit biz de iyi oluyoruz.hem madem böyle gözünü daldan budaktan sakınmayan bir damadımız olacak gözümüz arkada kalmaz artık seni ona emanet ederiz.İyileşin ikiniz de gelsin ailesiyle görüşelim.”
Hayatımın en güzel anlarıydı bugün yaşadıklarım ya da bundan sonra ki hayatımın bir ön sözü tanıtımı…İçimde bir yan kaybettiğim bebeğimin acısıyla çırpınırken diğer bebeğimin sevinci ve sevdiğim adamın aşkıyla ayakta kalacak her şeyle tüm gücümle mücadele verecektim.
KALPLERE ATILAN İMZA
“-Kızım artık şu işleri bıraksan da kendinle biraz ilgilensen.Bir hafta sonra düğünün var.Zaten her şeyi aceleye getirdiniz bari bir işin ucundan tutun.”
“-Tamam Anacığım merak etme sen her şey çok güzel olacak.”
“-Senin bu rahatlığın beni öldürecek Canan şu çok kıymetli dosyalarından kafanı kaldır da bari provana zamanında git.”
Sabahtan bu yana aynı muhabbetleri dinliyordum ama kabahat bizimdi.Bir ay içinde evlenmeye kalkmıştık ve Ateş’la benden başka hiç kimse hamile olduğumu bilmiyordu.Niye bu kadar acele ettiğimizi soran ailelerimize ise bahanemiz hazırdı
“-Son olaylara bakarsanız hayatın ne kadar kısa olduğunu anlarsınız.İkimiz de çocuk değiliz duygularımızdan eminiz.Biz birbirimizi severken ikimiz de hala hayattayken beklemeye gerek görmedik.Bu yüzden olabilecek en kısa sürede evlenmek istiyoruz.”
İkimizin de ailelerimize yaptığımız konuşma onları ikna etse de yoğunluktan ilgilenemememiz ve bütün düğün organizasyonun üstlerine kalması haliyle iki tarafı da bunaltmıştı.Annemi daha fazla kızdırmamak amacıyla hızla giyinip evden çıktım.Yolda giderken telefonum çalmaya başladı;
“-Efendim Hayatım.”
“-Cananım neredesin?”
“-Gelinliğimin son provası var bugün oraya gidiyorum.”
“-Ben de geleyim mi seninle ev de çok sıkıldım.Annem daha iyileşmedin deyip duruyor.Zavallının haberi yok ki ben doğu görevlerin de bundan daha beter yaralar aldım.”
“-Benimki de ne rahat insansın hem 1 ay içinde düğün istiyorsunuz.Hem de bir işin ucundan tutmuyorsunuz diye beni haşladı.”
“-Acaba hamile olduğunu söylese miydik Canan zaten şüpheleri üstümüze çekmişken…”
“-Yok aşkım böylesi daha iyi oldu.Koskoca kadın olsam da babam bilse yüzüne bakamazdım.Hem hamile olduğun için mi evleniyorsunuz sorularıyla boğuşacaktık bu sefer de…”
“-Sen de haklısın neyse canım şimdi sen provaya gidiyorsun ben oraya geleyim.”
“-Provadan çıkınca ben seni arasam.Düğünden önce beni gelinlikle görmeni istemiyorum.Zaten bir sürü şey yaşadık.”
“-Batıl inançların olduğunu söyleme şimdi bana…”
“-Batıl inanç demeyelim ya düğünümüze sürpriz olsun.”
“-İyi bakalım öyle olsun ararsın beni çıkınca seni seviyorum.Bu arada kendini yormuyorsun değil mi ?”
“-Yok biz iyiyiz babası merak etme…”
“-Bebeğimize de kendine de çok iyi bak aşkım iki hafta sonra ben ikinizi de gözümün önünden ayırmayacağım.”
Gülümseyerek kapattım telefonu o sırada da mağazanın önüne gelmiştim.Her zaman ki güler yüzlü sıcak karşılamasıyla güzel mağaza sahibesi Nida Hanım karşıladı.
“-Canan Hanım hoş geldiniz.”
“-Hoş buldum.Geç kalmadım değil mi?”
“-Yok zaten son prova siz buyurun giyinin ben de yanınıza geliyorum.”
15 dakika sonra üzerimde gelinliğim ayna da kendime bakıyordum.Henüz dümdüz olan karnıma elimi koyup bebeğimi hissetmeye çalıştım.
“-Bu mağazanın bugüne kadar gördüğü en güzel gelinlerden birisiniz.”
“-Çok teşekkür ederim.”
Yanıma gelip gelinliğin dantellerini düzeltti.
“-Hiç bir eksiğiniz yok gibi içinize sinmeyen bir yer var mı ?…”
“-Yok gayet güzel oldu ellerinize sağlık bu kadar kısa sürede muhteşem bir gelinlik çıkarttınız ortaya”
“-Gelinimiz güzel olunca bir de böyle içten gülünce hevesle diktik bitti.”
Üzerimi değiştirip Nida Hanım’a döndüm.
“-Ben birazdan gelinliğinizi adresinize göndereceğim.Siz ağır taşımayın.”
“-Ama siz nasıl anladınız ?”
“-Aslında farkında olmadan çok açık veriyorsunuz.Ya da bende anne olduğum için anlayabiliyorum.”
2 Hafta Sonra ;
“-Nursemin öleceğim ben heyecandan.”
“-Canan bir sakin ol Allah aşkına bir şey yok her şey çok güzel olacak canım arkadaşım ben buradayım.”
“-İyi ki de buradasın.”
“-Seni yalnız bırakır mıyım hiç…”
Nursemin ne kadar sakinleş dese de beceremiyordum.Düğün günü geldi çattı.Onca telaş,onca hengame bugün bitiyor.Hayatımız rutinine dönüyor.Yeniden evlenmem hele aşk artık benden geçti diyen ben yanımda sevdiğim adam üzerimde gelinliğim, bebeğimle nikah masasına oturuyorum.
“-Hıh bak Damat Bey de geldi.Hoş geldiniz Amirim.”
“-Nursemin ne dedim ben sana biz bizeyken amirim yok Ateş de bak en yakın arkadaşınla evleniyorum enişten oluyorum artık…”
“-Öyle de işte bundan sonra daha dikkat ederim Ateş.”
“-Ha şöyle.Bu arada Nursemin resmi evrak’ın yarın gelir ama bizim yokluğumuz da Baş komiser Vekili sensin.”
“-Çok teşekkür ederim.”
“-Bizim yaptığımız bir şey yok.Çok daha yüksek mevkilerde olmayı hak ediyorsun.Bir süre İzmir’in katilleri sana emanet göz açtırma.”
“-Hiç merak etmeyin.”
“-Sen nasılsın aşkım ?”
“-Heyecanlı.”
“-Al benden de o kadar ne yapıyorsak yapalım bir an önce imza mı atıyoruz dans mı ediyoruz ?” dedi Ateş
“-Bekleyiş gerdi değil mi?” dedim
“-İkiniz de en acımasız katilin önünde dimdik durdunuz da şu haliniz komik geliyor bana…”
“-Yemin ediyorum operasyonu tercih ederim.Bu kadar kalabalık yordu beni…”
“-Neyse hadi bir şey kalmadı ufak ufak makyajını falan kontrol edelim.”
Dediği gibi de oldu.Alkışlarla içeri geçtik.Yeminler edildi.İmzalar atıldı.Dans edildi.Pasta yendi. Ve biz yeni hayatımıza doğru yola çıktık.
Aynı gün gecenin bir vakti saçlarım Ateş’ın göğsüne yayılmış öylece yatıyordum.
“-Mutlu musun ?” diye sordu
“-Hem de çok…”
“-Ömrüm boyunca yüzünde ki gülümseme için yaşayacağım.Siz bana verilmiş en güzel hediyesiniz.”
“-Biz de babamız için yaşayacağız.”
“-Hayat arkadaşım,karım, çok seviyorum ben sizi…”
“-Biz de seni çok seviyoruz.”
Dudakları dudaklarıma kapanırken işte düğün gecesi diye düşündüm her şey bir yana sevdiğin adamın kokusu öpücükleri varsa kalbin aşkı için çarpıyorsa asıl düğün budur.
7 ay sonra
Ateş Anlatıyor;
“-Ateş oğlum çok erken değil mi bu çocuk daha 7 aylık…”
Aslında tam 8 aylık ama size bunu söyleyemeyeceğim Nesrin anneciğim
“-Geçen hafta doktor da bahsetmişti.Doğum erken olabilir demişti.
“-Kız geçen hafta seni aradı anne doğum erken olabilirmiş dedi doktor buraya gelseniz dedi ya Hanım.”
“-Sahi öyle demişti değil mi unuttum işte.”
“-Hem sen de Cananı erken doğurmuştun.”
“-Doğduğu gibi de oldu hep aceleci bu kızımız da öyle olacak.”
Derken minik bir ağlama sesi geldi içeriden akabinde de doğumhaneden hemşire çıkınca hepimiz oraya doğru yöneldik.
“-Canan Hanım sizi istiyor.” Dedi bana
Son hızla fırlayıp doğumhaneye girdim
“-Ateşn.”
Canan kucağın da minik kızımızla birlikte yorgun argın yatıyordu.
“-Cananımm iyi misin ?”
“-İyiyiz biz kızımla…”
Minicik,pembecik,dokunsan kırılacak gibiydi kızımız
“-İsmi konuştuğumuz gibi mi olacak ?” diye sordum.
“-Evet Leylifer olsun.”
Gece Işığı anlamına geliyordu Leylifer.En karanlık günümüz de varlığıyla dünyamıza ışık gibi doğduğu için bu ismi seçmişti Canan benim de hoşuma gidince Bu ismi koymaya karar vermiştik.
Önce Canan’ı sonra kızımızı alnından öptüm.
“-Hoş geldin Kızım,Hoş geldin Leylifer…”
SON!!!
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...