Galiba Yaşlanıyoruz

Galiba Yaşlanıyoruz

Çocukluğumun Pazar günleri geldi bugün aklıma…

Çocukluğun o naif pazar günlerini ve hayatın daha basit olduğu zamanları özlemle anıyorum.

Sobanın başında yapılan kahvaltı ve onu izleyen ev temizliğiyle başlayan günler, akşam olduğunda Parlement Pazar Gecesi Sineması'nın o unutulmaz müziğiyle sona ererdi.

O zamanlar, bu müziğin duyulması haftanın sonu tatilinin bittiğini, artık yatmam gerektiğini ve yeni okul gününün yaklaştığını haber verirdi.

Bugünlerde ise 34 yaşındayım, artık geceleri oturma iznim olsa da  bu özgürlükle birlikte yeni bir sorunum da var: Uykusuzluk. Geceyi istediğim gibi geçirebilme lüksüne sahip olsam da, çoğu zaman uyku gözlerime zaten uğramıyor.

Bu, büyümekten çok yaşlanmanın belirtisi gibi hissettiriyor. Zira, çocukken erkenden uyusam da uykulara doyamazdım. Şimdi ise bazı sabahlar ağrılarla uyanıyor veya tüm günün nasıl geçeceğini düşünerek yataktan çıkıyorum.

30'lu yaşlar aydınlanma yaşlarım oldu demiştim ya size…

Hayatın anlamını daha iyi kavradığım, kendimi tanıdığım ve daha bilinçli adımlar attığım bir dönem. Ancak, bu aydınlanmanın olumsuz yanları da var. Özellikle, fiziksel değişimlerin ve sorumlulukların artmasıyla birlikte gelen zorluklar.

Vücudum artık eski esnekliğini kaybetmeye başlıyor. Gecelerin uykusuzluğu sabahları daha yorgun uyanmama sebep oluyor, hayatımın bir döneminde aldığım ve hala daha vermek için çabaladığım kiloların verdiği ağrılarla mücadele etmek artık günümün rutinleri arasında…

Bu dönemin getirdiği zorlukların yanı sıra, artık tüm gün kitaplarımla, yazılarımla birlikteyim…

Kitapları hala hayatın güzelliklerini keşfetmek ve kendimi daha iyi tanımak için bir fırsat olarak görüyorum.

Ve yazının başına dönecek olursak, çocukluğumun o naif ve masum pazar günlerini hatırlamak ise her zaman içimi ısıtıyor.

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ